Son günlerde oldukça popüler olan ve okuyan herkesi derinden etkileyecek ders çıkarılacak harika Siyah Pantolun Hikayesi’ni mutlaka okumalısınız.
1970’li yıllarda, günümüzde olduğu gibi bolluk ve bereket yoktu. O zamanki durumu yaşayan Hoca şöyle anlatıyor.
Çocukluğumuzda ne istersek o yoktu. Kıtlık döneminde büyümüştük anamız babamız onlardan ne istersek yok diyorlardı. Pantolon al diyordum, yok diyorlardı. Oyuncak al diyorduk, kendiniz yapın diyorlardı.
Ben hep çamurdan oyuncaklarımı yaptım. Babamın ceketinin cebini çıkarıp kestim, içine yün doldurup ağzını dikip,kendim için top yaptım. Benim kız kardeşim bebeklerini kendi dikiyordu.
Bir gün babam dedi ki size pantolon getireceğim. Biz 3 kardeş köyün dışına çıktık. Elimizi böyle çenemize dayadık, hayal kuruyoruz. Böyle muhtarın oğlunun giydiği pantolondan bizde giyeceğiz.
Ben ilkokul üçe gidiyorum, kardeşim ilkokul bire gidiyor, en küçük kardeşim Rafet ise daha 6 yaşındaydı.
Küçük kardeşim “Senin pantolonun ne renk olmasını istiyorsun?”
Ben “Siyah Pantolun olsun.”
Kardeşim “Keşke benimki mavi olsa.” dedi.
“Niye” dedim?
“Siz çiçekli donla okula gidiyorsunuz. Ben ise pantolonla gideceğim” diyerek hava attı. Sonrada durdu, durdu “Babam şehirli ayakkabısı alır mı? Bize ”
Ben eskiden o siyah lastikler vardıya gençler bilmez, kara lastikler “ya ondan alır, ya da naylon ayakkabı” dedim bu sırada minibüs göründü.
Babam gelmişti. Eve gidince paketleri açmaya başladı. Babam bana bir siyah pantolon, beyaz yakalı siyah bir önlük, birde siyah lastik ayakkabı getirmişti. O anda bize hava atacak olan ve hevesle bekleyen 6 yaşındaki Rafet paketleri karıştırdı, açtı baktı yok, babama döndü “Hani benim pantolonum.”
Babam ”Oğlum bir sonraki gidişimde sana da alacam.” dedi
“Ama bende almanı bekliyordum.” dedi.
Kardeşim ağlaya ağlaya çıktı. Babamın gözlerinde yaşlar dizildi. Akşam sofrada hiçbirimiz konuşamıyorduk, sadece kardeşimin ağlama sesi geliyordu.
Ben sabah okula gitmiştim. Okuldan geldiğimde kardeşim şöyle dedi “Sana ne güzel yakışmış, bir kerede ben giyebilir miyim?”
“Olmaz, toz edersin.” dedim
İkinci gün yine yalvardı, vermedim. Üçüncü günde vermedim. Bir tane Pantolonu ben zor bulmuştum. O yüzden vermiyordum. Dördüncü gün bana böyle söyledi. “Ya sana çok güzel yakışıyor. Üzerinde de çok güzel duruyor. Belki bana da yakışır.”
“Uzun gelir.” Dedim vermeye niyetim yok ya
“Ucunu kıvırırım” dedi.
“Toz edersin” dedim
“O zaman kilimin üstünde giyerim. 5 dakika aynanın karşısında bir kere kendime bakayım.” dedi.
Ben “Sen ne ayaksın? Yarın cuma okuldan döndüğümde 5 dakika giy, toz etme yoksa kafanı kırarım senin.” Dedim.
O akşam yatağa uzanmıştık, beni dürterek “ cayma sakın.”
“Caymam.” dedim
“Ya ben uyuyamıyorum. Yarın pantolon giyeceğim.” dedi.
Sabah okula giderken o da kalktı. “Bugün erken gel tamam mı? Ben senin kapının burasında bekliyorum.” Köy avlularını kapısı olur ya orada bekliyorum dedi.
Okula giderken döndüm, orada duruyor, okula gittim. Üçüncü derste sınıfın kapısı açıldı. İçeriye müdür geldi.
Öğretmenimin kulağına bir şeyler söyledi. Öğretmenin rengi atmıştı. Beni çağıran öğretmen “ Yavrum, eve gider misin baban seni bekliyormuş.” dedi.
Dedim ki “Bu kardeşim, babamı kandırdı galiba en sonunda, sırf pantolonu giymek için beni okuldan çağırttırıyor.”
Okuldan çıktım, ben ne bileyim? Baktım köylüler de bize doğru gidiyorlar. Bilemiyor insan, daha çocuğum 9 yaşındaydım. O zaman bizim sokağın başına geldim. Baktım kardeşim kapıda bekleyecekti ya, ama yoktu.
Avluya bir girdim. Bütün köylüler bizim avluda annem kendini yerlere atıyor, “Rafetimi verin bana yavrumu verin, yaralı kuzumu verin.” Diye
Yaşlı bir amca yeni aldığı traktörle bizim kapının önünden geçerken kardeşimi görmüyor kardeşim traktörün altında kaldı ve öldü o gün.
Ben kardeşime pantolon giydireceğim gün kardeşim öldü. Babam o sevgiyi alamadığı için bize de sevgisini göstermiyordu. Bizi kucaklayıp, bağrına basamadı. Sizler çocuklarınıza sevginizi gösterin.
Ama o gün ne oldu? Cenaze yıkandı. Babam böyle kefene koyarlarken ilk defa ben alacağım dedi. Kardeşimi aldı, feryadını hiç unutmuyorum.
“Rafet ben seni mezara değil, pazara götürerek pantolon alacaktım canım oğlum. Haydi kalk seninle pazara gidelim.” Diyerek ağlaya ağlaya gitti.
Şuan düşünüyorum da, keşke sağken onları söyleseydi. Biz o sevgi sözlerini duymak için çok bekledik ama babam kardeşimin artık duymayacağı bir zamanda bağırarak feryat ediyordu.
Çocuklarımız huzur ve sevgiyi arıyor. Niye başka arayışların içine giriyor? Çocuklarımızı köşe başlarında kötü yollara düşürmek için bekleyen o kötü insanlar niye? Ana babaların bazılarından daha güler yüzlü davranıyorlar….
Bu yaşanmış gerçek hikayede burada bitti okuduğum günden beri etkisinden kurtulamadım. Bu yaşadığı olayları anlatarak bize güzel bir ders veren hocamıza da bize kattığı değer için çok teşekkür ediyoruz.
1970’li yıllarda, günümüzde olduğu gibi bolluk ve bereket yoktu. O zamanki durumu yaşayan Hoca şöyle anlatıyor.
Çocukluğumuzda ne istersek o yoktu. Kıtlık döneminde büyümüştük anamız babamız onlardan ne istersek yok diyorlardı. Pantolon al diyordum, yok diyorlardı. Oyuncak al diyorduk, kendiniz yapın diyorlardı.
Ben hep çamurdan oyuncaklarımı yaptım. Babamın ceketinin cebini çıkarıp kestim, içine yün doldurup ağzını dikip,kendim için top yaptım. Benim kız kardeşim bebeklerini kendi dikiyordu.
Bir gün babam dedi ki size pantolon getireceğim. Biz 3 kardeş köyün dışına çıktık. Elimizi böyle çenemize dayadık, hayal kuruyoruz. Böyle muhtarın oğlunun giydiği pantolondan bizde giyeceğiz.
Ben ilkokul üçe gidiyorum, kardeşim ilkokul bire gidiyor, en küçük kardeşim Rafet ise daha 6 yaşındaydı.
Küçük kardeşim “Senin pantolonun ne renk olmasını istiyorsun?”
Ben “Siyah Pantolun olsun.”
Kardeşim “Keşke benimki mavi olsa.” dedi.
“Niye” dedim?
“Siz çiçekli donla okula gidiyorsunuz. Ben ise pantolonla gideceğim” diyerek hava attı. Sonrada durdu, durdu “Babam şehirli ayakkabısı alır mı? Bize ”
Ben eskiden o siyah lastikler vardıya gençler bilmez, kara lastikler “ya ondan alır, ya da naylon ayakkabı” dedim bu sırada minibüs göründü.
Babam gelmişti. Eve gidince paketleri açmaya başladı. Babam bana bir siyah pantolon, beyaz yakalı siyah bir önlük, birde siyah lastik ayakkabı getirmişti. O anda bize hava atacak olan ve hevesle bekleyen 6 yaşındaki Rafet paketleri karıştırdı, açtı baktı yok, babama döndü “Hani benim pantolonum.”
Babam ”Oğlum bir sonraki gidişimde sana da alacam.” dedi
“Ama bende almanı bekliyordum.” dedi.
Kardeşim ağlaya ağlaya çıktı. Babamın gözlerinde yaşlar dizildi. Akşam sofrada hiçbirimiz konuşamıyorduk, sadece kardeşimin ağlama sesi geliyordu.
Ben sabah okula gitmiştim. Okuldan geldiğimde kardeşim şöyle dedi “Sana ne güzel yakışmış, bir kerede ben giyebilir miyim?”
“Olmaz, toz edersin.” dedim
İkinci gün yine yalvardı, vermedim. Üçüncü günde vermedim. Bir tane Pantolonu ben zor bulmuştum. O yüzden vermiyordum. Dördüncü gün bana böyle söyledi. “Ya sana çok güzel yakışıyor. Üzerinde de çok güzel duruyor. Belki bana da yakışır.”
“Uzun gelir.” Dedim vermeye niyetim yok ya
“Ucunu kıvırırım” dedi.
“Toz edersin” dedim
“O zaman kilimin üstünde giyerim. 5 dakika aynanın karşısında bir kere kendime bakayım.” dedi.
Ben “Sen ne ayaksın? Yarın cuma okuldan döndüğümde 5 dakika giy, toz etme yoksa kafanı kırarım senin.” Dedim.
O akşam yatağa uzanmıştık, beni dürterek “ cayma sakın.”
“Caymam.” dedim
“Ya ben uyuyamıyorum. Yarın pantolon giyeceğim.” dedi.
Sabah okula giderken o da kalktı. “Bugün erken gel tamam mı? Ben senin kapının burasında bekliyorum.” Köy avlularını kapısı olur ya orada bekliyorum dedi.
Okula giderken döndüm, orada duruyor, okula gittim. Üçüncü derste sınıfın kapısı açıldı. İçeriye müdür geldi.
Öğretmenimin kulağına bir şeyler söyledi. Öğretmenin rengi atmıştı. Beni çağıran öğretmen “ Yavrum, eve gider misin baban seni bekliyormuş.” dedi.
Dedim ki “Bu kardeşim, babamı kandırdı galiba en sonunda, sırf pantolonu giymek için beni okuldan çağırttırıyor.”
Okuldan çıktım, ben ne bileyim? Baktım köylüler de bize doğru gidiyorlar. Bilemiyor insan, daha çocuğum 9 yaşındaydım. O zaman bizim sokağın başına geldim. Baktım kardeşim kapıda bekleyecekti ya, ama yoktu.
Avluya bir girdim. Bütün köylüler bizim avluda annem kendini yerlere atıyor, “Rafetimi verin bana yavrumu verin, yaralı kuzumu verin.” Diye
Yaşlı bir amca yeni aldığı traktörle bizim kapının önünden geçerken kardeşimi görmüyor kardeşim traktörün altında kaldı ve öldü o gün.
Ben kardeşime pantolon giydireceğim gün kardeşim öldü. Babam o sevgiyi alamadığı için bize de sevgisini göstermiyordu. Bizi kucaklayıp, bağrına basamadı. Sizler çocuklarınıza sevginizi gösterin.
Ama o gün ne oldu? Cenaze yıkandı. Babam böyle kefene koyarlarken ilk defa ben alacağım dedi. Kardeşimi aldı, feryadını hiç unutmuyorum.
“Rafet ben seni mezara değil, pazara götürerek pantolon alacaktım canım oğlum. Haydi kalk seninle pazara gidelim.” Diyerek ağlaya ağlaya gitti.
Şuan düşünüyorum da, keşke sağken onları söyleseydi. Biz o sevgi sözlerini duymak için çok bekledik ama babam kardeşimin artık duymayacağı bir zamanda bağırarak feryat ediyordu.
Çocuklarımız huzur ve sevgiyi arıyor. Niye başka arayışların içine giriyor? Çocuklarımızı köşe başlarında kötü yollara düşürmek için bekleyen o kötü insanlar niye? Ana babaların bazılarından daha güler yüzlü davranıyorlar….
Bu yaşanmış gerçek hikayede burada bitti okuduğum günden beri etkisinden kurtulamadım. Bu yaşadığı olayları anlatarak bize güzel bir ders veren hocamıza da bize kattığı değer için çok teşekkür ediyoruz.