Dışlanmış Kadın-luigi Pirandello Kitap Yorumlarım

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
İsim ve konu itibariyle ilgimi çekmiş bir kitap Dışlanmış Kadın. Yaşadığı küçük kasabada, erken kararlar veren kocası tarafından evden kovulunca herkes tarafından dışlanan, ayıplanan bir kadın olan Marta'nın hikayesini konu alıyor. Ailesinin ve çevresinin ona olan bakış açısının nasıl değişebildiği, kadının toplumdaki, özellikle küçük yerlerde yaşayanlar için yerini çok mükemmel bir şekilde gözler önüne seriyor Luigi Pirandello.
Fakat ben kitabı okumaya başlamadan önce daha büyük beklentiler içerisindeydim. Daha gerçekçi bir hikaye umuyordum. Romanın daha çok, kadının yalnızlığına ve hissetiği çıkmazlara odaklanacağını ummuştum. Fakat burada ana tema ''dışlanmış kadın'' değil; aşklar ve pişmanlıklar. Yine de sürükleyici bir hikaye, bir günde bitirdim ama pek fazla tavsiye etmiyorum.

ve arka kapak yazısı:
Everest Yayınları, özellikle oyunlarıyla tanınan Luigi Pirandello'nun en önemli romanlarından biri olan Dışlanmış Kadın'ı Türk okurlarla buluşturuyor. İtalyan edebiyatında bireysel ve psikolojik çözümlemenin ilk örneklerinden sayılan Dışlanmış Kadın, Pirandello'nun sonraki yıllardaki çalışmalarına da ışık tutan bir ilk roman.
Kocası, başka bir adam tarafından Marta'ya yazılmış olan aşk mektuplarını bulunca suçsuz Marta baba evine taşınmak zorunda kalır. Artık lekelenmiş, toplumdan dışlanmıştır. Annesi ve kız kardeşiyle yeni bir hayat kurmaya, öğretmenlik yaparak ayakta durmaya çabalar. Ancak ne kocası ne de kasabalılar aradığı huzura kavuşmasına izin vereceklerdir.
Q1vrAe1.jpg

işte içinden beğendiğim cümleler:

''Kederleniyor muydu? Asla. Kısacık hüzün anlarıydı hepsi. Havanın rengiyle düşüncelerinin uyuştuğu kasvetli bir kışın ardından, yüreğinin derinliklerindeki bin türlü kederin karanlık tortusunu karıştırmak, eşelemek için sızan neşe dolu ilkbahar güneşinin ışığı yeniden doğuyordu şimdi. ''


''Bahse girerim ki insan dokuz canlı! Zihnimiz bin bir düşünceyle bulansa da gövdemiz zevk alacak bir neden buluyor: Mevsimine uygun olarak yazın suya girerek, kışın çıtır çıtır yanan bir ateşin başında oturarak, uyuyarak, yiyerek, gezerek. Ruhumuz bize hiç belli etmeden hayattan kam alır. Peki biz ne zaman konuşuruz? Ne zaman düşünürüz? Karşı etkenlere maruz kaldığımızda sadece; bize haz veren durumlarda ruhumuz dinlenir ve susar.

Sanırım dünya sadece kötülüklerle dolu. Bir saatlik keder bizi uzun süre etkiler, huzur dolu bir gün ise iz bırakmadan geçip gider...''


 
Top