Sibilla Aleramo’nun Bir Kadın kitabıyla kitap yolculuğumuz kendimize, sana, bana, ona, kız kardeşimize, içimizden birine.
Sibilla Aleramo’nun Bir Kadın kitabıyla kitap yolculuğumuz kendimize, sana, bana, ona, kız kardeşimize, içimizden birine. Dünyanın herhangi bir yerinde ya da bizim coğrafyada birbirine çok benzeyen kadınlarımızın ayakta durma, sosyal ve toplumsal yaşamda kendini var etme sürecine. Yol arkadaşımız kendimiz, hepimiz, ya da rastgele birimiz. Kendi hayatına sahip çıkan, onun kızı, bunun karısı, diğerinin annesi olmadan, bir kadın olarak hayatını yaşamak isteyen biri. Çocukluğunda annesinin ayağındaki prangaları görememenin pişmanlığıyla genç bir kadın olduğunda kendisiyle hesaplaşan bir kadının hikayesi. İçimizden birinin portresi. Bu, yoksul sayılmayan, orta derecede gelir düzeyine sahip, aydın denilebilecek bir ailede büyüyen fakat kadınları saran feodal, dinsel ve toplumsal kuşatmayı, baskıyı genç bir kadın olunca algılayan bir kadının pişmanlıkları, sessiz çığlıkları…
Yazar samimi, içten kaleme aldığı bu otobiyografik eserinde kadını saran toplumsal kuşatmaya dikkat çeker. Ataerkil toplumlarda kadın algısının bağımsız bir birey olarak değil, bir ötekinin üzerinden açıklandığı gerçeğine değinir. Eş ve anne olmanın ötesinde kadının bir birey olarak kendini gerçekleştirebilmesinin yolunun erk sistemine ve dinsel, feodal kuşatmaya karşı baş kaldırışıyla mümkün olabileceğini gösterir. Bir Kadın, özelikle kadını eve hapsetme düşüncesinin her platformda savunulduğu bu süreçte tüm kadınların okuması gereken bir kitap. Yarının kadınların yaşam hakkına sahip çıkacakları, İstanbul Sözleşmesi’ne kapı aralayacakları bir sürecin başlangıcı olması dileğiyle…
Nebat BUKREK
Korkuyorum ve kaygılıyım. Ya sen? Kadınların yaşam alanının daraltıldığı, beyinlerine kelepçe vurulmak istendiği tarihi bir süreçten geçtiğimizin farkındayız. Öngörülen gelecek kadının giyiminin, kuşamının, eğitiminin, çevresinin, ilişkilerinin, denetlenmesini, kapladığı hacminin küçültmesini öneren karanlık bir süreç. Kadınların, bir meta gibi sahiplenilmesini, ekonomik, toplumsal, sosyal yaşamdan dışlanmasını, cinsiyetçi iş bölümünde kölelikle yarıştırılmasını isteyenlerin çoğaldığı bir süreç. Orta çağda kadınların kafeslere koyulduğu, pazarlarda satıldığı süreçten ilham alan, günümüzde ise bazı coğrafyalarda benzer görüntülere özlem duyulduğunun itiraf edildiği, sözcüklere döküldüğü bir süreç.Sibilla Aleramo’nun Bir Kadın kitabıyla kitap yolculuğumuz kendimize, sana, bana, ona, kız kardeşimize, içimizden birine. Dünyanın herhangi bir yerinde ya da bizim coğrafyada birbirine çok benzeyen kadınlarımızın ayakta durma, sosyal ve toplumsal yaşamda kendini var etme sürecine. Yol arkadaşımız kendimiz, hepimiz, ya da rastgele birimiz. Kendi hayatına sahip çıkan, onun kızı, bunun karısı, diğerinin annesi olmadan, bir kadın olarak hayatını yaşamak isteyen biri. Çocukluğunda annesinin ayağındaki prangaları görememenin pişmanlığıyla genç bir kadın olduğunda kendisiyle hesaplaşan bir kadının hikayesi. İçimizden birinin portresi. Bu, yoksul sayılmayan, orta derecede gelir düzeyine sahip, aydın denilebilecek bir ailede büyüyen fakat kadınları saran feodal, dinsel ve toplumsal kuşatmayı, baskıyı genç bir kadın olunca algılayan bir kadının pişmanlıkları, sessiz çığlıkları…
Yazar samimi, içten kaleme aldığı bu otobiyografik eserinde kadını saran toplumsal kuşatmaya dikkat çeker. Ataerkil toplumlarda kadın algısının bağımsız bir birey olarak değil, bir ötekinin üzerinden açıklandığı gerçeğine değinir. Eş ve anne olmanın ötesinde kadının bir birey olarak kendini gerçekleştirebilmesinin yolunun erk sistemine ve dinsel, feodal kuşatmaya karşı baş kaldırışıyla mümkün olabileceğini gösterir. Bir Kadın, özelikle kadını eve hapsetme düşüncesinin her platformda savunulduğu bu süreçte tüm kadınların okuması gereken bir kitap. Yarının kadınların yaşam hakkına sahip çıkacakları, İstanbul Sözleşmesi’ne kapı aralayacakları bir sürecin başlangıcı olması dileğiyle…