Yunanistan'ın Bağımsızlığını Kazanması

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Yunanistan'ın Bağımsızlığını Kazanması

Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanması, Yunan Bağımsızlık Savaşı,[1][2] Yunan İhtilali[3][4][5] veya Yunan Devrimi[6] 15. yüzyıldan beri Osmanlı Devleti vatandaşı olan Yunanların 1821 yılında Yunan İsyanı ile Osmanlı egemenliğine karşı ayaklanmalarıyla başlamış; 1832 yılında imzalanan İstanbul Antlaşması ile Yunanistan'ın bağımsız bir ülke olarak tanınmasıyla sonuçlanmış bağımsızlık sürecidir.

Bağımsızlık süreci Mora Yarımadasının güneyindeki Mani burnunda yaşayan Yunanların 17 Mart 1821'de Osmanlılara karşı ayaklanarak 23 Eylül'de Tripoli'yi ele geçirmeleriyle başladı. Ayaklanmada Osmanlı Devleti'nden bağımsızlık isteyen Yunan aydınlarının kurduğu Filiki Eterya derneği de rol oynadı. Uzun bir süre kanlı mücadelelerle devam eden ayaklanma, 1829 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Yunanlar lehine müdahele ederek Navarin Deniz Muharebesi'nde Osmanlı Devleti'ni büyük bir yenilgiye uğratmaları sonucu Yunanların lehine dönüştü. Osmanlılar 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nı kaybederek 1829 yılında Rusya'yla imzaladıkları Edirne Antlaşmasıyla Yunanistan'ın bağımsızlığını kabul ettiler. Daha sonra Temmuz 1832'de Yunanların adına müdahele etmiş olan Avrupa'nın 3 büyük gücü ile imzaladıkları İstanbul Antlaşması ile bağımsız Yunanistan'ın sınırlarını ve statüsünü garanti altına almışlardır. Böylece Yunanlar, Osmanlı idaresi altında bağımsızlık kazanan ilk millet olmuştur.[7] Yunan bağımsızlığının yıldönümü olan 25 Mart 1821 Yunanistan'da ulusal tatil günüdür. Bu tarih özellikle Meryem'e İsa'nın doğacağı vahyinin verilme günü olan Müjde ile aynı güne denk getirilmiştir.


Osmanlı döneminde Yunanistan

Günümüzdeki Yunanistan'ın Osmanlı egemenliğine girmesi 14. yüzyılda başlamıştır. Batı Trakya'daki İskeçe, Kavala, Drama ve Serez kentleri 1371 yılındaki Çirmen Muharebesi ile Osmanlıların eline geçti. 1453 yılındaki İstanbul'un fethi'nden sonra Osmanlıların Yunanistan topraklarındaki genişlemeleri hızlandı. 1458 yılında Atina, 1460 yılında da Mora Yarımadası Osmanlıların eline geçti. Böylece günümüzdeki Yunanistan'ın karadaki topraklarının tümü Osmanlı Devleti'nin bir parçası haline geldi. 1571 yılında Kıbrıs, 1670 yılında da Girit alındığında İyonya Adaları hariç günümüzdeki Yunanistan'ın tümü Osmanlıların eline geçmiş oluyordu. Osmanlı egemenliği altındaki yaşayan Yunanlar genel olarak Rum adıyla anılmışlardır. Yunanlar sadece günümüzdeki Yunanistan'da yaşayan Rumların adıydı.

Osmanlı egemenliği boyunca Rumlar Osmanlıların çok uluslu sisteminin bir parçası olarak ayrı bir millet olarak kabul edildiler. Rum Ortodoks Patrikhanesi bu milletin sözcüsü ve lideri olarak kabul ediliyordu. Rumların arasındaki uzlaşmazlıklar ve yasal sorunlar Patrikhane'ye ait mahkemeler tarafından çözümlenirdi. Millet sistemi dil veya etnik kökenden ziyade dine bağlı olarak düşünüldüğü için Osmanlı Devleti'nde yaşayan Ortodoks Kilisesine üye Sırp, Bulgar ve Romen gibi diğer bütün etnik gruplar da Rum Ortodoks Patrikhanesi tarafından temsil edildiler. Devşirme sistemi uyarınca Rumlar Osmanlı Devleti'nin asker ihtiyacını karşılamak üzere genç ve yetenekli çocuklarını Yeniçeri Ocağına vermek zorundaydılar. Bu sistem 18. yüzyılda giderek zayıfladı ve 1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nın kapatılmasıyla tamamen ortadan kalktı.

Osmanlı egemenliği boyunca Yunan kültür ve ekonomisinin merkezi İstanbul'du. Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin içinde bulunduğu Fener semtinde yaşayan Rumlar özellikle 18. yüzyılda büyük bir nüfuz sahibi oldular. Fenerli Rumlar olarak bilinen bu kesim Avrupa'da eğitim gördükleri için Latince, Fransızca, İtalyanca, Almanca gibi dilleri Müslümanlara kıyasla daha iyi biliyorlardı. Dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerinde büyük bir rol oynamaya başladılar. Köprülü Fazıl Ahmed Paşa 1671 yılında Fenerli Rum Aleksandros Mavrokordatos'u baş tercümanlık görevine getirdi. Aleksandros Mavrokordatos daha sonra 1699 yılında imzalanan Karlofça Antlaşması'nın Osmanlı tarafındaki baş müzakerecisi oldu. Osmanlı padişahlarının güvenini kazanan Fenerli Rumlar 18. yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti bağlı Eflak ve Boğdan'ın valileri olarak görev yaptılar. Fenerli Rumların bu ayrıcalıklı konumları Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etti.

Navarin Deniz Muharabesi

Yunan isyanının bastırılması üzerine Birleşik Krallık, Fransa Krallığı ve Rusya İmparatorluğu işe karıştılar. Osmanlı Devletinden Rumların bağımsızlığının tanınmasınu istediler. II. Mahmut bu isteği kabul etmedi. Bunun üzerine bu devletler istediklerini zorla kabul ettirmek için Morada bulunan Osmanlı-Mısır donanmasını Navarin denilen yerde yaktılar. Osmanlı bu devletlerle olan siyasi ilişkisini kesti. Rusya, Osmanlı Devletine savaş ilan etti.

Antlaşma ve protokoller

Girdiği savaşlarda ağır kayıplar veren Osmanlı Devleti, 1829 yılında Edirne Antlaşmasını imzalayarak Yunanistan'ın bağımsızlığını tanıdı (Ayrıca Sırplar da bu antlaşmayla özerklik kazanmışlardır). Bu sayede Yunanistan bağımsız olmuştur.

Yunanistan Krallığı

Geçmişte Rusya'nın dışişlerinde önemli rol oynamış ve Avrupa'da tanınmış bir kişi olarak Nisan 1827'de Yunanistan'ın geçici devlet başkanlığına seçilmiş olan Kont Yannis Kapodistrias, Ocak 1828'de Yunanistan'a geçtikten sonra Rusya'ya yakın güçlü bir merkezi yönetim kurmaya yöneldi. Bağımsızlık mücadelesinde öne çımış ailelerin düşmanlığını çeken Kapodistrias'ın Ekim 1831'de öldürülmesini izleyen karışıklıklar ancak büyük devletlerin müdahalesiyle sona erdirilebildi. Mayıs 1832'de Londra'da varılan antlaşma uyarınca İngiltere, Fransa ve Rusya'nın koruması altında, kuzey sınırı Arta-Volos hattını izleyen ve Girit ile Samos dışında bazı Ege Adalarını da içine alan bağımsız bir krallık oluşturulması benimsendi. Aynı antlaşmayla Bavyera kralı I. Ludwig'in oğlu Otto'nun I. Otto adıyla Yunan tahtına geçmesi kararlaştırıldı.
 
Top