Kaygı (anksiyete) Sözcüğünün Kökü/dilimizde Kaygı Kavramı

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
DİLİMİZDE KAYGI KAVRAMI
ve kaygı kavramı ile ilgili atasözlerimiz ve deyimlerimiz


Dilimizde anksiyeteyi karşılayan kaygı ve bunaltı sözcükleri kullanılmaktadır.

Türkçe sözlükte kaygı, üzüntü, tasa karşılığı kullanılmıştır.

Ruhbilim sözlüğünde kaygının, güçlü bir istek ya da dürtünün amacına ulaşamayacak gibi görüldüğünde beliren tedirgin edici ruhsal bir durum olduğu belirtilmiştir.

Halk arasında ve bazı ruh hekimleri tarafından kaygı yerine bunaltı ve bungun sözcükleri kullanılır.

Bunaltı, bilinçdışı çatışmadan kaynaklanan, nesnesi tanınmayan, içten gelen tehlikelere karşı oluşan tepki olarak tanımlanmıştır. Bungun, kaygının insanın ruhsal yaşantısını bozan, insanda panik yaratan boyutlara erişmesi, başka bir deyişle insan için yıkıcı, zararlı nitelik kazanması demektir.

Ancak yabancı dillerde doğal, yapıcı ve yıkıcı nitelikteki kaygı (anksiyete) sözcüğü değişik nitelikleriyle tanımlandığına göre, görüş ve kavram birliği sağlamak için kaygı kavramının dilimizde ilk örneğini araştırdım. Beş yüz yıllık bir geçmişi olduğunu, ozanlar, şairler, romancılar, öykücüler, yazarlar tarafından kullanıldığını gördüm. Bu nedenle içi doldurulmuş bir kavram olarak kaygı sözcüğünü kullandım.

Türkçe’de kaygı sözcüğü ile ilk kez 15. yüzyılda II. Murat döneminde yaşayan Alevi Bektaşi edebiyatının kurucusu olan, Yunus Emre’ye benzer dizeler yazan Kaygusuz Abdal’da karşılaşılıyor. Asıl adı Gaybi olan “Kaygusuz” Abdal’ın hayatına ilişkin çok az bilgi vardır.

Şiirlerinde inancını, dünya görüşünü arı, duru bir Türkçe ile aktarmış, gerçek dışı tasarımları doğadan esinlenerek anlatmıştır:

Kelebek buğday ekmiş, Manisa ovasına
Sivrisinek delirmiş, ırgat olup biçmeye
Ergenin köprüsü susuzluktan bunalmış
Edirne minaresi eğilmiş su içmeye


“Saray” mahlası kullanan bir başka “Kaygusuz" Abdal daha vardır. Fatih Rıfkı A tay Çankaya kitabında 1020'li yıllarda Ankara’yı anlatırken, “Düşman Eskişehir üzerinden Ankara'ya yaklaşıyordu. Tehlike gittikçe büyüyordu, kavgtlı günler yaklaşıyordu,” diye yazarak kaygı sözcüğünü, yaklaşan bir tenime ve tehdit karşısında ortaya çıkan duygu durumunu anlatmak için kullanmıştır.

20. yüzyıl edebiyatında “kaygı" sözcüğünü ilk kullanan ve dizelerinde anlatanların başında Cahit Sıtkı Tarancı iki gelir. Kanımca Cahil Sıtkı Tarancı’nın "Otuz beş Yaş” şiirindeki dizeler, çağdaş Türk edebiyatında “kaygı” sözcüğünün en iyi anlatıldığı örneklerden biridir.


Zamanla nasıl değişiyor insan
Hangi resmime baksam ben değilim
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum, yalan

Gökyüzünün başka rengi de varmış
Geç fark ettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar.; ateş yakarmış
Her doğan günün bir dert olduğunu
İnsan bu yaşa gelince anlarmış


Ayva sarı, nar kırmızı sonbahar
Her yıl biraz daha benimsediğim
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar



Atasözleri ve deyimler, kaygı ve korku kavramlarının toplumsal kültürde bulunduğunu kanıtlar. (Aşağıdaki alıntı, Ömer Asım Aksoy’un Atasözleri ve Deyimler kitabından yapılmıştır.)

Atasözleri


• Düğün olur iki kişiye, kaygısı düşer deli komşuya.

• Keçiye can kaygısı, kasaba yağ kaygısı.

• Al malın iyisini, çekme kaygısını.

• Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız, kavgasız) başım.

• Adamın yere bakanından, suyun sessiz akanından kork.

• Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden.

• Kork Allah’tan korkmayandan.

• Kork aprilin besinden, öküzü ayırır eşinden.

• Borçtan korkan kapısını büyük açmaz (küçük açar).

• Serçeden korkan darı ekmez.

• İstemem diyenden korkmalı.

• Bir korkak bir orduyu bozar.

• Korkak bezirgân ne kâr eder ne ziyan.

• Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak hayırlıdır.

• Korkunun ecele faydası yoktur.

• Islanmışın yağmurdan pervası (korkusu) olmaz.

• Dünyada tasasız baş bostan korkuluğunda bulunur.

• Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar).

• Ölmüş eşek (koyun) kurttan korkmaz.

• Tabancanın dolusu bir kişiyi korkutur, boşu kırk kişiyi.

Deyimler


• Can kaygısına düşmek

• Başından korkmak

• Gölgesinden korkmak

• Gözü korkmak, gözünü korkutmak

• Korktuğuna uğramak (korktuğu başına gelmek''

• Atın ürkeği, yiğidin korkağı Korku dağları bekler

• Can korkusu

• Bostan korkuluğu

kaynak: Özcan Köknel, Kaygıdan Korkuya
 
Top