Kaygı

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Özcan Köknel'in Ruh Sağlığı kitabından...

KAYGI

sdot1dC.jpg


Kaygı (anxiety) insanlık tarihi boyunca en sık kullanılan sözcüklerden biridir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra edebiyat alanında sık kullanılan bu sözcük. XX. yüzyılda, başta edebiyat olmak üzere öteki güzel sanat alanlarında, bilimde, dinde, fel
sefede, politikada en çok rastlanan sözcüklerden biri olmuştur. ¡XX. yüzyıl çağdaş edebiyatçılan arasında önemli yerleri olan I Camus, Kafka, Sartre, kaygı, korku ve tedirginliği anlatan yazarlar olarak tanınırlar. Şair Auden, “Kaygı Çağı” (The Age of ¡¡Anxiety) adlı şiirinde, Thomson, “Kentte Korku Dolu Gece" (The City of Deradful Night) adlı yapıtında, bireysel ve toplumsal kaygıyı dizelere yansıtmışlardır.

Kaygı kavramı ruhbilim alanına yüzyılın ilk yansında girmiş, bu alanda araştırma ve çalışmalar 1940'lı yıllann sonunda başlamıştır. Böylece, başka bir anlam ve bağlam içinde, ruhbilim alanında da “Kaygı Çağı" başlamıştın “Kaygı Çagı“nı yaşayan insanlar, günümüzde ruhbilimin ve tıbbın temel araştırma ve çalışma konulanndan birini oluşturmaktadırlar.


Ruhbilim alanında kaygı sözcüğünü ilk kullanan ve bunu bir kavram olarak tanımlayarak nedenlerini araştıran Freud (1856-1939) olmuştur. Freud, kaygının, içgüdü ve dürtülerden kaynaklanan gücün bastırılması sonucu ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Bu görüşünü daha sonra değiştiren Freud, kaygıyı benliğin tehlikeli durumu algılamasına bağlamış, bu durumun ortadan kalkması için bastırma düzeninin işlediğini kabul etmiştir. Özetle, Freud'a göre kaygının işlevi, olası bir tehdide ve tehlikeye karşı, benliği uyarmak ve savunma düzenlerine işlerlik kazandırmaktır.

Genel olarak, insanlar kaygıyı gelecekte kötü bir şey olacakmış gibi duyumsarlar. Bilişsel alanda zorlanma yaratan bu duyumsamayı çeşitli sözcükler ve yakınmalarla dile getirirler. Kimi, "nasıl davranacağımı, ne yapacağımı bilemiyorum" der. Kimi, doğru dürüst düşünemediğinden, karar veremediğinden* yakınır. Kimi, “başına bir dert geleceğinden* korkar. Kimi, "Hasta olacağım" diye üzülür. Kimi, "sınavı kazanamazsam her şey biter, sınıfta kalırsam ölürüm" diye paniğe kapılır. Kimi, "işim bozulursa intihar ederim" saplantısıyla yaşamını zehir eder.

McDougall'a göre: Kaygı, bilinmeyen geleceğin yarattığı bir duygulanım durumudur. Ancak, McDougall bilinmeyen geleceğin içinde neşe, sevinç ve umudun da olabileceğini kabul ettiğinden, kaygıyı sadece elem veren bir duyumsama olarak değerlendirmez.

1970'li yıllarda Lewis, dilbilgisi ve tarihi gelişme açısından kaygı kavramı üzerinde çalışarak bu kavramın özelliklerini şöyle toplamıştır:

Hoş olmayan, elem veren bir duygulanım durumudur. Geleceğe yönelik endişeler içerir.

Duygulanım durumu öznel olarak anlaşılır, algılanır.

Rahatsızlık verir.

Bedensel rahatsızlık yaratır.

May, Lewis'in kaygıya ilişkin olarak saydığı özellikleri bir cümlede toplamıştır: "Kaygı, tehlikeyle karşılaşan insanın beceriksizlik ve çaresizlik duygusudur".

Spielberger, 1972 yılında kaygı kavramının aşağıdaki özel- liklerini tanımlamıştır:

Kaygı geleceğe yönelik endişe durumudur.

Hoş olmayan bir duygulanım durumudur.

Bu duygulanım durumunun duyum sanması insana elem veril %/ Bitkisel sinir sisteminde gerginlik yaratır.

Durumluk ve Sürekli Kaygı: Spielberger, öteki araştırmacılardan farklı olarak, iki tip kaygı tanımlamıştır:

Durumluk kaygı (State anxiety) (A-State) (Acute anxiety!
Sürekli kaygı (Trait anxiety) (Chronic anxiety)

Spielberger durumluk ve sürekli kaygı tiplerinin özeliklerini şöyle toplamıştır:

Durumluk Kaygı


Bu tip kaygı, insanın içinde bulunduğu durumu tehdit eden,tehlike yaratan biçimde algılamasından, yorumlamasından kaynaklanır.
Bu durum elem veren, hoş olmayan bir duygulanım durumu yaratır.
Bu duygulanım durumu algılanır, anlaşılır, duyumsanız Bu süreç içinde, bilinç açık, haberdar ve uyanıktır. Bitkisel sinir sisteminde, değişmeler olduğunu gösteren belirtiler ortaya çıkar.

Sürekli kaygı


Bu kaygı tipi, durumluk kaygıya oranla durağan ve süreklidir

Bu tip kaygının şiddeti ve süresi kişilik yapısına göre değişir.

Kişilik yapısının kaygıya yatkın olması, sürekli kaygı düzeyini etkiler.

İnsanların sürekli kaygı düzeylerinin birbirinden farklı tehdit eden tehlikeli durumun algılanmasını, anlaşılmasını, yorumlanmasını, tek sözcükle, değerlendirilmesini değiştiril

Sürekli kaygı düzeyindeki bu değişiklik, durumluk kaygı düzeyini de değiştirir.

Spielberger ve onu izleyenler, durumluk ve sürekli kaygı durumu arasında durmaksızın süren etkileşim, iletişim olduğunu doğrulamışlardır. Sürekli kaygı düzeyinin yüksek olması, durumluk kaygı düzeyini yükseltir. Durumluk kaygı düzeyinin yükselmesi ve süresinin uzaması da, sürekli kaygı düzeyini yükseltir.

Durumluk ve sürekli kaygının sözcüklerle anlatımını ve*bu anlatıma dayanarak kaygı düzeyini ölçmek için bulunan dereceli ölçeklerin en önemlisi ve günümüzde de kullanılanı Spielberger ve arkadaşlannın 1970 yılında geliştirdikleri ölçektir.


Spielberger ve arkadaşları, 1970 yılında, durumluk ve sürekli kaygı düzeyini ölçmek, ayrı ayn saptamak amacıyla, kendi kendini değerlendirmeye yarayan, iki dereceli ölçek geliştirmişlerdir. Bu dereceli ölçekler durumluk ve sürekli kaygıyı belirtmeye yarayan yirmişer sorudan oluşur.

1970'li yıllarda dilimize çevrilen bu ölçek, o günden günümüze dek birçok araştırma ve çalışmada kullanılmıştır.

kaygı nedir
kaygı hakkında bilgiler
insanlarda kaygılı olmak ne demektir
gelecek hakkında endişe duymak
kaygının önüne geçebilmek nasıl mümkün olur
kaygılı insanların özellikleri nelerdir
kaygı hakkında ünlü düşünürlerin görüşleri nelerdir

 
Top