Eşe Yönelik Şiddet ve Suistimalin Sonuçları AÖF

BeReNN

Alyam?
Özel üye

[h=2]Aöf Sosyoloji Dersleri[/h]Eşe yönelik şiddet, bireyin sağlığını ve mutluluğunu bozmaktan başka, toplumun huzurunu ve iyiliğini de zedeler. Kadının şiddete maruz kalmasıyla; hemen ya da bir süre sonra çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır.

Aşağıda açıklanan bu sorunlar:

- Şiddet ve suistimal ortadan kalktıktan uzun bir süre sonra bile sürebilmektedir,
- Şiddetin derecesi ne kadar yüksek ise o kadar ağır olmaktadır,
- Farklı şiddet türlerini tekrarlayıcı bir biçimde yaşamanın etkileri birikimli olmaktadır.


[h=2]Eşe Yönelik Şiddetin Üreme Sağlığı İle İlgili Sonuçları[/h]Saldırgan eş ile birlikte yaşamak durumundaki kadınlar, istenmeyen gebeliklere ve cinsel yolla bulaşabilen AİDS ve HIV enfeksiyonu gibi hastalıklara karşı kendilerini koruyamazlar. Çalışmalar, eşe yönelik aile içi şiddetin çok çocuk sahibi olan ailelerde daha sık görüldüğünü ortaya koymuştur. Uzunca bir süre, çok çocuk sahibi olmanın verdiği stresin eşe yönelik şiddeti arttırdığı yolundaki görüş; günümüzde, eşe yönelik şiddetin çok çocuk sahibi olmaya yol açtığı yolundadır. Yapılan çalışmalar gebelerin %6-15′inin eş şiddetine maruz kaldığını göstermiştir. Bu; düşüklere, ölü ve erken doğumlara, doğacak olan bebekte çeşitli sakatlıklara yol açabilir. Gebelik veya lohusalık dönemlerinde eşe yöneltilen şiddet, anne ölümlerine de neden olabilmektedir.

[h=2]Eşe Yönelik Şiddetin Beden ve Akıl Sağlığı ile ilgili Sonuçları[/h]Şiddet, kadının bedeninde eziklere, çürüklere, yaralanmalara ve kırıklara neden olmaktadır. Ancak eşe yönelik şiddetin en önemli sonucu bu bedensel yaralanmalar değil, daha sık karşımıza çıkan fonksiyonel bozukluklardır. Bunlar arasında mide-barsak sistemi hastalıkları, kas ağrıları ve çeşitli kronik ağrılar sayılabilir. Eşlerinin şiddetine maruz kalan kadınlarda; depresyon, anksiyete ve fobiler daha sık görülmektedir. Bu kadınlarda intihar girişimleri de daha yüksek oranda olmaktadır.

[h=2]Eşe Yönelik Şiddetin Ekonomik Sonuçları[/h]Şiddete uğrayanların beden ve akıl sağlıklarını yitirmesine bağlı insan maliyetine ek olarak, üretim güçlerini kaybetmeleri ile sağlık hizmeti ve sosyal hizmet veren birimleri sık kullanmak zorunda kalmalarından doğan bir maliyet de söz konusudur.

[h=2]Eşe Yönelik Şiddetin Çocuklar Üzerindeki Etkileri[/h]Babalarının annelerine şiddet uyguladığına tanık olan çocuklarda depresyon, anksiyete, okul başarısızlığı, özgüven düşüklüğü, itaatkârsızlık, bazı davranış bozuklukları, karabasan görme ve bedensel şikâyetler daha sık oluşmaktadır. Öte yandan gördüğü şiddet nedeniyle sağlığı bozulan anne, çocuğuna iyi bakamayacaktır. Bu durum 0-5 yaş çocuklar için özellikle önemlidir. Ayrıca şiddete tanık olan bu çocukların ileride kendi eşlerine de şiddet uygulamaya yatkın oldukları veya şiddet kurbanı durumuna gelmeleri söz konusudur.

[h=2]Eşe Yönelik Şiddetin Önlenmesi[/h]Şiddetin dinamiği ile ilgili ekolojik model, şiddetin nedenlerini ve bunların karmaşık etkileşimlerini açıklamanın yanı sıra, şiddetin önlenmesi için neler yapılması gerektiğinin de ipuçlarını vermektedir.

Bunlar şunlardır:

- Bireysel risk faktörlerini tanımlamak ve bunları değiştirmek.
- Sağlıklı bir aile ortamı yaratmaya çalışmak. Sağlıksız ailelere profesyonel yardım ve destek sağlamak.
- Okul, iş yerleri ve komşu çevre gibi ortamlarda, şiddete neden olabilecek etmenleri ortadan kaldırmak.
- Cinsiyet ayırımcılığına ve kötü etkili kültürel tutumlara son verdirmek.
- Şiddet olgusuna katkısı olan daha büyük çaplı, kültürel, sosyal ve ekonomik etmenleri ortadan kaldırmak. Örneğin zengin ve fakir arasındaki uçurumu kapatarak mal, hizmet ve fırsatları herkese ulaşabilir olmasını sağlamak.

Şiddet olgusunu Dünya Sağlık Örgütü'nün açıkladığı biçimde bir halk sağlığı sorunu olarak ele alırsak önlenmesi için yapılması gerekenler de üç aşamada şöyle sıralanabilir: Birincil koruma, şiddetin ortaya çıkmadan önlenmesini amaçlar. İkincil koruma, şiddete karşı acil önlemleri içerir. Örneğin, şiddete maruz kalanlara acil ve ilk yardım hizmeti verilmesi, tecavüz mağdurlarını tedavisi vb. Üçüncül koruma ise şiddet kurbanlarını iyileştirilmesi ve topluma yeniden kazandırılmaları gibi uzun süreli bakım ve tedavileri ile ilgilenir.

Dünyada şiddetin önlenmesine yönelik girişimler genellikle şu biçimlerde gerçekleştirilmektedir:

- Evrensel Girişimler: Bir gruba veya tüm topluma yöneliktir. Kitle iletişim araçları yoluyla yapılan kampanyalar veya okul çocuklarına yönelik eğitim programları gibi.
- Seçilmiş Girişimler: Şiddet olgusu bakımından fazlaca riskli bireylere yönelik girişimlerdir. Düşük gelirli ailelere veya tek ebeveynli ailelere yapılan eğitim gibi.
- Yapılması Gerekli Olan Girişimler: Daha önce şiddet davranışında bulunmuş kişilerin tutum ve davranışlarını değiştirmek için yapılan etkinlikleri kapsar.

Günümüzde bu alanda yapılan girişimlerin en zayıf yanı, bu girişimlerin değerlendirilmesindeki eksikliktir. Bütün şiddeti önleme programlan mutlaka değerlendirilmeli ve alınan dersler paylaşılmalıdır.

Eşe yönelik şiddetin önlenmesine yönelik ilk çalışmalar, kadın örgütleri tarafından başlatılmış ve hükümetlerce de desteklenmiştir. Avustralya, Güney Amerika, Kuzey Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinde, eşe yönelik şiddetin önlenmesi çalışmaları büyük ölçüde hükümetler tarafından desteklenmektedir. Bu kapsamdaki ilk çalışmalar; gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, polislerin konuyla ilgili eğitimi, kurbanlar için sığınına ve koruma birimlerinin oluşturulması olmuştur. Ancak yasaları uygulayanlar da toplumun birer üyesidir. Toplum, eşe yönelik şiddeti bir aile meselesi olarak görüyor ve onaylıyorsa yasal düzenlemeler kâğıt üzerinde kalacaktır. Bu nedenle eşe yönelik şiddetin önlenmesinde asıl mesele; toplumun bilinçlendirilmesi, hatalı tutum ve görüşlerin değiştirilmesidir.

Özellikle gelişmiş ülkelerde, kadın kriz merkezleri ve sığınına evleri, aile içi şiddetin önlenmesinde kritik işlevler görmektedir. Bazı gelişmiş ülkelerde ise şiddeti uygulayan eşlerin tedavisi için merkezler kurulmuştur. Ancak, tedavi edilen erkeklerin %53-85′imn 2 yıl kadar şiddetten kaçındıkları, sonrasında bu oranın giderek düştüğü gözlenmiştir.

Tüm dünyada son 10-15 yıldan beri, aileye ve eşe yönelik şiddeti suç olarak tanımlayan yasal düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Eşe yönelik şiddeti önlemek için yapılan önemli bir çalışma da bazı Asya ve Güney Amerika ülkelerindeki sadece kadınların görev yaptığı polis merkezleri uygulamasıdır. Bu merkezler şiddet kurbanı kadınlara danışmanlık ve yasal destek hizmetleri vermektedir.

Eşe yönelik şiddet önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu sorunun çözümünde kadınların toplum içindeki konumlarının güçlendirilmesi, şiddet uygulayan erkeklerin eğitime alınması, kurbanların ihtiyaçlarının karşılanması ve şiddet uygulayanların cezalandırılması, en önemlisi toplumun eğitimi ve bilinçlendirilmesi gibi konular büyük önem kazanmaktadır.
 
Top