• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

ÇADIRDA YAŞAM…

ÇADIRDA YAŞAM…

Eskiden olduğu gibi karanlık değil çadırlar,
Köşede mum değil, üstteki ışık parlar.
Bir zararı olmaz yağsa da yağmurlar
Çadırda bir tek odaya açılır bu kapılar.

Çadırlar kapalı dar bir dünyadır,
Gece gördükleri siyah beyaz rüyadır.
Burada barınanlar tertemiz bir deryadır.
Çadırlar bize ders veren bir dünyadır.

Sen evinde odanda rahat rahat uyurken,
Kendi odanda, mutfakta yemeğini yerken.
Çadır kentlerde yaşam başlar sabah erken.
İçine bir burukluk gelir mi çadır derken?

Yağmurun yağışını seyredemez pencereden,
Yemek kokusu tüm çadıra yayılır tencereden.
Hasta olsa da haberi olmaz termometreden.
Çadırkentlere baksana o geniş pencerenden.

O küçük alanlarda bir çok renkli dünya var.
Ne de olsa buraları savaş korkusunu savar.
O güzel günleri düşün; Elini aç, Allah’ a yalvar.
Çadırkentler savaştan kaçanlar için bir duvar…

Küçüklüğümde, ilkokula giderken köyümüzün beyaz altın ekilmiş verimli topraklarına mevsimlik işçiler gelir, çadır kurar 6-7 ay kalırlardı.O zamanlar çok merak ederdim bu çadırlar içine sıkışmış hayatları.Düşünsenize en az 5-6 kişi bu dar çadırların içerisinde yaşar, bir çok ihtiyaçlarını bu dar yaşantının içine sığdırırlardı.Şimdi bu verimli topraklarda beyaz altın ekilmiyor, Babil’in asma bahçeleri gibi gözün gördüğü her yer bağ ile dolmuş.Bu yüzden bu beyaz çadırlardan artık eser yok.
Küçüklüğümde bu beyaz çadırların içindeki karanlık dünyaları merak eder, bir çadırda 5-6 kişi nasıl kalıyor diye düşünürdüm.Çadırlardaki o zor yaşamı , çocukların ayakkabısız, aç susuz halini görür yüreğim sızlardı.
En uzun sınıra sahip komşu ülke Suriye’de savaş olduğu için başta Türkiye olmak üzere komşu ülkeler burada yaşayan savaş mağdurlarına sahip çıkıp, kapılarını açtı.Savaştan kaçan çocuklara, kadınlara, yaşlılara kol kanat açtı, bu insanlar için çadır kentler kurdu.
Şimdi görev yerim İslahiye AİHL ye her gün giderken TOKİ yakınındaki çadırkenti ve burada yer alan çadırları gördüğümde çocukluğumdaki o ruh halini tekrar yaşar, anılar beni çocukluğuma götürür ,çadırdaki yaşamı düşünürüm.Kendi halimize şükrederiz.Çocukluğumda gördüğüm çadırlar daha dar ve karanlık idi…Şimdiki çadırlar daha modern, içerisi aydınlık, elektrikle aydınlatılmış bir köşesinde mutfağı, televizyonu olan çadırlar ama…Burası iş için değil, savaştan canlarını kurtarmak için kaçanların sığındığı yaşam alanıdır.Teknoloji geliştikçe çadırlar teknolojiye ayak uydursa da çadırların o psikolojik, kapalı, karanlık, dar dünyasından insanlar kurtulamıyor.
Bu yaşam ortamlarını görüp kendi yaşam alanlarımızla karşılaştırdığımızda Yüce Yaratana şükretmek düşer.Allah’ım milletimiz arasındaki birlik ve beraberliği bozma, bizleri birbirimize düşman etme.Bizleri de savaş mağduru etme.Aynı durumu biz yaşasaydık,bizlere sahip olacak, kol kanat gerecek bir ülke olur muydu? Düşünmesi bile çok zorrr…

Alıntı...
 
Top