Sanki Yedim Camii

yaren*

Herşey olması gerektiği gibi ;)
Özel üye
18. asırda, Keçeci Hayreddin Efendi diye bir esnaf yaşıyor İstanbul’da... Salih, âbid bir insan. Alın teriyle g
eçinmeye çalışıyor. Gönlünde bir cami yaptırmak var ama bu iş onun boyunu çok aşıyor... Adamcağız, yılmıyor, yıkılmıyor. “Ben bir cami yaptıracağım inşallah” diyerek başlıyor tasarrufa...
Çok zaruri olmayan, vazgeçebileceği masraflarını hususi bir kesede topluyor. Mesela yeni bir palto mu alacak? “Üzerimdekini tamir ettirirsem bir sene daha gider” diye düşünüyor ve almıyor, “sanki giydim” deyip parayı mâlum keseye atıyor... Bir yere giderken fayton mu kiralayacak? Tutmuyor, “sanki bindim” deyip, gideceği yere yürüyor ve bedelini atıyor yine keseye... Canı kebap mı çekti, yemiyor, “sanki yedim” diyor. Helvacı, meyveci, bozacı... Dükkânın önünden kim geçse akçeler kese değiştiriyor. Bir ömür sürüyor bu tasarruf...
Bir gün bakıyor ki mütevazı bir cami yaptıracak kadar altın birikmiş!.. Hemen işe koyuluyor ve İstanbul-Fatih’te Sinanağa Mahallesinde “Sanki Yedim Camii”ini inşa ettiriyor. Şimdi sadaka-i cariyesi, yani sevap defterine yazılanlar devam ediyor...
 
Geri
Top