Pozitif Psikoloji ve Psikolojik İyi Oluş

Papatya

V.I.P
V.I.P
Mutluluk
Sosyal çevre, kültür, toplum yapısı, sosyoekonomik koşullar, ülke politikaları, çatışma/savaş ortamları, hatta genetik özellikler gibi pek çok parametreden etkilense de kendine en çok psikoloji alanında yer bulmuş ve mutluluk üzerine sorulan sorular psikoloji biliminden yararlanılarak cevaplanmaya çalışılmıştır. Pozitif psikoloji, “mutluluğun psikolojisi”ni çözümlemeye çalışan, psikolojik iyi oluş üzerine kafa yorulan yeni bir alan. Uzm. Psikoterapist F. Tuba Aydın, bu alandaki çalışmalarıyla bilinen Doç. Dr. Tayfun Doğan’la pozitif psikoloji üzerine konuştu.
71111
Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümünde Doç. Dr. olarak görev yapıyorsunuz ve pozitif psikoloji alanında yaptığınız çalışmalarınızla tanınıyorsunuz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Evet, dediğiniz gibi akademisyenim. Meraklıyım, öğrenmeyi, araştırmayı ve yeni deneyimler yaşamayı seviyorum. Akademik olarak, pozitif psikoloji alanında çalışmalar yapıyorum. Yaşamın anlamı ve amacı, psikolojik iyi oluş ve mutluluk gibi konularda araştırmalar yürütüyorum. Bu konularda seminer ve konferanslar veriyorum. Pozitif psikoloji alanının ülkemizde tanınması ve gelişmesi için çabalıyorum. The Journal of Happiness & Well-Being (Mutluluk ve İyi Oluş) adlı uluslararası bilimsel bir derginin kurucusu ve editörüyüm. Bunun dışında kişisel web sitemde, gazete ve dergilerde pozitif psikoloji ile ilgili yazılar yazıyorum. Fotoğraf çekmeyi ve seyahat etmeyi çok seviyorum.
Kısacası, yaptıklarımla yaşamıma anlam katmaya çalışan birisiyim.
71112
Pozitif psikoloji yeni bir alan, hatta psikolojinin yeni çocuğu olarak nitelendiriliyor.
Nedir pozitif psikoloji tam olarak ve neden pozitif psikolojiyle ilgileniyorsunuz?
Aslında, pozitif psikoloji kapsamına alınabilecek konularla ilgili tarihi süreçte pek çok çalışma yapılmış.
Özellikle hümanist psikolojinin çalışmaları bu yöndedir. Ancak “pozitif psikoloji” adıyla bu yaklaşım oldukça yenidir. Pozitif psikolojinin başlangıç tarihi olarak 1998 kabul edilir. Yani bu yaklaşım henüz ergenlik dönemini yaşıyor diyebiliriz. Pozitif psikolojinin ne olduğuna gelecek olursak, insanın olumlu yönlerine ve güçlü özelliklerine odaklanan bir yaklaşımdır diyebiliriz.
Genel psikoloji ya da klinik psikoloji, bireyleri -10’dan 0’a getirmeye çalışıyor, pozitif psikoloji ise 0’dan +10’a götürmenin yollarını arıyor.
Bunu bir metaforla açıklayacak olursak, klinik psikoloji bahçedeki yabani otların temizlenmesiyle, pozitif psikoloji ise temizlenen bahçede çiçek yetiştirmeyle ilgileniyor. Ancak burada özellikle vurgulamamız gereken nokta, pozitif psikolojinin bunu tamamen bilimsel yollarla gerçekleştiriyor oluşudur. Yani pozitif psikolojinin pop psikoloji ya da kişisel gelişim gibi alanlarla bir ilgisi yoktur.
Neden pozitif psikolojiyle ilgileniyorum? Çünkü “İnsan ne ister?” sorusuna cevap bulmaya çalışıyorum. Pozitif psikoloji bana bu imkânı veriyor. Bu alanla ilgilenmek, benim bireysel gelişimime katkı sağladığı gibi, bununla içinde yaşadığım topluma bir katkı sağlayabileceğimi de düşünüyorum. Ülkemizin yaşam kalitesinin artmasında çok az da olsa bir katkım olabilirse bu beni mutlu eder.
Peki, pozitif psikoloji tam olarak nelerle ilgileniyor, kapsamındaki çalışma konuları nelerdir?
Mutluluk, psikolojik iyi oluş ve yaşam kalitesi gibi konular başlıca ilgilenilen konulardır diyebiliriz. Bunların dışında, pozitif psikoloji alanında çalışan akademisyenler, yaşamın anlamı ve amacı, iyimserlik, umut, affedicilik, özgecilik, özgünlük, sosyal ve duygusal zekâ, psikolojik sağlamlık, özsaygı, travma sonrası gelişim gibi daha onlarca konu üzerinde çalışmaktadırlar. Bu konuların hepsinin ortak özelliği, umut vaat edici olmaları ve yaşama sevinicini artırıcı nitelikte olmalarıdır. Çalışması da okuması da keyifli konulardır.
Psikolojik iyi oluş (well-being) kavramını mutluluğun karşılığı olarak değerlendirebilir miyiz?
Evet, değerlendirebiliriz. Psikolojik iyi oluş dediğimiz kavram mutluluğun bir çeşididir aslında.
Psikoloji literatüründe mutluluğun iki türünden bahsedilir.
İlki hedonik mutluluktur.
Hazzı ve duyguları temel alır.
İkinci mutluluk türü ise psikolojik iyi oluştur.
Psikolojik iyi oluş, erdemlere dayalı, yaşamın anlamını ve amacını bulmayı esas alan bir mutluluk anlayışıdır.
Psikolojik iyi oluş düzeyi yüksek bireyler, diğer insanlarla iyi ilişkiler içindedirler, günlük yaşamın stresiyle başarılı bir şekilde başa çıkabilirler, yaşamlarında bir anlam ve amaç bulmuşlardır.
Ayrıca bu bireylerin özsaygıları yüksektir ve kendilerini kabullenirler, hayatı bir öğrenme ve gelişim süreci olarak görürler.
Bir de psikolojik iyi oluş düzeyi yüksek bireyler özerktirler.
Yani hayatlarının sorumluluğunu almışlardır. Nasıl yaşayacaklarına kendileri karar verirler.
Psikolojik iyi oluş öğrenilebilir mi, geliştirilebilir mi?
Psikolojik iyi oluş ya da mutluluğun genetik bir tarafı vardır.
Dolayısıyla doğuştan bazı insanların psikolojik iyi oluş düzeyleri yüksektir.
Ancak önemli bir kısmı da öğrenilebilir ya da sonradan kazanılabilir. Yukarıda bahsettiğimiz özerklik, özsaygı, yaşam amacı belirleme, kişilerarası ilişkiler ve stresle baş etme gibi özellikler, büyük oranda öğrenme sonucu oluşan özelliklerdir.
Bunlarla ilgili birey oturmalı ve düşünerek bir farkındalık kazanmalıdır. Bu özelliklerden hangilerinde sorun yaşıyorum, hangilerini geliştirmeliyim diye kendine sormalıdır.
İyi oluş halimizi olumlu yönde değiştirmenin anahtarı kabullenmekten mi yoksa değişmekten mi geçiyor?
Her ikisi de diyerek politik bir cevap vereyim. Ama gerçekten öyle; değiştirebileceğimiz özelliklerimiz var, değiştiremeyeceklerimiz var. Irkımızı, anne-babamızı, fiziksel özelliklerimizi falan değiştiremeyiz. Ama kişisel özelliklerimizi, karakterimizi, sevmediğimiz ya da bize zarar veren yönlerimizi değiştirebilir ya da geliştirebiliriz. Değiştirebildiğimiz özelliklerimizi değiştirme yönünde gayret sarf etmeli, değiştiremeyeceklerimizi ise kabullenmeliyiz. Bu şekilde sükûna erebiliriz. Bir de etki alanımızda ve ilgi alanımızda olan konular vardır. Etki alanımızdaki konular bizim kontrolümüzde olan, değiştirebileceğimiz ya da etkide bulunabileceğimiz konulardır. İlgi alanımızdaki konular ise bize uzak, üzerlerinde bir etkimizin bulunmadığı konulardır. Örneğin ben futbol izlemeyi severim ve Fenerbahçe taraftarıyım, ancak Fenerbahçe benim ilgi alanımdaki bir konudur. Onunla ilgili çok fazla üzülmem ya da sevinmem bir şeyi değiştirmeyecektir.
Eğer Fenerbahçe’de bir oyuncu ya da yönetici olsaydım o zaman etki alanımda olurdu. Yaşamımızdaki olaylara böyle bakmamız gerektiğini düşünüyorum; hangileri etki alanımızda, hangileri ilgi alanımızda.
Bir ülkenin yıllık gelirinin artırılması hedeflendiği gibi, iyi oluş seviyemizi yükseltmek bir hedef haline gelebilir mi? Bu konuda neler yapılabilir?
Öncelikle uluslararası alanda pek çok ülke artık gayri safi milli hasılayı hesapladıkları gibi gayri safi milli mutluluğu da dikkate alıyor. Artık Birleşmiş Milletler her yıl ülkelerin mutluluk ya da yaşam kalitesi düzeylerini ortaya koyan bir araştırma yapmaktadır. Burada belirlenen bazı kriterler var: ekonomik refah, sağlıklı geçen ortalama ömür beklentisi, sosyal destek algısı, güven (yolsuzluk algısı), özgür hissetme ve toplumsal yardımlaşma vb. Bunları düzelttiğimiz zaman toplumda genel olarak mutluluk düzeyinde bir artış olacaktır.
Uluslararası ölçekte Türkiye’nin durumu nedir? İyi oluşumuz ne düzeydedir?
Birleşmiş Milletler’in yaptığı bu mutluluk araştırmasına göre,
Türkiye 157 ülke arasında 78. sıradadır ve mutluluk puanı 10 üzerinden 5.3’tür.
En mutlu ülkeler arasında sırasıyla, Danimarka, İsviçre, İzlanda, Norveç, Finlandiya, Kanada, Hollanda, Yeni Zelanda, Avustralya ve İsveç var. En mutsuz ülkeler ise Madagaskar, Tanzanya, Liberya, Gine, Rwanda, Benin, Afganistan, Togo, Suriye ve Burundi olarak sıralanmış. Başka bağımsız kuruluşların yaptığı araştırmalarda da yine Türkiye orta sıralarda çıkmaktadır.
İnsanlara iyi oluş düzeylerini artırabilmeleri için neler önerirsiniz?
Psikolojik iyi oluş düzeylerini artırabilmeleri için pek çok stratejiden bahsedebiliriz. Bunların hepsi herkeste aynı etkiyi de yapmayabilir. Ancak literatürde etkililiği kanıtlanmış bazı yöntemlerden bahsedebiliriz. Bunlardan ilki egzersiz yapmaktır. Pek çok araştırma, egzersiz yapmanın iyi oluşu artırdığını ve depresif duyguları azalttığını göstermektedir. Egzersiz yapma ve daha fazla hareket etme bir şekilde hayatımızda yer almalıdır. İkincisi, minnettarlık egzersizi diye geçiyor. Haftada üç gün yatmadan önce bir kâğıda şu iki cümleyi tamamlayacak birkaç şey yazılabilir.
“Şanslıyım çünkü…”
“Çok şükür ki…”
Ancak burada dikkat edilecek nokta, bunların yazılmasıdır; sadece düşünmek yeterli değildir. Bunların dışında tanıdığınız ya da tanımadığınız kişilere basit de olsa iyilik yapmanız iyi oluşunuzu olumlu etkileyecektir. Derin, doyurucu ve sağlıklı ilişkiler kurmak yine psikolojik iyi oluşa olumlu yönde katkı sağlayacaktır. İyimser olmak, affedici olmak, özgün olmak, kendinden hoşnut olmak, yavaşlamak ve hayatı hissetmek de psikolojik iyi oluşumuzu artıracak faktörlerdendir.
Son olarak, pozitif psikolojiyle ilgili projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Tabii ki. Geçen yıl ülkemizde ilk kez 1. Avrasya Pozitif Psikoloji kongresini düzenledik. Bu yıl 12-14 Mayıs tarihleri arasında ikincisini düzenleyeceğiz. Şu an hazırlıklarına devam ediyoruz. Onun dışında, devam eden akademik araştırmalarımız var. Pozitif psikoloji ile ilgili bir kitap yazıyorum. Üsküdar Üniversitesi televizyonunda yayımlanacak “Pozitif Psikoloji Konuşmaları” adlı bir program hazırlığı içerisindeyiz. Bir de yine üniversitemizde, öğrencilerimizin katılımıyla bir “Pozitif Psikoloji Kulübü” kurduk. Kulüp faaliyetleri kapsamında konferanslar, seminerler ve çeşitli toplantılar düzenleyeceğiz. Faaliyetlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan ve web sitemde duyurular kısmından takip edebilirsiniz.
Uzm. Psikoterapist F. Tuba Aydın
Avusturya’da lisanslı sistemik aile terapisti ve Sigmund Freud Üniversitesi’nde doktora öğrencisidir. Ayrıca The Journal of Happiness & Well-Being dergisi editörlerindendir. Araştırma alanları, kültürlerarası psikoterapi dinamikleri ve psikoterapi tarihi gibi konular üzerinedir.
 
Geri
Top