Kanayan Yara - Filistin (Şiir+Resim)

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
FİLİSTİN'Lİ ÇOCUĞUN MEKTUBU

Bağışlayın beni!
Kenarlarında renkli çiçekler olan mektup kağıtlarına yazmak isterdim.
Kelebek kanatları boyamayı,
Kuşların ötüşünü dinlemeyi,
Hatta uçurtma uçurmayı da öğrenebilirdim.

Bağışlayın beni.
Top ateşleri, bomba gürültüleri arasında doğdum ben.
Yaşım 13.

Ninniler yerine, makinelilerin takırtılarıyla büyüdüm.
Renklerden ilk önce, kan kırmızısını tanıdım.
Çiçeklerden önce, ölülerin arasında dolandım.
Hiç saklambaç oynayamadım kelebeklerle.
Üç yaşımdayken, en büyük abimi,
sekizimdeyken, ortancayı kaybettim.

Babamı ellerini bağlayarak götürdüklerinde dokuzundaydım.
Gömdüğümüzde onumda.
Ablam 15'inde terk etti evi.
15'inde kızlar okula gider.
17'sinde dantel örer.
Çeyiz sandığı düzer.
Bizim burada 15'inde kızlar savaşa gider.

Seçme hakkı tanımaz zorbalar bir genç kız olsan bile sana.
Ya evinde oturup ölümü bekleyeceksin.
Ha bugün, ha yarın diye diye yaşarken öleceksin. Ya da?
Ölümlerin ateşinden sesleniyorum size duyuyor musunuz?
Filistin'im ben anlıyor musunuz?

Ama yine de yaşıyorum işte.
Çünkü kanlı topraklarda büyürken yaşamayı
Çiçek boyamayı değilse de, mezar taşlarında çiçek büyütmeyi
Kelebek kovalamayı değil ama, tüfek tutmayı öğrendik.
Sokak aralarında mermi kovanlarından oyuncak yaptık.
Patlamamış el bombaları topladık.
Mayınların üstünde sek sek oynadık.

Bu kadar nefret, bu kadar acı arasında yaşamayı
Karanlıklar arasından güneşe bakmayı becerdik.
Onun için kocaman ve karadır gözlerimiz.
Onun için hâlâ sımsıcaktır, düşmana taş atarken nasırlaşan minik ellerimiz.

Evimizi yıktılar dün.
Bir baştan bir başa mahallemizi yaktılar.
Mermi kovanlarıyla misket oynarken biz, üzerimize bombalar attılar.
Üç arkadaşım can verdi.
Üç küçük çocuk.
Bağışlayın beni, kurtaramadım!

Sarkmıştı omzumdan aşağı kanlı kolum, uzatamadım.
Elim düştü yere, kolum çaresiz!
Kanlarımız karıştı birbirine, arkadaşlarım sessiz.
İşte orada kankardeş olduk biz.
Gözlerim karardı önce.
Başım döndü.
Ama uyumak istemiyorum.
Uyursam arkadaşlarım bu dünyadan göçer diye korkuyorum.

Bağışlayın beni!
Tutamadım kendimi.
Yapıştırmadım alnıma, açık dursunlar diye gözbebeklerimi.
Kaybettim kan kardeşlerimi.
Yaşım 13.

Burada çocuklar çocuk olmaz.
Bebeler bile yaşamak için beşikten siper yapar.
Çünkü İsrail denilen zorbanın Amerikan bombaları,
beşiklere bile mezar kazar.
Ölümlerin içinden büyüyorum.
Minicik yüreğimle, ateşlerin arasından, öfkeyle geliyorum.
Dudaklarımdan dökülen özgürlük türkülerini duyuyor musunuz?
Filistin'im ben anlıyor musunuz?

Y. Sarpdere
 
Bu kadar nefret, bu kadar acı arasında yaşamayı
Karanlıklar arasından güneşe bakmayı becerdik.
Onun için kocaman ve karadır gözlerimiz.
Onun için hâlâ sımsıcaktır, düşmana taş atarken nasırlaşan minik ellerimiz.
 
Evimizi yıktılar dün.
Bir baştan bir başa mahallemizi yaktılar.
Mermi kovanlarıyla misket oynarken biz, üzerimize bombalar attılar.
Üç arkadaşım can verdi.
Üç küçük çocuk.
Bağışlayın beni, kurtaramadım!
 
Maalesef ve burnumuzun dibinde. Demokrasi ve insanlık çığırtkanlıkları yapanlar nerelerde acaba. Asabım bozuldu yine yaaaaaaaaaaaaaa.
 
İsrail'in son 24 saatte 120 kez saldırdığı Lübnan'da savaşı bir de Lübnanlı çocuklardan dinleyin: 'Uçak geçerken kalbim sızladı, ölümü düşündüm'...
BM İnsani Yardım Koordinatörü Jan Egeland İsrail saldırılarında ölen 600'den fazla kişinin üçte birinin çocuk olduğunu duyururken, 650 okulun yanı sıra kilise, otopark ve parklara sığınıp canlarını kurtaran çocukların asıl travmayı savaş sonrası çekeceği belirtiliyor. Minikler, her uçak sesiyle ölüm korkusunu yaşadıklarını anlatıyor.

Beyrut'ta bir okulda kalan 11 yaşındaki Nur El Huda, evlerinin yıkılışını şöyle yaşamış: "Uçak vın sesi çıkararak geçti. Kalbim sızlıyordu. Çok hızlı vuruyordu. Öleceğimizi sandım. 'Bu bizim kaderimiz. Allah hatalarımdan dolayı beni cezalandırıyor' dedim."

Huda'nın bombardımanı haklı çıkardığını düşündüğü hataları ise 'annesine yalan söylemek, bazı şeyleri gizlemek ve yaramazlık yapmak.' Evinin önündeki parkta en iyi arkadaşı Mona'yla oynayacağı günleri düşleyen Nur, Mona'yı zikredince "O nerede" diye ağlamaya başlıyor ve ekliyor: "Savaş bitince onu bulmak için dedesinin evine bakacağım."


Asıl travma savaş sonrası
14 yaşındaki Ali Kalaş, Hizbullah'ın televizyonuna bomba yağarken, arkadaşlarıyla evlerinin yanındaki su tankına adlarını yazmış, savaş sonrası yaşadıkları yerleri bulabilmek için. Gördüğü bir rüyayı "Kapının önündeydim. Düşünüyordum ki, kapı kırıldığında içeri savaşçı girerse direniş kazandı demektir. İsrail askeri girerse tam tersi. Ama gireni fark edemeden uyandım" diye aktaran Ali, evlerinin yerle bir oluşunu kaybettiklerine yormuş. Blida köyünde evleri başına yıkılan ve şimdi Beyrut'ta bir hastanede tekerlekli sandalyeye mahkûm olan 10 yaşındaki adaşı ise, o anı "Ellerimi başıma koydum, gözlerimi kapadım, üzerime toz-toprak döküldü. Bomba annemle babamın ortasına düştü" diye anlatıyor.

Savaş, çocukların gelecek hayallerini de altüst etmiş. Bir başka Ali, "Pilot olacağım ve İsraillilerden intikam alacağım" derken, 11 yaşındaki Hüseyin, eskiden polis olmak isterken, artık direnişçi olmayı istiyor. 13 yaşındaki Cemil de, doktorluk sevdasını savaşçılığa çevirmiş: "Çünkü İsrail bizi yerle bir ediyor, öldürüyor ve evsiz bırakıyor." Okula sığınan 13 yaşındaki Haydan Farık da, "Direnişe katılacağım ve şehit olacağım" diyor. Psikolog Nadine Maluf, "Çocuklar bombaları, yanan insanları görüyor. Kaçacak yer yok" uyarısı yapıyor: "Şimdiden depresyon ve yüksek tansiyona teslim olan çocuklar, savaş sonrası evlerine dönemeyip yaşadıkları park, sokak ve arkadaşlarını bulamayınca asıl travmayı o zaman hissedecek
 
Geri
Top