Her Ayın 28'i Ve Kayınvalidem...:D

çingene

Aktif
Her Ayın 28'i Ve Kayınvalidem...:D

Her zaman söylerim, çok şeker bir kayınvalidem var diye.
Sıkıcı günlerimin tek eğlencesidir o. Gerçekten.

Kayınvalidem hemen bitişiğimde oturuyor. Evime her giriş çıkışımda, evinin alt katındaki penceresinin önünde oturan kayınvalidemle göz göze gelirim.
“ Hasda mın? Pek yavaş eniyon merdemenleri.”
Ya da:
“ Bi tasa mı var? Pek tedik ( hızlı) eniyon? ” şeklindeki sorularını yanıtlarım. Radar gibidir o pencere . Radara yakalanmadan evime girmemin yolu yoktur. İşte bu sebeple, merdiveni her iniş çıkışımda kendisiyle bakışırız, selâmlaşırız. Ben gülümserim; o ise hep asık bir yüzle bakar bana. Çünkü mutlaka bir sıkıntısı vardır. Ya tv kumandası kilitlenmiştir, ya televizyonu – onun ifadesiyle- göstermiyordur, ya deprem lâmbası yanmıyordur. Ayın 28 ‘i yaklaştığında( ki yaklaşık on gün kala) ise; her göz göze gelişimizde, bana söyleyeceği veya soracağı benzer şeyler vardır . Hemen hemen her ay tekrarlanan şeyler.

Kayınvalidem her ayın 28’inde alır maaşını . Daha doğrusu ben alırım onun yerine. Çünkü, yaşlılık nedeniyle yürümekte zorlanıyor. Kendisi için en önemli gün, her ayın 28’idir.
Günler öncesinden, bu önemli günün hayaliyle yaşar. Maaş alacağı güne daha sekiz – on gün varken, bir telâşa kapılır. Ben de ister istemez o güne odaklanırım. Nasıl mı? İşte şöyle:


“ Kemraan ( Bana böyle hitap eder.), mayiş gartımı verim mi? ”
“ Ayın kaçı bugün? ”
“ Daha onsekizi emme(ama), veregoyum şinciden( şimdiden).”
“ Daha on gün var anne. Alırım bir ara.”
“ Aklımdayken veregoyum(vereyim) dediydim.”

Dokuz gün kala:
“ Kemraaan ! Gartı verdim miydi sana ? Bulameyon da.”
“ Yoo !Vermediniz.”
Başlar sızlanmaya:
“ Gene mi kaybelettim(kaybettim).”

Maaş gününe dokuz gün kala, sabahın köründe çöp atmaya giderken çoktan girmişimdir radara. Bir sevinçle bağırır bana:
“ Kemraaan ! Gartı buldum buldum.Tansiyon haplarımın içine guymuşum.”
Dönüşte yine yakalanırım:
“ Kemraan ! Mayiş günümde sen bir yere gidecen mi? ”
“ Şimdilik buradayım anne.”
Sevinçle:
“ İyi iyi. ”

Sekiz gün kala:
“ Kemraan ! Mayişimi alınca, Murat’a elli milyon verilecek.”
“ Hele bir alalım da, veririz.”
“ Gartımı gene kaybeletmeyim( kaybetmeyeyim) diye, dantel gutumun içine guydum. Habarın olsun.”
“ Tamam.”

Yedi gün kala:
“ Kemraan ! Makine, geceleri tehne(tenha) oluyormuş. Mayişimi aşamdan(akşamdan) sonra mı alsak yoksa? ”
“ Hele o gün gelsin, bakarız çaresine.”
“ Emme(ama) dikkatli ol, gecenin garanlığında önüne bi çıkan olur da, mayişimi alıverirle elinden. Yalınız gitme sakın. Ziya( damadım) da gelsin yanın sıra(yanında). Ortalık kötü. Simit parasına adam öldürüyolla.”

Altı gün kala:
Komşuya sabah kahvesine giderken, pencerede görünür kayınvalidem:
“ Kemraan ! Mayişimi alınca, kehat( makbuz) da getir. Bi bakayım ben. İlâç paralarımı kesiyorlar menemme( galiba). İsmet Hanım benden çok alıyormuş. İkimizin mayişinin de aynı olması ilazım. ”
“ Tamam anne, makbuz alırım.”

Dönüşte yine pencerededir:
“ Kemraan! Elâddirik kâadıynan, su kâadını( kâğıt dediği, fatura) verdim miydi sana? Goynuma sokduydum, tufalette düşürdüm mü ne yaptım, yok.”
“ Hayır ! Vermediniz. Zararı yok anne, bilgisayardan baktırır, öğrenirim.”

Beş gün kala:
“ Kemraan ! Mayişimi alınca, makine taksidi verecen ye(ya); bi soruve bakam( bakalım), kaç taksidim kalmış.”
“ Olur anne, sorarım.”
“ Hee ! Bi de, makine çok ağır yıkıyormuş de. Geçen sehede baktım, ikibüçük sehette yıkadı. İmmana(çok) eladdirik yakıyodur.”
“ Tamam anne, sorarım.”

Dört gün kala:
“ Kemraan ! Mayiş gartımın üstüne çay döküldü. Bozuldu mu ku?...E’ce (iyice) kuruttum emme(ama)? ”
“ Bozulmaz anne bozulmaz.”

Üç gün kala, akşam karanlığında evimin bahçesine girdiğimde yine yakalanırım radara:
“ Kemraan ! Mayiş gartımı gel al bayri (bari). Üç gün kaldı.”
“ Sizde dursun, günü geldiğinde alırım."

İki gün kala:
“ Kemraan ! Mayiş günüm bazara rastleyo. Bazar günü para makinesi açık mı?
“ Merak etmeyin anne, her zaman açık.”
Gülümseyerek:
“ Nece( ne kadar) ırahat (rahat) şu makineler, değil mi?
“ Ya, ya ! ”

Bir gün kala, heyecan iyice doruğa çıkar:
“ Kemraan ! Yarın sabah erken al da mayişimi, galabalığa galma. Hem, Enes( benim torun) gelmeden…Alimallah bir gelirse, elini ağzına çaldırmaz.”
“ Tamam anne.”


Ve beklenen gün gelir. Bahçeye inerken, pencerede beni bekliyor bulurum sevgili kayınvalidemi. Bir yandan pencere camını kırarcasına yumruklamakta, diğer yanda bankamatik kartını elinde sallamaktadır:
“ Kemraan ! Ayın yirmi sekizi oldu. Hadi mayişimi al da gel.”

Her ay, bu ve buna benzeri konuşmalar tekrarlanır.
Son ay da aynı şeyler oldu. Kayınvalidemin maaş günü geldiğinde koşarak bankaya gittim. Ne zamandır bugünü bekliyoruz gelin – kaynana. Ne var ki bankamatik ,kartı kabul etmedi. Kart bozulmuş. Eve geldim.” Hadi anne, bankaya gidiyoruz, kartınız bozulmuş,” dedim.
“ Tüh ! Şinci(şimdi) bu bacaklarla nasıl gidilecek pankaya?”
“Taksi bekliyor dışarıda, hadi,” deyince, başladı söylenmeye:
“ Geçen ay sen yoktun, Alper alıverecekti mayişimi, alamadı. Kartınız bozulmuş bubanne dedi.”
Kızar gibi oldum ama, belli etmedim.
“ O halde neden bana söylemediniz kartınızın bozuk olduğunu? Boşuna gitmişim bankaya.”
Ne dese beğenirsiniz:
“ Ne bilim( bileyim) ben ! Taaaa geçen aydı o. Kendi kendine düzelekalmıştır dediydim.”


Kayınvalidemin çok şeker biri olduğu doğru değil mi Allah aşkınıza?

Kâmuran Esen..
 

jeriko

Özel Üye
Özel üye
Valla tamamiyle bakış açısı.Tebrik ederim Kemraan hanımı.Çok güzel idare ediyor kayınvaldesini.:)Ama itiraf edeyim banada şeker biri gibi geldi.:)Teşekkürler paylaşım için Çingene
 

kara70

Üye
Aslında yaşlılık. İnsan dışarı da çıkamayınca ne düşünsün başka gelen gideni de yoksa. Tek konuştuğu sizsiniz galiba hep içini döküyor size. Allah o tür insanların ve onlara bakanların yardımcısı olsun. Bakana da zor bakılana da.
 

Safir

Özel Üye
Özel üye
Çok severim böyle nineleri, dedeleri :) Anlatacak o kadar güzel şeyleri oluyor ki, dinlemeyi bilin yeter :)
 
Top