YoRuMSuZ
Biz işimize bakalım...
Evanjelizm, Amerika'daki Hıristiyan toplumun fundamantalist kanadını temsil etmektedir. Yahudilere ve Siyonizm'e olan bağlılıkları ise Evanjelikleri diğer Hıristiyan topluluklardan ayıran en büyük özellikleridir... Evanjelikler, Eski Ahit'in; Yahudilerin 'Tanrı'nın Seçilmiş Halkı', Kutsal Topraklar'ın Yahudilerin malı olduğu, Yahudilerin Mesih'in gelişi ile birlikte bir dünya egemenliğine ulaşacakları gibi kehanetlerini tamamen kabul ederler. Bu konuda kendilerine düşen en büyük misyonun ise Yahudilerin egemenliğine destek olmak olduğunu düşünürler.
"Evanjelizm, sözlük anlamı yönünden, Kutsal Kitap'a yönelmek anlamını taşır. Terim ilk kez Protestan Reformu sırasında Luther ve onun bağlıları için kullanılmıştır. Ancak bugün için Evanjelizm, Amerika'daki Hıristiyan toplumunun tutucu kanadını ifade etmektedir. 20. yüzyıl başında ABD'de Protestanlar arasında liberaller ve tutucular ayrımı baş göstermiş, tutucular kendilerine önce 'fundamentalist' (köktenci) adını vermiş, sonraları da Evanjelikler olarak tanımlanmaya başlamışlardır. Bugün Amerika'da 30 milyonun üzerinde Evanjelik Protestan vardır ve bunlar, Eski Ahit'in; Yahudilerin Tanrı'nın seçilmiş halkı olduğu, Kutsal Topraklar'ın Yahudilerin malı olduğu, Yahudilerin Mesih'in gelişi ile birlikte bir dünya egemenliğine ulaşacakları gibi hüküm ve kehanetlerini tamamen kabul ederler. Bu nedenle de, bu konuda kendilerine düşen en büyük misyonun, Yahudilerin egemenliğine destek olmak olduğunu düşünürler. Bu desteğin en pratik yöntemi, Amerika'nın İsrail'e yaptığı dış yardımı desteklemektir. Mesih geldiğinde Yahudiler ve onlara destek olan Evanjelikler bir yanda, 'Yahudilerin düşmanları' (ki bu, en başta Müslümanları içermektedir) öteki yanda yer alacak, iki taraf arasında büyük bir savaş, Armagedon, yaşanacak ve Yahudiler bunu kazanarak bir dünya egemenliği elde edecektir.
Hegomonik bir güçten “İmparatorluğa” yönelen, bunun için dünyanın yeniden düzenlenmesini öngören günümüz Amerikan Emperyalizmi´ni benzerlerinden ayıran özellik emperyalist yayılmacılığın dinamik gücünü Evanjelizm’den almasıdır.
Evanjelist düşünce, W. George Bush’tan önce Reagan’ı da etkilemişti. O dönemde de, Ortadoğu politikaları oluşturulurken bu düşüncenin etkisi altında hareket edilmişti. Hatta yazar Grace Halsell’e göre “Reagan’ın Libya’yı bombalamasının nedenlerinden biri de, bu ülkenin Armagedon sürecinde İsrail’le savaşacağını düşünmesi imiş. 1985 yılı Ağustos ayında bu konudaki düşüncelerini California senatörü James Mills’e açarak Tevrat’ın Hezekiel bölümü 38. babında, inkârcı ulusların İsrail’e saldıracağı ve Libya’nın da bunların içinde yer alacağının yazılı olduğunu, bundan dolayı Libya’dan nefret ettiğini anlatmış” (1)
Evanjelizm’in 11 Eylül ile birlikte Amerika’da gücünün zirvesine çıkmış olması tesadüf olmasa gerek. “11 Eylül hadisesi İslâm Dünyası’na yönelik küresel evanjelizm hareketi açısından misyoner örgütlerine yeni bir ruh vermiş, onlara inanılmaz imkânlar sağlamıştır. Bu nedenle 11 Eylül saldırılarının misyonerlerin işine yaradığı, zira onlara İslâm’a ve Müslümanlara karşı polemiklerinde kullandıkları argümanlar açısından önemli kozlar verdiği düşünülmektedir.” (2)
Evanjelist G. W. Bush’un başkan olması ile birlikte evanjelizm popüler bir güç haline gelmiş, Amerika’nın dünya üzerindeki hegomonik yayılmacılığına yön veren başat unsur olmuştur.
2002´de Gallup (3) tarafından yapılan bir araştırmada kendilerini Evanjelist olarak tanımlayan Hıristiyanların oranı % 50’nin üzerine çıkmıştır. Bu araştırmaya göre ABD´de evanjelist inanca sahip insan sayısı 100 milyonu, evanjelist din adamı ise 200 bini bulmaktadır.
Evanjelist düşünce Bush’un karakteri üzerinde en belirleyici güç haline gelmiştir. Bush kendisinin Tanrı tarafından seçilmiş bir önder (Mesih) olduğuna iman etmiş ve Tanrı´nın kendisine yüklemiş olduğu bu misyonun hedeflerine ulaşmak için her yolu meşru görmüştür. Tanrı´nın seçtiği bir kişi olduğu için de herhangi bir sorumluluk endişesi taşımaksızın önüne gelen bütün engelleri (!) elindeki devasa askeri güç ile yok etmektedir.
Evanjelist misyonerlik, hedeflerine ulaşma yolunda önünde en büyük engel olarak İslam’ı görüyor. 11 Eylül’den sonra İslam dünyasına dönük fiziki ve manevi projeleri tek tek pratiğe geçirmeye başladı.
Evanjelistlerin seleflerinden olan D. Mac Donald, İslam’a karşı nasıl bir tavır takınılacağını şu çarpıcı sözleriyle dile getiriyor: "Muhammed efsanesi çöktüğünde, yani O’nun kişiliği ve hayatı hakikat ışığı altında incelendiğinde bütün inanç çökecekti. Bu insanların, Hıristiyan okulları ve rahipleri tarafından kurtarılması, kazanılması gerekiyor. Misyoner faaliyetlerinin en etkili biçimde gerçekleştirilebileceği şekil, Muhammedizm’e cepheden saldırma değil, aksine yeni fikirlerin, bu inancın temelini aşındırmasını beklemek yeterliydi."
"Evanjelizm, sözlük anlamı yönünden, Kutsal Kitap'a yönelmek anlamını taşır. Terim ilk kez Protestan Reformu sırasında Luther ve onun bağlıları için kullanılmıştır. Ancak bugün için Evanjelizm, Amerika'daki Hıristiyan toplumunun tutucu kanadını ifade etmektedir. 20. yüzyıl başında ABD'de Protestanlar arasında liberaller ve tutucular ayrımı baş göstermiş, tutucular kendilerine önce 'fundamentalist' (köktenci) adını vermiş, sonraları da Evanjelikler olarak tanımlanmaya başlamışlardır. Bugün Amerika'da 30 milyonun üzerinde Evanjelik Protestan vardır ve bunlar, Eski Ahit'in; Yahudilerin Tanrı'nın seçilmiş halkı olduğu, Kutsal Topraklar'ın Yahudilerin malı olduğu, Yahudilerin Mesih'in gelişi ile birlikte bir dünya egemenliğine ulaşacakları gibi hüküm ve kehanetlerini tamamen kabul ederler. Bu nedenle de, bu konuda kendilerine düşen en büyük misyonun, Yahudilerin egemenliğine destek olmak olduğunu düşünürler. Bu desteğin en pratik yöntemi, Amerika'nın İsrail'e yaptığı dış yardımı desteklemektir. Mesih geldiğinde Yahudiler ve onlara destek olan Evanjelikler bir yanda, 'Yahudilerin düşmanları' (ki bu, en başta Müslümanları içermektedir) öteki yanda yer alacak, iki taraf arasında büyük bir savaş, Armagedon, yaşanacak ve Yahudiler bunu kazanarak bir dünya egemenliği elde edecektir.
Hegomonik bir güçten “İmparatorluğa” yönelen, bunun için dünyanın yeniden düzenlenmesini öngören günümüz Amerikan Emperyalizmi´ni benzerlerinden ayıran özellik emperyalist yayılmacılığın dinamik gücünü Evanjelizm’den almasıdır.
Evanjelist düşünce, W. George Bush’tan önce Reagan’ı da etkilemişti. O dönemde de, Ortadoğu politikaları oluşturulurken bu düşüncenin etkisi altında hareket edilmişti. Hatta yazar Grace Halsell’e göre “Reagan’ın Libya’yı bombalamasının nedenlerinden biri de, bu ülkenin Armagedon sürecinde İsrail’le savaşacağını düşünmesi imiş. 1985 yılı Ağustos ayında bu konudaki düşüncelerini California senatörü James Mills’e açarak Tevrat’ın Hezekiel bölümü 38. babında, inkârcı ulusların İsrail’e saldıracağı ve Libya’nın da bunların içinde yer alacağının yazılı olduğunu, bundan dolayı Libya’dan nefret ettiğini anlatmış” (1)
Evanjelizm’in 11 Eylül ile birlikte Amerika’da gücünün zirvesine çıkmış olması tesadüf olmasa gerek. “11 Eylül hadisesi İslâm Dünyası’na yönelik küresel evanjelizm hareketi açısından misyoner örgütlerine yeni bir ruh vermiş, onlara inanılmaz imkânlar sağlamıştır. Bu nedenle 11 Eylül saldırılarının misyonerlerin işine yaradığı, zira onlara İslâm’a ve Müslümanlara karşı polemiklerinde kullandıkları argümanlar açısından önemli kozlar verdiği düşünülmektedir.” (2)
Evanjelist G. W. Bush’un başkan olması ile birlikte evanjelizm popüler bir güç haline gelmiş, Amerika’nın dünya üzerindeki hegomonik yayılmacılığına yön veren başat unsur olmuştur.
2002´de Gallup (3) tarafından yapılan bir araştırmada kendilerini Evanjelist olarak tanımlayan Hıristiyanların oranı % 50’nin üzerine çıkmıştır. Bu araştırmaya göre ABD´de evanjelist inanca sahip insan sayısı 100 milyonu, evanjelist din adamı ise 200 bini bulmaktadır.
Evanjelist düşünce Bush’un karakteri üzerinde en belirleyici güç haline gelmiştir. Bush kendisinin Tanrı tarafından seçilmiş bir önder (Mesih) olduğuna iman etmiş ve Tanrı´nın kendisine yüklemiş olduğu bu misyonun hedeflerine ulaşmak için her yolu meşru görmüştür. Tanrı´nın seçtiği bir kişi olduğu için de herhangi bir sorumluluk endişesi taşımaksızın önüne gelen bütün engelleri (!) elindeki devasa askeri güç ile yok etmektedir.
Evanjelist misyonerlik, hedeflerine ulaşma yolunda önünde en büyük engel olarak İslam’ı görüyor. 11 Eylül’den sonra İslam dünyasına dönük fiziki ve manevi projeleri tek tek pratiğe geçirmeye başladı.
Evanjelistlerin seleflerinden olan D. Mac Donald, İslam’a karşı nasıl bir tavır takınılacağını şu çarpıcı sözleriyle dile getiriyor: "Muhammed efsanesi çöktüğünde, yani O’nun kişiliği ve hayatı hakikat ışığı altında incelendiğinde bütün inanç çökecekti. Bu insanların, Hıristiyan okulları ve rahipleri tarafından kurtarılması, kazanılması gerekiyor. Misyoner faaliyetlerinin en etkili biçimde gerçekleştirilebileceği şekil, Muhammedizm’e cepheden saldırma değil, aksine yeni fikirlerin, bu inancın temelini aşındırmasını beklemek yeterliydi."