Empati ve Ayna Nöronlar

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Empati ve Ayna Nöronlar

“Beni yargılamadan önce, benim makosenlerimle dolaşmalısın!”

Empatinin tarifini bilgece yapan bir Kızılderili söylemi bu…

Duygusal ve sosyal zekânın en önemli bileşenlerinden birisi olan empatinin sözlük anlamına baktığımızda; kendimizi bir diğer kişinin yerine koyup, onun gibi hissedebilmek ve düşünebilmek olarak tariflenir. Latince'deki "iç, içine, içinde" anlamına gelen "em" ön eki ile Grekçe'deki "duygu, acı, ıstırap, algılama" anlamına gelen "patheia" sözcüğünden türetilmiştir.

Empatinin üç önemli aşaması vardır, önce gözlemleme sonucunda “o”nun gibi bakabilmek, sonra “o”nun gibi hissetmek ve düşünebilmek, son olarak da “o”na bunu ifade edebilmek...

Empati kurmak, ilişkileri oluşturmakta ve doğru sosyalleşmede doğru kullanılması gereken önemli bir özelliktir. Doğru dozda empati sahibi olmak, hem özel, hem sosyal, hem iş ilişkilerinde başarıyı sağlayan faktörlerden birisidir. Genellikle anlaşmazlıklar esnasında dile getirilen klasik bir cümle vardır: ” Beni anlamıyor, algılamıyorsun” Bu cümlenin söylenişiyle biten ya da çıkmaza giren pek çok ilişki vardır. Karşılıklı sevgi ve uzlaşma isteği olmasına rağmen ortada bir anlayamama problemi mevcuttur. Bu anlayamama ve algılayamama sorununun temelinde yatan eksiklik empatinin doğru kullanılmamasıdır aslında… Ya kolayına kaçar ve sadece kendi gözlüğümüzden bakmayı seçeriz, ya da empati kurmayı gerçekten bilmeyiz.

Temelde ya empati yokluğundan ya fazlalığından doğan farklı durumlar empatinin dengelenmesi ile kolayca çözümlenebilir. Özellikle modern toplumda dozu şaşan ( daha çok azalan) empatiyi dengelemek ve aile ile iş ilişkilerinde doğruyu bulmak için empati kursları- testleri uygulamaları başlamıştır artık doğal olarak…

Empatinin dozu açısıyla bakıldığında, az empati yapan kişilerin genellikle sadece kendi doğrularını kabul ettiklerini, bir diğerine kabul ettirmekte güç (eğer varsa) kullandıklarını, kuralcı, sert ve prensipli göründüklerini kolayca söyleyebiliriz.

Yüksek empati sahibi kişiler ise yoğun bir duygusallığa sahiptirler, bu nedenle karşılarındaki kişinin acısından ve kötü talihinden çok etkilenirler. Örneğin, bu insanlar bir kitabı sadece okumazlar, yaşarlar; dolayısıyla potansiyel olarak büyük tehlike altındadırlar. Ancak güçlü bir karakter ve savunma mekanizması zarar görmelerine engel olabilir. Objektif ve gerçek gözlem yaptığımızda bu insanların bu dünyaya bilinen ölçülerde tutunamamış olduğunu fark edebilirsiniz. Bu tür insanların üstün pek çok özellik ve kabiliyetinin yanı sıra gereğinden fazla empatiye sahip oldukları için kendi öz haklarını gerçek anlamda koruyamamış olduklarını tespit edebilirsiniz ve sürekli karşısındakini hissetmeye çalışmaktan ipin ucunu kaçırıp, kendilerini savunmasız bıraktıklarını kolayca görebilirsiniz. Bu durumun patolojik bir hale gelmesiyle fazla empatiye sahip insanların, hayatlarının bir döneminden sonra bıkkın, bezgin ve kırgın olarak yaşamaya devam ettikleri bir gerçektir. Bu tür insanlar belki o güçlü savunma mekanizmasına sahip olmadıkları için, belki de bu savunmayı kullanmayı tercih etmedikleri için zarar görmeye devam ederler ömür boyu…

Genel tariflerin ve psikolojik empatinin dışında, empatinin çoğunlukla telepati ile iç içe geçmiş parapsikolojik alt durumları ve özelleşmiş empati olguları vardır. Çoğu zaman birer fenomen olarak tanımlanmaya uyan bu özel durumlar sanılanın aksine pek çok bilimsel araştırma alanının içinde kendine yer buluyor aslında. Bilinç -düşünce-irade- kader ve hatta akıl okuma olgularını yakından ilgilendiren ilginç araştırmalara her gün yenisi ekleniyor.

Ayna nöronların varlığının empati ile ilişkilendirilmesi ile konunun içinde pek çok parantez açılması sağlanmıştır. Parantezlerin her biri ise bilimdışı bildiğimiz pek çok olgu için açıklayıcı kaynak olmuştur. Birkaç paranteze birlikte bakalım:

• Sürü psikolojisinin temel nedeninin ayna nöronlar olduğu konusunda ileri sürümler var. Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Yard. Doç. Dr. Emre Özgen, bir konferansta yaptığı konuşmada, 10 yıl önce tek hücreli ölçümlerle bulunan "ayna nöron"ların, son yılların çok ilgi gören nöropsikolojik buluşlarından biri olduğunu belirmiş. Konferansta Fransa Jean Nicod Enstitüsü Öğretim Üyesi Pierre Jacob’un ekip çalışmasından dayanakla, çete davranışları ve sürü psikolojisi gibi öğelerin altında insan beynindeki ''ayna nöron''ların bulunduğunun düşünüldüğünü söylemiş…

• Ayna nöronlarla ilgili bir başka çarpıcı parantez, otistik çocukların ayna nöron mekanizmasının arızalı olmasıdır. Otizm, Yunanca autos (kendi) sözcüğünden geliyor. Türkçeye kendicilik diye çevrilebilir. Otistik çocuğun çektiği temel zorluklardan biri, metafor (eğretileme) ve metonim (düzdeğiştirmece) gibi söz oyunlarını anlayamamalarıdır. Örneğin, 'Yumruğunu sık!' denildiğinde, çocuk bir eliyle yaptığı yumruğu öbür eliyle sıkıyor.

• Parapsikolojik kabul edilen başka bir konu var ki, akıl okumak diye de adlandırılır... Bazı insanlar bir diğer kişinin beyninin içinden geçeni rahatça algılayabiliyorlar. Özellikle empati duygusu fazla olan insanlarda gelişmiş olan akıl okuma yeteneği, telepati adını da alabiliyor ve empati ile iç içe geçiyor bu noktada. Ayna nöronlar ile ilişkilendirilerek açıklandığında telepati bilimsel bir izaha kavuşabiliyor.

Sonuç olarak empati hayatımızın pek çok alanında doğru dozda kullanılması ve geliştirilmesi gereken bir yetenek. Azlığında duyumsamazlık, egoizm, iletişim sorunları, otizm, vicdansızlık, utanmazlık gibi hiç de istenmeyen negatif psikolojik olgulara neden olur. Gereğinden fazla ve tek taraflı kullanıldığında kişisel başarısızlık, yalnızlık, mutsuzluk gibi duygularla yaşamaya mahkum eder. Dozunda kullanılıp, geliştirildiğinde başarı ve çekicilik getiren bir sürü yeteneğe sahip olmayı sağlar. Empati hemen her ilişkide hüküm sürer. En güzel aşklar empatinin gelişmesiyle zirveye çıkar ve uzun süre yaşar. Empatisiz, ya da tek taraflı empatinin olduğu aşkın en tutkulusu bile bitmeye mahkumdur. Oyun bile oynayamayız empatisiz. Sanatçı kurduğu empati yoluyla yapıtını ortaya koyar ve izleyen, bu yapıtla kurduğu empati yoluyla baştaki yaşanmışı yaşar. Utanç, mahcubiyet duygularının haysiyet, şeref duyumlarının ardında da empati vardır. Belki en çarpıcı olanı, kendimizde bir başkasını yaşatarak bu bölünmenin, aynı konuda karşıt duygular yaşamamıza yol açmasıyla vicdanı olanaklı kılmasıdır.

Empatinin yanlış kullanılmasıyla; birbirine yürek kapılarını kapatmış, kendi kimliğinin ve egosunun ötesini duyamayan, her türlü ilişkisinde başarısız ve toplumsal bir otizmin pençesinde ya da sürü psikolojisinin tekdüze boyun eğmişliğinde kaybolmuş bulabiliriz kendimizi
 
Top