Uyuyorum Öyleyse Varım
Her anne babanın geçici bir süre olsa da yaşadığı ortak kaderi bende paylaştığımda değerini anladığım en değerli hazinemizmiş o:Uyku.
Kızımın doğumundan sonra bozulan uyku düzenim nedeniyle değerini anladığım en önemli konulardan biri de uyku. Ve biliyorum ki yalnız değilim, çünkü bir aromaterapist olarak benden en çok yardım istenen konulardan biri de uyku sorunları. Çevremde, her gece beş saat uykunun yeterli olduğuna garanti verenler ve hiç de öyle olmadığının belirtilerini taşıyan (gözaltı halkalarına ve düzensiz yemek yeme alışkanlığına sahip) kişiler de var. Bence ne önemli sorun şu: Uykuya kültürümüzde yeteri kadar değer verilmiyor. Bu yüzden, uykunun ne işe yaradığını tam olarak anlamadığımız için olduğundan bu önemli konuyu da hemen paylaşmak isterim. Uyku, sadece dinlenme değildir. Uyku, aktif, kompleks, organize, farklı nöron gruplarını içeren, amacı tam olarak bilinmeyen, bizler için en temel enerji kaynaklarımızdan biridir. Uyku bizler için yaşamsal bir durumdur.
Uykunun bizler için bu kadar yaşamsal olduğu bilindiği halde, uykunun görevleri tam olarak belirlenmiş değildir. Vücudun yenilenmesi ve büyümeden enerjimizin korunmasına, sinir sistemimizin dengesinden öğrenmemize, hafızamıza kadar faydaları ise bildiğimiz kısmı. Ayrıca yenilenme, onarım, bakım işlemlerini de uyku sırasında vücudumuz tıkır tıkır yapmakta. Biz uyurken vücudumuz beynimiz dahil olmak üzere tüm sistemlerimizden toksinleri temizler. Uyurken, hücrelerimiz vücudumuzu onarmak için protein sentezler, çocuklarda büyüme hormonu salgılanır. Sindirim sistemimiz rahatlar. Uykunun bir evresi olan REM’de rüya görürüz. Bilimadamları hâlâ neden rüya gördüğümüzü açıklayamıyorlar, fakat beynimizde rüyalarımızı kontrol eden bölüm çok karmaşık ve gelişmiştir. Bu da rüyaların vücudumuzda büyük etkiye sahip olduklarına dair bir işarettir.
Eğer iyi uyuyup uyumadığınızdan emin değilseniz, şu soruya cevap vermeniz yeterli:
Uyandığınızda kendinizi dinlenmiş hissediyor musunuz?Biliyor musunuz eski tarihlerde atalarımız iki aralıkta uyurlarmış: Güneş battıktan sonra birkaç saat ve güneş doğmadan önce birkaç saat. Evet, o zaman insanlar bu aralıkta uyanırlar, yanan ateşi körüklerler, eşleriyle birlikte olurlar veya dua ederlermiş. Yani doğanın döngülerine uyumlularmış. Sonra ne oldu? Ampul icat oldu, mertlik bozuldu. Şaka bir yana, elektriğin kitlelerce geniş kullanımıyla aslında uyku düzenimizi de doğadan bağımsız şekillendirmeye başlamış olduk.
“Gözlerimi kapatmayı denedim. Sonra uyumanın nasıl bir his olduğunu hatırlamaya çalıştım. Fakat orada yalnızca uykuya yer olmayan zifiri bir karanlık vardı. Bu, zihnimde ölümü çağrıştırdı. Ölecek miyim acaba diye geçirdim içimden. Eğer bu şekilde ölüp gidersem, benim yaşamımın anlamı ne olacak?”
Haruki Murakami, Uyku,