Atatürk düşmanının ibretlik sorularına, Atatürk’ten tokat gibi cevaplar!

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Bu bir köşe yazısı, ama öyle göz önünde olması gereken bir konu olmuş ki Atamızın hayatına dair yanlışlara tokat gibi cevaplar olduğu için bu bölüme ekliyorum.

BİR YOBAZIN SORULARINA ATATÜRK’ÜN CEVAPLARI

Atatürk düşmanlarının ahmaklığını, (eleştirmek, sevmemek başka, düşmanlık başka) düşünce dünyalarının sığlığını ve bilinçaltındaki çirkinlikleri görmek için sorulara verdiğim cevaplar kadar, bu sordukları sorulara da dikkat edilmelidir...)

SORU 1: MÜSLÜMANSAN HİLAFETİ NEDEN KALDIRDIN?
CEVAP 1:
Kur’an’da dini/siyasi yetkilere sahip bir lider anlamında halifelik yoktur. Kendini "Allah’ın yeryüzündeki gölgesi" olarak gören sultanlara/padişahlara dinsel meşruiyet kazandıran uydurma bir kurum olduğu için kaldırdım halifeliği… Böylece Muaviye’nin İslam’ın özüne aykırı olarak yarattığı sultan/halife ŞİRK DÜZENİ’ ne son verdim. Dahası İslam dünyasında Dört Halife'nin başına gelenler, Müslümanlar tarafından öldürülen halifeler, sonraki dönemlerde İslam dünyasının her yanında aynı anda birçok halifenin ortaya çıkması, hatta Endülüs Emeviler'in bir dönem halifeyi kovmaları, Tuğrul Bey'in halifenin siyasi yetkilerine son vermesi gibi olaylar tarih kitaplarında anlatılan herkesin bildiği gerçeklerdir. Ayrıca halifeliği hiçbir işe yaramadığı için kaldırdım desem de yeridir: I. Dünya Savaşı’nda Müslüman Arapların Osmanlı’ya karşı İngilizlerle birlikte hareket etmesini engelledi mi halifelik? Hayır! En önemlisi de İngiliz emperyalizmi Halife/Padişah Vahdettin’e yaptığı gibi her hangi bir halifeyi kukla haline getirip kendi çıkarları için kullanmasın, halifeyi kontrol edip kullanıp sömürdüğü Müslümanlara daha fazla zulmetmesin diye kaldırdım halifeliği. Bu arada Osmanlı’yı parçalayan idam fermanı Sevr Antlaşması’nda İngilizler ısrarla halifenin/halifeliğin varlığını korumasını istemişlerdir. Halifeliği kaldıracağım günlerde de İngilizler Hint Müslümanı kılığında iki casuslarını (Emir Ali ve Ağa Han) devreye sokarak halifeliğin kaldırılmaması için çaba harcamıştır.

SORU 2: 1932’DE EZANI NEDEN YASAKLADIN?
CEVAP 2:
1932’de ezanı yasaklamadım. Ezanları gürül gürül, üstelik halkın anlayacağı dilde Türkçe okuttum. İnan, Allah Türkçe de bilir! Böylece dilimiz Türkçeyi en yükseğe, minarelere çıkardım. Ezanları yasaklayacak olan işgalci Yunanlardı. Onları bu topraklardan ben kovdum. Böylece ezanların susmasını engelledim.

SORU 3: AYASOFYA’YI NEDEN KAPATTIN?
CEVAP 3:
Ayasofya 1000 yıldan fazla kilise 500 yıl kadar cami olarak kullanılmış dünyanın en eski mabetlerinden biridir. İki büyük tek tanrılı/ilahi din; Hıristiyanlık ve İslamiyet için kutsal olan bu tarihi mabedi, İNSANLIĞIN ORTAK KÜLTÜR MİRASI olarak gördüğüm için KORUMAK ve gelecek kuşaklara aktarmak istedim. Bir tarihi yapının en iyi şekilde KORUNMASI ve SERGİLENMESİ için o yapının müze olması gerektiğine inanırım. Bu nedenle Ayasofya’yı müze yaptım. Bu arada Fatih’in Ayasofya Vakfiyesi diye bir şey yoktur. Bu konudaki iddia tamamen uydurmadır. Ayrıca Ayasofya’nın bulunduğu bölgede çok sayıda büyük cami vardır. Müslümanlar oralarda da namazlarını kılabilir. “Ayasofya’da namaz kılanlar daha çok sevap kazanır!” diye bir İslami hüküm de olmadığına göre yaptığım hem DİNE, hem İNSANLIĞA uygundur.

Anadolu'da milli kazılar yaptırdım. Bu kazılar sonunda ortaya çıkan eskiçağ kültürüne sahip çıkmak için 25 arkeoloji müzesi kurdum. Topkapı Sarayı'nı müzeye dönüştürerek Osmanlı kültür uygarlığına sahip çıktım. Konya Mevlana Dergâhı ve Türbesi'ni müzeye dönüştürerek Selçuklu kültür uygarlığına sahip çıktım. Ayasofya'yı müzeye dönüştürerek de Bizans-Osmanlı sentezine, binlerce yıllık ortak kültüre sahip çıktım... Müze uygarlıktır, müze kültürdür.

SORU 4: KUR’AN HARFLERİNİ NEDEN YASAKLADIN?
CEVAP 4:
Kur’an harflerini değil Arap harflerini kaldırdım. Kur’an önce/ilk Araplara indirildiği için, Kuran'da ifade edildiği gibi anlaşılsın diye Arapçadır. Allah katında hiçbir harf sistemi kutsal değildir. Arap harfleri de kutsal değildir. Arap harflerini okuma, yazmayı güçleştirdiği için kaldırdım. Ben harf devrimini yaptığımda Türkiye’de Arap harfleriyle okuma yazma bilenlerin oranı, erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4’tü. Arap harfleri Türkçeye uygun değildir. Bu alfabeyi kullandığımızdan beri ülkemizde okuma yazma maalesef fazla gelişmedi. Nitekim 1928’de harf devriminden sonra Yeni Türk harfleri ile halkımız kısa sürede okuryazar oldu. 1935’te okuma yazma oranı toplamda yüzde 23’e ulaştı.

SORU 5: TATİLİ NEDEN CUMADAN PAZARA ALDIN?
CEVAP 5:
Gelişmiş ülkelerle, özellikle Avrupa ile siyasi, ticari, ekonomik ilişkileri güçlendirmek istedim. Böylece Müslüman Türkiye’nin her bakımdan Avrupa ile yarışır duruma gelmesini amaçladım. Bunun için tatili cumadan pazara aldım. Ölçüleri ve takvimi de bu nedenle değiştirdim. Mesela tatil günleri uygar dünyada pazar günleri...Batı'da eskiden cumartesi günleri de yarım gün çalışılırdı. Bizde nasıl? Perşembe yarım gün, cuma tatil. Dış dünyayla ilişkide bulunulabilecek tam üç gün kalıyor. Ne yapılabilir bu kısa sürede. Ben makul ve akla uygun olanı tercih ettim. Bu değişikliğin geçmişin izlerini silmekle ilgisi yok. Tamamen pratik ihtiyaca uygun olarak yaptım. Aynı şeyi Ruslar ve Çinliler de yaptı. Çünkü onlar da dünyaya uyum sağlamadan içe kapalı olarak gelişmenin mümkün olmadığını gördü..

SORU 6: BİR BEZ PARÇASI (ŞAPKA) İÇİN ÂLİMLERİ ASTIN?
CEVAP 6:
Şapka Devrimi için tek bir “âlim” asmadık. İskilipli Atıf, şapka takmadığı için veya Şapka Devrimi’ne karşı (üstelik bu devrimden önce) kitap yazdığı için değil, Kurtuluş Savaşı yıllarında başkanı olduğu cemiyet “ihanet bildirileri” yayınladığı için ve dini istismar ederek halkı kin ve düşmanlığa yönelttiği için o zamanki yasalara göre“ vatana ihanet” suçundan asıldı.

SORU 7: FİLİSTİN’DE NEDEN İHANET ETTİN?
CEVAP 7:
I. Dünya Savaşı’nda Alman komutanların, özellikle Filistin’de Alman Liman von Sanders’in başarısızlığı sonunda tüm ordularımız dağılmışken, bizim üç katımız büyüklüğündeki ve bazı Arap aşiretlerince destekli, üstelik büyük bir hava gücüne sahip İngiliz ordusunun önünden Türk ordusunu başarıyla geri çektim. Halep’te Sokak savaşları verdim. Bunun ayrıntılarını 1926’da Falih Rıfkı’ya anlattım. Son olarak Ekim 1918’de İngilizlere karşı Katma Muharebesi’ni kazandım. Halep’in kuzeyinde Türk süngüleriyle adeta doğal bir sınır çizdim. Yıldırım Orduları günlerimde (ki bu on gündür) Adana, Urfa, Maraş, Antep’te direniş yuvaları kurdum. Bu çalışmalarım Kasım 1918’in ilk günlerine denk gelir.

SORU 8: AZERBAYCAN’I NEDEN RUSLARA SATTIN?
CEVAP 8:
Azerbaycan’ı benim Ruslara sattığım malum “fesli delinin” uydurmasıdır! Mondros Mütarekesi’nin 11.maddesi gereğince Türk Ordusu 1918'de Azerbaycan’ı boşaltmak mecburiyetinde kalmıştır. Ben Nahcivan’a yönelik Ermeni saldırılarını şiddetle protesto ettim. Hatta Nahcivan savunması için gizlice bölgeye subaylar gönderdim. Hatta Ruslar ile anlaşma yapmaya gönderdiğim Yusuf Kemal Bey'e "Nahcivan Türk Kapısıdır. Bu hususu nazar-ı itibara alarak elinizden geleni yapınız.” emrini verdim. Bolşevik Ruslarla yaptığımız Moskova Antlaşması'nın (16 Mart 1921) 3. Maddesi ile Nahcivan vilayeti arazisinde Azerbaycan’ın himayesinde ve Azerbaycan’ın hiçbir devlete bırakmaması koşulu ile Nahcivan Özerk Cumhuriyeti oluşturulması karara bağlandı. Daha Kurtuluş Savaşı yıllarında Azerbaycan'la dostça ilişkiler kurdum. 15 Ağustos 1920’de Memduh Şevket Bey'i Azerbaycan’a mümessil ve Yüzbaşı Ömer Lütfü Efendi'yi de askeri ateşe olarak atadım. 1921'de de Azerbaycan da İbrahim Ebilov'u temsilci olarak Ankara'ya gönderdi.18 Kasım 1921 saat 1’de yapılan büyük bir merasimle, Ebilov’un ricası üzerine Azerbaycan Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti bayrağını TBMM Reisi ve Başkomutan olarak bizzat ben Ankara Cebeci'deki temsilcilik binasına çektim. Bu sırada yaptığım konuşmada da şunları söyledim: "Aziz arkadaşımız Ebilov hazretleri; bugün Azerbaycan’ın istiklalini temsil eden sancağı çekerken ellerimi bir takım hissiyat ve teessürat ile müteharrik olduğunu duyuyorum; filhakika sancağı çeken benim ellerimdi. Fakat ellerimi tahrik eden bugünkü bayramda manen müşterek olan bütün Türkiye halkının hakiki ve samimi kardeşlik hissiyatı idi…” Kardeş Azerbaycan Kurtuluş Savaşı'nda Başkan Nerimanov eliyle bize maddi yardımda da bulundu. Azerbaycan elçiliğinin açılışındaki konuşmamada ve 1 Aralık 1920'de Karabekir Paşa'ya gönderdiğim mektupta Azerbaycan'ın bağımsızlığına vurgu yaptım. Azerbaycan'la kültürel ilişkilere büyük önem verdim. Örneğin 1926'da Bolşevikler Azerbaycan'da Latin alfabesini yürürlüğe koydu. Bildiğiniz gibi biz de 1928'de Latin harflerine geçtik. Böylece kültürel ilişkilerin zayıflamasına engel olduk. Tarih ve Dil Kurumları da tüm Orta Asya Türk halklarıyla olduğu gibi Azeri Türkleriyle de tarihsel kültürel derinlik kurmamızda etkili olacaktı. Kısacası ben Azerbaycan’ın ve tüm soydaş ve mazlum milletlerin bağımsızlığı için çabaladım. Benim mücadelem sadece Türkiye'nin bağımsızlığı için verilmiş bir mücadele değildir, benim mücadelem dünyanın her yerindeki tüm mazlum milletler için verilmiş bir mücadeledir. “Satmak” derken hele bir araştır bakalım Kıbrıs’ı 1878’de İngilizlere kim satmış?

SORU 9: ALİ ŞÜKRÜ BEY’İ NEDEN ÖLDÜRTTÜN?
CEVAP 9:
Ali Şükrü Bey, bana muhalifti ama bir vatanseverdi. Ben her şeyden önce, bana karşı meclis içi muhalefetin önemli isimlerden biri olan Ali Şükrü Bey’i öldürtecek kadar aptal değilim! Böyle bir cinayetin benim üzerine yıkılacağını, bu nedenle meclisteki muhaliflerce suçlanacağımı düşünemeyecek kadar da strateji bilmeyen biri değilim! Ali Şükrü Bey’i ben öldürtmedim. Bu, zamanınızın tabiriyle söylersem, bir “alternatif tarih” dedikodusudur. Ayrıca şu kadarını da belirteyim ki, İngilizler padişah Vahdettin'i ve Meclis içindeki bazı muhalifleri -ki aralarında güvendiğim bazı arkadaşlarım da var- kullanarak bana Meclis içi bir darbe yapmak istemişler, bunun için her türlü komploya başvurmuşlardır.

SORU 10: SOY AĞACIN NEDEN ÇIKARTILAMIYOR?
CEVAP 10:
Soy ağacım ortadadır. Bu konuda çok bilgi, çok kitap var. Ayrıca soyumdan sopumdan sana ne? Yoksa son ırkçı, faşist falan mısın? Önemli olan soy sop değil bir insanın mensubu olduğu milletine ne kadar hizmet ettiğidir. Ama yine de merakını gidereyim: Ana baba soyum Türkmen’dir. Ana tarafından Konya Karaman, (Konyar), baba tarafından Aydın, Söke taraflarında yaşayan Yörüklerindenim. Atalarım Osmanlı’nın iskan siyaseti gereği 1500’lerde Konya Karaman’dan, Orta Anadolu’dan alınıp Makedonya ve civarına yerleştirilen Evlad-ı Fatihan’dandır. (yedi göbek Türk).Dedelerim Sofuzade Feyzullah Efendi ve Hafız Ahmet Efendi'dir...

SORU 11: LATİFE HANIM SENDEN NEDEN AYRILDI?
CEVAP 11:
Şiddetli geçimsizlik! Bir de elektrik alamadım!

SORU 12: TÜM DEVRİMLERİN NEDEN İSLAMA AYKIRI?
CEVAP 12:
Tüm devrimlerin İslam’ın özüne uygun, din zannedilen hurafelere, uydurmalara aykırıdır. "Hangi şey ki akla, bilime, milletin menfaatine uygundur o şey dinidir". Benim tüm devrimlerim de akla, bilime ve milletimin menfaatine uygundur.

SORU 13: ÖLÜMÜNLE SOYUN NEDEN KESİLDİ? AKRABALARIN YOK MU?
CEVAP 13:
Akrabalarımın olup olmaması neyi değiştirir. Ancak benim devleti soyan akrabalarımın olmadığına emin olabilirsin!

SORU 14: SAİD-İ NURSİ SANA NEDEN SÜFYAN DEDİ?
CEVAP 14:
Said-i Nursi'yi Kurtuluş Savaşı başında diğer bazı din adamlarıyla birlikte düşmana karşı direnişte bana yardım etmesi için Ankara'ya çağırdım. Ama birçok vatansever din adamı bu çağrımla bana yardıma geldiği halde (Libyalı Şeyh Ahmet Sünusi bile geldi) Said-i Kürdi gelmedi. İşgal İstanbul'unda Çamlıca'da oturup maaşlı bir işte çalıştı. Bu arada bazı zararlı cemiyetlere katıldığını duyduk. Ancak savaş bitince 1922'de geldi. Gelir gelmez de o dindar birinci meclisimizdeki milletvekillerine namaza çağrı bildirileri dağıtmak gibi işlerle uğraşmaya başladı.

Ayrıca Said-i Kürdi, “Kuran’daki sureler benden bahsediyor!”, “Erzurum’da karıncalarla konuştum!” diyecek kadar kendinden geçmiş biri... Bilindiği gibi Abdülhamit döneminde akıl hastanesinde yatmıştır bir süre...
Said-i Kürdi'nin benim için ne dediğinin hiç önemi yok! Ben akla, bilime değer veren Rıfat Börekçi hoca gibi Kuvvacı gerçek din adamlarının görüşlerini önemserim.

SORU 15: NEDEN SENİN GERÇEKLERİNİ SAKLAMAK İÇİN 5816 YASASI ÇIKARILDI?
CEVAP 15:
Atatürk'ü Koruma Kanunu’nu benim CHP’m değil, CHP’ye muhalif Menderes’in DP’si çıkardı. Ayrıca bu kanunun beni koruduğu falan da yok… Baksana sen bile bana ağzına gelen her iftirayı atabiliyorsun!

Not: Atatürk düşmanı yobaz-liboş takımının tüm yalanlarına kitaplarımda (Akl-ı Kemal (5 cilt), (Cumhuriyet Tarihi Yalanları 2 cilt), (Parola Nuh: Atatürk'ün Gizli Kurtuluş Planları), (Atatürk'ü Anlamak İçin Nutuk'un Deşifresi),(Atatürk İle Allah Arasında),(Başbakan Erdoğan'ın Tarih Tezlerine ELCEVAP) ve (VAİZ; Öteki Mehmed Akif gibi kitaplarımda) belgeli cevap verdim. Yalana esir olma!

Dersini aldın sanırım çocuk!

Tarihçi/Yazar Sinan MEYDAN
 
ORU 14: SAİD-İ NURSİ SANA NEDEN SÜFYAN DEDİ?
CEVAP 14:
Said-i Nursi'yi Kurtuluş Savaşı başında diğer bazı din adamlarıyla birlikte düşmana karşı direnişte bana yardım etmesi için Ankara'ya çağırdım. Ama birçok vatansever din adamı bu çağrımla bana yardıma geldiği halde (Libyalı Şeyh Ahmet Sünusi bile geldi) Said-i Kürdi gelmedi. İşgal İstanbul'unda Çamlıca'da oturup maaşlı bir işte çalıştı. Bu arada bazı zararlı cemiyetlere katıldığını duyduk. Ancak savaş bitince 1922'de geldi. Gelir gelmez de o dindar birinci meclisimizdeki milletvekillerine namaza çağrı bildirileri dağıtmak gibi işlerle uğraşmaya başladı.

Ayrıca Said-i Kürdi, “Kuran’daki sureler benden bahsediyor!”, “Erzurum’da karıncalarla konuştum!” diyecek kadar kendinden geçmiş biri... Bilindiği gibi Abdülhamit döneminde akıl hastanesinde yatmıştır bir süre...
Said-i Kürdi'nin benim için ne dediğinin hiç önemi yok! Ben akla, bilime değer veren Rıfat Börekçi hoca gibi Kuvvacı gerçek din adamlarının görüşlerini önemserim.

Diğerleri hakkında pek kesin net bilgi sahibi değilim ama Risale-i nur külliyatı ve küçük sözler'i bitirmiş biri olarak.Bu cevabın yanlış olduğuna ya da kaynağın güvenli olmayışına dair altına imzamı atarım.
 
Geri
Top