Aşk her insanın biraz korktuğu ama yaşamaktan da kaçamadığı bir duygu. Tarifi kişiye göre değişse de, vazgeçilemeyen bu duygu, hayatınızı aşık olduğunuz kişiye adapte etmeye dönüşüyorsa sağlıklı olduğunu söylemek zor...
Tarifi herkese göre değişen aşkı hastalık olarak değerlendirmek de, 'Hayatla başa çıkmak için motivasyon kaynağı' şeklinde tanımlamak da mümkün. Eğer aşık olduğunuzda çevrenizdeki her şeyi ikinci plana atıyor, diğer insanları, işinizi, arkadaşlarınızı boş verip, hayatı sadece aşık olduğunuz kişiye göre kurguluyorsanız, hastalık demek daha doğru olur. Hastalık haline gelen bağımlılık ise sonuçta ilişkideki sevgi, saygı gibi temel değerleriyok eder. Peki, bunun faturasını yaşadığımız aşka çıkarmak ne kadar doğru?.. Aslında aşık kişinin tutumu kendi psikolojik yapısı ile bağlantılı...
KİŞİ KISIR DÖNGÜYE GİRİYOR
Mikado Psikolojik Danışmanlık Merkezi Kurucusu Psikolog Nüket Diner, aşkın hastalık derecesine varmasına kişinin içine kapanık yapısı veya çocuklukta model aldığı birinin sebep olabileceğini belirtiyor. Psikilolojide böyle bir durum aşka değil, sağlıksız duygu ve düşünce yapısına bağlanıyor.
Bazı insanların da ilişkilerinde yaşadıkları en büyük korku kendi iradelerinin başkalarının eline geçmesi. İlişkiyi sürdürürken iradeyi de kaybetmeme korkusu kişiyi bir kısır döngünün içine sokuyor. Bu kişilerin daha önceki deneyimleri, çocukluk modelleri ve kendilerinde oluşturdukları kodları değiştirmek, seçimlerini neye göre yaptıklarını ve sağlıklı ilişkilerini neyin engellediğini bulmak gerekiyor.
HAYATI GASP ETME HALLERİ
Psikolog Nüket Diner, "Aşkın gerçek ilişki ile ilgisi olmayan, bağımlılık, karşı taraf olmadan kendini eksik hissetme, hayatının tüm programını bir insan, aşk ve ilişki üzerine kurma boyutunun, sağlıklı olduğunu söylemek doğru değil" diyor. Bu şekilde oluşturulmuş bir ilişkide, bir süre sonra iki taraf için kıskançlıklar, hayatların gasp edilmesi şeklinde gelişen ve bağımlı kangren haline gelen davranışlar ortaya çıkıyor. Kişi için hayallerindeki insan kâbusu haline gelse de, ayrılık düşünülemiyor.
AYRILIĞI DÜZGÜN ŞEKİLDE YAŞAYIN
Bu ilişkilerde süreç sancılı, yıpratıcı ve git-gellerle dolu bir dram haline dönüşebiliyor. İlişkiyi yaşamada iki tarafın birbirini tetikleyen ve hastalık oluşmasını körükleyen kişilik özellikleri bulunuyor. Eğer ilişki yürümüyor ve düzeltilemiyorsa, ayrılığı düzgün yaşamak gerekiyor. Ama böyle bir dönemin ilişki sırasında ya da ayrılık sonrasında kişi için çok yıpratıcı olduğu, var olan kimi kişilik zaaflarını artırdığı bir gerçek. Kişi başka bir ilişkide de aynı problemleri yaşayabiliyor.
Uzun ilişki monotonlaşır saplantısı...
Aşk hayatında çiftlerin kafalarını karıştıran diğer önemli bir etken de 'uzun ilişki monotonlaşır' saplantısı. Eğer ilişkide belirgin bir problem yoksa ve yine de bu durum sıkıntı yaratıyorsa, bunun sebebi ilişkinin şehvetten çok şefkate dönüşmesi. Aslında monotonlaşma aşkta değil, kişilerin kendisinde başlıyor. Çünkü, başka bir ilişkiye başlansa bile, sonuç değişmiyor. Sağlıklı bir iletişim bir süre sonra aşkın yerini sevgiye ve yaşamda karşılığı olan ve birliktelikle süren bir ilişkiye bırakıyor.
Neslihan SÖZEN
Tarifi herkese göre değişen aşkı hastalık olarak değerlendirmek de, 'Hayatla başa çıkmak için motivasyon kaynağı' şeklinde tanımlamak da mümkün. Eğer aşık olduğunuzda çevrenizdeki her şeyi ikinci plana atıyor, diğer insanları, işinizi, arkadaşlarınızı boş verip, hayatı sadece aşık olduğunuz kişiye göre kurguluyorsanız, hastalık demek daha doğru olur. Hastalık haline gelen bağımlılık ise sonuçta ilişkideki sevgi, saygı gibi temel değerleriyok eder. Peki, bunun faturasını yaşadığımız aşka çıkarmak ne kadar doğru?.. Aslında aşık kişinin tutumu kendi psikolojik yapısı ile bağlantılı...
KİŞİ KISIR DÖNGÜYE GİRİYOR
Mikado Psikolojik Danışmanlık Merkezi Kurucusu Psikolog Nüket Diner, aşkın hastalık derecesine varmasına kişinin içine kapanık yapısı veya çocuklukta model aldığı birinin sebep olabileceğini belirtiyor. Psikilolojide böyle bir durum aşka değil, sağlıksız duygu ve düşünce yapısına bağlanıyor.
Bazı insanların da ilişkilerinde yaşadıkları en büyük korku kendi iradelerinin başkalarının eline geçmesi. İlişkiyi sürdürürken iradeyi de kaybetmeme korkusu kişiyi bir kısır döngünün içine sokuyor. Bu kişilerin daha önceki deneyimleri, çocukluk modelleri ve kendilerinde oluşturdukları kodları değiştirmek, seçimlerini neye göre yaptıklarını ve sağlıklı ilişkilerini neyin engellediğini bulmak gerekiyor.
HAYATI GASP ETME HALLERİ
Psikolog Nüket Diner, "Aşkın gerçek ilişki ile ilgisi olmayan, bağımlılık, karşı taraf olmadan kendini eksik hissetme, hayatının tüm programını bir insan, aşk ve ilişki üzerine kurma boyutunun, sağlıklı olduğunu söylemek doğru değil" diyor. Bu şekilde oluşturulmuş bir ilişkide, bir süre sonra iki taraf için kıskançlıklar, hayatların gasp edilmesi şeklinde gelişen ve bağımlı kangren haline gelen davranışlar ortaya çıkıyor. Kişi için hayallerindeki insan kâbusu haline gelse de, ayrılık düşünülemiyor.
AYRILIĞI DÜZGÜN ŞEKİLDE YAŞAYIN
Bu ilişkilerde süreç sancılı, yıpratıcı ve git-gellerle dolu bir dram haline dönüşebiliyor. İlişkiyi yaşamada iki tarafın birbirini tetikleyen ve hastalık oluşmasını körükleyen kişilik özellikleri bulunuyor. Eğer ilişki yürümüyor ve düzeltilemiyorsa, ayrılığı düzgün yaşamak gerekiyor. Ama böyle bir dönemin ilişki sırasında ya da ayrılık sonrasında kişi için çok yıpratıcı olduğu, var olan kimi kişilik zaaflarını artırdığı bir gerçek. Kişi başka bir ilişkide de aynı problemleri yaşayabiliyor.
Uzun ilişki monotonlaşır saplantısı...
Aşk hayatında çiftlerin kafalarını karıştıran diğer önemli bir etken de 'uzun ilişki monotonlaşır' saplantısı. Eğer ilişkide belirgin bir problem yoksa ve yine de bu durum sıkıntı yaratıyorsa, bunun sebebi ilişkinin şehvetten çok şefkate dönüşmesi. Aslında monotonlaşma aşkta değil, kişilerin kendisinde başlıyor. Çünkü, başka bir ilişkiye başlansa bile, sonuç değişmiyor. Sağlıklı bir iletişim bir süre sonra aşkın yerini sevgiye ve yaşamda karşılığı olan ve birliktelikle süren bir ilişkiye bırakıyor.
Neslihan SÖZEN