Alanlarında İlk Olan Türk Kadınları

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Türkiye’nin ilk kadın bakanı olma unvanını taşıyan Türkan Akyol, “İlk kadın bakan olduğumda, başarısızlığa uğrarsam bunun bütün kadınların yeteneksizliği şeklinde genelleştirileceği endişesini taşıdım” dedi.

262299.jpg


Türkiye’nin “ilk” kadın Emniyet Müdürü Feriha Sanerk, nöbetini bir gün dahi birisine bırakmadığını belirterek, “Halbuki başka arkadaşlarımın işleri olduğunda ben gittim onların yerine nöbet bekledim. Ama benimkini bir olay olur da ‘kadın değil mi beklememiş, arkadaşına bekletmiş’ derler diye katiyen bekletmedim” dedi.

Türkiye’nin ilk kadın bakanı Türkan Akyol
Türkiye’nin ilk kadın bakanı olma unvanını taşıyan Türkan Akyol, alanında ilk olmanın, kişi için büyük bir ayrıcalık ve onur olduğunu belirtti. Bakan olma sürecine ilişkin bir anısını da anlatan Akyol, “O devirde hükümeti kurmakla görevlendirilen rahmetli sayın Prof. Dr. Nihat Erim, beni görüşmek için başbakanlık konutundaki bürosuna çağırıp bakanlık teklif ettiği zaman, çok acemi olduğum için kendilerine bir nevi ayakbağı olmak istemediğimi söyledim. Prof. Dr. Erim, ‘Biz sizi yeterince tanıyoruz’ dedi. Ayrıca, ‘Türkan hanım, ben sizi bir arenaya atıyorum, ya başarılı olur çıkarsınız ya da aslanlar sizi yer’ dedi. Bunu hep hatırladım” diye konuştu.

Yakın çevresi ve özellikle de eşinin her zaman kendisini desteklediğini ve yardımcı olduğunu da ifade eden Akyol, “Oğullarım o zaman ilk ve orta eğitimdeydiler. Benim konumumda babaları olsa daha münasipti gözü ile baktılar sanıyorum” dedi.

“KADINLAR KENDİLERİNİ HAZIRLAMALI”
“Kadınların politikada ve yönetimin üst kademelerinde çok daha fazla yer almalarını isterim” diyen Akyol, bunun toplum ve devlet için olumlu sonuçlar vereceğini de düşündüğünü kaydetti. Akyol, “Ancak kadınlarımız bu konumlar için kendilerini hazırlamalılar, gerekli kültür ve bilgiyi elde etmek gayreti içinde olmalıdırlar” dedi.

Türkiye’nin “ilk” kadın Emniyet Müdürü Feriha Sanerk
Türkiye’nin “ilk” kadın Emniyet Müdürü Feriha Sanerk, Siyasal Bilgiler Fakültesine girdiğinde de okulda kız öğrenci bulunmadığını dile getirdi. Mülkiye mezunu olan dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’nun, kız öğrenci olduğu için kendisiyle özel olarak ilgilendiğini kaydeden Sanerk, Saraçoğlu’nun kendisini kaymakam yapmak istediğini de söyledi.

262300.jpg


Mezun olduğunda kaymakam olmak isteyen ve bunun için başvuruda bulunan Sanerk, bununla ilgili gelişmeleri şöyle anlattı:
“Mezun olunca İçişleri Bakanlığına gittim kaymakam olacağım diye. Ama önce Başbakan’a gittim. ‘Sözünüzde duruyor musunuz’ diye sordum. ‘İçişleri bakanına git, tamam’ dedi. Gittim. Evrak tanzim etmem için bana bir şeyler verdiler. Fakat bir yandan da o zaman personel müdürü olan kişi beni istemiyor, vazgeçirmek istiyor. Ben de vazgeçmiyorum. O sırada Saraçoğlu hükümeti düştü. Bana da ‘ret’ cevabı verdiler. ‘Şimdilik bunu düşünmüyoruz’ dediler. Benim çok canım sıkıldı. Onun üzerine Emniyet Genel Müdürlüğüne müracaat ettim. Hemen beni komiser muavini olarak aldılar.”

Emniyette ise erkek meslektaşları tarafından iyi karşılandığını, ancak orada da sıkıntılar yaşadığını dile getiren Sanerk, Türkiye’nin ilk kadın emniyet müdürü olma sürecini de şöyle anlattı:
“Komiser oldum. Başkomiser oldum ve bir hayli maceradan sonra da emniyet müdürü oldum. O zaman yüksek okul mezunları 2,5 yılda emniyet müdürü oluyordu. Benim 2,5 yılım geçti hala olamıyorum. Yapmıyorlar. Her gelen umum müdüre ‘benim emniyet müdürü olma zamanım geldi’ diyorum. ‘Peki’ diyorlar, kalıyor orada. Benimki 5 yıl sonra oldu. En sonunda bir tanesine ispat etmişim ki benim emniyet müdürlüğümü verdi. Kaymakam olmam gerekiyordu, yapmadılar. Emniyet müdürü olmak için de dava açtım. Müdür olunca dava düştü.”

“NÖBETİMİ KİMSEYE BIRAKMADIM”
Mesleğinde hiçbir zaman kadın olduğunu hissettirmediğini de ifade eden Sanerk, “Gece nöbet bekliyoruz genel müdürlükte. Şube müdürleri, daire başkanları nöbetçi kalıyordu. Ben nöbetimi, bir gün dahi birisine bırakmadım. Halbuki başka arkadaşlarımın işleri olduğunda ben gittim onların yerine nöbet bekledim. Ama benimkini bir olay olur da ‘kadın değil mi beklememiş, arkadaşına bekletmiş’ derler diye katiyen bekletmedim” diye konuştu.

Eşi de emniyet müdürü olan Sanerk, meslek hayatının zorluklarına karşın 2 çocuk büyüttüğünü, evinin yemeğini yaptığını, hatta kendisi ve çocuklarının elbiselerini bile kendisinin diktiğini anlattı.

eriha Sanerk, “Çocuklarıma her bayram mutlaka elbise dikerdim. Hatta bazen yetişmezdi, Ankara’dan İstanbul’a gelirken trende elbiseleri tamamladığım olurdu” dedi.

Meslek hayatı süresince az uyuyup çok çalıştığını, çocuklarını okula kendisinin bıraktığını ve onlarla hep ilgilendiğini anlatan Sanerk, “Eşim Türk erkekleri içinde parmakla gösterilecek gibiydi. Ben ilk kez gizli göreve gidecektim. Tereddüt ettim. Eve gelip eşime ‘Gideyim mi?’ dedim. ‘Gideyim mi ne demek? Sen bu mesleğin içinde değil misin?’ dedi. Ondan sonra da çok yere gittim. Bir daha da sormadım tabi” diye konuştu.

Mesleğinden dolayı hiç pişman olmadığını dile getiren Sanerk, “Çocuklarım sitemde bulunmadılar ama bana hep çocuklarımla fazla meşgul olamadım gibi geldi” dedi.

262301.jpg


Kadın meslektaşlarına uyarılarda bulunan Sanerk, “Polislik ciddi bir meslek, şakadan yapılacak bir iş değil. Benim yanımda da kadınlar çalıştı. Bayram olduğu zaman izin isterlerdi. O zaman ben de ‘başka yerde çalışsaydınız’ derdim. Ben bir gün böyle bir şey için izin istemedim” şeklinde konuştu.

“İlk” kadın Büyükelçi Filiz Dinçmen
Türkiye’yi yurt dışında temsil eden “ilk” kadın Büyükelçi Filiz Dinçmen, “ilk” olmanın hem çok onurlu bir şey hem de büyük bir sorumluluk olduğunu söyledi. Türkiye’nin mesleklerinde “ilk kadın” olma cesaretini göstermiş kadınlarından olan ve 1982 yılında Lahey’e atanarak, “İlk kadın büyükelçi” sıfatını alan Dinçmen, mesleğinde kadın olduğu için bir ayrımcılık ya da ciddi bir zorluk yaşamadığını dile getirdi.

Mesleğinin tüm meslektaşları için geçerli olan zorlukları bulunduğunu vurgulayan Dinçmen, Türkiye’nin uğraştığı çok büyük sorunları olan bir ülke olduğunu, bu nedenle yurt dışında Türkiye’yi temsil etmenin kolay olmadığını ifade etti.

Ancak kadın olduğu için önemli bir sorun yaşamadığını belirten Dinçmen, “Bilakis kadın olarak eğer yetenekleriniz erkek arkadaşlarınızınkiyle aynıysa daha avantajlı durumda olduğumuzu gördüm. Kadınlar daha uzlaşmacı, ikna edici, etkili olabiliyorlar. Bunun faydasını bile gördüm” dedi.

“Türkiye’nin yurt dışında bir imaj sorunu var. Maalesef iyi tanınan bir ülke değil” diyen Dinçmen, bu nedenle kadın büyükelçilerin Türkiye’nin imajına olumlu katkı yapma gibi bir artıları da olduğunu söyledi.

Dinçmen, “En son görevim Vatikan Büyükelçiliğiydi. Orada bana Vatikan görevlileri ‘Türkiye’nin aydınlık yüzü’ diye hitap ederlerdi. Kadın olarak Türkiye’yi uygar yüzüyle tanıttığımı anladım” diye konuştu.

GEZMEK İÇİN 20 KORUMA
Dinçmen, Lahey’e atanmasının hemen öncesinde Türkiye’nin terör sorunuyla mücadele ettiğini, kendisinden önceki büyükelçinin oğlunun terör saldırısında öldürüldüğünü, aynı dönemde Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolosuna da bir suikast girişimi düzenlendiğini anlatarak, bu nedenle 24 saat koruma altında yaşamak durumunda kaldığını ifade etti. Bu konuda bir anısını da anlatan Dinçmen, şöyle konuştu:
“Bunaltıcı bir korumayla karşı karşıyaydım. Hiçbir özel hayatım olmadı. ‘Biz sizin 24 saat emrinizdeyiz, bize haber verin, gerekli önlemleri alır istediğiniz yere götürürüz’ diyorlardı. Bunu bir kez Büyükelçilik Müsteşarı İnci Tümay’la denedik. Hiç dışarı çıkmıyorum diye beni gezdirmek istedi. Ama bir baktık öyle olmadı. Benim bir dışarı çıkmam 15-20 kişinin organizasyonuyla mümkün olabiliyordu. Resmi temaslarım dışında hiçbir özel işim olmadı Hollanda’da. Lahey’deki çarşı nerededir onu bile bilmem.”

İlk olmanın büyük bir sorumluluk olduğuna dikkati çeken Dinçmen, “İnanın onu hala hissediyorum. Hem çok onurlu bir şey, hem de büyük bir sorumluluk” diye konuştu.

“EŞİMLE 2 SENEDE 3 KEZ GÖRÜŞEBİLDİK”
Dinçmen, yaşadığı başlıca sorunun ise mesleğe aynı zamanda girdiği eşinden uzakta yaşaması ve onunla işinde karşılaştığı sıkıntılarda destek alamaması olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“İlk başlarda mesleğin alt kademelerinde yurt dışı tayinlerimizde birlikteydik. İkinci tayinimizde ben Brüksel, eşim Lüksemburg’daydı. Hafta sonları görüşebiliyorduk eşimle. Ama Lahey’e tayin olduğumda, eşimin de tayini Katar’a çıkmıştı. Bizim de aile yaşamımız paramparça oldu. O iki yıl içinde 3 kez falan görüştük. Tabii bu çok zor oldu. Benim için meslekte en büyük desteğim eşim oldu. Çok bunaldığım, boğulduğum dönemler oldu. Eğer eşimin desteği olmasaydı, mesleği bırakmak gibi sonradan pişman olabileceğim yanlış bir karar verebilirdim. Ama eşim, ‘birimizden biri ayrılacaksa, o ben olurum’ dedi.

Dışişleri Bakanlığındaki görevime 1961 yılında başladım. Ancak hiçbir zaman ‘farklı meslek yapayım’ diye düşünmedim. Yine seçmem gerekse, bu mesleği seçerim. Çok onurlu bir görev.”
 
Top