Radyo İle Yayınlanan İlk Mevlit

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri

Sultanahmet Camii’nde dini bir merasim düzenlenmiş büyük ilgi görmüştü. Birkaç gün sonra Atatürk Hafız Yaşar Okuyan'ı çağırtıp,​


- Sultanahmet Camii’ndeki dini merasim çok güzel olmuş ve halkta çok ilgi göstermiş. Bunu daha büyük bir camide yapıp (radyo ile) bütün ülkeye dinletelim, ne dersiniz?” der.

Hafız Yaşar:

- Emredersiniz Paşam, der ve hazırlıklara başlar.

Hafız Yaşar Okuyan'ın koordinesinde 1932 yılı Ramazanın 26. Kadir gecesi olan gecede, o zaman cami olan Ayasofya’da yapılacak mevlit için hazırlıklara başlar. Altı kişilik hafızlar grubu, Hafız Yaşar Okuyan, Hafız Burhan, Beşiktaşlı Hafız Rıza, Beylerbeyi Hafız Fahri, Muallim Hafız Nuri, Sultan Selimli Rıza olarak oluşur. Ayrıca, yirmi hafız daha seçilerek kadro tamamlanır.[/HEADING]

1932 yılı Ramazan ayının 26. gecesi okunan mevlidi, Hafız Yaşar Okuyan şu ifadelerle nakleder:
“Akşam namazından sonra kapılar kapatıldı. İçerde ve dış avluda benzerine az rastlanılan bir kalabalık vardı. Ancak polisin yardımıyla müezzin mahfiline kadar gidebildik. Teravih namazını Hacı Faik Efendi kıldırdı. Namaz sırasında ilahi ve ayin-i şerif okundu. Hoparlörler caminin her tarafına konulmuştu. Bu dinî merasim Türkiye’den ilk defa radyo ile bütün dünyaya yayılıyordu. Sıra mevlide geldi. Yirmi hafız iştirakiyle okunan mevlit pek muhteşem ve ulvi oldu. Perde perde yükselen bu ilahî nağmeler Ayasofya Camii’nin cidarlarından Türkiye sathına ve bütün dünyaya yayılıyordu. Cemaat sanki büyülenmiş, hoş olmuştu. Hele muazzam cemaatin de iştirak ettiği o tevhit sadaları, insana havalanacakmış gibi bir hafiflik hissi veriyordu, bu ulvi ve ilahî nağmeleri Atatürk de radyosu başında dinliyordu. Ertesi akşam huzuruna çağıran Atatürk bana şunları söyledi:

“Dinî merasimi radyodan takip ettim. Çok memnun ve mütehassıs oldum. Arkadaşlarınız hafız beyleri yarın akşam saraya iftara davet ediyorum. Kendilerini haberdar ediniz.

Atamın bu paha biçilmez iltifatları hayatımın en büyük manevi servetidir. Ertesi akşam hafızlar saraya geldi. Üst katta muazzam ve mükellef bir iftar sofrası hazırlanmıştı. Atatürk de sofrada bizimle beraber iftar etmek lütfunda bulundular. İftardan sonra hafızlara ayrı ayrı Kur’an okuttular. Hepsi teker teker iltifatlarına mazhar oldular. Huzurlarından ayrılırken hafızları Seryaver Bey’in odasına götürmekliğimi emrettiler. Orada hafızlara iki yüzer lira ihsanda bulunuldu. Sonra yine Atatürk’ün emri ile hafızlar otomobillerle evlerine kadar götürüldüler.”


Yine Vasfi Rıza Zobu hatıralarında Atatürk’ten bahisle anlatıyor: “…Kur’an’a da çok hürmeti vardı. Yanında üç hafız vardı: Hafız Yaşar, Hafız Hüseyin, Hafız Mehmet. Ben o hafızları, onun yanında Çankaya’da tanıdım. Saygıyla dinlerdi. ”
 
Top