53 - Rize

Mod-53

Uzaklardayım
Özel üye
Dilimize Sahip Çıkalım...

kopeli:-evlilik dışı çocuk
doğdi:-odun parçası
da:-anlamı güçlendirmek için kullanılır
çupi:-çubuk
beyişağa:-aşagıya dogru
... aposkal:-yapılması gereken iş
aclanmak:-acıkmak
dolayluk:-belden aşagıya sarılan
peştamal
fafatara:-kelebek
ebiri:-öbürü
fufudi:-sivilce
haloti:-balgam
harçi:-sırık
haşli:-çok sıcak
hayin:-çok
hutupis:-yolmak koparmak
ikamak:-yıkamak kambi:-taze çay filizi
kaybana:-istenmeyen bir şey
kevi:-sağlam
kohlidi:-sümüklü böcek
kumuşi:-kestanenin kabuğu
kuyis:-bağırmak çağırmak
kutali:-odun parçası
maraz:-ruhi hastalık
muh:-çivi
nayla:-serender
muncur:- Dudak
muhlama:-mısır unu muhallebisi
momoli:-böcek
paçi:-küçük kız
pardi:-erkek çakal
sığran:-ısırgan otu
tami:-çay bitkisi
sumarluk:-geç kalan son çocuk
tağra:-ufak balta
yukisi gelmek:-uykusu gelmek
yalağuz:-yalnız
yaneeee:-ne sandın?
vuuu:-şaşırma ifadesi
pasmanika:- Patlamış mısır kastaniça:-bir kabak çeşidi
pontul:- Pantolon
ola:-ulan
langona:-kör yılan
kukari:-ucu çatallı değnek
 

Mod-53

Uzaklardayım
Özel üye
YÜZEY ŞEKİLLERİ Rize ilinin en önemli engebesini Kuzey Anadolu Dağları'nın kıyı sıraları oluşturur. Birçok vadiyle yarılarak çok engebeli bir görünüş kazanan bu dağ-lar, kıyı boyundan başlayarak güney-doğuya doğru gittikçe yükselir ve Rize- Artvin-Erzurum illerinin komşu olduğu noktada 4.000 m'ye yaklaşır (Kaçkar Dağı).

İKLİM Rize ilinin kıyı kesiminde ılık, çok yağışlı, belirli bir kurak mevsimin ol-madığı bir iklim hüküm sürer. Türkiye'- de mevsimler arasındaki ısı farklarının en az olduğu kesim de burasıdır. İl merkezindeki meteoroloji istasyonunun ölçümlerine göre, en soğuk ay or-talaması 7°C, en sıcak ay ortalaması 22.6°C'dir. Bugüne değin ölçülen en düşük sıcaklık 7°C (19 Mart 1963), en yüksek sıcaklık ise 37,90°'dir (2 Ma-yıs 1935). Türkiye'de en çok yağış alan yöre, söz konusu kıyı kesimidir. Yılda orta-lama 2.357 mm yağış alan Rize istas-yonunun gerisinde yükselen dağlarda ölçüm istasyonları bulunmamakla bir-likte, dağların denize bakan yamaçla-rında bazı elverişli yerlerde, yıllık or-talama yağışların yukarıda verilen de-ğerin iki katını bulabileceği söylenebilir.

BİTKİ ÖRTÜSÜElverişli iklim koşulları dolayısıyla kıyı dağlarının denize bakan yamaçları nemcil bir ormanla örtülüdür. Ormanlar, alçak kesimlerde kızılağaç, gürgen, kestane, kayın, ıhlamur, meşe gibi yayvan yapraklı ağaçlardan ve halkın "orman gülü" dediği bitkilerden (rhododendron) oluşmuş yoğun biror- manaltı topluluğundan, yükseklerdey-se iğne yapraklılardan (köknar ve ladin) meydana gelir.

AKARSULAR Rize ilinin akarsuları birbirine pa-ralel olarak, dağların doruğundan Ka-radeniz'e doğru inerler. Bu akarsuların en önemlileri doğudan batıya doğru Fındıklı Deresi, Büyükdere, Pazar Suyu, Karadere ve İyi Dere'dir. Bunlar şiddetli yağmurlardan sonra ve karlar eriyince hızla kabaran akarsulardır.

GOLLER İl sınırları içinde önemli doğal göl yoktur. Dağların yüksek kesimlerinde, eski buzulların oyduğu çukurlarda su-ların toplanmasıyla oluşmuş küçük buzul göllerine rastlanır.

NÜFUS VE KENTLER 1990 sayımında Rize ilinin nüfusu 348.776 olarak belirlenmiştir. Buna göre km2'ye 89 kişi düşer. Nüfus yoğunluğu bazı ilçelerde 200'ü (Kalkandere ilçesinde 231), bazılarında 300'ü aşar (Merkez ilçede 345), buna karşılık bazı ilçelerde 20'nin bile altına düşer (Ikizdere ilçesinde 17, Çamlıhemşin ilçesinde 16). İlde nüfusun yüzde 27'si nüfusu 10.000'i aşan dört kentte yaşar. Bu kentlerden birinin (Rize) nüfusu 50.000'i bulur. Ötekilerin (Çayeli, Arde- şen, Pazar) nüfusuysa 20.000'in altındadır.

RİZE KENTİ İlin merkezi olan Rize kenti, Karadeniz kıyısında, kuzeybatı rüzgârlarını bir öçüde önleyen Fener Burnu'nun siper olduğu bir koyun kıyısında kurulmuştur. Kıyının dar alanı, yakın yıllarda toprak doldurularak genişletilmiş ve burada liman tesisleri, iş yerleri, oteller yapılmıştır. Kıyı düzlüğünün hemen gerisinde yükselmeye başlayan yeşil yamaçlar üstünde, kent dağınık bir yerleşme halinde yayılır.

"Rhizos" adlı Orta Çağ kentinin devamı olan Rize, 1461'de Osmanlı egemenliği altına girmiş, 19. yüzyılın ikinci yarısında Batum'un Ruslara bırakılmasından sonra sancak, Cumhuriyet döneminde de il merkezi olmuştur. I. Dünya Savaşı sırasında yaklaşık iki yıl süren Rus işgalinden sonra, önceleri yavaş gelişmiş (nüfusu 1927'de 13.701, 1950'de 15.067), sonradan, özellikle çay ekiminin yayılması nedeniyle hızlı bir gelişme göstermiştir (nüfusu 1975'te 36.044, 1980'de 43.407, 1990'da 52.031).
Rize tarihi konulu makaleler:


Ardeşen kenti Rize'nin kuzeydoğusunda, Pazar ile Fındıklı arasında, Karadeniz kıyısında kurulmuştur. 1953'te ilçe merkezi olan Ardeşen'in nüfusu 1955'te 4.035 iken 1985'te 10.000'i aşmış (13.403), 1990'da 17.340'a yükselmiştir.

Çayeli kenti ilin ikinci büyük kenti olan Çayeii, Rize'nin yaklaşık 20 km doğusunda, Karadeniz kıyısında kurulmuştur (eski adı "Mapavri"). Evleri kenar mahal-lelerde dağınıktır ve geniş bir alana ya- yılır. Nüfusu 1940'ta 6.138 iken 1980'de 15.000'e yaklaşmıştır (14.926). 1985'te 15.000'i de geçen nüfusu (16.561), 1990'da gerileyerek yeniden 15.000'in altına düşmüştür (14.947).

Pazar kenti Aynı adı taşıyan derenin ağız kesi-mi yakınında kurulmuş olan Pazar'ın eski adı "Atina"ydı. Rize'yi Hopa'ya bağlayan kıyı yolu üstünde ve yamaçlarda yayılır. 1927'de nüfusu 521 iken, 1980'de 10.00'i aşmış (10.206) 1985'te 11. 140'a ulaşmış, 1990'da biraz gerileyerek 11.068'e düşmüştür.EKONOMİK YAPI Rize ilinde ekonomi büyük ölçüde tarıma dayanır, ama burada tarım Türkiye'nin öteki bölgeierindekinden oldukça farklıdır. Söz konusu farklılığın başında, ilde buğday tarımının yapıl-maması, buna karşılık mısırın en çok ekilen tahıl türü olması gelir (1988 yı-lında 672 hektarlık bir alanda 2.000 ton mısır üretilmiştir). Baklaoil türlerinden fasulye ekimi önemlidir. Fasulye, mer-kez ilçe dışında bütün ilçelerde önemli bir geçim kaynağıdır. Sanayi bitkilerin-den iri yapraklı puroluk tütün Pazar ve Ardeşen ilçelerinde yetiştirilir. Bunların yanı sıra, Rize ilinde tarımın tanıtıcı öğesi çay bahçeleridir. 1988 yılında 53.0 hektarlık bir alanda 523.000 ton yaş çay yaprağı üretilmiştir. Bu miktar aynı yılın Türkiye çay üretiminin yüzde 69'unu oluşturmuştur. Rize kıyılarında turunçgiller de çok üretilir. En çok mandalina (1988'de 190.000 ağaç) yetiştirilir. Doğu Karadeniz kıyılarında çok yaygın olan fındık ağacı, Rize ilinde elverişli yetişme koşullan bulamamıştır. Fındık üretimi yalnızca Fındıklı, Pazar ve Ardeşen ilçelerinde önemlidir. Hayvancılık gelişmemiştir, büyük-baş hayvan sayısı, küçükbaş hayvan- larınkinden daha büyüktür. Kıyı kesi-minde balıkçılığa önem verilir. En çok hamsi, istavrit ve mezgit avlanır. İl sınırları içinde önemli maden yoktur. İldeki sanayi kuruluşları arasında, çay tarımına paralel olarak sayıları artmış olan çay fabrikaları başta gelir. Ayrıca orman ürünlerini değerlendiren tesisler (Ardeşen kereste-parke fabrikası gibi) de vardır.ULAŞIM Deniz ulaşımının önemini yitirmesiyle, Rize ilinde karayolu ulaşımı ağır basar. Orta ve Doğu Karadeniz kıyılarını izleyen önemli yol, Rize - Çayeii - Pazar - Ardeşen ve Fındıklı'dan geçer. Bu yoldan ayrılarak iç kesimlere giren yollar pek nitelikli değildir. Bunlar arasında Rize'yi Erzurum'a bağlayan Rize - ispir - Erzurum yolu, Ovit Geçidi'nde 2.600 m'yi aşar ve her mevsimde ulaşıma elverişli değildir.

EĞİTİM Rize ilindeki 513 ilkokulda 39.473, 62 ortaokulda 15.212, 34 lisede 9.367 öğrenci vardır, ilkokullarda 1.654, ortaokullarda 244, liselerde 490 öğretmen görevlidir.
İlde ayrıca, Trabzon'daki Karadeniz Teknik Üniversitesi'ne bağlı Rize Meslek Yüksekokulu da eğitim vermektedir.

SAĞLIK Rize ilinde tam teşekküllü on hastane vardır. Bunların toplam yatak ka-pasitesi 848'dir. iide ayrıca 33 sağlık ocağı, 156 sağlık evi hizmet vermek-tedir. Rize ilinde sağlık hizmetleri 114'ü pratisyen, 67'si uzman toplam 181 hekim, 213 hemşire, 184 ebe, 69 sağlık memuru 30 diş hekimi ve 77 ec181 hekim, 213 hemşire, 184 ebe, 69 sağlık memuru 30 diş hekimi ve 77 eczacı tarafından yerine getirilmektedir.TURİZM Yeşillikler arasında yayılan bir kıyı kenti olan Rize kentinde ve çevresinde çoğu Osmaniı döneminde yapıl-mış mimari eserler vardır. Rize ili tarihi zenginliklerinin yanı sıra, doğal gü-zellikleriyle de çekici bir turizm beldesi olmaya adaydır.
RİZE TARİHİ VE TURİSTİK YERLER

Rize Kalesi: İl merkezinin güneyba- tısındadır. 1314-1330 arasında Cene-vizliler tarafından yapıldığı sanılıyor. Deniz düzeyinden 160 m yüksekte olan kalenin surları 15-20 m yüksekli- ğindedir. Kalenin çevresinde savunma hendeği yoktur.
islampaşa Camii: 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılan cami, Kurşunlu Cami adıyla da anılır. Duvarları kesme taştan örülen camiin son cemaat yeri kubbelerle örtülüdür. Birer şerefeli iki minaresi vardır.

Gülbahar Camii: Kare planlı, kubbeli cami, 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbahar Hatun tara-fından yaptırılmıştır. 1952'de restore edilen camiin, minaresi tek şerefelidir.

Caferpaşa Camii: 16. yüzyılda Rize fatihi olarak bilinen Cafer Paşa ta-rafından yaptırılmıştır. Basit planlı, üstü kiremitle örtülü camiin, giriş kapısında mermer bir yapım yazıtı bulunur.

Çayeli (Zeleki) Kalesi: Çayeli'nin 2 km doğusunda, Artvin-Rize karayolun- daki tünelin üstünde, yıkıntı halindedir. Kalenin 12. yüzyılda Pontoslular tarafından yaptırıldığı sanılıyor.

Kız Kalesi: İlçe merkezi Pazar'ın batı girişinde, denizin içindeki büyük bir kaya üzerindedir. 8. yüzyılda Bizanslılar'ın yaptırdığı kaleden günü-müzde yalnızca bir gözetleme kulesi ulaşabilmiştir.

Zilkale: Çamlıhemşin'in 12 km gü-neyindeki yüksek bir tepenin üzerin-dedir. 6. yüzyılda BizanslIlar tarafından yaptırıldığı sanılan kalenin sekiz burcu ve bir gözetleme kulesi vardır. Kalenin, savunma hendeği durumundaki Zil Deresi'ne bir merdivenle inilir. Kalede su sarnıçları, erzak ambarları ve konak kalıntılarına rastlanır.
Kale-i Bâlâ: Çamlıhemşin'in 40 km güneyindeki Hisarcık Köyü'ndedir. M.Ö. 200'lerde yapıldığı sanılıyor. Ka-lenin 16 burcu ve bir gözetleme kulesi vardır.

Kaçkar Dağları: Dağ sporlarını sevenler için bulunmaz bir tatil merkezidir. Fırtına Deresi, Çiftekavak, Taşlıdere, Dağbaşı ve Ziraat Parkı da, çeşitli doğal güzelliklere sahip dinlenme yerleridir.

RİZE İÇMELER VE KAPLICALAR Şifalı su kaynakları bakımından çok zengin bir il olan Rize'deki içme ve Kaplıcaların bazıları şunlardır: An- don İçmesi, Ayder Kaplıcaları, Çimil Ilıcası, Çamlıhemşin Ilıcası, Aşağıköy İçmeleri, Şimşirli ve Ilıca içmeleri. Ayder (Arder) Kaplıcası: Kaçkar Dağları'nın yamaçlarında yer alan Ayder Kaplıcası'na, Çamlıhemşin'den 18 km'lik bir dağ yoluyla ulaşılır. Oligo- metalik, termal ve radyoaktif olan kap-lıcanın suları, mide, bağırsak ve böbrek hastalıklarına iyi gelir. Andon İçmesi: Rize'den 30 km uzaktadır. Karbondioksitli, demirli, al-kalin ve toprak alkalin, acı ve bikarbo- natlı olan sular, karaciğer, safrakesesi, mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir. Gut hastaları ve zayıflamak isteyenler de buraya gelir.

Ikizdere (Şimşirli) İçmesi: Rize'ye 53 km uzaklıktadır. Bol karbondioksitli olan içme, sindirimi kolaylaştırır.
KÜLTÜREL YAŞAM Rize ilinde, sahne sanatları (tiyatro, opera, bale vb), alanında olsun, müzik alanında olsun yerleşik profesyonel topluluk yoktur. Bazı okullarda amatörce tiyatro, müzik ve halk oyunları çalışmaları yürütülür. İlde piastik sanatlarda da (resim, heykel, seramik vb.) kayda değer bir etkinlik görülmez. Az sayıda sinema salonunun bulunduğu ilde sinema sanatını yakından izleme olanağı yoktur. Edebiyatla uğraşanlar, yazılarını ya da şiirlerini, yerel basında ya da İstan-bul'da yayımlanan dergilere gönderirler.
Rize Kültürü Konulu makaleler:


GELENEKLER VE TÖRELER Halkın çok dindar olduğu Rize ilinde akrabalığa ve hemşeriliğe büyük önem verilir. Çeşitli batıl inançlara da rastlanır. Perilerin, din ulularının bere-ket, kötülüklerden koruma ve yardım için, türlü biçimlerde insanlara görün-düğüne inanılır. Bunun gizli tutulması gerektiği, açığa vurulursa kişinin çeşitli biçimlerde cezalandırılacağı inancı güçlüdür. Bazı yerlerin "kutsal" ya da "tekinsiz" oiduğu, bu nedenle oralarda abdestsiz bulunmamak gerektiği söylenir. Halk sık sık hocalara, tür-belere, yatırlara ve din adamlarına başvurur.

DÜĞÜN DOĞUM VE ÖLÜM GELENEKLERİ Beşik kertmesi, imam nikâhıyla ev-lilik, başlık gibi geleneksel uygulama-ların giderek ortadan kalktığı yörede, evliliklerin çoğu hâlâ görücü usulüyle yapılır. Kızların 14-15 yaşlarında, er-keklerin de askere gitmeden önce ev-lendikleri Rize'de köy ya dâ yakın çev-re içinde evlenilir. Akraba evlilikleri yaygındır. Yörede görücü olarak gidil-diğinde kız ve erkek babası konuşmaz, "vekiller" dilekleri açar, takı, giysi, çeyiz konuşulur, anlaşmaya varılırsa kız evi konuklara sofra çıkarır. Başlık parası verilecekse damat babası parayı sofraya koyar. Yemekten sonra silah atılır ve söz kesildiği duyurulur. Nişan törenlerinin yaygın olmadığı yörede düğün hazırlıkları birkaç ay sürer ve tüm masrafları erkek tarafı karşılar. Düğün haftası başında erkek tarafı, kız evine, içinde takı ve giysi bulunan bir "sandık" gönderir. Konuklar "lokum" denen kurabiyeler dağıtılarak düğüne çağrılır. Kına gecesinin sabahı gelin alayı yola çıkar. Gelin alayını, "donanma" denen silahlı gençler çevirir. Yol boyunca silah atılır, kemen- çe, tulum ya da zurna çalınır. Düğün alayı, damat evine geldiğinde eğlenceler düzenlenir. Akşam namazından sonra da dini nikâh kıyılır.

Kısırlık kadına bağlı olarak değer-lendirildiğinden, yörede erkeğin ikinci kez evlenmesi doğal sayılır. Kadınlar çocuk sahibi olabilmek için, yatırlara gider, adak adar, muska yazdırır ve kocakarı ilaçları kullanırlar. Doğumu kolaylaştırmak için gebe, kilim ya da yorgan içinde sallanır, karnına zey-tinyağı sürülür. Gebenin cenazeye bakması, doğacak çocuğun yüzünün solgun olacağına yorulur. Doğumdan sonraki ziyaretlerde çocuğa ve loğu-saya "şor" denen armağanlar götürülür. Ziyaretlerden sonra çok ağlarsa nazar değdiğine inanılır ve bir tas suda üç parça köz söndürülüp, su çocuğa içirilir. Kırk basmasını önlemek için çocuk ve gebe yalnız bırakılmaz. Za-manında yürümeyen çocuklar için "ayak bağını kesme" töreni yapılır Ço-cuğun ayakları kırmızı iple bağlanır ve başka bir çocuğa kestirilir.

FOLKLOR Rize folkloru, maniler, atasözleri, deyimler, tekerlemeler ve bilmeceler bakımından zengindir. Halk müziği ve oyunları Doğu Karadeniz Bölgesi'nin tipik özelliklerini taşır.

Horon ve karşılama yöresi olan Ri-ze'de kemençe, tulum, zurna, darbuka, kaşık gibi müzik aletleri eşliğinde söylenen türkülerin bazıları şunlardır: "Hey Rizeli", "Şişmanoğlu", "Kerez Çiçek Açıyor", "Ha Buranın Ekini", "Çayeli'nden Öteye", "Neren Ağrır Ne-ren".

Rize'de doğal güzelliklere ve ke- mençeye ilişkin birtakım efsaneler an-latılır. Kemençenin ortaya çıkışını an-latan efsaneye göre, Rizeli iki aileden birinin oğluyla öbürünün kızı birbirine sevdalanır. İki âşık, kavuşacakları gü-nü düşlerken, ailelerin arası açılınca, çareyi kaçmakta bulurlar. Aileleri peş-lerine düşer ve onları bir ormanın kı-yısında sıkıştırır. Çaresiz kalan genç-ler, "Bizi bunların elinden kurtar, Al-lahım!.. Dal olup bölüşelim, saz olup söyleşelim" diye dua ederler ve son kez kucaklaştıktan sonra kök salıp dal-lanmaya, budaklanmaya başlarlar. Kız limon, erkek servi ağacı olur. Bir süre sonra limon ağacından kemençe, servi ağacından da yay yapılır. İki sevdalı böylece saz olup söyleşir, söz alıp sevdalarını dile getirirler. En iyi kemençe- nin limon ağacından, en iyi yayın da servi ağacından yapılması bundandır.
Yörede geleneksel kadın giyimi, entari, peştamal gibi giysilerden oluşur. Kadınlar, günlük giyimde pamukludan "has takım", özel günlerde ipekliden yapılan "has takım" giyerler.

Erkekler ise işlik, gömlek, yelek, cepken, "zıpka" denen şalvar giyer, bellerine pamuklu kuşak sararlar. Fort- lu çizme, "sabuk" ya da çarık, erkek giyimini tamamlayan öğelerdir.

YÖRESEL YEMEKLER Mısır, karalahana, hamsi ve fasul-ye Rize mutfağının temel öğeleridir. Yörede mandalina, portakal gibi tu-runçgillerin yanı sıra elma, armut, dut gibi meyveler çok tüketilir. Hamsi ve mısır ekmeği yaygındır. Haşlama, çırpma, Laz böreği, iç yağlı patates, koz kaldıran, kaymaklı höşmerim, "pepe- çura" denen pelte "tavali" ve "muhlama" Rize'nin yöresel yiyecek- lerindendir. Tavali: Suda bekletilerek tuzu alı-nan fasulye turşusu, elle ezilip, kılçık-ları ayıklandıktan sonra topaklanarak bir kaba konur. Daha sonra fasulyeler soğan, sarmısak, maydanoz ve kıy-mayla birlikte tereyağında kavrulur. Muhlama: Rize peyniri küçük kü-çük doğranarak tuzu ve sertliği gitsin diye suya konur. Başka bir kapta mı-sır unu, yağda pembeleşinceye kadar kavrulur, daha sonra su katılır. Kayna-maya yakın peynirlerde eklenerek mu-hallebi kıvamına gelinceye değin ka-rıştırılır. Yemek ateşten indirildikten sonra üzerine kızgın yağ gezdirilir.
SPOR Modern sporlar, Halkevi açıldıktan sonra baladı. Kulüplerin kurulması ve tesislerin açılmasıyla gelişti.ilde futbol, Halkevi'nin spor kolundaki gençlerin kurdukları takımla başladı. 1936'da kurulan Şarkspor, Halkevi ile birleşerek Halkspor adını aldı, daha sonra Pazarspor, Güneşspor, Fe- nergençlik, Çayelispor, Ardeşen Gençlik, YSE Rizegücü, Çamlıhemşin, De- repazarı, Esnafspor, Fındıkspor, Gün- doğduspor, iyiderespor, Islampaşa- spor, Salarhaspor, Sahil Gençlik, Selimiye, Pazar Doğuşspor, Müftüspor, Kale Gülhabarsporve Rizespor kulüpleri kuruldu. 1963'te, ilin adını taşıyan bir kulüp kurma çalışmaları sonunda Rizespor oluştu. 1963/64 sezonunda Rize Amatör Ligi'nde şampiyon olan Rizespor 1968'de 3. Lig'e girdi. 1972/73 sezonunda 2. Lig'e 1978/79 sezonunda da 1. Lig'e yükseldi, ama 1980/81 sezonunda 2. Lig'e düştü. 1984/85 sezonun-da ikinci kez 1. tig'e çıkan Rizespor, 1988/89 sezonunda yeniden 2. Lig'e düştü. Şimdi Çaykur Rizespor adıyla 2. Lig'in A Grubu'nda oynuyor.

Rize'nin 3. Lig'deki temsilcileri şunlardır Çayelispor, Pazarspor ve Ar- deşenspor.

İlde en yaygın spor dalı futboldur (lisanslı 6.030 futbolcu vardır). Beşik-taş'ta futbol oynarken, "Şenol-Birol gol!" sloganının doğmasına yol açan ve daha sonra Fenerbahçe'ye transfer olan Şenol-Birol, Trabzonspor ve Sam- sunspor'da oynayan Sami Tali, Ankara Demirspor, Adana Demirspor ve Şe- kerspor formalarını giyen Ahmet Yet-kin, Orduspor ve Rizespor'da oynayan Musa Can ile Recep Kulak, Mehmet Salih, Muharrem Kürkçü, Metin Ak- mehmet. Murat Kumbasar, Erdoğan Kolçak, İsmail Karaali, Zafer Kambu- roğlu, İsmail Bakır, Lokman Koçan, Za-fer Dinçer, Hüsnü Kürkçü, Hamit Ka-zancı, Arif Kocabıyık, Hakan Tecimer ve Haşan Vezir Rize'den yetişen futbolculardır.

ilde güreş de yaygındır. Lisanslı 107 güreşçinin bulunduğu Rize'den 1956 Dünya Kupası, 1959 Akdeniz Oyunları ve Balkan şampiyonu Dursun Ali Erbaş, 1958 ve 1962'de gerekoro-mende Dünya şampiyonu olan Kâzım Ayvaz ve Necati Morgül gibi güreşçiler yetişti. Rize'de boks da gelişmiştir. Milli boksörlerden Maksut Küçük burada yetişmiştir. İlde hentbol takımları da vardır. Karşılaşmalar erkekler arasında dü-zenlenir. Milli Takım'a kadar yükselen A.Rıza Çakmak ve Yakup Durmuş ilden yetişen hentbolculardır. Çaykur- spor, hentbol 2. Ligi'nde oynamaktadır. ilde 106 judocu ve karateci etkinlik göstermektedir. Türkiye ve Kıbrıs Zafer Kupası üçüncüsû Judocu Sabri Aycıbın ve karateci Sabahattin Bacak Rize'den yetişmiştir.

SPOR TESİSLERİ ilde merkezde 18.000 kişilik stad-yum, 2.000 kişilik spor salonu ve ant-renman salonu, atış poligonu ve spor-cu kamp tesisi, 500 kişilik futbol sa-hası, birer basketbol ve voleybol sahası, hizmet binası, Ardeşen'de 500 kişilik futbol sahası, yapımı süren 500 kişilik antrenman salonu, Kalkandere ve Çamlıhemşin'de futbol sahaları, Fındıklı'da 500 kişilik futbol sahası, Çayeli'nde 4.000 kişilik stadyum, 250 kişilik spor salonu, Pazar'da yapımı süren 500 kişilik futbol sahası vardır.
 

Mod-53

Uzaklardayım
Özel üye
Korkoto Çorbası ve Ayran Çorbası
Korkoto
Kırılmış mısır
Malzemeler
İki su bardağı korkoto, Bir su bardağı ayran, İki çorba kaşığı tereyağı
Yapılışı
Önce korkoto suya atılır, ayran ve tuz katılır, tereyağı konup pişirilir. Günümüzde; salça tereyağında pişirilerek servis yapılırken çorbanın üzerine gezdirilmektedir.

Fasulye (Lobya) Çorbası
Malzemeler
Uç su bardağı kuru fasulye, Domates büyüklüğünde içyağı, iki baş ortaboy soğan veya soğana karşılık prasa yaprağı
Yapılışı
Önce kuru fasulye suda pişirilir. Soğanlar veya pırasa yapraklan ayrı bir kapta pembeleşinceye kadar yağda kavrulur, fasulye, içyağı, tuz ve su ilave edilip pişinceye kadar yeniden kaynatılır. Kemik ilave edilirse daha lezzetli olur. Nane katılarak yenir.

Hopi (Hupi) Çorbası
Malzemeler
Uç yoğurt kasesi hopi. (İçiyle birlikte kurutulmuş kuru fasulye), bir kaşık tereyağı, Bir domates büyüklüğünde içyağı, İki baş soğan veya bunun kadar prasa yaprağı
Yapılışı
İnce doğranmış soğanlar veya pırasa yaprakları yağla kavrulur. Kırılmış fasulye hopileri içine atılarak karıştırılır, su ve tuz ilave edilip piş irilir. Kemik ilave edilerek pişirilirse iyi olur. Nane ve sarımsak ilave edilerek yenir.

Kabak Çorbası
Malzemeler
Bir beyaz kabağın dörtte biıi, Bir su bardağı kuru fasulye, Uç çorba kaşığı yağ.
Yapılışı
Kabuğu soyulan kabak kuşbaşı şeklinde doğranır, kazana konup ayrı bir kapta piş erken başka bir kapta pişirilen kuru fasulye, tuz ve yağla birlikte kabağa ilave edilir. Kum fasulye yerine taze fasulye kullanılabilir. Çorbaya bulgur, arpa veya pirinç ilave edilebilir.



Fasulye Tavalası
Malzemeler
Bir kilo taze fasulye, iki baş soğan veya soğan yerine yeteri kadar pırasa yaprağı, beş diş sarımsak, iki kaşık tereyağı veya zeytinyağı
Yapılışı
Bir kilo daneli fasulye kırılarak kazana konur, yeterince pişirildikten sonra bir süzgeçte süzülür. İnce doğranmış soğan veya soğan yerine prasa yaprağı yağda kavrulur. Süzgeçte süzdüğümüz fasulyeler önceden hazırladığımız sarımsak, kavrulmuş soğana ilave edilir; tuzu konulup 10-15 dakika tavada veya kazanda kavrulur, sıcak yenir.

Turşu Kavurma
Malzemeler
Bir kilo fasuülye turşusu, üç baş soğan veya buna denk pırasa yaprağı, beş diş sarımsak, iki kaşık tereyağı veya buna denk zeytinyağı
Yapılışı
Fasulye turşusu bir gün önceden suya konur, tuzu çıkartılır. Hiç su kalmayacak şekilde elle sıkılır. Soğanlar, ay şeklinde bir tavaya doğranırlar ve zeytinyağı ile pembeleşinceye kadar kavrulurlar. Daha sonra hazırlanan turşu, tavaya ilave edilir, ezilmiş sarımsak ve az bir miktar biber konarak 10-15 dakika kavrulur. Sıcak veya soğuk olarak yenebilir. Eskiden ilk yemek olarak ve mısır ekmeği ile birlikte yeniyordu. Bir lokma ekmek tavaya uzanıyor ve parmaklar yardımıyla bir tutam turşu alınıp ağza getiriliyordu. Günümüzde ise turşu kavurma, salata gibi sofraya konulmakta ve iştah açıcı olarak alınmaktadır.

Tomart Kavurması
Tomari sulak yerlerde, ırmak kenarlarında kendiliğinden yetişen otsu bir bitkidir. Yapraklan pazı yaprağı genişliğinde ve pazıdan biraz daha serttir. Tomari kavurması Pazı kavurması gibi yapılmaktadır. Pazı ve tomari karışımı olarak da yapilabilir.

Karalahana Dolması
Malzemeler
Dört bağ lahana, iki baş soğan, bir su bardağı korkoto, iki kaşık tereyağı veya iç yağı.
Yapılışı
Eritilmiş yağda soğanlar kavrulur. Doğranmış haşlanmış ve süzülmüş lahanalar buna ilave edilir. Suyu, tuzu, ve acı biberi konulduktan sonra 20-30 dakika kadar pazı dolması kıvamında pişirilir. Suyu tuzu konulurken daha önceden ıslatılmış korkoto da ilave edilir. Korkoto yerine bulgur ve pirinç de konabilir.

Lahana Haşlaması
Malzemeler
Altı bağ lahana, bir domates büyüklüğünde içyağı, bir kase fasulye, iki kaşık mısır unu, iki kaşık tereyağı, bir kiloya yakın kemik, bir miktar acı biber (Lav Biberi)
Yapılışı
Lahanalar önce yıkanıp temizlenir. Daha sonra elle bükülerek doğranır, fasulye ile beraber veya ayrı ayrı haşlanır ve süzülür. Lahana kaynatılıp süzülmezse tadı acı olur. Kazana su koyarak bütün malzeme buna ilave edilir. Tuzu biberi konur, yarım saat pişirilir.

Ezme Lahana
Malzemeler
Altı bağ kara lahana, bir domates büyüklüğünde içyağı, bir kaşık tereyağı, bir bardak içyağı, bir bardak un, az miktarda acı biber.
Yapılışı
Önce, temizlenmiş ve doğranmış lahana ve fasulye ayrı ayrı haşlanır ve süzülürler. Mısır unu dışında bütün malzemeler ve tuz kazana konur, kaynatılmış su ilave edilir ve pişirilir. Suyu bir başka kapa alınıp ezme işine girişilir. Lahanayı ezmek için özel bir kutali (Kepçe uzunluğunda düz yontulmuş ağzı dört parmak kalınlığında ve genişliğinde bir araç) veya kepçe kullanılır ve lahana muhallebi kıvamı alıncaya kadar ezilir. Ezme işi bitince lahanadan daha önce alınmış olan su ve bir miktar mısır unu kazana yavaş yavaş ilave edilir ve 5 ila 10 dakika karıştırılarak kaynatılır. Ezme lahanaya damak zevkine göre tatlı kabağı, taze fasulye, taze mısır veya pazı ilave edilebilir.

Lahana Roktikosu
Lahana rohtikosu ayrı bir yemek olmayıp ezme lahanadan yapılan bir yiyecektir. Ezme lahanaya ufalanmış mısır ekmeği ve tereyağı katarak kaynatılır. Eğer kavurma konursa daha lezzetli olur.

Lahana Sarması
Malzemeler
Altı veya yedi bağ kara lahana, üç baş soğan, bir kilo ince kıyılmış et, bir kase korkoto, maydanoz.
Yapılışı
Soğanlar ince ince doğranır. Yeteri kadar tuzla ovulur, ince kıyılmış et, korkoto, maydanoz, tuz, su ilave edilerek dolma içi hazırlanır, daha önce haşlanmış süzülmüş lahana yaprakları ile sarılır. Dolmaların üzerini geçmeyecek kadar su konulup kazanda pişirilir, sıcak servis yapılır. Kazanın en altına kemik konursa daha lezzetli olur. Korkoto yerine bulgur veya pirinç konabilir.

Hamsi Çıgırtası
Malzemeler
Bir bağ pazı, bir bağ taze soğan veya buna denk yerli prasa yaprağı, iki bardak ince mısır unu veya buna denk buğday unu' da olabilir, bir tas tuzlu hamsi, bir yumurta büyüklüğünde içyağı. Kızartma için zeytinyağı yoksa tereyağı.
Yapılışı
Hamsiler önceden suya konarak ayıklanır, kılçıklarından temizlenir, hamsi, un, kıyılmış pazı ile soğan içyağı ile karıştırılarak ekmek hamuru gibi hafifçe yoğrulur, tuzu kontrol edilir. Yumurta katılırsa daha iyi olur. Bir santim kalınlığında veya daha ince yayılarak tavada kızartılır. Çığırta hamuruna köfte biçimi verilerek de kızartılabilir.

Hamsili Pilav
Hamsili pilavın ilk şekli "Hamsili Rasti" yemeğidir. Korkoto, az miktarda pazı veya pırasa yaprağı, kılçığı alınmış tuzlanmış hamsi ile birlikte karış tınhr, yağı konarak kazanda pilav gibi ve pilav kıvamına gelinceye kadar piş irilir. Hazırlanan malzeme tepsiye konarak pleki veya kuzinede piş irilebilir.
Malzemesi
Bir kilo veya bir tas hamsi. (Taze veya tuzlu hamsi olabilir), dört bardak pirinç, Uç baş soğan, bir avuç nane, Bir buçuk bardak zeytinyağı veya tereyağı.
Yapılışı
Hamsi tuzlu ise suya konur ve tuzu alınır. Taze veya tuzlu olsun önce hamsilerin kılçıkları temizlenir. Pirinç yıkanıp temizlenir, hamsi hariç, diğer hazırlanmış malzeme ile karıştırılır, iki bardak pirinç üç bardak su hesabıyla suyu konur. Tepsiye bir sıra hamsi dizildikten sonra üzerine hazırlanmış malzeme konur ve en üstüne de bir sıra daha hamsi dizilir. Tepsi plekide veya fırında pişirilir. Sıcak veya soğuk olarak salatalık veya ayranla yenir.
Bu gün hamsi pilavı baharat, maydanoz , kuş üzümü ile zenginleştirilmektedir. Hamsili pilava, kuş başı doğranmış patateste konabilir. Genellikle hamsili pilav yapılınca başka yemek yapmaya gerek görülmez.

PlekideYapılışı: Taze hamsi başları kesilerek temizlenir ve tuzlanır. Bir oluklu kiremit alınarak üzerine kumar yaprağı veya lahana yaprağı serilir. Temizlenmiş hamsi yaprağın üzerine dizilir, üzeri aynı tür yaprakla örtülür ve en üstte bir oluklu kiremit daha konarak ocağa veya ateşe sürülür ve üzerine közler çekilerek pişirilir. Kiremit yerine pleki de kullanılabilir. Kiremitte dizilen hamsiler plekiye dizilir, üzeri sacla örtülerek üzerine ateş yakılır ve pişirilir.

Muhlama
Malzemeler
Üç tahta kaşığı mısır unu, üç kaşık tereyağı, bir kase tel veren peynir, İlik SU ve tuz.
Yapılışı
Bakır bir tavada tereyağı eritilir. Mısır unu konulup pembeleş inceye kadar kavrulur. Tavaya ilik su ve peynir ilave edilir. Peynirin tuzuna göre tuzu ayarlanır. Hafif ateşte karıştırılarak yağını üzerine verinceye kadar pişirilir.
Muhlama tel veren peynirle yapılabileceği gibi her türlü peynirle veya minci ile de yapılabilir. Peynir ve minci sade olarak da yağda pişirilebilir. (Buna pişirmek yerine ısıtmak demek daha doğru olur). Yağda sade olarak pişirilen peynire peynir muhlaması, yağda sade olarak pişirilen minciye de minci muhlaması denir.
Hemşin yöresinde bir miktar kaymak alınarak tavaya konur, ateş üzerinde kaynatılır, içerisine yavaş yavaş mısır unu ilave edilir. Daha sonra bir miktarda ince ince doğranmış köy peyniri konmak suretiyle sıcak olarak servis yapılır. Bu muhlama şekline adı geçen yörede "kuymak muhlaması' denmektedir.

HoşmerMalzemeleri
Bir litre kaymaklı süt, bir kase köy peyniri, üç tahta kaşığı mısır unu, yeterince tuz.
Yapılışı
Kaymaklı taze süt süzgeçle süzülerek bir tavaya boşaltılır. Tava ateşe konarak kaynatılmaya bırakılır. Elenmiş mısır unu, kaynayan süte yavaş yavaş ve karıştırılarak ilave edilir. Normal kıvama gelince ince doğranmış köy peyniri ve tuz konur. Peynirin hoşmer içine erimesiyle birlikte sıcak servis yapılır.
Hemşin yöresinde kaymağı alınmış süt içerisine mısır unu karıştırılarak yapılan tava işine "Kotniyar" denmektedir. Kotniyara peynir konmaz.
Hoşmer, muhlama gibi yenir ve yerken yağ tavada göllenir.

Haşıl
Malzemeler
Sıcak mısır ekmeği, tereyağı ve minci.
Hazırlanışı
Sıcak mısır ekmeğinin içi yayvan bir kap içersine boşaltılır.
İçersine bol miktarda tereyağı ve tuzlu minci (Lor) katılarak karıştırılır. Mısır ekmeğinin sıcağında yağ, ekmeğe ve minciye sirayet eder. Soğutulmadan yenir.
Sıcak ekmek bulunmadığı zamanlarda soğuk ekmek bir tavanın içine ufaltılıp yağı ve mincisi konur. Sonra hafif ateşte ısıtılarak yağın ekmeğe nüfus etmesi sağlanır. Böylece leziz ve besleyici bir yiyecek elde edilmiş olur.

Laz Böreği
Malzemeler
Beş yumurta, yedi su bardağı süt, beş kaşık tereyağı, bir buçuk su bardağı şeker, bir buçuk kahve fincanı nişasta, bir buçuk kahve fincanı pirinç unu, alabildiği kadar buğday unu, tuz.
Yapılışı
Bir kase su, iki kaşık tereyağı, bir yumurta sarısı, az tuz, bir iki damla zeytinyağı ve alabildiğince un katılarak yoğrulur ve ondört parçaya bölünür. Bu ondört parça ile laz böreğinin on dört yufkası açılır.
Yapraklar arasına konacak muhallebinin yapılışı: Süt ve şeker kaynatıldıktan sonra az tuz konur, ayrı bir kapta pirinç unu veya nişasta, dört yumurta sarısı, bir bardak soğuk su ile iyice çırpılır, kaynayan süte karıştırılarak ilave edilir. Piştikten sonra bir tutam karabiber serpilir.
Yedi hamur tek tek açılır ve her bir yaprağına tereyağı sürülerek tepsiye dizilir, üzerine önceden hazırlanmış olan muhallebi soğuk olarak dökülür. Geriye kalan yedi hamurda tek tek açılarak ve tereyağı sürülerek muhallebinin üzerine dizilir. Arzu edilen şekilde kesilir, üzerine tereyağı gezdirilerek fırına verilir.
Bir buçuk bardak şeker, bir bardak su ile hazırlanan ilik şurup, fırından çıkan böreğin üzerine dökülür. Fındık veya cevizle süslendikten sonra ılık olarak servis yapılır.

Enişte Lokumu
Eskiden kaynanaların damatlar için yaptıkları ve kızlarını her ziyaretlerinde bir bohça yapıp damat evine gönderdikleri yüksek kalorili bir pasta türüdür. Çokca yapılan bu lokumlar, gelin tarafından koca evi halkına birer ikişer dağıtırdı ve bir ihtimal utanıp da yiyemediği zamanlarda odasında gizlice yerdi.

Malzemeler
Uç su bardağı tereyağı (Margarin de olabilir), üç su bardağı yoğurt, altı su bardağı şeker, üç yumurta, yarım limon suyu, yarım çorba kaşığı karbonat, alabildiğince buğday unu ve tuz

Yapılışı
Şeker, yumurta ve yoğurt bir kap içine konur, şeker eriyinceye kadar çırpılır. Şeker yağ içine erimediğinden eritilmiş ilik yağ bu karışıma sonradan ilave edilir. Diğer yanda yarım limon suyuna karbonat katıp karıştırarak yağı karışıma katılır ve alabildiğince un konarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapılır. Hamur on dakika dinlendirilir. Bu hamurdan iki yumurta büyüklüğünde parçalar alınarak avuç arasında yuvarlayıp uzatılarak lokum şekli verilir. Yağlanmış tepsiye birer parmak ara ile yerleştirilir, üzerine bıçakla (Z) şeklinde kesikler atarak şekillendirilir. Plekide ekmek pişirir gibi üzerine sac örtülerek veya kuzinede orta hararette pişirilir.
 

Mod-53

Uzaklardayım
Özel üye
Tipik Karadeniz şehri olan 16. yüzyıl İslam Paşa Camii ile Ceneviz kalesinin kalıntıları mutlaka görülmelidir. Tüm yörenin harika panoramik manzarası Ziraat Parkı'ndan gözlemlenebilir. İyi kalite, renkli, yazlık, hafif dokumalar Rize bölgesine hastır. Yazın, Çay Festivali sırasında Karadeniz'in en iyi çayı buradan alınabilir. Artık Atatürk Müzesi olan Mehmet Mataracı Konağı'nda Atatürk'e ait bazı eşyalar yanında, bölgeden çıkarılan etnoğrafik eserler de sergilenmektedir. Ardeşen'den sonra, yoldan içeri kısımlara Rize'den doğuya gidildiğinde, bir akarsuyun iki kıyısında kurulu güzel, küçük Canlıhemşin kasabasına ulaşılır. Yakınında, kano sporu için ideal olan Fırtına Vadisi, güzel Zil Kalesi ve Bizans döneminden kalma taş köprüler bulunmaktadır. İnişli yokuşlu Ayder çayırlıklarından geçerken, mevcut birçok kaplıcadan birinde dinlenebilinir. Dağa tırmanmayı sevenler için Kaçkar Dağları'na doğru burası en iyi başlangıç noktasıdır. Zümrüt diziler, dağcılar için Türkiye'nin en iyi örnekleridir, ve çok çaba gerektirir.

Kaçkar Dizisi'nde güzel Kaçkar Dağları Milli Parkı yer almaktadır. Rize'nin güneyindeki dağlarda dünyaca tanınan besleyici Anzer balı ile bilinen Anzer köyü aynı zamanda botanik özelliği ve yürüyüşlere elverişliliği açısından hoş bir mekandır. Anzer ve İkizdere Yaylaları arasındaki İkizdere Kanyonu planör tarzı uçuş sporu için önemli bir noktadır. Aynı zamanda, buradan yöreyi kuşbakışı ile seyretmek mümkündür. Rize'nin yanındaki Çayeli, Pazar, Ardeşen, Of ve Fındıklı kasabalarının hepsi astropikal iklimin kesif yeşilliklerinin ve geleneksel dağ evlerinin hakim olduğu yerlerdir. Çamburnu sahili çam ağaçları, göç ederken burada duraklayan pek çok kuş çeşidi ile dinlenmek ve fotoğraf çekmek için çok hoş bir alan yaratır.

İlçeleri
Ardeşen, Çamlıhemşin, Çayeli, Derepazarı, Fındıklı, Güneysu, Hemşin, İkizdere, İyidere, Kalkandere, Pazar.
Komşu İller
Bayburt, Erzurum, Artvin, Trabzon




Kaçkar Sıra Dağları
Rize ve Hopa arasında yer alan yıl boyunca gözlenebilen keskin buzulları, masmavi gölleri, yeşilin her tonuna sahip ormanları, coşkulu dereleri, bin bir çeşit bitkileri ve hayvanları ile doğal bir park görünümünde olan Kaçkar sıradağlarının en yüksek tepeleri Altıparmak (3480 m.), Kavran (3932 m.) ve Verçenik (3710 m.) dir. Güney rotasından çıkışı kolay olan Kaçkarları her yıl binlerce dağcı ziyaret etmektedir. Eğer sis yoksa Doğu Karadeniz dağlarının muhteşem görüntüsünü izleyebilirsiniz. Kuzey rotasını ise daha çok deneyimli dağcılar tercih ederler ve kuzeyden zirve yapmanın başka bir avantajı geri dönüşte Ayder yaylasında kaplıcalara uğrayabilmenizdir. Dağa yaz aylarında tırmanmak ne kadar kolay ise kış aylarında tırmanmak o kadar zordur. Kış aylarında kar vadileri doldurur, yaylaları örter ve evler yok olur. Ayrıca buzulların eğimi her zaman çığ düşmesine uygundur.
Tırmanma Zamanı: Yaz Tırmanışları için en uygun zaman Ağustos ve Eylül ayları, Kış Tırmanışları için en uygun zaman Şubat ve Mart ayları.

Özellikleri
Genel olarak, granit, siyanit, granodiorit ve andezit taşlardan oluşan bir yapıya sahiptir. Şiddetli akarsu ve buzul aşındırması sonucunda sert ve arızalı bir görünüm kazanmıştır. Deniz kıyısında yükselmeye başlayan bu dağların kuzey yamaçları gür orman örtüleri ile kaplıdır. Kaçkar dağları batıdan doğuya doğru 3 bölüm halinde uzanır. Batıda Verçenik, Ortada Kavran ve Doğuda Altıparmak dağları yer alır.
Ulaşım: Kaçkarlara en kolay ulaşım kuzey yönündendir. Bu yön için Trabzon-Rize-Ardeşen üzerinden Çamlıhemşin'e gidilir. Bu yol 75 km.dir. Kaçkar zirvesi yönünde yürüyüş yapmak için Ayder Yaylası'nda konaklamak mümkündür. Buradan "Aşağı Kavran - Yukarı Kavran" yoluyla Kaçkar zirvesi eteklerine ulaşılır. Kaçkar Dağlarının diğer bir önemli zirvesi olan Verçenik'e ise, Çat ve Başhemşin üzerinden ulaşılır.



Fırtına Deresi ve Vadisi
Fırtına Vadisi, Fırtına Deresi'nin, Karadeniz kıyı çizgisinden başlayıp iç kısımlara doğru birden çok kola ayrılarak (Durak, Hemşin, Hala, Polovit, Elevit ve Tunca dereleri) Kaçkar Dağları'nın kuzey yamaçlarına kadar uzanmasıyla oluşur. Vadide yıllık ortalama yağış miktarı 2000 mm'nin üzerindedir ve yüksek kesimleri sürekli sis altındadır. Alüviyal akarsu ormanları (kızılağaç), geniş yapraklı ılıman ormanlar (doğu kayını), iğne yapraklı doğu ladini ormanları, yapraklı ve karışık ormanlar, geniş alpin çayırlıklar ve kayalık habitatlar, nadir şimşir ormanları gibi Doğu Karadeniz'e özgü bütün habitatları burada bulmak mümkündür. Bu değerlerinden ötürü, Fırtına Vadisi ormanları, WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından Avrupa'da acil korunması gereken 100 ormandan biri olarak ilan edilmiştir.

Fırtına Vadisi, Kaçkar Dağları ile birlikte 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21 sürüngen ve 116 endemik bitki türüne ev sahipliği yapar. Fırtına, Hemşin ve Çağlayan dereleri, her yıl Karadeniz'den iç kısımlara göç ederek yumurtadan çıktıkları yere yumurtlayan deniz alalarının da yuvasıdır.


Kıbledağı Deresi
Rize'nin 1.261 m. yüksekliğindeki dağlık bölgeden kaynaklanan Kıbledağı Deresi çok sayıdaki küçük akarsu ile birleşerek kuzeydoğuya doğru akar ve Yaşköy yakınlarında Karadeniz'e dökülür.

Büyükdere
Tekfur Tepesi'nden kaynaklanan Büyükdere ilin kuzeydoğu yönüne doğru akar ve Yenice yakınlarında batıdan gelen büyük bir kol ile birleşerek Çayeli'nin batısından Karadeniz'e dökülür.

Rize derelerinden özellikle Fırtına Deresi ile İyidere'de karlar eridiğinde kano sporu yapılmaktadır.

Mesire Yerleri
Rize ilinin zengin orman dokusu, orman içi dinlenme yerlerine olanak sağlamıştır. Yaylaların çevresi de mesire yeri olarak kullanılmaktadır. İlin en önemli mesire yeri Rize-Erzurum karayolu üzerindeki Çamlık orman içi dinlenme yeridir. Burada turizme yönelik tesisler bulunmaktadır. Kaçkar Dağları'nın zengin bitki örtüsünün yanı sıra kuş ve kelebek türlerinin çokluğundan ötürü, özellikle İkizdere ve Çamlık bölgeleri bu yönde turizme katkıda bulunduğu gibi ilin önemli mesire yeri olma özelliğini de korumaktadır. Ayrıca safari için de önemli bir parkur oluşturmuştur.
 

Mod-53

Uzaklardayım
Özel üye
Makale: Emine Yılmaz

Doğu Karadeniz dağları vadi ve sahillrinde kimmer ve İskitlerden önce yerli halklar yaşamıştır.Doğu Kardenizin eski halklarıyla ilgili en eski bilgileri Kayralı Skylax,Heredot ve Ksenophon’dan öğrenebilmekteyiz. Karyalı Skylax MÖ.6.yy.da yaşamış yunan denizcisive coğrafyacısı.Pers hükümdarı I.dara tarafından İndus nehrinin bir kısmını keşfetmekle görevendirilmiş,adını taşıyan Periplus’ u (deniz seyehati) MÖ.508 de kaleme alınöıştır.Flavinus Arrianus (MS. 95-175) yunanlı tarihçi ve filozof roma imparatoru Hadrianus tarafından kappadokya valiliğine atanmış ,Karadeniz sahilleri hakkında bilgi veren ve bir bölümü imparatora yazdığı raporlardan oluşan periblo. Ksenophon Atinalı filozof ve tarihçi.Anabasis (Sefer)‘i yazdı.

Akdenizin denizci kavimleri daha önce Karadeniz sahillerine gelmiş olup sonrki yıllarda Helen kolonistler böleye gelmiştir.Fenikeliler,kartacalı tüccarlar,bölgeye Helenlerden önce gelmşir.MÖ.750-550 yıllarınada bölgede kolonist Helen faaliyetlari başlamıştır. MÖ.8.yy.larda yapılan doğu Karadeniz sahillerindeki kolone etme çalışmaları Karadenizin kuzeyindeki İskitlerin baskısı ile yerlerinden çıkartılan Kimmerler tarafından ortadan kaldırılmıştır.MÖ.7.yy.da yeniden kolonize çlışmaları başlamıştır.Kimmerleri yeri alan İskitler Helen kolonist ve tücarlara dostça davranmıştır.MÖ.670 de Miletliler tarafından ele geçrilerek Helenleştirilen Sinop tan sonra doğu karadenize geçilmiştir.

M.Ö.8.yy.da Karadenizin kuzeyinde Kimmerler bulunmaktaydı.M.Ö.8.yy.sonlrında Orta Asyadan gelen İskitlerin baskısı ile bölgeden haraket edem Kimmerler Kafkaslar yolyla doğu anadoluya gelerek Urartularla svaşmışlar Kzırırmak,Sakarya bölgelerinde yayılarak kuzeydoğu anadoluyu işgal etmişlerdir.Kimmer saldırıları sırasında Karadeniz kıyılarındaki Helen kolonileri yok edildi.Kimmerleri takip eden İskitler MÖ.6.yyda doğu Anadolu ve oradan diğer bölgelere yayılmışlardır.Kimmer ve İskitlerin Atlı göçebe kültüre sahip olan ,idari ve askeri teşkilatlanmaları ,sanatta orta asya hayvan üslubunun takipçileri olmaları Turani kavimlerle akraba oldukları tezini güçlendirmektedir.Alp Er Tonga zamanında MÖ.643-625 yıllarında ege ve Kapadokya ya yayılan İskitler /Sakalar ‘in küçükasya hakimiyetleri 28 ıl sürmüştür (heredot).İskitlerin (Sakaların ) küçük asa hakimiyetleri 625 yılında Alp Er Tonga’nın Med kralı Kiyatsares tarafından öldürülmesiyle son bulur.bu olaydan sonra Anadoluda kalan İskitlerin bir kısmı Kuzeydoğu Anadoluya yerleşmişlerdir.Ksenophon MÖ.400 lerde Bayburt civarındaki İskit ülkesinden 4günlük bir yürüyüşle geçtiğinden bahseder.

Ksenophon ( MÖ.430-355 ),Anabasis (Sefer) adlıeserinde Pers İmparatorluğunun Batı Anadolu Valisi Kyros’un babası II.Dara ‘nın ölümünden sonra tahta çıkan kardeşi II.Atrakserkes’e (MÖ.404-358) isyan ederek bir ordu toplayıp MÖ . 401 de Sardes’tn yola çıkarak Anadoluyu eçip Babil yakınlarındaki Kunaksa’da Pers İmparatorluk ordusuna yenilmesi ve Kyros’un öldürülmesinden sonra başıboş kalan onbin kadar Helen paralı askerin ülkelerine dönüş hikayesini anlatır.
Kunaksa yenilgisinden sonra ülkelerine dönmek üzere yola çıkan Helen askerlerinin komutanları yoldaöldürüldüğüiçin aralarında seçtikleri komutanlarla birlikte orduyu yöneten Ksenophon kayda aldığı Anabasis/Sefer’de ordunun yaşadığı olayların yanı sıra geçtiği bölgelerde yaşayan halklar konusundada bilgi verir.Anabasis 4. ve 5.kitapta Karadeniz bölgesiyle ilgili yaşananlar yer almaktadır.

Helen paralı askerlari geçtikleri her yeri yağmalattılar.Ksenpohon (MÖ.430-355) bugünkü Bayburt Ovasında Onbinlerin İskitlerin memleketine girdiklerini ovad 4 günde yirmi parasang (yaklaşık 104 km.) gittikten sonra büyük ve zengin bir şehir olan Gymnias’a ulaştılar.Burası Onbinlerin rastladığı ilk şehirdi.Gymnias ‘tan (bügünkü araklı-aydıntepe olabilr)geçerken yöneticisinin çok akıllı olduğundan söz eder.Yönetici kenti yağmalattırmadığı gibi onlara verdiği klavuzlarlada 5 günde denizi görebilecekleri yere götüreceklerini söyleyerek onlaraın kısa sürede kendi topraklarından çıkmalarını sağlamışlardır.Kılavuz yolu uzatarak orduyu düşmanlarının yaşadığı bölgeden geçirtmek suretiyle köylerini yağmalatmıştır.Eski Çağın ünlü oğrafyacısı Amasyalı Strabon (MÖ.64-MS 21) Geographica adlı eseride Trabzonun üst tarafında doğudan batıya doğru Moskhia dağları,Skydises/İskit dağı Samsun bölgesine kadar uzanan Paryados dağlarından bahseder.Bu İskit dağı maçkanın güneydoğusunda yükselen Kolat dağlarıdır.Herodot Karadenizin kuzeyindeki İskitler olarak tanımladığı Skolat/Kolatlar’ın isinleri yer ve aile adı olarak yaşamaktadır.

Ksenophon denizi görükleri Thekes dağına (Madur) ulaştıktan sonra ertesi gün İskitlerin memleketini Makronların memleketinden ayıran ırmağa ulaştıklarını (Karadere) söylemektedir.Gymnias’ın yöneticisinin verdiği klavuz onları Atdıntepenin kuzeyine yöneltip Çençül deresi vadisinden Soğanlı dağlarına çıkardığını ,soğanlı dağları tepelerinde ve kuzey yamaçlarında yaşayan fakat Gymnias ve çevresind yaşayan Scyten /İskitlere düşman olan halkın memleketinden geçirdiğini bugün Haldizen (Demirkapı) ,Haros (Yaylaönü) Kavlatan ve Henege (Dumlu) köylerinin çevrelediği bölgedeki köyleri yağmalattığını söylenebilir.
Demirkapı köyünün güneyindeki Demirkapı (Haldizen) (Haldi= Urartu tanrısı) yaylası yolu üzerinde yer alan Tekneler mevkinndeki kalıntılar bugünlerden günümüze ulaşan kalıntılar olarak değerlendirilebiir.Devasal blok taşlar,firizler,çokgen formda yontulmuş sütünlarla geniş bir alna yayılmış olan kalıntılar yoğun ve kontrolsüz bitki dokusu altında kalmış olup bir bölümü hala görülebilmektedir.Geniş ve düzgün bir hatçizen ve zaanında oldukça işlek bir kervan yolu olduğu gözlenen yol üzerindeki devasal yerleşmenin detaylı incelemeler sonucu adının da ortaya çıkabilecegi yazıları yosunlar ve yağışlar nedeniyle silinme aşamasına gelmiş taşların incelenmesi neticesi ortaya çıkacaktır.Büyük Blok taşların harç kullanılmadan birbirine geçirilmek suretiyle birleştirildiği , taş boyutlarının ise oldukça büyük olmalarından korunaklı bir kent-köy ortamı sağladığı anlaşılmaktadır.Taşların altında kalan yerlaşmeye ait seramik vb. buluntuların ele geçmesi yaşananlar ve bölge halkının kültür-sanatı hakkında daha detaylı bir bilgi verecektir.Tekneler mevkiinde yer alıp sahil-iç bölgeler arası ticaret ağının önemli bir güzergahında yer alıp zengin bir yerleşme olduğu şüphe götürmeyen kentin Ksenophon ve ordusunun hedefinde olması kaçınılmazdır.Ksenophon ve onbinlerin geçiş yolunun bölge halkı tarafından Demirkapı yaylasına ve Yusuf Eline gidişte mevcut araba yolu açılıncaya kadar kullanılmakta olan bu yol olması muhtemeldir.

Daha sonra kuzeybatıya yönelen Onbinler –Kemer dağının kuzey eteklerinden geçerek bir kısmı bugün hala kullanılan yoldan kuzeye doğru ilerlemiş ve Aşot yaylasındn geçip Madur dağına ulaşmıştır.

Kılavuz düşmanlarının memleketine gelince Helenlere burasını ateş ve kılıçla harap etmelerini söylemiş ve niyeti anlaşılmıştır.Onbinleri yaya olarak Aydıntepeye en fazla bir günlük mesafedeki Madur dağına götürürken daha kısa olan kemer ağı –karasu geçidi-lemonsuyu-Aşot yaylası yolunu izlemediğinin nedeni ortaya çıkmıştır. Klavuz geniş bir kavis çizerek Madur dağına ulaşınca Helenlere denizi ve Makronların memleketinde izleycekleri yolu gösrerir.Askeslerden yüklü hediyeler alan İskitli rehber tahrip edilen köylerin savaşçılarından korunmak için akşam olmasınıbekler.Thekesh (Madur) dağından araklı koyu ve deniz güzel görünür.Denizi gördükleri yer madur dağının kayalık zirvesi değil zirveyi oluşturan sivri kayalıktan 200 m. Kadar dha aşağıda olan madur dağı ile batısındaki Polut dağı arasındaki boyundur.boyunun sırt kısmında denin görüldüğü büyük bir düz alan vardır.Bu sırta ulaşan askerler arasında bağrışma kopmuş,deniz diye bağırmışlar ,askerler taş toplayıp bir tepe halinde ğığarak bir anıt oluşturmuşlardır.Eskiçağlardan beri kullanılan doğu Karadeniz ticaret yolları canlılığını giderek yitirmiş,sadece o bölgedekilerin kullandığı önemsiz yerler durumuna düşmüştür.

MAKRONLAR:
Bu halkın adı gerçekte Makron olmayıp,uzun başlı anlamına gelen bu adı onlara Helenler vermiştir.Makronlardan Ksenophon,Heredot,Skylax ve strabon bahseder. Pers imparatorluğunu 19.satraplık bölgesinde yaşayan ve üçyüz talant altın vergi ödediklerini belirttiği moskhiler ,tibarnler,mossyonoikler,marlar dan bahseder. Heredot makronların sünnet olma adetlerinden bahseder.heredot MÖ.480-197 de Pers kralı Kserkes komutasındaki Yunanistan seferine çıkan İran ordusunda bulunan birlikler arasında Makron askerlerinide sayar.Bu seferden 80 yıl sonra Onbinlerin arasında Makron dilini bilen makron asıllı savaşçını olması Makron-helen ilişkilerinin bundan ibaret olmadığını gösterir.Onbinleri denizi gördükleri madur dağına ulaştıran klavuz deniziseyrettikleri yerden onlara konaklamaları için bir köy ve makronların köyüne giden yolu gösterir.Ksenpohon makronlr ülkesine giderke sağ tarafın (polut dağı) dik yamaç,soldan aşılması gereken sınır ırmağının bir kolu (karadere) (diğer kolu yağmurdere) akıyordu.Irmağın kenarı sık ağaçlarla kaplıydı.Makronlar ırmağın karşı kıyısında onları bekliyordu ,yüksek sesle konuşarak taş atıyorlardı.bu arada onbinlerin arasında bulunan atinada esir olarak hizmet etmiş asker makronlarla konuşur.Onbinler ve makronlar arasında anlaşma sağlanır.Makronlar Helenlere bir mızrak verir ve bir mızrak alırlar.Makronlar onları Kolkhların sınırına kadar götürür.

Strabon Trabzon dağlarında yaşayan Sanni-Tzan-Canların eskiçağlarda makronlar adıyla adıyla anılan halk odlundan bahseder.Makronlar of-yomra arası sahil ve vadilerde,ve buvadilerin orta ve yüksek kesimlerinde kurmuş oldukları köylerde yaşamışlardır.hayvanılık ve tarımla uğraştılar,yün yada kıldan yapma elbiseler giyer örme kalkan ve mızraklarla silahlanmış olup onbinlerin alışveriş yapmaları için Pazar kurmalarından ticaret yaptıkları anlaşılmaktadır.

KOLKLAR:
Kolkhis doğu Karadeniz ile Kafkas dağları arasında kalan bölgeye yunan kaynaklarında verilen addır.kendir bitkisinden elde ettikleri keten kumaş ve bezlerle il çağın önemli testilcilerindendir.Hereot Mısırlılar ve Ethiopialılar gibi sünnet olduklarını belirterek yaşayış ve dillerindeki benzerlikten Mısır kökenli olduklarını söyler.Ağaçtan yapılmşbaşlıklar,tabaklanmamaış deridn yapılmiş kalkan,kısa mızrak ,eğri kılıç ile donanmış olarak Kserkesin ordusundayunanaistan seferine katılmaşlardır.19.satraplık bölgesi halkları ile birlkte pers imparatorluğuna vergi ödemektedirler.Trabzon civarında yaşamaktadırlar.Helen kaynaklarında karadenizin güneydoğu sınırları kolkhis olarak adlandırıldığından ksenophon bu civarda yaşayan halkı kolkhlar olarak adlandırmıştır.Arrianus of nehrinin kolkların memleketi ile Tzanlar /Sanniler/Canların memleketi arasında sınır teşkil ettiğini yazar.Driller ve sannilerin aynı halk olabileceğini belirtir.Kolklar ve onbinler savaşırlar.Onbinlerin askerlerbal tutmasına uğrar.kolkların ülkesinden Trabzona varırlar.Trabzonun sinopun kolonisi olan Helen şehri olduğundan bahseden ksenophon Trabzon yakınında 30 gün konaklayan onbinlerin 30 gün boyunca kolkların memleketini yağmaladılar.

DRİLLER:
Onbinler trabzona konaklarken bir günlü mesafede yağmalanmadık yer kalmadığı için trabzondaki Helenlerden klavuz alarak ordunun yarısı ile driller ülkesini yağmaya gittiklerini ksenophon bildirmektedir.Bu günkü Torul (Dorila)bölgesidir.dağlık ve yolsuz bögede yaşayan diriller onbinlerle savaşırlar.Bölgenin en savaşçı halkıdırlar.Savaşçılar örme kalkan,mızrak.dizlikler,paphlagonya tolgaları kullanmaktaydılar.Roma ve Bizans dönemi kaynaklarındada Driller trabzonun güneyindeki dağlarda yaşayan ve Trabzonlulara amansız düşman bir halk olarak geçer.

MOSSYNOİKLER:
Mossyn denilen ağaçtan yaılmış evve kulubelere oturduklarıiçin mossynoiler oalarak adlandırılan halk Giresun/kirazlık’ın batısındaki topraklarda yaşıyorlardı. Krallıkla yönetilen bu halk doğu-batı olarak iye bölünmüş olup birbirlerine düşmandırlar.Heredot’a göre 19.pers satraplık bölesinde olup Yunanistan seferine katılmışlardı.Ksenophonun verdiği bilgiye göre Balıkçıdırlar.müstahkem mevkilerle korunan 10-2 km. mesafearalığıyla şehirleri vardı.Eski kaynaklarda madencilikle ünlü olduklarıbelirtilen khalyblerin mossynoiklerin uyruğunda olduğundan bahseder.bakır-sarı-prinç madeni işliyorlar.Ksenophon Doğu mossynoiklerin şehirlerinin etrfında müstahken mevkilere sahip oldukları için onbinlerin ülkelerinden geçmelerine izin vermediler.Ynlrında misfir ve Trbzondki lolonist Helenlerin elçisi olark bulunan Timesitheos adındaki birini aracılık ypması için onlara gönderdi.Onbinlere batıda oturan mossynoiklerin doğuda oturan mossynoiklere düşman olduğunu ve onlardan yardım istemelerini öneren Timesitheosbatıdaki mossynoiklerin toprklrın giderek bşknlrını onbinlerin krarghın getirdi.Ypıl görüşmelerde batıda oturan mossynoikler onbinlerle birlikte doğuda oturn mossynoiklere krşı svaş çmaya karar verdi.Ertesi sbah batıdaki mossynoikler üç yüz kyıkla geldi.Her kyıkta üç kiş vrdı.Bunlrdan ikisi karaya çıkarken yüzer kişilik bölük halinde dizildiler.Sarmaşık yaprağı şeklinde beyaz tüylü sığır derileriyle kaplı örme kalkanlar ,altı kol uzunluğunda mızraklrın bir ucunda sivri temren öteki ucunda ise topuz vrdı.Klın çuval bezinden dizlerine kadar inen mintanları ,başlarında ise deriden ypılma ve ortasınd bir demet kıl bulunan tolgaları ve demirden yapılmış savaş baltaları ile donanmılardır.İçlrinden birinin söylediği şarkıya diğerleride topluca katılıyor ayaklrı ile tempo tutarak yürüyorlardı.Mossynoiklerin başşehrinin öünde memleketin en yüksek yerine kurulmuş bir kaleye hücuma kalktılar.Kaledekiler önce hareketsiz beklediler.sonra aniden çıkış yaparak saldıranların birçoğunu öldürüp geri püskürttüler.Onlarda türkü söyleyerek savaşıyorlard.Helenler önce başşehrin önündeki kalyi ele geçirdiler.Bşşehirde tepe üzerinde yapılmış bir kulede oturan krlkulesinden çıkmadığı için kulesiyle birlikte yakıldı.Kralın kuleden ayrılmaya hakkı olmadığı için daha önce ele geçirilen kaledeki kralda aynı şekilde davranmış ve kulesi ile birlikte yakılmıştı.(ksenophon s.224-229)Birbrrileri ile anlaşmalığa düşerek ikiye ayrılan halkın askeri bakımdan çok iyi örgütlenmiş,bellibir disiplin ve donanımı olan orduya ship olduğunu söyleyebiliriz.Batı mossynoikler de bir gecede onbinlere 300 kyık ve 900 asker tşımaları onların denizdende önemli miktrda askeri bir kuvveti sevk edebilecek donanıma sahip olduklarını göstermektedir.Başşehirde yağmalanan ambarlarda geçen yıldan klmış ekmeklerin ,sapların üzerinde saklanmış kızılcık buğdaylarının ,yassı cevizlerin ,kokulu ve birz ekşi şarabın yanı sıra küplerde tuzlanmış yunus blığı eti,kaplar içinde balık yağı bulunmuştur.Doğu mossynoikler kıtlık tehdinine karşı bir yıldan diğe yıla ekmek saklayacak kadar bölge şartlarına göre bol tarımsal üretim yapıyorlardı.Denizcilikte ileri olduklarını gösterir.Mossynoiler müstahkem mevkilerle korunan birbirinden yaklaşık 10-12 km. mesfede ama memleketleri inişli yokuşlu vadi ve tepelerden oluştuğu için birinden bağırılınca diğerinden duyulabilecek yerlerde kurulmuş şehirlerden ve daha eski kaynaklarda madencilikle ünlü oldukları belirtilen Khalyblerin ,mossyno,iklerin uyruğında olduğundan ksenophon bahseder.Bu maden ticaretinin mossynoiklerin elinde olduğunu gösterir.Bakır-sarı-prin ürtiminde ünlü oldukları bilinir.Kentlerinde iç ve dış ticaretle zenginleşmiş ailelerin mevcut olduğu bilinir.Ksenophon doğu mossynoiklerin başşehrini lan onbinlerin zaptettikleri yeri müttefiklerine bırkarak ertesi sabah oradan yrıldıklarını ,diğer müstahkem mevkilerin ahalisinin kendilerie direnmeden ya şehirlerini bırakıp gittiklerini yada teslim ettiklerini yazar.doat ve düşman mossynoiklerin memleketlerini 8 günde geçerek Khalyblerin memleketine varmışlar buradan Tibarenlerin memleketine ulaşan onbinler (Turna suyu Civarı) 2 gün yürüdükten sonra Kotyora/Ordu’ulaşcaktır.Mossynoiklerin ülkesi bugünkü Giresun ile ordu arasındaki dr bölgede değil Kirazlı köyü ile Pazar suyu rasında olduğunu düşündürmektedir.

KHALYBLER:
Giresun ve ordu arasındaki dağlık biölgede yaşayıp demir madenciilğinde ilrlamişlerdir.

TİBARENLER:
Pir azizin doğusunda,denize kavuşn Pazar suyu vadisi,Turna suyu vadisi ve batıda Vona burnuna kadar olan toprklarda yaşadıklarını ve sınırlarının paphlagonia krallığı sınırlrına kadr uzamaktadır.Heredot pers imparatorluğunu 19.satraplık bölgesinde yaşayıp yunanista seferine katıldıklarını belirtit.Tibarenler dha sonra Amasya-Kastamonu-Sinpo bölgesinde kurulmuş olan pontos devletine katılacak anadoluyu roma işaline karşı ayaklandıran Pontos kralı Mithridatesin Pompeus’la olan savaşlarında öneml roller oynayacaklardır.

TRAPEZUS ; KERASUS ve KOTYORA HELENLERİ:
Akdenizin denizci kavimleri daha önce Karadeniz sahillerine gelmiş olup sonrki yıllarda Helen kolonistler böleye gelmiştir.Fenikeliler,kartacalı tüccarlar,bölgeye Helenlerden önce gelmşir.MÖ.750-550 yıllarınada bölgede kolonist Helen faaliyetlari başlamıştır. MÖ.8.yy.larda yapılan doğu Karadeniz sahillerindeki kolone etme çalışmaları Karadenizin kuzeyindeki İskitlerin baskısı ile yerlerinden çıkartılan Kimmerler tarafından ortadan kaldırılmıştır.MÖ.7.yy.da yeniden kolonize çlışmaları başlamıştır.Kimmerleri yeri alan İskitler Helen kolonist ve tücarlara dostça davranmıştır.MÖ.670 de Miletliler tarafından ele geçrilerek Helenleştirilen Sinop tan sonra doğu karadenize geçilmiştir.
Onbinler makronların,Kolkhların ve Mossynoiklerin ülkesinden geçerken tercümanlar vasıtasıyla anlaşmışlardır.Bundanda o tarihlerde Helen kolonistlerin dillerinin ve dinlerinin henüz yayılmadığı anlaşılmaktadır.Takip eden yıllarda bölgede Hiristiyanlığın yayılması ve Rome sonrası 10.yy.da Bizansın resmi dilinin yunanca olması ve Trabzonda devlet kuran Komnenos hanedenın Rumlaşma-Romalılaşma sürecini hızlandırmışYunan veya Romalı olmayan balkan ve Kafkas menşeli hiristiyan halk zaman içinde kendi dil ve kültürlarinden uzaklaşarak kiise lisanı olan rumcayı konuşmaya başlamıştır.

TRABZONUN DOĞUSUNDA KALAN BÖLGE:
İlk çağda Karadeniz sahilerie yapılan deniz seyehatlerini anlatan eserler (Periplo)bölge hakkında bilgi verir.Karyalı Skylax ‘a ait olan ve MÖ.508 yılna tarihlenen Akdeniz Seyehatnamesidir.Skylax bu eserini Pers imparatoru Dara/Darius’un küçük asyadaki yunan denizcilerine bu seyehati yapmaları için görev verdiğinde kaleme alındığı sanılmaktadır.Skylax’a göreRize çevresinde ve özellile batısında yer alan topraklarda Bechireler yaşamaktaydı.Çayeli bölgesinden doğuya ,Pazar bölgesi ve Furtuna deresine kadar olan bölgede Ekekheirieler ,ardeşen ,arhavi, hopa ölgesinde Byzerler ve Byzerlerin doğusunda ,Batym bölgesinde deKolkhlar oturmaktaydı.

Bechire bölgesinde Bechire limanı ve Bechire şehri (Rize) vardı.Ekekheirielerin bölgesinde ise Pazar bölgesinde Odeinus şehri ve Pordanis Pordanis (furtuna deresi) Limne şehri vardı.Odeinus’a adını veren Odena halkı Kafkas menşeli idi.Skylax Bechirelerin batısında oturan halkı Macrokephalesler olarak tanımlamaktadır ki bu halk Ksenpohon’un Makronlarıdır.Trabzonun macrokephaleslerin bölgesinde bir şehir olduğundanbahisle bunların batısındaki halkı Mossynoikler olarak verir.Skylax’tan bir asır sonra kenophon ‘un Trabzon civarında oturan halkı Kolkhlar olarak adlandırması izah edilmesi gereken bir durumdur.Skylax’ın Mossynoikler ‘in memleketini Zephiros limanı ile Giresun /ares adsının bulunduğu bölge olarak tanımlamasından hareket ederek Ksenophon’un Giresun’unu daha doğudaki Kirazlık /kireson olarak tanımlarken bir çok çeleişki ortadan kalmiştı.Ancak aynı şeyi Slylax’ın Batum bölgesine yerleştirdiği Kolkhların ,yaklaşık bir asır sonra Ksenopho tarafından Trabzon civarında gösterilmesi konusu açıklama yapmak zordur.Bölge hakkında bilgi veren bir diğer Periplo’da MS.131-132 yıllarına tarihlanen Arrian Periplosudur.Arrian Solaklı deresinin doğusundan Furtuna deresine kadar olan bölgenin Machelonlar ve Henoikler tarafından iskn edildiğini belirtir.Bölgenin batısında Machelonlar,doğusunda ise Henoikler bulunuyor.Henoik halkı bir çok aşiretten meydana gelmiş ve anchalo adlı bir kral tarafından yönetiliyordu.Henoiklerin doğusunda zydritler ve onların kuzeyinde Lazlar bulunuyordu.Lazların bulnduğu bölge bugün Taupse ciarıdır.Henoiklerin arkasında Caspien (Hazar) dnizi ki (Medlerin sınırı bu denize yakındır) shillerine kadar olan bölgede oturan insanlar ise at etile beslenen bir halktı.

MOKSHİLER:
Heredot Pers imparatorluğunun 19.satraplık/Eyalet bölgesindeki halklar arsında saydığı Moskhiler MÖ.480 de Yunanistan üzerine sefere çıkan Pers imparatoru Kserkes’in ordusunda bölgenin diğer halklarıyla birlikte ,ağaçtan yapılmış başlıklar ,kalkan ve ucu sivri saplı mızraklarla donatılmış olarak bulunduklarını kaydetmektedir.Ksenophon bu halktan hiç bahsetmediğine göre bunlar ksenophonun geçtiği bölgede yaşamamaktaydılar.Strabon’un yukarı kolkhis (Trabzonun güneydoğusuna düşen bölge9 deki Moskhia dağlarından bahsetmasinden hareket ederek onların doğu Karadeniz dağlarının güney bakarı ve Bayburt’un doğusuna düşen bölgenin halkı olarak tanımlayabiliriz.Şemsetin GÜNALTAY Moskhilerin Asur tabletlerinde kayıtlı Muşkiler olduğunu belirtir.

HEPTAKOMENTLER:
Strabon Trabzonungüeydoğusunda tepeleri Heptakomentler tarafından işgal edilmiş Moskhia dağları,bu dağlarla birleşen çok kayalık Skydises /İskit dağı ve pontos2un doğu tarafı diye tarif etiği ,Trabzonun batısından Samsuna kadar uzanan bölgeyi meydana getiren Paryadros dağlarından bahisle tüm bu dağlarda yaşayan insanların tamamaıyla vahşi olduğunu fakat Heptakomentlerin dahada kötü lduğunu belirtir ve şu bilgiyi verir;’’Bazıları ağaçlarda veya seyyar ahşap kulelerde yaşarlar.Bu kulelere mossyn dendiğinden antik devirlerde u insanlar mosynekler olarak adlandırılmıştır.Bular vahşi hayvan eti, ve ceviz (fındık-kestane) yıyerekyaşarlarve kulelerinden atlayarak yolculara saldırırlar.Heptakomentler Pompeidus’un ordusu dağlık ülkeden geçerken üç roma bölüğünü imha etmiştir.bunlar ağaç sürgünlerinden elde edilen deli balı kaselerle yol üzerine bıraktılarve askerler bunu yiyipde bilinçlerini kaybedince onlara saldırarak kolayca hepsini saf dışı ettiler.Bu vahşilerin bir kısmınada Byzers denir.(Strabon (S.28)

Strabon da eski müelliflerin halklara ,halkların kendilerini andıkları isimlerden başka isimler vermesini ‘’bu isimler Hellanikos ve Heredotos ve Eudeksos tarafından bize zorla kabul ettirilmiş ‘’ diye eleştirsel olarak açıklamaktadır (Srabon s.30).Bu durum coğrafyacı olarak onunda bu halkları tanımlamada güçlüklrle karşılaşmasına neden olmuştur.Nitekim Ksenophon Giresun/Kirazlı ‘nın batısında yaşayan halkı ağaçtan yapılmış evlerde oturdukları için Mossynoik olarak tanımlarken oda Rizenin güneyine dişen dağlarda yaşayan halka ahşap evlerde oturdukları içi eskiden Mossynoik olarak olarak adlandırılan halk olduğunu düşünmüştür.Tüm Karadeniz bölgesi halkı ahşap evlerde oturduğu için bu olgunun bölgede yaşamış toplulukları tanımlamak için hiçde doğru bir kriter olmadığı bir gerçektir.İlkçağ yazarlarının bölgenin coğrafi şartlarından ötürü bölgeyi ve yaşayan halkları yakından tanımalarına imkan olmadığı için onlarla ilgili daha önce verilmş bilgilere ve onlarla ilgili anltılan hikayelere rağbet etmeleri doğaldır.Bu nedenle aktarılan bilgileri bu anlamda bir filtrden geçirmek gerek.Yukarı kolkhis olarak adlandırılan ve trabzonun güneydoğusunda yer alan Moskhia dağlarının üzerinde yaşayan bu halka verilen Heptakomentler adı ‘’Yedi köylüler ‘’ anlamındadır.Bu adlandırma bize Rize ye bağlı İkizdere ilçesinin bulunduğu bölgenin Kurayiseba (Arapça yedi köyler demek) olarak adlandırılmış olduğunu hatırlattı.

Strabon bize Heptakomentlerin Pompeidus’u ordunun dağlık bölgeden geçerken üç roma bölüğünü imha ettiklerini bildirirken bu birliklerin hangi yolu izlerken bu olayın gerçekleştiğini bildirmez ama o dönemi olaylarını değerlendirerek yorumlarsak ,bu olay muhtemelen Pompeidus’u MÖ.66 da nihai yenilgiye uğrayan ve doğu anaduludan Karadeniz sahillerine oradanda Kırım’a geçen Pontos Kralı VI.Mithridates (MÖ.121-63) yakalamak ve topraklarını ele geçirmek için bölgede faaliyette bulunduğu sırada ceryan etmiş osa gerek.Heptakomentler adı bize yedi köylülerive bugün rizeye bağlı ikizdre ilçesini işaretettiğine göre bu birliklerin bölgeden geçiş yolu bugün Rize-Erzurum karayolunun geçtiği Ovit Dağı geçidi olmalıdır.Ovit kelimesi bölgede arı anlamına gelmekte ve eski çağlarda bu bölgede kaya ve ağaç kovuklarında çok sayıda yabani arı petekleri olduğu için dağa arı dağı anlamında Ovit dağı dendiği anlaşılmaktadır.Anzer/Bllı köyüde bu bölgededir.Heptakomentlerin Romalı askerleri safdışı etmek için yolların üzerine bıraktıkları Deli Balı/Tutan Bal ve bu baldan yiyenleri baltutması denilen yarı zehirlenme sonucu girdikleri derin uyku hali bölgede bugünde bilinen bir durumdur.İlk çağlardan 1960lı yıllara kadar yaygın olarak trımı ypıln ve tarih boyunca bölgedeki tekstil sanayini temelini teşkil etmiş olan hintkeneviri/kendir/Cannabis sativa bitkisinden aldıkları polenlerle yapılan baldan yiyenlerde görülen bir durumdur.Strabonun verdiği bilgiler değerlendirildiğinde Heptakomentlerin Trabzonun doğusunda,Rizenin güneyine düşen Moskhia dağları üzerinde ,bugün ikizdere bölgesinde yşadıklarını söyleyebiliriz.Bunlara kuzeyden komşu olan Bechirelerden başka bu dağlara adını veren Moskhilerin da kaçkarların batı uzantısının üzerinde ve güney yamaçlarındaki vadilerde yaşamışlardır.

İlk çağlarda bölgeyi egemenlileri ltın almış olan Pers imparatorluğunun gücünün zrvesine çıktığı dönemlerde bölgeden vergi alındığını ve MÖ.480 de yapılan yınnistan seferine çıkn pers ordusunda bölgede yşyan toplulklardan oluşn birlikler bulunmaktaydı(Herodotos-s.347-348) fakat Ksenophon’un bölgeden geçtiği MÖ.401 yılında buralarda yaşayan halkların hiçbiri Pers imparatorluğuna bağlı değildi.Orta karadenizde pers asilzadesi trafından MÖ.301 de kurulmuş olan Pontos devleti de güçlü olduğu dönemlerde ordu ve giresunun dğlık bölgelerinde yaşayan Tibarenleri ve diğer toplulukları kendine bağlamış fakat Harşit çayının doğusu ile Çoruh nehrinin denize döküldüğü yerin batısı arasında kalan bölgede yaşayan toplulıklar üzerinde hakimiyet sağladığına yada bölgeyi kontrol altına aldığına dair herhangi bir kayıt yoktur.Kradenizin doğu ve kuzey sahillerindeki Helen koloni şehirleri ticaretlerine serbestçe devam edebilmek için Pontos devletine vergi vermiştir. Bütün Anadoluyu Romaya karşı etrafında toplamış ,22 dil bilen ve Anadolunun yerli halklarından oluşan ordusundaki askerler kendi dilleri ile hitp eden pontus devteti kralı büyük Mithridates VI. (MÖ.121-63) bile romanın önünden kaçıp ,doğu anadoludan kırıma geçmek için Karadenize ulaşmak isterken ,geçtiği bölgedeki topluluklrdan geçişizni alamamış ve onlarla çatışarak bölgeden geçebilmiştir.Anadoluya hakim olan roma ,doğu pontos denilen bölgeyi başlangıçta deitoros (MÖ.64-40) ,Polemonlar gibi vasal krallarla yönetmeyi uygun bulmuştu.Fkat Part savaşlarında Trabzon ,Romanın doğu anadoludaki ordusunun önemli bir ikmal limanı olduğu için İmparator Nero (MS.54-68) zamanında bölgenin bölgenin vasal krallarla yönetilmesi sisteminden vazgeçilerek Roma impratorluğunun doğu hudutları Legionlar vasıtasıyla korunmaya ve askeri garnizonların yerleştiği bölge doğrudan romadan atanmış yöneticiler eliyle idare edilmeye başlanmıştır.Eski çağlardan buyana birçok topluluklar bölgeye yağma yada sığınma amacıyla gelip yerleşmişti.Yeni gelen toplulukar kalabalık ve güçlü oldukları zaman bölgede daha önce yaşayan toplulukları bulunduklrı vadilerden ya komşu vadiler yada vdilerin içine ve yüksek kesimlerine çekilmek zorunda bırakmışlardır.Romanın bölgeye hakim olmasıyla bölgeye yerleşmelr kavimlerin göç hareketleri sonucu değil ,imparatorluğun uyguladığı doğu sınıtrlarını emniyet altına alma politikalarına göre şekllenmeye başladı.Bölgede romanın hakimiytini sağlmak için sürdürülen harekat ile imparatorluk topraklarının doğudan partların ve kradeniin kuzeyindeki got ve Hun gii kavimlerin akınlarından korunmasına yönelik harekat bölgenin nüfus ypısında dğişikliklere neden olmuş bu durum dha sonrki asırlarda iranda yükselen sasanilerle (MS.3-7.yy.) sürdürülen savaşlarla devam etti.Bölgenin asırlr boyu süren çekişme alanı içinde olması tahribatlara neden olmuştur.Bu tahribatlar daha sonraki sırlarda da devam etmiş ,zamanın iki dev gücü roma/Bizans ile iran nı sırlar süren çekişmesi ve daha sonraki asırlarda Müslüman Arapların akınları sadece güneydoğu kradeniz bölgesinin değil anadoluda yaşayan topluluklrında maddi ve mnevi olarak çökmesine ,yok olmasına yol açmıştır.
 

Mod-53

Uzaklardayım
Özel üye
Rize kültür şenlik ve festivalleri

ÇAMLIHEMŞİN AYDER GALER DÜZÜ KÜLTÜR ŞENLİKLERİ
YERİ VE TARİHİ
Çamlıhemşin - 10-11 Haziran
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Çamlıhemşin Kaymakamlığı-Belediye Başkanlığı

İKİZDERE DAĞ HOROZU ŞENLİĞİ
YERİ VE TARİHİ
İkizdere - 02-03 Temmuz
DÜZENLEYEN KURULUŞ
İkizdere Kaymakamlığı

ANZER BALI VE YAYLA ŞENLİKLERİ
YERİ VE TARİHİ
İkizdere - 30-31 Temmuz
DÜZENLEYEN KURULUŞ
İkizdere Kaymakamlığı

OVİT YAYLA ŞENLİĞİ
YERİ VE TARİHİ
İkizdere - 06 Ağustos
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Ekşioğlu Vakfı

YENİYOL ÖCE KÜLTÜR ŞENLİKLERİ
YERİ VE TARİHİ
Ardeşen - Ağustos 1. Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Ardeşen Kaymakamlığı-Yeniyol Köyü Muhtarlığı - Öce Kültür Şenlikleri Komitesi

VARDA YAYLA ŞENLİKLERİ
YERİ VE TARİHİ
İkizdere - 13-14 Ağustos
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Güneyce Varda Yayla Birliği

DEMİRKAPI YAYLA ŞENLİKLERİ
YERİ VE TARİHİ
İkizdere - 20 Ağustos
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Demirkapı Köyü Derneği

TOZKÖY LİKAPA ŞENLİĞİ
YERİ VE TARİHİ
İkizdere - 20 Ağustos
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Tozköy Muhtarlığı

ÇAĞRANKAYA YAYLA ŞENLİKLERİ
YERİ VE TARİHİ
İkizdere - 20-21 Ağustos
DÜZENLEYEN KURULUŞ
İkizdere Belediye Başkanlığı

ARDEŞEN KAÇKAR ALTIPARMAK YAYLA ŞENLİKLERİ
YERİ VE TARİHİ
Ardeşen - 20-21 Ağustos
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Ardeşen Kaymakamlığı-Kaçkar Altıparmak Kültür Ve Dayanışma Derneği-Yukatur Derneği

YEŞİL ALTIN GÜMÜŞ DENİZ FESTİVALİ
YERİ VE TARİHİ
Fındıklı - Ağustos 3.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Fındıklı Belediye Başkanlığı

HAN DÜZÜ YAYLA ŞENLİKLERİ
YERİ VE TARİHİ
Güneysu - 27 Ağustos
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Güneysu Kaymakamlığı- Belediye Başkanlığı

HEMŞİN BAL, KÜLTÜR VE TURİZM ŞENLİĞİ
YERİ VE TARİHİ
Hemşin - Ağustos 1.-4.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Hemşin Belediye Başkanlığı

KÜÇÜK YAYLA ŞENLİĞİ
YERİ VE TARİHİ
Ardeşen - Ağustos 4.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Ardeşen Kaymakamlığı-Bakader Derneği

ÇAYELİ FESTİVALİ
YERİ VE TARİHİ
Çayeli - Ağustos 4.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ
Çayeli Kaymakamlığı-Belediye Başkanlığı
 

Mod-53

Uzaklardayım
Özel üye
Zil Kale
Bölgenin en dikkate değer eserlerinden birisidir. İlçe merkezinin 15 km güneyinde, Fırtına Deresi'nin batı yamaçları üzerinde kurulmuştur. Kalenin üzerinde inşa edildiği sarp kaya kütlesi denizden 750 m dere yatağından yaklaşık 100 m yüksekliktedir. Kale; dış surlar, orta surlar ve iç kaleden meydana gelmektedir. Kale doğal bir kaya kütlesi üzerinde kurulmuştur. Dış kalenin kapısında kuzeybatı yönündeki patika bir yolla ulaşılır. Kuzeydeki kapının söğe taşları sökülmüştür. Bir teras yardımıyla orta surlar seviyesine çıkılır. Buradan ikinci kapı yardımıyla kale içerisine girilir. Orta kale içerisinde üç önemli yapı bulunmaktadır. Bunlar muhafız binası, şapel ve başkuledir. Kulenin dört katlı olduğu, duvarlardaki hatıl izleri ve kiriş deliklerinden anlaşılmaktadır. İçerisinde ince bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak vardır. Duvarlar üzerinde doğu yönünde kemerli pencereler, diğer taraflarda mazgal delikleri bulunmaktadır. Kulenin üstünün dendanlı bir teras şeklinde olduğu belirlenmiştir. Duvarlar içerisinde dikey uzanan boru yuvaları belki de kapanmış sarnıçları su akıtıyordu.

Kale-i Bala
Çamlıhemşin İlçesi'ne 40 km uzaklıkta, Hisarcık Köyü sınırları içerisinde Fırtına Deresi'nin kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur. Kaynaklarda geçen bir diğer adı da Varoş Kale'dir. Kalenin ana planı dikdörtgen olarak tanımlanabilir. Doğusu, güneyi ve kısman kuzeyi sarp kayalıktır. Batı tarafı eğimli bir arazi üzerindedir. Giriş kapısı kuzeybatıdadır. Kalenin kurulduğu yer ve duvar işçiliği bakımından Zil Kale ili ilişkisi açıktır. Zil Kale ile aynı tarihlerde yapılmış olmalıdır.


Rize Kalesi
Şehir merkezinin güneybatısında yer alır. İç Kale ve Aşağı Kale'den meydana gelmektedir. Yoğun yerleşme sebebiyle Aşağı Kale tamamen yok olmuş, batı tarafından bazı sur parçaları ve kuleleri günümüze gelebilmiştir.

Kız Kalesi (Pazar)
İlçe merkezinin batısında küçük bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Kayaklık bir zemin üzerinde bulunan kalenin kara ile bağlantısı kesilmiştir. Yaklaşık 7x7 m boyutlarındaki kalenin duvarlarında muntazam taş işçiliği görülür. Giriş kapısı batıdandır. Güney surlar yıkılmıştır. Sağlam kalan duvarlarda mazgal pencereleri ve yuvarlak kemerli üst kat pencereleri yer almaktadır. Kız Kalesi'nin kesin olarak kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. 13.-14. yüzyıllarda Trabzon Devleti zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Kale, Osmanlı döneminde onarılarak kullanılmıştır.

Bozuk Kale
İl merkezinin 10 km doğusunda Gündoğdu'da, aynı adla anılan derenin kenarında yer alır. Denizden 30 m yükseklikte kurulmuş küçük bir gözetleme kulesidir. Karadeniz sahillerinde sık görülen küçük orta çağ kalelerinden biridir.

Cihar Kale
Sahilden 7 km içeride, Yücehisar Köyü sınırları içinde Hemşin Deresi'nin doğusunda yer alır. Ana plan yuvarlaktır. Surların taş işçiliği muntazam değildir. Kapısı kuzeydoğudadır ve iki kule ile desteklenmiştir. Ortada yarım daire planlı bir kule bulunmaktadır.

Şehitler Çeşmesi
İslampaşa Mahallesi'nde eski Güneysu yolu üzerinde 1917 yılında yapılmıştır. Dairevi kemerli bir cepheye sahiptir. Tek lülelidir ve lülesi üzerinde taslığı vardır. Çeşme, 1916 yılında şehrin savunması sırasında şehit olan askerlerimizin gömüldüğü bir yerde yapılmıştır. İşgal sırasında Ruslar bu şehitlikten yol geçirmek için kazı yapınca şehitler buradan nakledilmiştir. Bu nakil sırasında şehit askerlerin çürümüş elbiselerinden çıkan paralarla halk bu çeşmeyi yaptırmıştır. Çeşmenin üzerinde Latin harfli kitabe metni ünlü şair Bayburtlu Hicrani tarafından yazılmıştır.

Eski Rize Evleri
Şehir merkezinde çok az sayıda eski ev koruma altına alınmıştır. Bunların da iki, üç tanesi korunup yaşatılmaktadır. Rize evlerinin yapımında geleneksel yapı malzemeleri ve teknikleri kullanılmıştır. Bu evler yığma taş ve dolma göz tekniğinde yapılmış duvarlar, dört yana eğimli, kiremitle kaplı çatılara sahiptirler. Şehir evleri genellikle iki veya üç katlıdır. Zemin katta, ahır, kiler gibi servis hacimleri kullanılır. 1.katta mabeyn, sofa ve odalar bulunmaktadır. Mabeynde(esas yaşanılan alan)Bulunan ocakta yemek pişirilir. Odalar geleneksel olarak tasarlanmışlardır ve bazıları ahşap süslemelidirler.
 

Mod-53

Uzaklardayım
Özel üye
Rize Müzesi
Rize Müzesi Müdürlüğü 1984 yılında Atatürk evi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Kültür Bakanlığı tarafından şehir merkezinde restorasyonu tamamlanan iki adet eski eser yapıdan sarı ev olarak adlandırılanın teşhir ve tanzimi tamamlanarak 27.06.1998 tarihinden itibaren müze olarak parçalanmış olup, zemin kat kafeterya bölümü ve ikinci kat ise yöresel yemeklerin sunulduğu lokanta olarak hizmet vermektedir. Rize müzesinde 52 arkeolojik, 1014 etnografik, 594 sikke, 17 Mühür ve mühür baskısı ve 3 arşiv vesikası, 17 el yazması olmak üzere toplam 1695 envanterli eser bulunmaktadır.

Rize Atatürk Müzesi
Müftü Mahallesi'nde yer alır. Kuzeyinde geniş bir bahçesi vardır. 20. yy'ın başlarında yapılmıştır. İç sofalı, planlı, üç katlı bir evdir. İkinci katta, kuzeydoğudaki oda Atatürk'ün kaldığı odadır. Ulu Önder Atatürk, 17 Eylül 1924 tarihinde Rize'yi ziyaret ettiği sırada, Mantarcı Mehmet Efendi'nin evinde misafir edilmiş ve bu odada kalmıştır. Mantarcı Mehmet Efendi Evi restore edilmiş ve müze olarak 27.12.1985 tarihinde ziyarete açılmıştır. Zemin katta, Rize İl merkezinden toplanan kitabeler ve mezar taşları, birinci katta ise bazı ahşap oymalı mimari parçalar, dokuma araç gereçleri, etnografik eserler sergilenmektedir. İkinci katta ise Atatürk zamanından kalan eşyalar, Atatürk'e ait giysiler, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk'e ait fotoğraflar bulunmaktadı
 

Top