41 - Kocaeli

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Atatürk Anıtı (Merkez)

Kocaeli il merkezinde, Sultan Abdüaziz Sarayı ile İstasyon arasındaki tepe üzerinde bulunan Atatürk Anıtı’nı Nijat Sirel 1933 yılında tunçtan yapmıştır.

Mermerden dikdörtgen yüksek bir kaide üzerinde Atatürk, asker üniforması ile tasvir edilmiştir. Sırtında pelerini ile Atatürk denize yönelik sağ kolunu ileriye doğru uzatmıştır. Bu şekilde uygarlığın batıda olduğu simgesel olarak tanımlanmıştır.

Heykelin kaidesi üzerinde Atatürk’ün Lozan Konferansı sırasında İzmit’te yapmış olduğu konuşmalar bölümler halinde yazılmıştır. Atatürk'ün bu heykeli yakınındaki saat kulesi ve Abdülaziz Sarayı ile birlikte Kocaeli'nin simgesi konumundadır.


Hannibal Anıtı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde TÜBİTAK arazisi içerisinde Hannibal’in mezarının bulunması için XIX.yüzyıldan itibaren büyük çaba gösterilmiş, ancak kesin bir sonuç alınamamıştır. Atatürk 1934 yılında bu konu ile ilgilenmiş, mezarının bulunmasını ve etrafının düzenli bir park haline getirilerek, üzerine bir anıt dikilmesini istemiştir. Bunun üzerine araştırmalar yoğunlaştırılmış ve bugünkü TÜBİTAK arazisi içerisinde bulunan Hannibal Tepe üzerinde durulmuştur. Mezarın bulunamamasına karşılık Atatürk’ün bu isteği 1981 yılında gerçekleştirilmiştir.

Hannibal Anıtı’nın yapımına 1980 yılının sonlarında başlanmıştır. Kocaeli valiliği’nin, Karayolları’nın, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın ve TÜBİTAK’ın ortak çalışmaları ile anıt tamamlanmıştır. Kültür Bakanı Cihan Baban tarafından 24 Temmuz 1981 günü anıt açılmıştır.

Hannibal Anıtı 900 m2’lik bir alanı kapsayan beş ayrı bölüm halindedir. Bu bölümlere Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyanca olmak üzere Hannibal’in kısa yaşam öyküsünü anlatan mermer kitabeler yerleştirilmiştir. Bu kitabelerde:

“Bu anıt, Atatürk’ün doğumunun 100.Yıldönümünde büyük komutan Hannibal’e olan beğenilerin bir ifadesi olarak yapılmıştır. Hannibal, Kartaca’nın ünlü bir komutanı ve devlet adamıdır. MÖ.247 yılında, Kuzey Afrika’da doğmuş, Roma’yı yok etme duyguları içerisinde yetişmiştir.

Babası Hamilkar Barkas’ın Roma’ya karşı başlattığı ve tarihe Pön Savaşı adı ile geçen çarpışmaları sürdürmüştür. Ünlü Roma yürüyüşü bu komutan tarafından düzenlenmiş ve fillerle güçlendirdiği ordusu ile Romalıları İtalya’da, Barletta’da yenmiştir.

Pek çok askeri zafer kazanan Hannibal Romalılara karşı başlattığı yeni bir savaş için Suriye Kralı Prussias’ın yardımını sağlamaya çalışmış ancak, başarılı olamamıştır.

Bithynia Kralı tarafından Romalılara teslim edileceğini öğrenmesi üzerine Bihynia topraklarında Libyssa’da intihar ederek MÖ.183 yılında ölmüştür.” Yazılıdır.

Hannibal Anıtı 25 ton ağırlığında, Hereke’den getirilen puding taşından yapılmıştır. Anıtın ortasına İstanbul Arkeoloji Müzeleri Heykeltıraşı Nejat Özatay’ın yapmış olduğu Hannibal’in portresi yerleştirilmiştir.


Yahya Kaptan Anıt Mezarı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl’da bulunan Yahya Kaptan’ın Anıt Mezarı, Atatürk’ün isteği üzerine, öldürüldüğü yer olan Tavşancıl’da yaptırılmıştır.

Yahya Kaptan Milli Mücadele sırasında İzmit bölgesinde Milli Mücadeleyi örgütleyen kişidir. Yahya Kaptan 1910 yılında Makedonya’da amcasına saldıran bir Bulgar’ı öldürerek dağa çıkmıştır. O yıllarda Balkan ülkelerinde Osmanlı otoritesi çok zayıflamıştı. Yahya Kaptan kendi çetesini kurarak Bulgarlara karşı mücadele etmiş ve çete reislerine verilen Kaptan unvanını almıştır. Balkan Savaşı’ndan sonra İstanbul’a gelerek Teşkilat-ı Mahsusa’ya katılmıştır. Bundan sonra Sırplara karşı sabotajlara, Halil paşa’nın Irak cephesindeki mücadelesinde faal olarak görev almıştır.

I.Dünya Savaşı sonunda İttihatçılar ile birlikte mücadeleye girişmiş, ittihatçıların menzil grubunda Anadolu’ya malzeme ve insan aktarımını sağlayan Kocaeli Yarımadasını kontrol altında tutmuştur. Milli Mücadele sırasında bölgeyi örgütlemiş ve Atatürk’e bağlılığını bildirmiştir.

İstanbul Hükümeti’nin Jandarma Komutan Vekili Hilmi komutasındaki askeri birlik tarafından Tavşancıl’da kuşatılarak yakalanmış ve öldürülmüştür. Yahya Kaptan öldürüldüğünde 29 yaşında idi. Atatürk Yahya Kaptan’ın öldürülüşünden son derece etkilenmiş, Nutuk’ta Yahya Kaptan olayına uzun yer vermiş ve Onun için devrim tarihimizin en önemli kişilerinden biri olarak söz etmiştir.


Karamürsel Bey Anıt Mezarı (Karamürsel)

Kocaeli Karamürsel ilçesi büyük mezarlığında bulunan Karamürsel Bey’in anıt mezarının batı tarafında taşa oyulmuş bir kadırga resmi bulunmaktadır.

XIV.yüzyılda yaşamış Türk komutanlardan olan Mürsel Bey, savaşlarda gösterdiği kahramanlık ve cesur davranışlarından dolayı Kara unvanı ile anılmıştır. Mürsel Bey denizcilik yönünden bilgisinden ötürü Osmanlı Beyliği içerisinde ün yapmıştır. Marmara’da Osmanlının deniz gücünün kurulmasında büyük payı olmuş, bugünkü Karamürsel’de 1327 yılında ilk Osmanlı tersanesi kurulmuş, savaş gemilerinin yapımına başlanmıştır. Osmanlılar denizciliği teşkilatlandırmış ve Karamürsel Bey de Osmanlı Devleti’nin ilk Derya beyi olmuştur. Karamürsel Bey’in vasiyetinde “Ölünce beni öyle bir yere gömün ki; sırtım dağlara dayansın, kucağıma denizi verin, daima Donanmayı göreyim” demiştir.

Karamürsel Bey öldükten sonra gömüldüğü Pronektos’a Karamürsel ismi verilmiştir. Karamürsel Bey’in anıtı Karamürsel belediyesi tarafından yapılmış, 4 Temmuz 1976’da açılmıştır. Anıtın altındaki beyaz mermer kitabeye Karamürsel Bey’in kısa bir özgeçmişi yazılmıştır.

Mürsel Bey'in mezarının üzeri, dört ayak üzerine oturtulmuş çadır şeklinde modern bir üst örtü ile kapatılmıştır.


Akçakoca Anıtı (Kandıra)

Kocaeli Kandıra ilçesi Kefken yolu yakınındaki Babadağ’da, Kocaeli’nin fatihi Akçakoca Bey’in anıt mezarı bulunmaktadır.

Akçakoca, Osman Gazi’nin kumandanlarından olup, Sakarya ve İzmit’e akınlar yapmış ve buralardaki Bizans kalelerini ele geçirmiştir. Osman Gazi’nin oğlu Orhan Bey’in şehzadeliği sırasında Ona hocalık da yapmıştır. Akçakoca 1328 yılında Kandıra yakınlarında ölmüştür.

Akçakoca’nın mezar anıtı 1974 yılında yapılmıştır. Anıt dışa açık piramidal gövdeli olup, yüksek bir podyum üzerine mezar lahti yerleştirilmiştir.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Kanuni Sultan Süleyman (Dil İskelesi) Köprüsü (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Dil İskelesi Mevkii’nde, Dil İskelesi Suyu üzerinde bulunan ve Mimar Sinan’ın eseri olan bu köprü XVI.yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Subasan Vadisindeki bu köprü aynı zamanda Bağdat yolunun bir bölümüdür.

Kesme kalker taşından yapılan bu köprü, üç gözden meydana gelmiş, 45.24 m. uzunluğunda, 6.20 m. enindedir. Ortadaki büyük gözün açıklığı 10.60 m.dir. Köprünün tempan duvarları ile kemerlerinde kullanılan taşlar diğer köprülerde karşılaşılan taşlardan çok daha küçük ölçüdedir. Kemerdeki kilit taşı dışarıya doğru çıkıntılı bir şekilde yerleştirilmiştir. Köprünün ana gözünün iki yanında ayaklar üzerinde yuvarlak kemerli, hafifletme gözlerine yer verilmiştir. Ayrıca sağ tarafta, köprü ucunda da küçük bir tahliye gözü bulunmaktadır. Köprü ayakları ile selyaranlarda büyük boyutlu taşlar kullanılmıştır. Selyaranların menba tarafında olanlar sivri, mansap tarafında olanlar ise dikdörtgen şekildedir.

Köprü harap olmasından ötürü 1972 yılında Karayolları tarafından onarılmış, yıkılan korkuluklarla selyaranlar ve baba taşları yenilenmiştir. Günümüzde İstanbul tarafındaki baba taşı orijinal, diğerleri yenilenmiştir. Bu arada köprünün üzeri de betonla kaplanmıştır.


Valide Sultan Köprüsü (Karamürsel)

Kocaeli Karamürsel ilçesi, Karamürsel-Yenişehir yolu üzerinde bulunan bu köprü Karamürsel’e 25 km. uzaklıktadır. Yalak Deresi üzerindeki köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Ancak, XVI.-XVII.yüzyılda Osmanlı döneminde yapıldığı, yapı üslubundan anlaşılmaktadır. Banisinin Valide Sultan olduğu söylenirse de hangi Valide Sultan olduğu bilinmemektedir.

Köprü üç gözden meydana gelmiş olup, 63.80 m. uzunluğunda, 4.55 m. genişliğindedir. Ortadaki en büyük gözün genişliği ise 12.35 m.dir. Muntazam kesme taştan yapılmış olan köprü sivri kemerli olup, sivri kemerleri tempan duvarlarına göre daha içeridedir. Köprünün ayakları önünde üçgen selyaranlar bulunmaktadır. Mansap tarafındaki selyaranlar ise, üçgen prizma şeklindedir. Köprünün büyük kemerinin kilit taşına bir rozet yerleştirilmiştir. Ayrıca kemerin sivri ucuna ulaşabilecek şekilde de üç volütlü taş buraya yerleştirilmiştir.

Bu köprü günümüzde onarılmış ve kullanılmaktadır.


Taş Köprü (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi ile İzmit sınırında olan bu köprü Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır.

XVI.yüzyıla tarihlendirilen dere üzerindeki bu köprü kesme taştan yapılmış, bu yüzden de halk arasında Taş Köprü ismi ile anılmıştır. Köprünün ortasında yuvarlak kemerli büyük bir göz, bunun iki yanında da yuvarlak kemerli ikişer göz bulunmaktadır. iyi bir durumda günümüze gelen köprü halen kullanılmaktadır.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Namazgâh (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi girişinde bulunan Namazgâh ve yanındaki çeşme, İstanbul-Bağdat kervan yolu üzerinde, bir menzil noktasında yapılmıştır. Bu menzil İstanbul’dan yola çıkan kervanların ilk konakladığı yerdir.

Namazgâh yüksekçe kesme taştan bir seki üzerinde, mihrap taşı ve yanındaki çeşmeden meydana gelmiştir. Yanında kesme taştan bir de minberi bulunuyordu. Ancak zamanla mihrap ve minberi yıkılmıştır. Çeşmesi de harap bir durumda günümüze gelebilmiştir. Bu çeşme üzerindeki sülüs yazılı kitabesinde:

“Sahibül hayrat ve hasenat
El Haç Abdi Kerimesi” yazılıdır.

Bu çeşme 1773 tarihlidir. Ancak, namazgâh XVI.yüzyılda yapılmıştır. Çeşme, Namazgâh Çeşmesi’nin yerine daha sonraki dönemde yapılmıştır.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Kocaeli Arkeoloji Müzesi (Merkez)

Kocaeli’nde müzecilik çalışmaları SEKA Kağıt Fabrikası’nın temel kazısında ortaya çıkan eserlerin ve çevredeki dağınık durumda bulunan mimari parçaların ve heykellerin bir araya getirilmesi amacıyla 1938 yılında başlamıştır. Toplanan bu eserler Kocaeli Merkez İlkokulu’nda, daha sonra da Sümer İlkokulu’nda koruma altına alınmıştır. II.Dünya Savaşı yıllarında İzmit Kağıt Fabrikası’nın arazisi içerisinde bir müze kurulması düşünülmüş, ancak bu çalışma mümkün olamayınca da toplanan eserler 1947 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne götürülmüştür. Bundan sonra İzmit’te Sultan Abdülaziz Sarayı Milli Eğitim Bakanlığı’nca restore edilmiş, Sümer İlkokulu’nda bulunan ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne götürülmeyen büyük boy eserler sarayın bahçesine nakledilmiştir.

Abdülaziz Sarayı’nın müze yapılmak üzere restorasyonu tamamlandıktan sonra Valilik Makamı olarak kullanılmış ve müzenin açılması da ertelenmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı sarayın müze için tahsisini sağlamıştır. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü saray içerisinde teşhir ve tanzim düzenlemelerini yaparak Kocaeli Müzesi’ni 28 Haziran 1967 tarihinde hizmete açmıştır.

Müzede eserler arkeoloji ve etnoğrafya olarak iki ayrı bölümde sergilenmiştir. Sarayın zemin katında giriş holü ile sağ ve solundaki salonlarda mermer kabartmalar, mimari parçalar, alınlıklar, Kandıra’nın Kumköyü’nde bulunmuş Medusa başı, MÖ.III.yüzyıla tarihlenen steller, Kandıra’nın Kumköyü’nde bulunan erkek ve kadın mermer heykelleri, Roma dönemine ait kartal, kybele heykelleri teşhir edilmektedir. Ayrıca çeşitli dönemlere tarihlenen pişmiş toprak ve madeni eserler de vitrinler içerisinde bulunuyordu. İzmit’in doğu nekropolü olan Kanlıbağ Tümülüsü’nden çıkan objeler, Konca Mezar Anıtı’nda bulunan kandil ve keramikler de onları tamamlıyordu. Müzenin üst katı Sultan Abdülaziz’in İzmit’i ziyareti için hazırlanmış eşyaları içermektedir. Burada XIX.yüzyıla ait saray eşyaları, konsollar, aynalar, saatler, şamdan takımları, yazı takımları ve bir vitrin içerisinde de Nicomedia (İzmit) şehri adına basılan sikkeler, Roma sikkeleri, Bizans sikkeleri ve İslami sikkeler onları tamamlıyordu.

Müze bahçesinde tersane kitabesi 1863, lahitler, lahit kapakları, MS.III.yüzyıla tarihlenen araba yarışını gösteren kabartma ve mimari parçalar sergilenmekte idi.

Kocaeli Arkeoloji Müzesi Sultan Abdülaziz sarayının yeniden restore edilmesi nedeniyle restorasyonu tamamlanan Saatçi Ali Efendi Konağı’na, ardından da Kocaeli Fuar alanında yeni yapılan müzeye Bitinya ile Nicomedia dönemine ait Helenistik, Roma ve Bizanslılara ait eserler Kocaeli Fuar alanına taşınmıştır.


Etnoğrafya Müzesi (Saatçi Ali Efendi Konağı) (Merkez)

Kocaeli Veli Ahmet Mahallesi’nde, Alacamescit Gümüşlü Sokağı’nda bulunan Saatçi Veli Efendi Konağı diye tanınan bu yapı 1774 yılında yapılmıştır. XVIII.yüzyılın Türk sivil mimari örneklerinden olan bu konak, ağaç işleri, kalem işleri ve mimari yapısı ile döneminin örneklerinden birisidir.

Konağın bodrum katı kagir, diğer iki katı ahşap olarak yapılmıştır. Bodrum katı kayagan taşı ile döşenmiştir. Tavanı ahşap kaplamalıdır. Zemin katında sofa etrafında üç oda, mutfak ve yarı gömme bir balkon bulunmaktadır. Üst katta ise biri başoda olmak üzere sofaya açılan üç odası vardır. Konağın oda ve sofalarının duvarları bitkisel ve geometrik kalem işi ile bezelidir.

Saatçi Ali Efendi Konağı Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve onarılmıştır. Bundan sonra Kültür Bakanlığı’nca Etnoğrafya Müzesi olarak 1987’de ziyarete açılmıştır.

Konak yöresel etnoğrafik eşyalarla düzenlenmiştir. Giriş katı ile orta sofada Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde yakın tarihlere kadar evlerde dokunan Kandıra Bezi dokuma aletleri sergilenmektedir. Giriş katının ilk odası mutfak olarak düzenlenmiştir. Burada ahşap mutfak dolapları, ahşap ocak nişi ve raflarda bakır mutfak malzemeleri bulunmaktadır. Kocaeli günlük yaşamı yöresel giysiler içerisindeki mankenlerle burada canlandırılmıştır.

Üst kat sofasının güneybatısındaki oturma bölümü bir oda olarak düzenlenmiş, pencere önüne sedirler yerleştirilmiştir. Bu sedirlerin üzerinde kilimler, cicim yastıklar, ortada kapaklı mangal, pirinç tepsi içerisinde semaver ile kahve takımları sergilenmiştir. Yine üst katta gelin odası düzenlenmiş, burada bebeğini uyutan anne, kadife bindallı giysi içerisinde tasvir edilmiştir. Ayrıca burada ahşap çeyiz sandığı, aynalı konsol, bakır mangal, ajur işlemeli beşiğe de yer verilmiştir. Bu katta ayrıca vitrin içerisinde kandıra Bezi el işlemeleri, gümüş kemerler, gümüş takılar, fincan zarfları ve telkari şekerlikler de sergilenmektedir.

Konağın aynalı salonunda saatler, kömür ütüleri, aslan başlı baston, pirinç gaz lambası, pirinç kapaklı mangal, bakır sahanlar ve çeşitli dokuma örnekleri, para keseleri, nalınlar, tepelikler, küpe ve mühürler de bulunmaktadır.



Gayret Gemi Müzesi (Merkez)

Kocaeli T.C.G. Gayret Müzesi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın yönetiminde bir gemi müzesidir. ABD başta olmak üzere Avrupa’nın bazı devletlerinde tarihte iz bırakmış gemiler müzeye dönüştürülmüştür. Yılar öncesi gemi müzeciliği düşüncesi bizim yönetimlerde de düşünülmüş olsa idi Türk deniz tarihinde önemli bir yeri olan Yavuz Zırhlısı da müzeye dönüştürülebilirdi.

Gayret Gemisi 1973 yılında Türk Deniz Kuvvetleri’ne katılmış 1995 yılında da hizmetten çekilmişti. Gemi Gölcük Tersanesi’nde onarıldıktan sonra 1997’de Müze ve Sanat Galerisi olarak halkın ziyaretine açılmıştır. Gayret Gemisi’nin, Köprüüstü, Savaş Harekât Merkezi, Komutan Kamarası, Mutfak ve Çamaşırhane gibi bölümleri orijinal olarak ziyaretçiye sunulmaktadır. Ayrıca ziyaretçiler için oturup dinlenecekleri açık ve kapalı kafeteryalar da gemi içerisinde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra gemide sergi alanlarına da yer ayrılmış, sanat ağırlıklı sergiler burada yapılmaktadır.



Gölcük Deniz Müzesi (Gölcük)

Kocaeli Gölcük ilçesinde Genel Kurmay Başkanlığı’nda Türk Deniz Tarihini topluma yansıtabilmek için kurulan Gölcük Deniz Müzesi 1976 yılında ziyarete açılmıştır.

Müzede Türk denizciliğinin XI-XX. yüzyıl arasındaki tarihi çeşitli objeleri, fotoğrafları ve haritaları sergilenmektedir. XIV. Yüzyılda yapılan ilk gemi toplarının, Alanya Tersanesi’nin resimleri, Beylikler ve Osmanlılar döneminin ünlü denizcilerinin tanıtımı, ünlü denizcilik olayları, deniz savaşları, Fatih Sultan Mehmet’in Osmanlı kadırgalarını Haliç’e indirişi, Osmanlıların Malta Adası’nı 1565’de ele geçirişi müzenin belli başlı konularından birkaç örnektir. Ayrıca Cumhuriyetin başlangıcından itibaren Deniz Kuvvetleri’nin görev almış gemilerinin fotoğraf ve bilgileri panolarda izleyiciye anlatılmaktadır.

Deniz Müzesi’nde XVII. yüzyılda kullanılmış ağızdan dolma kaval topları, XVIII-XIX. yüzyıllarda yapılmış çakmaklı kapsüllü ve tek fişek hazneli tüfekler, 1887-1898 yıllarında giyilen denizci giysileri de sergilenmektedir.

Atatürk’e ayrılan galeride Atatürk’ün Milli Mücadele için Bandırma yolcu gemisi ile Samsun’a seyahati ve Cumhuriyetin ilanından sonraki yıllarda savaş gemilerimizin yaptığı geziler harita üzerinde belirtilmiştir.

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında (20 Temmuz 1974) ele geçirilen Rum hücumbotları, Yavuz Kruvazörüne ait dörtlü torpido kovan grubu, 45’li füme ve klâsik torpidolar, Türk yapısı demirli mayınlar, Mobil Krupp topları, dekovil lokomotif ve vagonları, 1923’de kullanılan topçu mesafe aleti de müzenin bahçesinde sergilenmektedir.



Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi (Gebze)

Kocaeli, Gebze İlçesi Eskihisar Köyü’nde 1884 yılında yaptırdığı, yaşamının bir bölümünü geçirdiği, I. Dünya Savaşı’nda bir süre karargah komutanına tahsis edilen, İsmet İnönü’nün Kurtuluş Savaşı sırsında birkaç gün kaldığı, Atatürk’ün de 1933 yılında geldiği köşk, Kültür Bakanlığı tarafından 1966 yılında kamulaştırılmış, 29 Eylül 1987 yılında da Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi olarak açılmıştır.

Osman Hamdi Bey Eskihisar’ı babasının Gebzede’ki konağında iken küçük yaşlarda tanımış, sonraki yıllarda, deniz kıyısındaki köşkü, resimhane, kayıkhane ve müştemilat binalarını kendisi çizerek 1884’de yaptırmıştır. İki katlı bu köşkün giriş katındaki ahşap kapılarını 1901-1903 yıllarında tabloları kadar değerli resimlerle süslemiştir.

Osman Hamdi Bey Köşkü iki katlı ahşap bir yapıdır. Taş temeller üzerine ahşap malzeme ile yapılmıştır. Köşkün denize yönelik ahşap direkli bir verandası ve onun üstünde bir balkonu bulunmaktadır. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür.

Osman Hamdi Bey öldükten sonra, 23 Şubat 1910’da büyük bir devlet töreni ile vasiyeti üzerine Eskihisar’a getirilmiş ve köşkünün bahçesine gömülmüştür. Üzerindeki mezar taşı Selçuklu dönemine ait bir mezar taşıdır. Bakanlar Kurulu kararı ile bu taş mezarı üzerine dikilmiştir. Mezar taşı da, üzerindeki yazı frizleri ve taş işçiliği yönünden önemli bir eserdir.

Kocaeli Müzesi’nin yönetiminde olan müzede Osman Hamdi Bey’e ait eşyalar, tablolarının reprodiksiyonları, kendisine ve ailesine ait fotoğraflar sergilenmektedir.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Yunan Haçı Planlı Kilise (Merkez)

Kocaeli, Bekirdere Mevkii’nde, Kandıra yolu üzerinde il merkezine 3 km. uzaklıkta, kaynaklarda ismi geçen bir kilise bulunuyordu. Bu kiliseden günümüze herhangi bir kalıntı gelememiş ancak, Rüstem Duyuran 1948 yılında bu kilisede bir araştırma yapmıştır.

Rüstem Duyuran’ın kazı raporunda da belirttiği gibi buradaki kilise dikdörtgen planlı, üç nefli ve üç apsisli idi. İlk bakışta bazilika plan tipini andıran bu kilise, 7.00x20.00x10.00 m. ölçüsünde bir yapı olup, ana mekan dört sütun tarafından taşınan merkezi bir kubbe ile örtülü idi. Bizans yapı sanatında kapalı Yunan haçı denilen plan grubu içerisindedir. Kilisenin zemini mermer döşeli olup, duvarlarında moloz taşlar ve çevreden toplanmış mimari parçalar ile kitabeler bulunuyordu. Büyük olasılıkla bu kilise MS.VI.-VII. Yüzyıllarda yapılmıştır.


Ayios Pandeleimon Manastırı (Merkez)

Kocaeli Yenidoğan Mahallesi’nde, Manastır Bayırı yamacında bu manastırın kalıntıları bulunmaktadır. XX.yüzyılın başlarında Hıristiyanların ziyaret ettiği bu kilisenin içerisinde ayrıca Aziz Panteleimon’un mezarı da bulunuyordu.

E.D.D.Alessio 1912 yılında buraya gelmiş ve manastır civarında yedi odalı bir de kriptoya rastlamıştır. Bu azizin mezarının yeri Bizans sanat tarihçileri tarafından tartışmalıdır. Bazılarına göre, azizin mezarı kriptoda değil, manastır kilisesinin temelleri altında bulunuyordu. Nitekim kilise içerisinde 12 basamaklı bir merdivenle inilen 4.00x4.00 m. ölçüsündeki tonoz örtülü şapelin ortasında görkemli bir lahit bulunuyordu. Kilisenin son derece sade bir mimariye sahip olmasının yanında lahtin zenginliği şaşırtıcıdır. Popodin ve Wulff bu lahti IV.yüzyıla tarihlendirmektedirler. Lahit içerisinde yapılan araştırmada ölüye ait herhangi bir izle karşılaşılmamıştır. Bazı iddialara göre de bu lahit, azize ait olmayıp, Haçlı Seferleri sırasında burada ölen bir şövalyeye aittir.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Nicomedia (İzmit) Surları ve Kalesi (Merkez)

Kocaeli akropolünün sur ve kalelerini D.Pogodin ve F.Wulff incelemiştir. Onların yaptığı araştırmaya göre, şehir surları Roma, iç ve dış kale de Bizans dönemine tarihlendirilmiştir. İzmit surları, Paç Mahallesi’nde, Paç Camisi’nin bulunduğu yerden başlayarak kuzeye doğru devam etmiş, Terazi Bayırı’nın en yüksek noktasına ulaştıktan sonra güneybatıya dönerek sahile ulaşmıştır. Bu surların yapımında Nicomedia’nın antik çağ mezarlarına ait mimari parçalar, yer yer mezar taşları blok taşların arasında kullanılmıştır. Ayrıca duvarlar tuğla ve harç tabakaları ile de sağlamlaştırılmıştır.

Roma Çağı duvar tekniği ve tuğla işçiliğini göstermesi yönünden İzmit şehir surları büyük önem taşımaktadır. Roma duvarları arasında yer yer Helenistik döneme ait parçalara da rastlanmaktadır. Roma döneminde böylesine geniş bir sur alanı içerisinde Roma yerleşiminin bulunduğu da söylenemez. Yalnızca herhangi bir saldırıya karşılık önlem olarak surlar böylesine geniş tutulmuştur. Çevredeki Eskihisar, Darıca kaleleri ile karşılaştırıldığında yapı tekniğinin birbirlerine çok yakın olduğu da görülmektedir.

İmparator I.Nicomedes döneminde (MÖ.278-250) Kocaeli Bithynia Krallığı’nın merkezi olduğu zaman dış surlar yapılmıştır. Bu döneme ait surların bazı bölümleri günümüze kadar varlığını korumuştur. Ancak bu surların kapı ve kulelerini belirten bir planı bulunmamaktadır. Yalnızca Nezih Fıratlı’nın İzmit Rehberi’nde iç ve dış surları gösteren bir haritası bulunmaktadır.

Surlar doğu-batı doğrultusunda 75-100 m. uzunluğunda; kuzey-güney doğrultusunda 50 m. genişliğindedir. Surlar kuzey ve güneybatıda burçlarla desteklenmiştir.

Bizans dönemine tarihlenen İç Kale, şehrin en yüksek yerinde, Körfez’e hakim bir konumda, Orhan Camisi’nin bulunduğu Orhan Mahallesi’ni de kapsamına almaktadır. Antik Nicomedia nekropolünü de kapsayan bu bölgedeki İç Kale, dikdörtgen planlıdır. Kuzey cephesi dış surlara paralel, batı duvarı da kuzeyden güneye doğru uzanan surlara dik konumdadır. Burçlar dörtgen ve yuvarlak planlıdır. Bunlardan dörtgen burçlar düzgün taşlardan yapılmış ve bunların arasına iki veya daha fazla tuğla sırası yerleştirilmiştir. Buradaki tuğlalar 0.32 cm uzunluğunda, 3-4 cm. kalınlığındadır. Dörtgen burçlar birbirlerinden farklı ölçülerde olup, 7.00x4.00 m.; 6.00x7.00 m.; 8.00x500 m. ölçülerindedir. Yükseklikleri de 6-7 m.ye kadar ulaşmaktadır. Yuvarlak burçlar beyaz kesme taştan veya tamamen tuğladan yapılmışlardır. Bunların da yükseklikleri 6-9 m.ye kadar ulaşmaktadır. Bu burçların arkasında yığma olarak yapılmış 4 m. yüksekliğinde, 20 m. uzunluğunda sur duvarları yapılmıştır. Yuvarlak burçların iki ayrı dönemde yapıldığı anlaşılmaktadır. Taşların bazıları beyaz, gri ve hardal sarısı rengindedir. Bunların da aralarına yer yer tuğlalar yerleştirilerek hareketlendirilmiştir.

Kaledeki son onarımlar Osmanlı döneminde yapılmıştır. Osmanlı dönemine ait taş işçiliği teknik olarak diğerlerinden ayrılmaktadır. Osmanlı döneminde daha çok surların güney tarafı elden geçirilmiştir.


Eskihisar Kalesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Eskihisar Köyü’ndeki Eskihisar Kalesi deniz kıyısında dik yamaçlı bir tepe üzerinde limanı korumak amacı ile yapılmıştır. Kalenin kesin yapım tarihini gösteren bir kitabe bulunmamaktadır. Büyük olasılıkla bu kale Bizans döneminde yapılmıştır.

Eskihisar Kalesi’nden ilk kez Georgios Akropolite 1241 yılında söz etmiş, ardından Palekanon Savaşı nedeniyle de tarihte ismi geçmiştir. Latin İmparatorluğu’nun yöreye hakim olduğu dönemde bu kalenin isminden sık sık söz edilmiştir. O dönemde İznik İmparatoru III.İonidis Kocaeli yarımadasını ve buradaki kaleleri ele geçirmiştir. Bu olaylara göre, Eskihisar Kalesi’nin 1241 yılında var olduğu anlaşılmaktadır.
Eskihisar Kalesi ve surları üç aşamalı olarak yapılmıştır. Kalenin iç surları I.Manuel Komnenos (1143-1180) tarafından XII.yüzyılda; kalenin peçe duvarları İznik İmparatoru II.Ducas-Vatatzes (1222-1254) tarafından 1241’de; dış surlar ve güneydoğu köşesindeki burç Paleologoslar döneminde (1261-1453), yaklaşık 1300 yıllarında yapılmıştır.

Kalenin yapı üslubu Bizans Konenoslar dönemine (1081-1185) işaret etmektedir. Nitekim İstanbul Edirnekapı’daki Anemas Zindanları ile İmparator Manuel Komnenos’un (1148-1180) yaptırmış olduğu İstanbul surları işçilik yönünden Eskihisar’a çok yakın benzerlikler göstermektedir.

Mimari yönden incelendiğinde, Eskihisar Kalesi’nin iç ve dış olmak üzere iki bölümden meydana geldiği görülmektedir. Kale dikdörtgen plan şemasına sahip olup, dördü yarım daire, altısı da dörtgen kulelerle duvarları sağlamlaştırılmıştır. Kale girişi iki kule arasındadır. Bunun dışında üçü avluda, üçü de dış avluda olmak üzere altı kapısı daha bulunmaktadır. Bu kulelerin mazgalsız olarak yapılmış olmalarının nedeni de aydınlanamamıştır.

Kalenin yapımında kaba yontma taş ile tuğlalar kullanılmıştır. Duvar kalınlıkları 1.50-1.60 m. arasında değişmekte olup, duvarlarda bir sıra tuğla dizisini bir sıra taş dizisi izlemektedir. Duvarların bazı yerlerinde iki veya üç tuğla dizisinden sonra, bir sıra taş dizisinin yapıldığı da görülmüştür. Ayrıca taş sıralarının iki yanına dikine veya enlemesine yerleştirilmiş tuğlalarla da cephe hareketli bir görünüm kazanmıştır. Duvarların bazı bölümlerinde ise taş dizileri dört bir yandan tuğlalarla çevrelenmiştir. Özellikle Bizans İmparatorluğu’nun son dönemi olan Paleologoslar döneminde (1261-1453) ortaya çıkan bu tür duvar işçiliği İstanbul’da Blakerna Sarayı ile Edirnekapı surlarında da görülmektedir.

Eskihisar Kalesi’nde dış surlara iç surlar kadar önem verilmemiş bundan ötürü de yalnızca moloz taşlar kullanılmış, tuğlaya yer verilmemiştir. Paleologoslar döneminde yapıldığı sanılan dış surların büyük bir bölümü yıkılarak ortadan kalkmıştır.

Eskihisar Kalesi’nin doğu yönündeki ilk altı kule arasında uzanan sur duvarları avlu seviyesinden başlayarak kademe kademe yükselmiştir. Dış avlu duvarları arasında L harfine benzeyen kulelerin arası 30-60 m. arasında değişmektedir. Sur duvarları altıncı kulenin köşesinden doğuya yöneldikten sonra kuzeye doğru sert bir dirsek yaparak dönmektedir. Ardından yedinci kulenin doğusunda yeni bir dirsek daha yaparak batıya doğru uzanmış ve üçüncü kulenin kuzeybatı köşesinde sona ermiştir.

Eskihisar’ın İç Kalesi 30.00x63.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Üç kulesi, iki kapısı ve bir de kumandan dairesinden meydana gelmiştir. Günümüze ulaşabilen kalıntılardan kulelerin dörtgen biçimde olduğu anlaşılmaktadır. Kumandan yeri olarak nitelenen yapı İç Kale’nin kuzeybatı köşesindedir. Bu yapı 16.00x10.00 m. ölçüsünde, dikdörtgen planlı ve iki katlıdır. Bu bölüm tonoz örtülü bir bodrumun üzerinde yükselmektedir. Kuzey yönü dışında kalan duvarlarda bazı pencereler olduğu da dikkati çekmektedir.

Eskihisar Kalesi’nin duvarları tuğla bezemelerle süslenmiş ve böylece hareketli bir dış görünüm elde edilmiştir. Kumandan dairesinin batı duvarında yuvarlak tuğlalardan oluşmuş bir motif bulunmaktadır. Burada iç içe geçmiş üç daire görülmektedir. Bunlardan ilkinde tuğlalar düz, ikincisinde dikine, üçüncüsünde yine düz bezemelidir. Küçük tuğla parçaları ile uçları doldurulmuş olan bir yıldız motifi de bu kompozisyonu tamamlamıştır. Ayrıca güneyde Bizans mimarisinde yaygın biçimde kullanılan gamalı haça benzer bir meander motifi de bulunmaktadır. Kalenin ana girişinin doğusundaki kulenin batı duvarında da yine tuğlalardan yapılmış üçgen motifi dikkati çekmektedir. Tabanı yukarıya doğru üçgen motifi şeklindeki bu bezeme kalenin diğer duvarlarında da yer yer görülmektedir.

Eskihisar Kalesi Kültür Bakanlığı tarafından 1995-2000 yılında onarılmaya başlanmış ve çevresinde de Kocaeli Müzesi Müdürlüğü tarafından kazılar yapılmıştır. Bu kazılarda sırlı sırsız Bizans keramikleri, kırık mimari parçalar, testiler, kabartma haç motifli kitabeler ele geçmiştir. Son yıllardaki çalışmalarda kalenin altında 8 sütunlu ve 15 kubbeli bizans sarnıcı ile kale çevresinde 1.025 seyirci kapasiteli tiyatro ortaya çıkarılmıştır.


Darıca (Daritzion) Kalesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Darıca’da bulunan bu kalenin Bizans dönemindeki ismi Daritsion’dur. Ancak eski isminin Tararion Kalesi olduğu kaynaklarda belirtilmiştir. Tarihte ilk kez ismini Palakanon Savaşları sırasında duyurmuştur. Yöre Osmanlıların eline geçince buraya Darıca Kalesi ismi verilmiştir. Bizans döneminde bu kalenin, önündeki iskeleyi koruma amaçlı bir karakol kalesi olarak yapıldığı sanılmaktadır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu kale ile ilgili bazı bilgiler vermektedir: ”Lebi deryada dört köşe kalesi vardır. Kalenin limana hazır cihetinde bir kapısı vardır. Kalenin komutanı ve muhafızı yoktur. İçinde 20 civarında üzeri örtülü ev mevcuttur”. Evliya Çelebi’nin bu bilgisinden yola çıkarak kalenin Osmanlı döneminde kullanılmadığı ve içerisinde yalnızca bir mahalle olduğu anlaşılmaktadır.

Darıca Kalesi kıyıdan 200 m. yukarıda, sahile hakim bir sırt üzerinde yapılmıştır. Günümüze yalnızca kalenin küçük bir sur duvarı ile bir burcu gelebilmiştir. Kale içerisinden sahile inen gizli bir yer altı geçidi bulunmaktadır.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Pertev Mehmet Paşa Kervansarayı (Merkez)

Kocaeli Yeni Cuma Mahallesi’nde, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan kervansaray, Pertev Mehmet Paşa’nın vasiyeti uyarınca Kethüdası Sinan Ağa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Paşa’nın ölümünden sonra külliye ile birlikte 1572-1579 yıllarında yapılmıştır.

Kervansarayın duvar kalıntıları 1940’lı yıllara kadar gelmiş, ondan sonra da yok olmuştur. Y.Mimar Ali Saim Ülgen’den öğrenildiğine göre; kervansarayın cümle kapısı çift şekilde idi. Yapı güneybatı-kuzeydoğu yönünde dikdörtgen planlı idi. Dış duvarlarında on kagir dükkandan meydana gelen bir çarşı bulunuyordu. Kervansaray 25 ocaklı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülü idi. Bu çatıyı üç sıra halinde altışardan on sekiz ahşap direk taşıyordu.


Çoban Mustafa Paşa Kervansarayı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan kervansaray, Çoban Mustafa Paşa tarafından 1523-1524 yıllarında yaptırılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin karşısında, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı’nda bulunan kervansaray dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kervansaray aynı eksen üzerinde bir giriş mekanı, bunun iki yanında iki ayrı ahır bölümünden meydana gelmiştir. Ahır bölümleri arazi konumundan ötürü diğer yapıların daha altındadır.

Kervansarayın yapımında tuğla hatıllı moloz taş kullanılmıştır. Payelerle ikiye ayrılan kervansarayın girişi 2.40x5.10 m. ölçüsünde basık kemerlidir. Giriş bölümünün üzeri kubbe, diğer bölümler tonoz örtülüdür. Buradan yan duvarlarında birer ocağın yer aldığı kare planlı, kubbeli bir diğer mekana, oradan da ahırlara geçilmektedir. Simetrik plan düzenine göre yapılan ahırlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlı olup, dörder paye ile ikiye bölünmüştür.


Gebze Kervansarayı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde Eski Çarşı’da bulunan bu kervansaray, çarşının büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Kervansarayın planını Mimar Sinan çizmiş, yapımını Başhalifesi Hüssam Kalfa tamamlamıştır.

Kervansaray 1200 m2’lik oldukça geniş bir alanı kaplamaktadır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre de 3000 insan, 2000 de atı barındırabilecek kapasitededir. Kervansaray moloz taş ve kesme taştan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı olup, revaklı bir avlunun çevresinde hücreler ve ahır kısmı bulunmaktadır. Zamanla harap olan kervansaray fuzuli işgale uğramış, daha sonra Gebze Belediyesi tarafından bu işgale son verilmiştir.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Çoban Mustafa Paşa Medresesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin bölümlerinden birisi olan medrese, Çoban Mustafa Paşa tarafından 1523-1524 yıllarında yaptırılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin güneydoğu kanadını oluşturan medrese, caminin solundaki Şeftali Kısığı Sokağı ile dış avlu arasında yer almaktadır. Klasik Osmanlı üslubunda yapılan, üç tarafı revaklarla çevrili medresenin üç ayrı giriş kapısı vardır. Bunlardan ikisi kuzey, diğeri de güney cephesindedir.

Medrese 15.00x10.40 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, baklava başlıklı sütunların oluşturduğu bir revak avluyu çepeçevre dolaşmaktadır. Bunların arkasında ise medrese hücreleri yer almaktadır. Medresenin tümü moloz taş ve tuğla duvarlı olup, on yedi hücresi bulunmaktadır. Bu hücreleri örten kubbeler tuğladandır. Medrese hücrelerinden daha görkemli olan dershane, kare planlı olup üzeri sekizgen kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısı üzerinde celi-sülüs yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Zamanın veziri Allah rızası için güzel bir medrese yapmıştı”.

Medresede bezemeye yer verilmemiştir. Orijinal yapımında da medresenin bezemelerinin olup olmadığı da kesinlik kazanamamıştır. Dış pencerelerin taş kakmalarla süslendiği kaynaklarda belirtilmişse de bunu kanıtlayacak izlere rastlanmamıştır. Dershane avlusunda bulunan kuyu üzerinde tavus kuşu motifi ile silik bir haç motifi görülmektedir. Bu da kuyu ağzının bir Bizans yapısından getirildiğine işaret etmektedir.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Kocaeli’nde XIX.yüzyıldan günümüze gelen ve Osmanlı yaşam biçimini yansıtan sivil mimari örnekleri bulunmaktadır. Özellikle eğimli yamaçlarda eski mahalleler yer almakta, kıyı boyunca ise yeni yapılanma ile karşılaşılmaktadır. XVII.yüzyılda Kocaeli’nin bir ticaret merkezi olduğu bilinmektedir. Evliya Çelebi burasını “…mamur âbâdan bir şehri muazzam” diye tanımladıktan sonra: “ Şehrin bütün evleri yüksek tepeler üzerinde yapılmış olup, kıble tarafında denize bakar. Sokakları baştan başa beyaz taş ile kaldırım döşelidir. Evler arkalarını dağlara yaslamıştır. Dağların üzeri bağlardır.” Demektedir. Ardından şehirde 3.500 görkemli birkaç katlı, bahçeli ve üzeri kırmızı kiremit evler olduğunu belirtmiştir.

Nahit Sıtkı Örik 1930’lu yıllarda İzmit’i gezmiş ve şehirdeki dar ve dik yollardan, bir yüz yıllık eski evlerinin görülmeye değer olduğuna değinmiştir: “Denizden İzmit’in manzarası cidden güzel. Yüksek bir tepenin zirvesinden başlayarak deniz kıyılarına inen, çoğu bahçeli ve hemen hemen hepsi ahşap evleri ile biraz da Beykoz’u hatırlatmıyor değil. Daha vapurda iken işte, Portakal Hafız’ın 40 odalı konağı diye gösterilen cesim bina başta olmak üzere, geniş bahçeli konaklar ve konak yavruları hep o eski zenginlik zamanının gittikçe harap olmuş yadigarlarıdır”.

Eski Kocaeli yerleşimi Orhan Tepesi’ndeki İç Kale çevresine, yamaçlara ve az eğimli taraçalar halinde düzlüklere kurulmuştur. Şehrin bu bölümü tamamen sivil mimari örnekleri ile kaplıdır. Çoğunlukla bunlar dar ve yokuşlu, ortasından kirli suların aktığı kanallar bulunan Arnavut kaldırımı sokaklar boyunca yolun iki tarafına sıralanmışlardır. Evlerin yapı malzemesini genellikle ahşap meydana getirmiştir. Bahçe içerisindeki evlerin alt katları kagir, üst katları bağdadi tekniğinde sıvalıdır. Ayrıca pencereler, çıkmalar ve büyük balkonlarla bu evler dışarıya doğru açılmışlardır.

Kocaeli’ndeki sivil mimari örneklerinin en önemlileri Kapanca Sokak ve çevresindedir. XIX.yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bu evlerden 18’i koruma altına alınmıştır.

Kocaeli evlerinin konak tipi büyük yapıları da bulunmaktadır. Bu konaklar harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Bazı konakların selamlığında yağlıboya resimlerle ampir ve barok üslupta bezenmiş odalar, alçı bezemeli kubbeli ve ahşap nişli mihraplar bulunmaktadır.

Yakın zamanlara kadar Kocaeli’nde özelliğini koruyan bu evlerin büyük bir kısmı yeni yapılanma sırasında daha önce tescil edilmediklerinden yıkılmışlardır. Bugün bu evler Edmond Naumann, Prof.Dr.Süheyl Ünver’in resimlerinde görülmektedir. İzmit evlerinden en önemlileri Gümüşoğlu Konağı (Saatçi Ali Efendi Evi), Akköseoğlu Evi, Portakal Hafız Konağı, Kemal Öz Konağı ve Sırrı Paşa Konağı’dır. Bunun yanı sıra Kocaeli’nde XIX.yüzyılda yapılmış, batı mimarisi üslubunda yapılar da bulunmaktadır. Bunların başında da taş bir yapı olan Fransız Ruhban Okulu, Kocaeli Gar Binası ve Savcılık Binası gelmektedir.

Kocaeli Evleri doğa ile bütünleşmiştir. Özellikle bu yapıların yukarı sürmeli, dört bölmeli dikdörtgen pencereleri belirli bir düzen içerisinde evlerin ve konakların bütün yüzünü kaplamaktadır. Bunların üzerinde vitraylı pencereler saçak hattının altında sıra halinde dizilmiştir. İklimden ötürü de dış cephelerde sağır bölümlere çok az yer verilmiştir. Evlerin üzerini kiremitli beşik çatılar örtmüştür.

Kocaeli Gölcük ilçesindeki Saraylı, Osmanlı döneminde kurulmuş bir köydür. Bu köy içerisinde XIX.yüzyıl mimarisini yansıtan evler bulunmaktadır. Bu evlerin alt katlarında Roma döneminden kalma mimari parçalar kullanılmıştır. Saraylı evleri bağdadi ve ahşaptan yapılmış olup, Osmanlı konak mimarisini günümüze en güzel şekli ile yansıtmaktadır.

Gölcük Değirmendere Eski Yalı Mahallesi yaklaşık yüzyıllık bir geçmişi yansıtan sivil mimari örnekleri koruma altına alınmıştır. Buradaki Değirmendere Evi bir süre kütüphane ve sanat evi olarak kullanılmış olup, günümüzde Belediye binası olarak kullanılmaktadır.

Kocaeli Gebze ilçesinde de Türk yapı sanatını yansıtan evler bulunmaktadır. Bu evlerin şahnişleri, cumbaları, çıkmaları ve geniş saçakları ile kendine özgün bir konumları vardır. Gebze evlerinin en belirgin özelliği alt katlarının ağaç hatıllarla takviye edilmiş kagir ve taş yapılar oluşudur. Bu evlerin içerisinde ahşap merdivenlerle çıkılan ikinci katlar çoğunlukla ahşap olmakla beraber, yer yer tuğlalardan da yararlanılmıştır. Yaşamın büyük bölümünün geçtiği ikinci katlarda, ortada sofalar ve onların çevresinde de odalar sıralanmıştır. Aydınlatmayı sağlayan pencerelerden alt sıradakiler ince uzun dikdörtgen olup, üst sıralara alçıdan kafa pencereleri yerleştirilmiştir. Evlerin bezemesinde ağaç işçiliğinin yanı sıra renkli resimler de kullanılmış ancak, bunların büyük çoğunluğu yıkılarak günümüze gelememiştir.

Gebze evlerinin karakteristik örneklerinden Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin yanı başındaki Dursune Nine’nin evi 1970 yılında çökmüş ve ortadan kalkmıştır. İki katlı olan bu ev Kocaeli’nde Osmanlı sivil mimarisinin ilginç örneklerinden biri idi. Dışa açılan pencereleri, demir taklidi ahşap parmaklıkları, ocaklı odaları ve barok bezemesi ile tanınmış bir ev idi. Bu arada yine Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin çevresinde, İbrahim Ağa Caddesi’ndeki evler de yıkılmış ve yerlerine beton bloklar yapılmıştır.

Kocaeli’nde günümüze gelebilen sivil mimari örnekleri

Saatçi Veli Efendi Konağı (Merkez)

Kocaeli Veli Ahmet Mahallesi’nde, Alacamescit Gümüşlü Sokağı’nda bulunan Saatçi Veli Efendi Konağı diye tanınan bu yapı 1774 yılında yapılmıştır. XVIII.yüzyılın Türk sivil mimari örneklerinden olan bu konak, ağaç işleri, kalem işleri ve mimari yapısı ile döneminin örneklerinden birisidir.

Konağın bodrum katı kagir, diğer iki katı ahşap olarak yapılmıştır. Bodrum katı kayagan taşı ile döşenmiştir. Tavanı ahşap kaplamalıdır. Zemin katında sofa etrafında üç oda, mutfak ve yarı gömme bir balkon bulunmaktadır. Üst katta ise biri başoda olmak üzere sofaya açılan üç odası vardır. Konağın oda ve sofalarının duvarları bitkisel ve geometrik kalem işi ile bezelidir.

Saatçi Ali Efendi Konağı Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve onarılmıştır. Bundan sonra Kültür Bakanlığı’nca Etnoğrafya Müzesi olarak 1987’de ziyarete açılmıştır.


Osman Hamdi Bey Evi (Gebze)


Kocaeli, Gebze İlçesi Eskihisar Köyü’nde 1884 yılında yaptırdığı, yaşamının bir bölümünü geçirdiği, I. Dünya Savaşı’nda bir süre karargah komutanına tahsis edilen, İsmet İnönü’nün Kurtuluş Savaşı sırsında birkaç gün kaldığı, Atatürk’ün de 1933 yılında geldiği köşk, Kültür Bakanlığı tarafından 1966 yılında kamulaştırılmış, 29 Eylül 1987 yılında da Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi olarak açılmıştır.

Osman Hamdi Bey Eskihisar’ı babasının Gebzede’ki konağında iken küçük yaşlarda tanımış, sonraki yıllarda, deniz kıyısındaki köşkü, resimhane, kayıkhane ve müştemilat binalarını kendisi çizerek 1884’de yaptırmıştır. İki katlı bu köşkün giriş katındaki ahşap kapılarını 1901-1903 yıllarında tabloları kadar değerli resimlerle süslemiştir.

Osman Hamdi Bey Köşkü iki katlı ahşap bir yapıdır. Sekiz odası olan ev taş temeller üzerine ahşap malzeme ile yapılmıştır. Köşkün denize yönelik ahşap direkli bir verandası ve onun üstünde bir balkonu bulunmaktadır. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Yalının mutfak, çamaşırhane, kiler, hizmetçi odası, banyo ve tuvaleti bulunmaktadır.

1982 yılına kadar hiç onarım görmeden ayakta kalabilen yalının kapıları resimlerle süslenmiş durumdadır. Kapılardaki süslemeler, Osmanlı süsleme sanatının günümüze yansıyan en güzel, en canlı örneklerini teşkil etmektedir


Sırrı Paşa Konağı (Merkez)

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi, Yeni Çeşme Sokak’ta İzmit ve Körfez’e hakim konumdaki konak İzmit Mutasarrıfı Sırrı Paşa tarafından yaptırılmış XIX.yüzyıla ait sivil mimari örneklerindendir.

İki katlı konağın yüksek bahçe duvarlarında kullanılan taşlardan bir bölümü antik yapı kalıntılarına aittir. Konağın İç Mekan duvar bezemelerinin Dolmabahçe Sarayı’nın restorasyonu için gelen Batılı ressamlar tarafından yapıldığı ileri sürülmektedir.

Konak moloz taş ve bağdadi tekniğinde ahşaptan yapılmıştır. Harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Görkemli bir giriş kapısından avluya, oradan da ikinci kata çıkılmaktadır. Orta sofanın etrafında başoda ve ona açılan odalar sıralanmıştır. Odaların içerisinde yüklükler, nişler ve ocaklar bulunmaktadır.


Portakal Hafız Konağı (Merkez)

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi’nde bulunan Portakal Hafız Konağı XIX.yüzyıl sivil mimari örneklerindendir.

Taş temeller üzerine bağdadi tekniğinde ve ahşaptan yapılmıştır. İki katlı bir yapı olup, bahçe içerisindeki giriş kapısından bir taşlığa girilmektedir. Taşlığın iki tarafında mutfak, yemek odası ve kilerler vardır. Buradan çıkılan merdivenle bir orta sofaya, oradan da sofaya açılan odalara ulaşılmaktadır. Odalardan biri başoda olup, diğerlerinden daha büyük ve bezemelidir. Konağın dışa açılan ve cephe boyunca devam eden dikdörtgen söveli pencereleri bulunmaktadır. İç kısmında tavanları bezemeli olup, dolap, niş ve kapılarında ağaç işçiliğinin güzel örnekleri uygulanmıştır.


Demirciler Konağı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Demirciler Köyü’nde bulunan bu konak XIX.yüzyıl örneklerindendir. Taş temeller üzerine bağdadi tekniğinde ahşap bir yapıdır. Kalem işleri ve bezemeleri ile dikkat çekmektedir.


Pempe Köşk (Merkez)

Kocaeli Yukarı Pazar Mevkii’nde bulunan Pembe Köşk XX.yüzyılın başlarında yapılmıştır. Üç katlı olan köşkün birinci katına dıştan taş bir merdivenle çıkılmaktadır.

Giriş holünün iki tarafına odalar sıralanmış, buradan da bir merdivenle diğer katlara çıkılmaktadır. İkinci ve üçüncü katın planları birbirinin eşi olup, ortada bir sofa ve bunun çevresindeki odalardan meydana gelmiştir. Kagir olan bu yapı bütün cephe boyunca sıralanmış dikdörtgen pencereleri ile tamamen dışa dönüktür. Bu pencereler günümüzde pek az örneği olan giyotin pencerelerdir.

Kocaeli Valiliği tarafından kamulaştırılarak onarılan bu köşk İzmit’in sivil mimarisini yansıtan en güzel örneklerden birisidir. Onarım sırasında yapının iç ve dışındaki ahşap bölümleri, ağaç işçiliği olduğu gibi korunmuştur.


Kaiser Wilhelm Köşkü (Körfez)

Kocaeli Körfez ilçesi Hereke beldesinde bulunan eski Sümerbank Dokuma ve Hali Fabrikası sınırları içerisindeki bu köşk Alman İmparatoru II.Wilhelm’in İstanbul-İzmit demiryolunun açılışında İzmit’e geldiğinde kalabilmesi amacı ile yaptırılmıştır. İtalyan Mimar Raimondo d’Aranco tarafından yaptırılmıştır.

Köşkün mimari parçaları ve detayları Yıldız Sarayı’nda hazırlanmış ve bu parçalar Hereke’de daha önce hazırlanmış taş temeller üzerine oturtularak monte edilmiştir. Tek katlı olan köşk, geniş bir salon ve bunun çevresindeki odalardan meydana gelmiştir. İzmit Körfezi’ne yönelik cephesine dikdörtgen pencereler sıralanmıştır. Köşkün üzeri ahşap kiremitli bir çatı ile örtülmüştür.


Redif Dairesi (Merkez)

Kocaeli il merkezinde bulunan Redif Dairesi’ni İzmit Mutasarrıfı hasan Paşa 1863 yılında yaptırmıştır.

Osmanlı döneminde Yedek Subaylar için yaptırılmış olan Redif Dairesi yarı kagir kışla tipinde bir yapıdır. Yapının girişinin üzerinde dışarıya sütunların taşırılmış bir balkonu bulunmaktadır. Girişten sonra dikdörtgen planlı yapının boyunca uzanan koridorlar ve bunların çevresinde odalar bulunmaktadır. Cephe boyunca yapının bütününe altlı üstlü dikdörtgen pencereler sıralanmıştır. Redif Dairesi’nin iç mekan tavanları XIX.yüzyıl bezemeleri ile süslüdür.

Yapının üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Zeytinlik Hypogaeumu (Merkez)

Kocaeli’nin 1 km. kadar batısında Manastır Bayırı’nın en yüksek yerinde, Kırkmeşe-Zeytinlik Mevkii’nde temel kazısı sırasında (1968) dokuz odadan meydana gelen bir hypogaeum (yer altı mezar odası) ile karşılaşılmıştır. Hypogaeum Kocaeli’nin batı nekropolü alanı içerisinde bulunmaktadır. Mezar anıtı MÖ.IV.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Günümüzde çevresine evler yapılmış ve Hypogaeum’un bir bölümü de tahrip edilmiştir.

Hypogaeum, meyilli bir arazi üzerinde doğu-batı yönünde uzanan tonoz örtülü mezar odalarından meydana gelmiştir. Anıtın üzerinde bir üst yapı altında da mezar odaları bulunmaktadır. Üst yapı 4.50x6.80 m. ölçüsünde büyük bir orta mekan ile önündeki giriş kısmından meydana gelmiştir. Burada bir koridorun çevresinde sekiz mezar odası bulunmaktadır. Bu odalar 2.40x1.30 m. ölçülerindedir. Koridor ise 4.00 m. uzunluğunda 1.30 m. genişliğinde yapılmıştır. Koridorun ve odaların yüksekliği yaklaşık 1.50 m. dir. Alttaki mezar odalarına üstteki odanın doğusunda bulunan bir kapaktan girilmektedir. Bu kapak dört parça halinde üst üste oturmuş yatay taş levhalardan meydana gelmiştir. Bu kapaktan iki basamakla inilen bir girişten sonra bir kapı ile karşılaşılır. Bu girişin sağ ve sol tarafında mezar odalarının kapakları görülmektedir.

Mermer kapıdan girilen koridor dikdörtgen planlı olup, iki tarafında karşılıklı ikişer mezar odası bulunmaktadır. Mezar odalarına koridordan giriş yine mermer kapaklarla sağlanmıştır. Merdivenin iki tarafında bulunan iki mezar odasının ise büyük bir kısmı yıkılmıştır.

Mezar odalarında yapı malzemesi olarak taş, tuğla ile onları birbirine bağlayan harç kullanılmıştır. Tonozlarda ise kare tuğlalara yer verilmiştir. Mezar odaları pembe renkteki bir sıva ile sıvanmış, koridora freskler yapılmıştır. Bunun üzerinde çok renkli ve çeşitli bitki motiflerinden meydana gelen süslemeler yapılmıştır. Yeşil kırmızı, mavi ve sarı renklerden meydana gelen bu fresklerin bir parçası da Kocaeli Müzesi’nde bulunmaktadır.


Kocaeli’nin Doğusunda Bulunan Hypogaeum (Merkez)


Kocaeli’nin doğusunda, Hastane Bayırı’nda bulunan bu hypogaeum da rastlantı sonucu su kanalı açmak için kazılırken bulunmuştur. Bu mezar anıtı MÖ.IV.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Ne var ki, bu hypogaeum tamamen ortadan kaldırılmış, resmi ve planı çekilip çizilememiştir. Ancak kazı raporundan öğrenildiğine göre dikdörtgen şekilde bir plana sahiptir. Doğu yönündeki girişten, taş çerçeveli bir kapaktan içeriye girilmektedir. Bundan sonra beş basamaklı bir merdiven ile hypogaeumun içerisine girilmektedir. Hypogaeum’un içerisi tonoz örtülü olup, içerisi yer yer fresklerle bezenmiştir.

Bu hypogaeumun benzerlerine İstanbul’da Şehremini’de, İznik’te, Marmara Ereğlisi’nde rastlanmaktadır.

Bunların dışında Kocaeli Paç Mahallesi ile Bekir Deresi arasında uzanan Nekropol alanında ve Erenler Bayırı’nda 1979 yılında bir mezar odası daha ortaya çıkarılmıştır. Kocaeli Müzesi’nin yapmış olduğu kurtarma kazısı sırasında tonozlu bir girişten sonra bir mezar odası ile karşılaşılmıştır. Bu mezar odasında mermer bir lahit bulunmuştur.


Üçtepeler Tümülüsü (Merkez)

Kocaeli il merkezine 3 km. uzaklıkta, eski İstanbul yolu üzerinde , Kabaoğlu, Üçtepeler Köyü’nde tümülüsler ile karşılaşılmıştır. Bir kral ailesine ait olan bu tümülüsler yöreye ismini vermiştir. Tümülüsler içerisinde mermer lahitler ve ölü eşyaları bulunmuştur.

MÖ.III.-IV.yüzyıla tarihlendirilen bu tümülüslerden çıkarılan eserler Kocaeli Müzesi’nde bulunmaktadır.



Aytepe Tümülüsü (Merkez)

Kocaeli Aytepe Mevkii’ndeki alanda rastlantı sonucu ortaya çıkan bu tümülüs MÖ.III.-IV.yüzyıllara tarihlendirilmektedir.

Kırsal bir alanda bulunan tümülüsün blok taşlardan yapılmış, yuvarlak kemerli bir giriş kapısı bulunmaktadır. Bu kapıdan Dromos denilen bir girişe, oradan da üzeri tonozlu mezar odasına girilmektedir. Mezar odası içerisinde mermer bir lahit bulunmaktadır.
 
Top