02- Adıyaman

kelebek

-ütopik-
V.I.P
TARİHçESİ

Adıyaman, tarihin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biridir. Adıyaman Palanlı Mağarasında yapılan incelemelerde kent tarihinin M.ö. 40.000 yıllarına kadar uzandığı anlaşılmıştır.

Yine Samsat-Şehremuz Tepe'deki tarihi bulgulardan M.ö. 7.OOO yılına kadar Paleolitik, M.O. 5.000 yıllarına kadar Neolitik, M.Ö. 3.OOO yıllarına kadar Kalkolitik ve M.O. 3.0OO-1.200 yıllan arasında da Tunç çağı dönemlerinin yaşandığı anlaşılmıştır. Bu dönemde bölge Hititlerle Mitannilar arasında el değiştirmiş ve Hitit Devletinin yıkılmasıyla (M.Ö. 1.200) karanlık bir dönem başlamıştır. M.Ö. 1.2OO'den Frig Devletinin kuruluşu olan M.Ö. 750 yıllan arası dönemle ilgili olarak yazılı kaynağa rastlanmamıştır. Ancak; bu dönemde yöre, Asur etkisine girmeye başladığından, Samsat'ta bulunan Asur etkili mühürler ve Kahta Eskitaş Köyünde bulunan Hitit Hiyeroglifi ile yazılmış kitabeler, Anadolu'daki tarihi silsilenin ilimizde de aynen devam ettiğini, göstermektedir. Bu dönemde Adıyaman ve çevresinde Hitit Devletinin yıkılmasıyla ortaya çıkan Geç Hitit şehir devletlerinden biri olan Kummuh Devleti hüküm sürmüştür.

M.Ü. 9OO-70O yılları arasında yöre Asur etkisinde kalmakla birlikte, Asurlular tam olarak egemen olamazlar. 6. yüzyılın başlarından itibaren yöreye Persler hakim olur ve yöre Satrap'lar (Valiler) eliyle yönetilir. M.O. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük iskender'in Anadolu'ya girmesiyle Pers'ler hakimiyetini kaybetmiş ve M.ü. 1. yüzyıla kadar yörede Makedonyalı Selev-kos Sülalesi hüküm sürmüştür. Bu sülalenin gücünün zayıfladığı sıralarda, Kral Mithradetes l Kallinikos Kommagene Krallığının bağımsızlığını ilan etmiştir (M.O. 69).

Başkenti Samosota (Samsat] olan Kommagene Krallığı, egemenliğini MS. 72'ye kadar sürdürmüş, bu tarihte yöre Roma imparatorluğunun eline geçmiş ve Adıyaman Roma imparatorluğunun Syria (Suriye) Eyaletine, 6. Lejyon olarak bağlanmıştır. Roma imparatorluğunun 395 yılında Batı ve Doğu Roma olarak ayrılmasıyla, Adıyaman Doğu Roma imparatorluğuna katılmıştır. 643 yılından itibaren bölgeye İslam akınları başlamakla birlikte İslam hakimiyeti ancak 670 yılında Emevi'lerle kurulabilmiştir. 758 yılında ise, II, Abbasi komutanlarından Mansur Ibni Cavene'nin hakimiyetine girer. 926 yılına kadar Abbasi hakimiyetinde kalan H'de bu tarihte Hamdanüerin egemenliği başlar. 958 yılında yöre yeniden Bizanslıların eline geçer.

1114-1181 yıllan arası yöreye Türk akınları olur. 1204-1298 yılları arasında Samsat ve yöresini Anadolu Selçukluları ele geçirir. 1230 ve 1250 yıllarında Moğol saldırılan yaşanır. 1298'de yöre ve bölge Memlüklerin eline geçer. 1393 yılında Adıyaman bu kez de Timurlenk tarafından yağmalanır.

Büyük bir istikrarsızlığın olduğu Orta çağ boyunca Adıyaman Bizans, Emevi, Abbasi, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğullan arasında el değiştirmiş ve nihayet Yavuz Sultan Selim'in Iran seferi sırasında 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı topraklarına katılan Adıyaman, başlangıçta merkezi Samsat'ta bulunan bir Sancakla Maraş Beylerbeyliğine bağlıyken, Tanzimat’tan sonra bir kaza olarak Malatya'ya bağlanmıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan 1954 yılına kadar eski idari yapısı korunarak Malatya'ya bağlı kaza konumunda olan Adıyaman 1 Aralık 1954 tarihinde 6418 sayılı Kanunla Malatya'dan ayrılarak müstakil il haline gelmiştir.
 

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Adıyaman ili Orta Fırat Bölümü içinde yer alır. Kuzeyde bulunan Çelikhan ile Gerger ilçesinin bir kısmı Doğu Anadolu Bölgesine, Batıda bulunan Gölbaşı ile Besni ilçesinin bir kısmı ise Akdeniz Bölgesine dahil edilmiştir.

Adıyaman ilinin kuzeyinde Malatya ili (Pütürge, Yeşilyurt ve Doğanşehir ilçeleri), batıda Kahramanmaraş ili (Merkez ve Pazarcık ilçeleri), güneybatıda Gaziantep (Araban ilçesi), güneydoğuda Şanlıurfa ili (Siverek, Hilvan, Bozova ve Halfeti ilçeleri), doğuda ise Diyarbakır ili (Çermik ve Çüngüş ilçeleri) bulunmaktadır.

Adıyaman ili 37° 25′ ve 38° 11 ′kuzey enlemleriyle, 37° ve 39° doğu boylamları arasında yer alır. Adıyaman ilinin yüzölçümü 7 614 km² , göller ile 7 871 km² olup, rakımı 669 m dir.

Eski coğrafyacı ve tarihçilere göre: Güneyde Arap Yarımadasından, Kuzeyde Toros Sıradağlarına doğru uzanan Arap çöllerinin sona erdiği yerde, Toros sıra dağlarının eteklerinde verimli topraklar yer almaktadır. Arap çöllerini kuzeyden bir ay gibi saran bu topraklara binlerce yıldan beri Verimli Ay (Hilal) adı verilmiştir. Ortadoğu ülkelerinin merkezinde yer alan Verimli Ay topraklarında Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarından gelen ana kara yolları birbirlerini kesmektedir. Tarih boyunca Verimli Ay bölgesi ana ticaret yollarının kavşak noktalarında, büyük ticaret ve sanayi şehirleri doğmuş, büyümüş, yıkılmış ve yerlerine yenileri kurulmuştur. Verimli Ay bölgesinin bir parçası sayılan Orta Fırat Bölümünün illerinde olan Adıyaman şehri, Verimli Ay bölgesinin en üst sınırını oluşturmaktadır. Adıyaman ili uygun coğrafi özellikleri dolayısıyla tarihinin her döneminde insanların yaşamayı tercih ettikleri bir yerleşim bölgesi olmuştur.
 

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinden Adıyaman, tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. çok çeşitli turizm ihtiyaçlarına cevap verebilen ilde, bir yanda Nemrut Dağı'ndaki tarihi eserlerin büyüsünü yaşarken, diğer yanda Atatürk Barajı'nda sörfün tadına varılabilir. Adıyaman, klasik deniz tatilinin dışında dinlenme olanakları arayan, değişik şeyler denemek isteyen turistlerin ilgisini çekmektedir.

Plaka Kodu : 02

Telefon Kodu : 416

İlçeleri : Besni, çelikhan, Gerger, Gölbaşı, Kahta, Samsat, Sincik, Tut.

Komşuları : Adıyaman ili, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep tarafından çevrelenmektedir.

Havaalanları : Adıyaman Havaalanı.

İlgi çekici yerler ve tarihi eserler : Nemrut Dağı, Arsameia Ören Yeri (Nymphaios Arsameia'sı), Yeni Kale, Derik Kalesi, Gerger Kalesi (Fırat Arsameia'sı), Perre Antik Kenti, Karakuş Tümülüsü (Kadınlar Anıt Mezarı), Sofraz Tümülüsü, Sesönk (Dikilitaş), Karadağ Tümülüsü, Beştepeler, Malpınarı Kaya Yazıtı, Cendere Köprüsü, Göksu - Kızılin Köprüsü, Altınlı Köprü, Haydaran Kaya Mezarları, Turuş Kaya Mezarları, Dolmenler, Zey, Göksu Mağaraları, Palanlı Mağarası, Kitap Mağarası, Gümüşkaya (Palaş) Mağaraları, Ulu Cami, çarşı Cami, Kab Cami, Musalla Cami, St. Paul Kilisesi, çelikhan İçmesi, Besni İçmesi, Kotur İçmesi, Atatürk Barajı ve GAP.
 

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Besni: Adıyaman ilinin batı kesiminde yer alan ve il merkezine 44 km uzaklıkta bulunan bir ilçesidir.

Deniz seviyesinden 1050 m yüksekte yer alan Besni'nin nüfusu yaklaşık 36.000'dir. Emeviler devrinde müslümanların idaresine giren Besni, Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı topraklarına katıldı. 19. yüzyılın sonlarında Malatya'ya bağlı bir kaza olan Besni Cumhuriyetin ilk yıllarında Gaziantep iline bağlandı. 1933'te tekrar Malatya'ya bağlanan ilçe 1954'te yeni kurulan Adıyaman ilinin bir ilçesi oldu.

1330 km2 yüzölçüme sahip Besni ilçesinin, 8 belde belediyesi ve 63 köyü bulunmaktadır. İlçe halkının önemli bir bölümü geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır. Besni'de Gaziantep Üniversitesine bağlı, Besni Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır. Besni Ulu Camii ve Besni Kalesi ilçenin önemli tarihi eserleri arasında yer alır.

Gölbaşı, Adıyaman ilinin bir ilçesidir. Adıyaman ın Batısında yer alır. Kuzeyinde Malatya, doğusunda Besni ve Tut İlçeleri, güneyinde Gaziantep, batısında Kahramanmaraş İli ile çevrilidir. Deniz seviyesinden yüksekliği 860 metre civarındadır. 1958 yılında 700 nüfusu ile İlçe olmuş ve hızla gelişerek bugün merkez nüfusu 40000’ e ulaşmıştır. Gölbaşı İlçesi Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesini , Akdenize bağlayan Devlet Karayolu ile DD'nin geçtiği bir güzergahta kurulduğundan, Malatya, Adıyaman, Gaziantep ve Kahramanmaraş illerini birbirine bağlayan bir kavşak konumundadır. Bu yönüyle doğu ile batı arasında köprü konumundadır. Programda olan Kapıdere Yolu açıldığında Şanlıurfa ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Ankara’ ya olan uzaklıgı 183 km.daha azalacaktır. 30 Köyü, 3 Beldesi ile toplam nüfusu 70000 olan Gölbaşı, adını biri İlçe merkezinde, ikisi çevre Köylerde bulunan toplam 3 gölden almaktadır. İlçe Merkezinde bulunan göl çevresinde turizme yönelik tesisler , geniş ormanlık ve yeşil alan ile İlçe kenarından geçen Göksu Çayı bu cazibeyi artırmaktadır. Bu yönüyle de bölgenin mesire alanı durumundadır.Zaten GAP İdaresi de İlçeyi GAP Mesire Alanı ilan etmiştir. GAP Projesinin bir parçası olan Çatal Tepe Barajı'nın etüt çalışmaları devam etmektedir. Göksu Çayı'ndan pompalanarak göle akıtılan su Gaziantep’e içme suyu olarak verilmektedir.

Adıyaman ilinin bir ilçesidir. 2000 yılı itibarıyla nüfusu 114.994 olup Adıyaman'ın en kalabalık ilçesidir.


Kahta: Tarihçe :Kâhta adının nereden geldiği ile ilgili olarak pek fazla bilgi bulunmamakla beraber, Pers dilinde "Dağın Eteği" anlamına geldiği ve bunun da Nemrut Dağının eteklerinde yer almasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Kâhta ilçesi, tarih boyunca Asur, Pers, Makedon ve Seleukos medeniyetlerine ev sahipliği yapmış bir yerleşim yeridir. Bu konumunun doğal sonucu olarak yörede önemli tarihi eserler yer almaktadır. Daha sonra Arap, Ermeni, Artuklular, ve Haçlı seferlerinin ardından Selçuklular, Babiller, Moğollar, Memlükler ve Dulkadiroğulları hakimiyetinde kalmış, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı hakimiyetine girmiş ve Kanuni zamanında da sancak merkezi haline getirilmiştir. Kâhta, Cumhuriyet döneminde Malatya'ya bağlı bir ilçe iken 1954 yılında Adıyaman'ın il olmasıyla birlikte Adıyaman’a bağlanmıştır.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan Nemrut Dağı'nın tepesinde bulunan Kommagene Kralı Antiochus Theos’un anıt mezarı, yöredeki en önemli tarihi eserlerdendir.


Coğrafi yapı İlçenin kuzeyi dağlık olup bölgedeki köyler yamaçlara kurulmuştur. Kuzeydeki en yüksek nokta Nemrut dağıdır (2.206 m). Güneydeki köyler ise ovadadır. Kâhta'nın denizden yüksekliği 750 m dir. İlçe 1490 km2 yüzölçümündedir. Adıyaman ilinin 33 km doğusundadır.

Kâhta, doğuda Gerger ilçesi, güney ve güneydoğuda Şanlıurfa, güneybatıda Samsat ilçesi, batıda Adıyaman, kuzeyde Sincik ilçesi ve Malatya ile çevrilidir. İlçenin doğu ve güneydoğu kesiminde Atatürk Baraj Gölü yer almaktadır. İlçenin en önemli akarsuları Kâhta çayı ve Kalburcu çayı olup çevrelerinde fasulye, tütün, susam, çeltik ve pamuk yetiştirilir
 

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Yüzyıllar önce Anadolu'nun eşsiz bir köşesinde, en kutsal yer olarak Nemrut Dağı'nı seçmiş bir krallık hüküm sürdü. Kommagene adındaki bu krallık, uzun yıllar Asur egemenliğinde kaldıktan sonra çetin savaşlar vererek bağımsızlığını kazandı. Nemrut Dağı'nın gizemli tarihinin keşfinin üzerinden yüz yıldan fazla bir zaman geçti. Keşif hikayesi Berlin'deki Prusya Kraliyet Bilimler Akademisi'ne gelen bir mektupla başlamıştı. Akademi üyelerini heyecanlandıran mektup, genç yaşta ülkesini terk ederek Anadolu'da yol yapımı için güzergah belirleyen bir İngiliz grubun aşçılığını yapan Karl Sester'den gelmişti. Sester, Nemrut Dağı'ndaki harabelerle ilgili söylentiler duymuş, merakını yenemeyerek dağa çıkmaya karar vermişti. Gördükleri karşısında adeta dili tutulan Sester, yalnızca bir merak sonucu başlayan bu keşif hikayesiyle Nemrut Dağı'nın gizli tarihinin ortaya çıkmasına yardımcı olacaktı. Kommagene Krallığı, Toros Dağları'ndaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan, Suriye'nin kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerini kapsayan bir coğrafyaya yayılıyordu.

İÖ 1. yüzyılda kurulan Kommagene İS 72 yılına kadar bu bölgede yaşamını sürdürdü. Yazılı belgelerde İÖ 850 yılında görülen krallığın ismi o dönemlerde Kummuh olarak geçer. Asur egemenliğinden kurtulmasıyla birlikte bağımsızlığına kavuşan Kommagene'nin bu dönemine ait ilk yazılı belgelerde ilk kez I. Antiochos dönemine aittir.
I. Antiochos Kommagene'nin en önemli kralıydı. Onu bu kadar önemli yapan şey, büyük hedefleriydi. Küçük bir krallıktan beklenemeyecek kadar büyük hedefler; Antiochos yeni bir din kurmayı planlamıştı. Amacı Batılıların, yani Yunanlıların dini ile Doğulu Perslerin dinini birleştirmekti. Böylece bir dünya dini yaratacak, Nemrut Dağı'nı onun merkezi yapacak ve bu dinin buradan tüm dünyaya yayılmasını sağlayacaktı. Kendisi de bu sayede tüm dünyaya hükmedecekti. Ve ölümsüzlüğe kavuşacaktır. Antiochos bu hayaline ulaşmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Kendisini Tanrı ilan etti. Nemrut Dağı'nın 2.150 metre yükseklikteki zirvesinde yapımına başladığı görkemli kutsal alan ve mezar anıtı ne yazık ki ölümünden önce bitirilemedi. Oğlu Kral I. Antiochos da devam etmedi çalışmalara, mezar anıtı yarım kaldı. Kutsal alanın doğu ve batı yamaçlarında teraslar üzerinde yaptırdığı heykeller ise Nemrut'un sert hava koşullarıyla boğuşarak yüzyıllarca ayakta kalmayı başardı. Antiochos'un ölümünden sonra fikirleri de unutuldu, yaratmayı düşündüğü din kendisiyle birlikte öldü. Ama yine de yaptırdığı heykellerle kendinden yüzyıllar boyu bahsettirdi.

Kommagene'de tanrılar ve krallar adına yaptırılmış heykeller dışında kraliyet mensubu kadınlar için yaptırılmış bir anıt mezar bulunur. Etrafında bulunan sütunlar üzerine yerleştir

Antiochos bu kutsal alanı teraslar halinde tasarlamıştı. Kutsal kabul edilen teraslarda yer alan heykellerin sırası aynıydı. Bu tanrılardan her biri hem Doğu hem Batı tanrılarını temsil ediyor ve bu nedenle iki ayrı isimle anılıyorlardı. Yüzleri doğuya ve batıya çevrili Pers ve Yunan tanrıları Kral Antiochos'un bu iki kültürü birleştirme amacını da simgeliyordu.
Antiochos yaptırdığı heykellerin arka yüzüne 200 satırdan oluşan vasiyetini yazdırdı. Yazıtta kendinden sonra gelecek kralları tapınağı güzelleştirmeleri için görevlendiriyor, ibadet için gelenleri övdüğü gibi, kötü niyetle gelenlere beddua ediyordu. Antiochos, kutsal alanı ziyarete gelenlerin en iyi şekilde ağırlanmasını istedi ve bu amaçla rahipleri en iyi şaraplarını sunmalarını emretti. Hatta törenlerin çok renkli geçmesi için müzisyenleri bile görevlendirdi. Ama Antiochos'un bütün bu titizliğine rağmen vasiyette yazılanlar yerine getirilmedi.


Dünyanın sekizinci harikası

Batı terastakileri göre daha sağlam kalan, ancak depremle yerinden düştüğü tahmin edilen Zeus-Oromasdes heykeli oldukça hasar görmüş.

Nemrut Dağı'ndaki kutsal alanda heykellerin dışında birçok da kabartma bulunuyor. Batı terasında bulunanlardan ilginç olan biri de aslan kabartmasıdır. Gezegenlerin dizilişleri incelendiğinde bunun Kommagene'nin I. Kralı Mithradates'in taç giydiği geceye; İÖ 109 yılının temmuz akşamına denk geldiği ortaya çıkar.
Dünyanın dört bir yanında ziyaretçilerin görmek için geldiği Nemrut Dağı 1987 yılında UNESCO'nun (Birleşmiş Milletler Eğitimsel, Bilimsel ve Kültürel Organizasyonu) kültür mirası listesine alındı. Dünyanın sekizinci harikası olarak nitelenen Nemrut Dağı, yeryüzünde güneşin doğuş ve batışının gözlendiği en güzel yer belki de...
Yüzyılı aşkın bir süredir ayakta kalmak için çabalayan devasa heykellerin bazıları artık zamana yenik düştü. Şu sıralarda dağda bir faaliyet var; bu güzel eserlerin daha fazla tahrip olmasını önlemek ve kopan parçaları yerine koymak için çalışmalar yapılıyor.
2002 yılında başlayan bu çalışmalarla tonlarca ağırlıktaki heykellerin konservasyonu ve korunması amaçlanıyor.

Aslanlı Horoskop: Nemrut Dağı'nın 2.150 metrelik zirvesindeki aslanlı horoskop bilinen en eski horoskoptur. Aslanın üzerinde 16 ışından oluşan 3 adet yıldız bulunur. Bu üç yıldız Mars, Merkür ve Jüpiter gezegenlerini temsil eder. Aslanlı horoskop gök cisimlerinin bir anlık konumunu gösterir. Önümüzdeki 25.000 yıl içerisinde bir daha yaşanmayacak bir ana tanıklık edilir. Güneşin, etkisi azalan ışığının altında çıkan yeni ayın ve onun hemen üzerinde Kral yıldızı olarak bilinen Regulus yıldızının güçlü parıltısı yüzleri aydınlatır. Önceki gecelerde Jüpiter, Merkür ve Mars gökyüzünde adeta krallara layık bir geçiş töreni sergiler. Tüm bu seremoni bittikten sonra Kommagene halkı tanrılarının yeni krallarını ziyarete geldiklerine inanarak evlerine dönerler.

Selamlaşma kabartmaları: Kum taşından yapılma kabartmalar I. Antiochos'un Herakles, Zeus, Kommagene ve Apollon ile selamlaşmasını sembolize eder. Tanrıların isimleri kabartmaların arkasına yazılmıştır.
 

karaser_1

Katılımcı
Tarihçe
- Adıyaman İsmi :
Adıyaman isminin menşeyi hakkında çeşitli rivayetler vardır.

Birinci rivayete göre; Perre şehrinde cereyan ettiği belirtilen bir olaya bağlanmaktadır. FARRİN yada PERRE olarak bilinen şehirde PUT’ a tapan bir babanın yedi oğlu, babalarında evde olmadığı bir gün bütün putları imha ederek ALLAH’ın (Hz. İsa’nın söylediği gibi) bir olduğunu kabul ve ilan ederler. Putperest baba durumu öğrenince yedi oğlunu da öldürür. Babaları tarafından öldürülen yedi kardeşin hatırasına Farrin (Perra=Pirin)’ de bir manastır yaptırılır. Bu olaydan ötürü de şehre Yedi Yaman adı verilir. Yedi Yaman zamanla Adıyaman şekline dönüşür.

İkinci rivayete göre; Adıyaman şehrinin ortasında yaptırılan Mansur’un kalesi olarak bilinen kale’ ye halk, Hısn-ı Mansur ismini vermiştir. Hısn-ı Mansur isminin menşeyi hakkında iki ayrı rivayet mevcuttur. Kaynaklarda VII. yüzyılda buraya gelen Emevi komutanlarından Kays kabilesine mensup Mansur. Ca'vene'ye izafetle bu ismin verildiği rivayet edilmekte ise de başka bir rivayete göre bu ismin Abbasi Halifesi Ebu Cafer El-Mansur'un adından gelmektedir. Zamanla halk arasında telâffuz şeklinin de değişmesiyle “HÜSNÜ MANSUR” olarak bu şehrin ismi değiştirilmiş olmaktadır.

Üçüncü rivayete göre; Adıyaman şehrini doğu, batı ve güney yönlerinde derin vadiler çevirmiştir. Bu vadilerin yamaçları zengin meyve ağaçları ile kaplı olduğu gibi, şehrin çevresinin de meyve ağaçlarıyla kaplanmış olmasından dolayı güzel vadi anlamında olan “VADİ-İ LEMAN” (Güzel vadi) kelimesinin söylenişi zamanla değişmiş ve halk arasında “ADIYAMAN” şekline dönüşmüştür. Ancak, Hısn-ı Mansur yani Hüsnü Mansur ismi 1926’ ya kadar resmi ad olarak kalmıştır. 1926 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararları ile şehrin ismi tekrar ADIYAMAN olarak değiştirilmiştir.

- Adıyaman’ın Tarihçesi
Adıyaman, tarihin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biridir. Adıyaman Palanlı Mağarasında yapılan incelemelerde kent tarihinin M.ö. 40.000 yıllarına kadar uzandığı anlaşılmıştır.

Yine Samsat-Şehremuz Tepe'deki tarihi bulgulardan M.ö. 7.OOO yılına kadar Paleolitik, M.O. 5.000 yıllarına kadar Neolitik, M.Ö. 3.OOO yıllarına kadar Kalkolitik ve M.O. 3.0OO-1.200 yıllan arasında da Tunç Çağı dönemlerinin yaşandığı anlaşılmıştır. Bu dönemde bölge Hititlerle Mitannilar arasında el değiştirmiş ve Hitit Devletinin yıkılmasıyla (M.Ö. 1.200) karanlık bir dönem başlamıştır. M.Ö. 1.2OO'den Frig Devletinin kuruluşu olan M.Ö. 750 yıllan arası dönemle ilgili olarak yazılı kaynağa rastlanmamıştır. Ancak; bu dönemde yöre, Asur etkisine girmeye başladığından, Samsat'ta bulunan Asur etkili mühürler ve Kahta Eskitaş Köyünde bulunan Hitit Hiyeroglifi ile yazılmış kitabeler, Anadolu'daki tarihi silsilenin ilimizde de aynen devam ettiğini, göstermektedir. Bu dönemde Adıyaman ve çevresinde Hitit Devletinin yıkılmasıyla ortaya çıkan Geç Hitit şehir devletlerinden biri olan Kummuh Devleti hüküm sürmüştür.

M.Ü. 9OO-70O yılları arasında yöre Asur etkisinde kalmakla birlikte, Asurlular tam olarak egemen olamazlar. 6. yüzyılın başlarından itibaren yöreye Persler hakim olur ve yöre Satrap'lar (Valiler) eliyle yönetilir. M.O. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük iskender'in Anadolu'ya girmesiyle Pers'ler hakimiyetini kaybetmiş ve M.ü. 1. yüzyıla kadar yörede Makedonyalı Selev-kos Sülalesi hüküm sürmüştür. Bu sülalenin gücünün zayıfladığı sıralarda, Kral Mithradetes l Kallinikos Kommagene Krallığının bağımsızlığını ilan etmiştir (M.O. 69).

Başkenti Samosota (Samsat] olan Kommagene Krallığı, egemenliğini MS. 72'ye kadar sürdürmüş, bu tarihte yöre Roma imparatorluğunun eline geçmiş ve Adıyaman Roma imparatorluğunun Syria (Suriye) Eyaletine, 6. Lejyon olarak bağlanmıştır. Roma imparatorluğunun 395 yılında Batı ve Doğu Roma olarak ayrılmasıyla, Adıyaman Doğu Roma imparatorluğuna katılmıştır. 643 yılından itibaren bölgeye İslam akınları başlamakla birlikte İslam hakimiyeti ancak 670 yılında Emevi'lerle kurulabilmiştir. 758 yılında ise, II, Abbasi komutanlarından Mansur Ibni Cavene'nin hakimiyetine girer. 926 yılına kadar Abbasi hakimiyetinde kalan H'de bu tarihte Hamdanüerin egemenliği başlar. 958 yılında yöre yeniden Bizanslıların eline geçer.

1114-1181 yıllan arası yöreye Türk akınları olur. 1204-1298 yılları arasında Samsat ve yöresini Anadolu Selçukluları ele geçirir. 1230 ve 1250 yıllarında Moğol saldırılan yaşanır. 1298'de yöre ve bölge Memlüklerin eline geçer. 1393 yılında Adıyaman bu kez de Timurlenk tarafından yağmalanır.

Büyük bir istikrarsızlığın olduğu Orta çağ boyunca Adıyaman Bizans, Emevi, Abbasi, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğullan arasında el değiştirmiş ve nihayet Yavuz Sultan Selim'in Iran seferi sırasında 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı topraklarına katılan Adıyaman, başlangıçta merkezi Samsat'ta bulunan bir Sancakla Maraş Beylerbeyliğine bağlıyken, Tanzimat’tan sonra bir kaza olarak Malatya'ya bağlanmıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan 1954 yılına kadar eski idari yapısı korunarak Malatya'ya bağlı kaza konumunda olan Adıyaman 1 Aralık 1954 tarihinde 6418 sayılı Kanunla Malatya'dan ayrılarak müstakil il haline gelmiştir.

- Adıyaman Kronolojisi
M.Ö. 40000- M.Ö. 7000 Paleolitik
M.Ö. 7000 - M.Ö. 5000 Neolitik
M.Ö. 5000 - M.Ö. 3000 Kalkolitik
M.Ö. 3000 - M.Ö. 1200 Hititler
M.Ö. 1200 - M.Ö. 750 Asurlular
M.Ö. 750 - M.Ö. 600 Frigler
M.Ö. 600-M.Ö. 334 Persler
M.Ö. 334-M.Ö. 69 Makedonlar
M.Ö. 69-M.S. 72 Kommagene Krallığı
72-395 Roma imparatorluğu
395-670 Doğu Roma (Bizans)
670-758 Emeviler
758 - 926 Abbasiler
926- 958 Hamdaniler
958 –1114 Bizanslılar
1114 –1204 Eyyubiler
1204 –1298 Anadolu Selçuklular
1298 –1516 Memluklular
1516 –1923 Osmanlı imparatorluğu

Adıyaman'ın Tarihsel Gelişimi
Adıyaman ve çevresinde yapılan arkeolojik kazılar ve yüzey araştırmaları bu şehrin tarihinin paleolitik döneme kadar uzandığını göstermiştir.
İnsanlık aleminin Toplayıcılık ve Avcılık Dönemi adını verdiğimiz kültür evresinin de izlerini taşıyan, büyük medeniyetlere beşiklik eden Adıyaman, 100 yıldan bu yana dünya arkeologlarını meşgul eden bir araştırma alanı haline gelmiştir.

Yöredeki arkeolojik kazılarda bulunan Paleolitik (40.000) ve Neolitik dönemlere ait çakmak taşından yapılmış el baltaları, delici ve kazıcılar, obsidiyenden yapılmış ok uçları, pişmiş toprak parçaları; Kalkolitik döneme ait pişmiş topraklardan yapılmış kaplar ve objeler, Erken Tunç çağına ait madeni eserler; Demir çağına ve Helenistik döneme ait taş ve pişmiş topraktan eserler, Roma dönemine ait kandiller, çeşitli kaplar, heykeller ve taş eserler, Bizans dönemine ait küp ve diğer seramik çeşitleri; Abbasiler dönemine ait altın ziynet eşyaları, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait sırlı seramikler, vazolar, cam eserler; mühürler, yüzük ve bilezikler, insan ve hayvan figürleri gibi daha birçok arkeolojik eserler, Adıyaman ve çevresinin tarihi zenginliklerini ortaya koymaktadır.
Adıyaman ve çevresinin tarihi zenginliklerinin eskiden beri bilinmesi bölgenin son yüz yılarda birçok yerli ve yabancı bilim adamı, seyyah tarafından araştırılmasına neden olmuştur.

- Eski Çağda Adıyaman
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında kalan havzadaki Adıyaman, Gazi Antep, Şanlı Urfa, Siirt, Şirnak, Batman ve Mardin illerini içine alan topraklardaki sulama ve enerji üretimine yönelik bir proje gerçekleştirilmiştir. Bu proje kısa adı GAP olan Güneydoğu Anadolu Projesi’dir. Bu proje çerçevesinde, su altında kalmış antik yerleşim bölgelerinde arkeolojik araştırmalar yapılmıştır.

Coğrafi konum itibariyle Güneydoğu Anadolu Bölgesi, güneyde Mezopotamya, doğuda İran, kuzeyde doğu Anadolu ve Kafkasya, batıda Orta Anadolu bozkırları arasında yer alan bir orta bölgedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi yaylaları, sözü edilen bölgeler arasında binlerce yıl önce parlayıp sönen eski medeniyetlerin bir kavşak yeri olduğu için insanlık tarihi boyunca eşi az görülen medeniyetlere sahne olmuştur (ERZEN,Afif: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Tarih Anatolia and Urartions-Ankara 1984 s.7).
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Tarih öncesi çağlarda yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılayacak elverişli bütün özelliklere sahipti. Su kaynakları, doğal kaya sığınakları, çayır ve ormanlık alanları ile zengin av hayvanları insanları en eski çağlardan beri bu bölgeye çekmiş olmalıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bu elverişli özellikler, avcılık ve toplayıcılıkla geçimlerini sürdüren insanlara çok olumlu yaşama ortamı sunmuştur. Bu ortam bölgede bir çok medeniyetin filizlenmesi sonucunu doğurmuştur.Adıyaman Bölgesindeki Eskiçağ Yerleşmeleri Paleolitik Yerleşmeler
Paleolitik kültürü meydana getiren insanlar mağaralarda yaşıyorlardı. Bu insanlar için avcılık kültürel gelişimin ilk devrelerinde en önemli aşamalardan biriydi. Bölgede bulunan bol miktardaki av hayvanı insanların düşüncesine ve sosyal yaşantısına yön veren etkenlerden biri olmuştur. Adıyaman-Malatya karayolu üzerinde bulunan PALANLI KAYAALTI SIĞINAĞI işte böyle bir paleolitik dönem yerleşmesidir.Adıyaman Samsat Şehramuz Tepesi ve Çevresi Yerleşmeleri’nde yine paleolitik dönem kalıntıları bulunmaktadır. Bölgede ayrıca Kung Kıracı Tepesi, Ziyaret Tepesi ve Kemşak Tepesi gibi yerleşim yerleri de vardır.

Adıyaman yöresinde Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Dönemini yansıtan yerleşme yerlerinin başında, bugün Atatürk Barajı gölü sahası içinde kalan Samsat (Samosata Höyüğü) gelmektedir. Ayrıca Kommegene Krallığı’nın başkentliğini yapmıştır. Keza Tille Höyük yörenin diğer önemli bir höyüğüdür.

Adıyaman bölgesi Helenistik ve Roma Dönemi eserleriyle ün yapmış bir bölgemizdir. Bu kalıntıların en önemlisi Eski Kahta Köyünün yanındaki 2150 m yüksekliğinde Nemrut Dağı’nın üzerindedir. Toros Dağları ile Fırat Nehri arasındaki yöre, Helenistik ve Roma çağlarında Kommagene olarak adlandırılır.

Kommagene M.Ö. I. yüz yıl başında Selevkoslar soyuna son veren iç savaşlar sırasında I. Mithradates Kallinikos tarafından bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur. Antikçağ’ daki adı Nymphaios olan bugünkü Kahta Çayı üzerindeki Eski Kahta Köyünün yanında yer alan Arsameia kentinde, antik kentin kuruluşunu anlatan yazıtlara rastlanmıştır. Bu kentin 3 km güneybatısında Kahta Çayı’nın bir kolu olan Cendere Çayı’ndaki güzel köprü, sütunlar üzerindeki Latince bir yazıta göre Roma döneminde dört Kommagene kenti tarafından yaptırılmıştır.

Antitorosların bir uzantısı olan Nemrut Dağı’nın 2150 m yükseklikteki zirvesinde bugün herkes tarafından bilinen ve Geç Helenistik Devirden kalma tapınaksal mezar anıtı, yeryüzünün en değerli kültür varlıklarından biri olarak kabul edilmiştir. Bu anıt ve çevresi 1987 yılında UNESCO nezrindeki “İnsanlığın Kültür Mirası” listesine alınmış 1988 yılında da Türk Hükümeti tarafından Milli Park ilan edilmiştir.
Roma dönemi eserleri arasında kaya mezarları da bulunmaktadır. Adıyaman Kahta İlçesi Eskitoz (Ancos) Köyünün doğusundaki Fırat vadisinde yamaç boyunca kalker kayalara oyulmuş pek çok mezar bulunmuştur. Ancak bunlar Atatürk Barajı suları altında kalmıştır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde özellikle Adıyaman ve Gaziantep yöresinde kurulmuş olan ilk devlet Kommagene (M.Ö.69-M.S.72) Krallığıdır. Bölgede Selevkos hakimiyetini İran’daki Parth’ların (M.Ö.240-85) hakimiyeti takip eder. Parthlar sınırlarını Fırat boylarına kadar genişleterek Diyarbakır’ı ellerine geçirdiler. Ancak M.S.226 yıllarına kadar ellerinde tutabildiler (OKTAY Akşit,“Roma İmparatorluk Tarihi” İstanbul 1985).

- Orta Çağda Adıyaman
Adıyaman ve çevresi M.S.395 yılından itibaren Doğu Roma İmparatorluğu’ nun (Bizans Devleti’nin) egemenliği altındayken İslam akımlarına maruz kalmıştır.
Hz. Ömer’in halifeliği döneminde (634-644) Adıyaman ve çevresi Müslüman Arapların eline geçmiştir. Aba Ubeyde, Halid Bin Velid, Sait Bin Ebi Vakkas ve İyaz Bin Ganm gibi tanınmış islam komutanlarının katıldığı savaşlar sonucunda 638 yılında bu bölge İslam topraklarına katılmıştır.

Adıyaman ve çevresi bir süre Müslümanlarla Bizanslar arasında sınır bölgesi ve çekişme konusu olur. 670 yılında Emevi komutanlarından Mansur Bin Cavena Adıyaman’ı ele geçirir. Bu komutanın Adıyaman şehrinin ilk yerleşim alanı içinde kalan bugünkü Adıyaman Kalesini yaptırdığı rivayet olunur.

M.S. 758 yılında Abbasi halifesi Ebu Cafer Mansur tarafından Emevi egemenliğine son verilir. Böylece Adıyaman ve çevresine Abbasiler hakim olurlar.
M.S. 1066 yılında Selçuklu komutanlarından Gümüştekin, Adıyaman şehrini (Hısn-ı Mansur-u) ve çevresini ele geçirir; ancak iç karşılıktan dolayı geri çekilir. 1071 Malazgirt Muharebesi’ni izleyen 1082 yılında Hıns-ı Mansur (Adıyaman şehri), tekrar ele geçirilir ve Abbasi hakimiyeti sona erer. Selçukluların egemenliği altında kalan Adıyaman ve çevresi Haçlı Savaşları’nın etkisi altında kalarak geçici olarak el değiştirir. Adıyaman ve çevresi1114-1204 tarihleri arasında Eyyubilerin kontrolü altına da girmiştir. Anadolu Selçukluların 1298 yılında Moğolların istilasına uğrar; iç karışıklık yaşanır. Bu durum 1339 tarihine kadar devam eder. 1339 tarihinde Adıyaman ve çevresi, Dulkadıroğulları Beyliği’nin kurulmasından bir süre sonra Dulkadıroğulları’ nın egemenliğine girer. 1398’ de Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt yöreyi ele geçirirse de Doğu Anadolu’ya egemen olan Timur tehlikesi nedeniyle geri çekilir. Sonuçta Adıyaman ve çevresi tekrar Dulkadıroğulları’nın eline geçer.

- Yeni Çağda Adıyaman
1515 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun hükümdarı Yavuz Sultan Selim, İran seferi dönüşünde Dulkadiroğulları Beyliği’nin egemenliğine son vererek, Adıyaman ve çevresini topraklarına katar. Böylece Adıyaman’da Osmanlı İmparatorluğu dönemi başlamış olur.
Adıyaman ve çevresi Osmanlı yönetimine girdikten sonra, sınır boyu olmaktan çıkar. Bunun sonucu olarak savaş, baskın ve istila korkusundan kurtulur, huzura ve sükuna kavuşur. Osmanlı yönetiminin Türk aşiretlerini belli yörelerde oturmaya mecbur eden iskan (yerleşme) politikasından dolayı, Anadolu’nun diğer yerlerinde olduğu gibi bu yörede de zaman zaman isyanlar meydana gelir; ancak bu isyanlar bastırılır.

- Adıyaman'ın İdari Tarihi
Dulkadiroğullarından Osmanlı İmparatorluğu’na geçen Adıyaman şehri, önce Kahraman Maraş (Zülkadriye) Eyaleti sınırları içinde yer alır. İlk yıllarda (1519-1530) Samsat sancağına bağlanır. 1531’ den sonra da Elbistan sancağına bağlanır. 1841 yılında Adıyaman şehrinin ilçe merkezi olduğunu görüyoruz. Şehrin, vali adına görev yapan bir memur yani kaymakam tarafından yönetilmeye başladığını görüyoruz. Ancak tarihi belgelerde “Kaymakam”sözcüğüne rastlanmamıştır. 1849 yılında sancak haline getirilerek Diyarbakır’a bağlanmıştır. Bu tarihten itibaren Besni, Kahta ve Siverek ilçelerinin de Adıyaman sancağına bağlandığını görüyoruz. 1859 yılında bu defa Malatya sancak olunca, Adıyaman tekrar ilçe haline dönüştürülür. Bu durum, Adıyaman’ın resmen il merkezi olduğu 01.12.1954 tarihine kadar devam eder.
Söz konusu yasayla Adıyaman il olmuştur. 22.06.1954 tarih ve 6414 sayılı yasa ile Kahta, Besni, Gerger ve Çelikhan ilçeleri ile birlikte 16 bucak da Adıyaman'a bağlanmıştır. Daha sonra 7035 sayılı kanunla 01.04.1958 tarihinde Gölbaşı, 01.04.1960 tarihinde Samsat, 09.05,1990 tarihinde 09.05.1990 tarihinde 1664 sayılı yasayla Tut ve 1991 yılında ise Sincik ilçe merkezine dönüştürülmüştür. Bugün Adıyaman’a bağlı 8 ilçe merkezi bulunmaktadır.

Nemrut Dağı Ören Yeri
Nemrut Dağı ören yeri, İl Merkezine direkt 87 km. Arsameia Antik yolu üzerinden 77 km. Kahta ilçesine 43 km uzaklıktadır. Dünya harikası olan bu tümülüs, Doğu Toros sıradağları üzerinde 2206 metre yükseklikte, Fırat Nehri geçitlerine ve ovaya hakim bir tepe üzerindedir.

Kommagene Kralı I. Antiochos için yapılan anıt mezar üzerinde kırma ve çakıl taşları yığılarak bir tümülüs oluşturulmuş ve tümülüsün etrafındaki teraslar üzerine ateş sunağı ve Greko-Pers üslubunda dev heykel ve kabartma steller yapılmıştır.

Doğu Terası
Yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki tahtlar üzerinde sıralar halinde oturmuş dev tanrı heykelleri mevcuttur. Heykellerin yüzleri güneşe doğru bakmaktadır. Bu terasta sırasıyla Kommagene Krallığının gökyüzü hakimiyetini temsil eden koruyucu kartal, krallığın yeryüzü hakimiyetini temsil eden koruyucu aslan, Kommagene Kralı I. Antiochos, Kommagene (Tyche), Zeus, Apollon ve Herakles heykelleri yer alır.Tahtların arkasında 237 satırdan oluşan Kral Antiochos’un dini ve sosyal içerikli vasiyeti (Nomos) bulunmaktadır.Terasın kuzey ve güneyinde Kommagene Kraliyet ailesi bireylerinin kabartma stelleri bulunmaktadır. Yine bu terasta heykellerin önünde ateş sunağı (Altar) ve onun yanında oturur biçimde bir aslan heykeli bulunmaktadır. Nemrut’ta güneşin doğuşu bu terastan izlenmektedir.

Batı Terası
Doğu Teras’da olduğu gibi tahtlarında oturan dev tanrı heykelleri ile birlikte Kommagene Kralı I. Antiochos’un heykeli ve tanrılarla tokalaşma kabartmaları yer alır. Ayrıca burada astroloji ile ilgili bir aslan horoskop kabartması da bulunmaktadır. Aslan kabartması üzerinde yer alan ay ve yıldızlardan Milattan önce 7 Temmuz 62 tarihi okunmaktadır. Bu tarih Kral I. Antiochos’un tahta çıkış tarihidir. Nemrut’ta güneşin batımı bu terastan izlenmektedir.

Kuzey Terası
Kuzey Terası, batı ve doğu teraslarını birbirine bağlayan 180 m. uzunluğunda bir tören yoludur. Terasta tamamlanmamış stel ve kaideler bulunmaktadır.

Arsameia Örenyeri (Nymphaıos Arsameiası)
Kommagene Krallığının yazlık yönetim merkezi olan ARSAMEİA , İlimiz Kahta ilçesine bağlı Kocahisar köyü ile Damlacık köyü arasında, Kahta Çayı’nın (Nymphaios) doğusunda yer alır. Güneydeki tören yolu üzerinde bulunan çok sayıda kabartma heykel ve steller yanında Anadolu’nun bilinen en büyük Grekçe Kitabesi bulunmaktadır. Kitabenin bulunduğu yerde 150 basamakla aşağı inen kutsal amaçla kullanılan dehliz ve üst kısımda ise saray kalıntıları bulunmaktadır.

Nemrut Dağına Nasıl Gidilir ?
Nemrut dağına çıkış için en uygun sezon Nisan- Ekim aylarıdır. Nemrut dağında günesin doğuşu ve batışı dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar görkemlidir. Güneşin doğuşu ve batışı, izleyenler üzerinde derin etkiler bırakmaktadır.

Nemruta ulaşım Karadut köyüne kadar asfalt, daha sonraki kısım ise kilitli parke taşı kaplıdır. Yapılan geziler genellikle tur şeklindedir. Turlar özel araçlarla yapılabileceği gibi Adıyaman ve Kahta’dan kiralanacak vasıtalarla da yapılabilir.

Alternatif Yollar

Adıyaman-Nemrut Dağı (Arsameia’dan Antik yol ile) 77 km
Adıyaman-Nemrut Dağı Direkt 86 km
Adıyaman Havaalanından Nemrut Dağına Direkt 66 km
Adıyaman-Kahta 34 km
Adıyaman-Cendere Köprüsü 54 km
Adıyaman-Yenikale 59 km
Adıyaman-Arsameia(Cendere Köprüsü Güzergahı) 61 km

Turlar

Nemrut Turları
Nemrut turları Büyük Tur, Küçük Tur ve Normal Tur olmak üzere üç ayrı şekilde yapılmaktadır.

Büyük Tur : Güneşin doğuşunu izlemek için Adıyaman’dan gece saat 02:00’da hareket edilir. Nemrut Dağı’nda güneşin doğuşu izlenerek, Arsameia, Yeni Kale, Cendere Köprüsü ve Karakuş Tümülüsü gezilerek dönülür. Bu tur yaklaşık 5-6 saat sürmektedir. Güneşin batışını izleyecek olan ziyaretçilerin, Adıyaman’dan saat 14.oo’da Kahta’dan ise saat 14.30’da ayrılmaları tavsiye edilir.

Küçük Tur : Yalnızca Nemrut Dağı’nı kapsayan turdur. Kommagene Uygarlığı’nın diğer kalıntıları görülmediği için yaklaşık 4-4.5 saat sürer.

Normal Tur : Güneşin doğuşunu ve batışını içine almayan turlardır. Genellikle sabah çıkılmakla birlikte günün her saati uygundur.

Arabaları tırmanışa uygun olanlar, kendi araçlarıyla da çıkabilirler.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
YEDİYAMAN EFSANESİ

Çok eskilerde bu kentte oturan ve putlara tapan bir babayla yedi oğlu vardır. Bu yedi kardeş, putlara tapan babalarının dini inancını benimsemediklerinden, babalarının ava çıktığı bir gün putları kırarlar. Baba, av dönüşü putların oğulları tarafından kırıldığını görünce onları birer birer öldürür, Halk, yiğitlikleri ve mertlikleri nedeniyle, kahraman gözüyle baktığı bu kardeşlere, YEDİYAMAN adını takmıştır. Sonradan bütün bölgeye yayılan. YEDİYAMAN adı, zamanla değişerek Adıyaman şeklini alır.

Bugün şehrin güneyinde YEDIKARDEŞ diye bilinen ve yedi mezarın bulunduğu yer, halk arasında halen kutsal sayılmakta ve adaklar adanıp, mum yakılmaktadır.


HISN-İ-MANSUR KALE EFSANESİ

Efsaneye göre, Adıyaman kalesinin orta yerinde mil üzerinde dönen bir köşk varmış. Su köşkte savaşı seyreden Arap kumandanının kızı, kaleyi kuşatan Türk kumandanını görür ve ona aşık olur. Kız Türk kumandanına haber göndererek kendisini almayı kabul ettiği takdirde kale anahtarını vereceğini söyler.

Bir gece gizlice Türklerin tarafına kaçan kızı, Türk kumandanı kabul eder ve kendisiyle görüşür. Bu sırada kız, elbiselerinin içinde bir şeyin kendisini rahatsız ettiğini söyler.

Elbiseleri çıkarıldığında kuru bir yaprağın vücudunu tahriş ettiği görülür. Bu duruma çok sinirlenen Türk Kumandanı "Baban seni kuru bir yapraktan dahi sakınır yetiştirdiği halde kendisine ihanet ettin. Kim bilir bize ne türlü ihanetler yaparsın", diyerek kızı öldürtür. Kale ve şehri yaptığı hücumlarla ele geçirir.


SAMSAT KALESİ EFSANESİ

Samsat-26.jpg


Kommagene ülkesinin baş kenti Samsat’ta oturan bir kral var. Kralın güzel kızına her ülkeden talipler gelir, hepsi de geniş topraklar, sonsuz paralar sunar kızın babasına. Kızıyla evlenmelerine izin versin diye . Kral içme suyu problemi bulunan şehre suyu kim önce getirirse kızı ona vereceğini söyler.

Yarışmacılar birbirleriyle çekişerek geceli gündüzlü düşünerek çalışırlar. Bir gün şehir halkı, yakınlarına kadar uzanan ve her gün ilerleyen dev su kanalları görür. Arkasından şehre hayat veren sular akmaya başlar. Arsameia’nın genç prensi bugüne kadar kalan su kanallarıyla şehre suları akıtır. Genç prensesle evlenerek çalışmalarının karşılığını SAMOSATA’dan alır.

Romalılar devrinde SEPTİMUS SEVERUS zamanında yaptırılan ve 2 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Kalıta çayı üzerindeki (Cendere köprüsününde halk arasında bir öyküsü vardır.

Septimus Severus köprünün her ucunda iki adet olmak üzere dört sütun diktirir. Bu sütunlar kendisini, eşi JULİA DONNA, oğulları CARACALLA ve GETA’yı temsil eder. Ancak savaş sırasında Geta öldürülünce sütunlardan.birini yıktırır. Böylece köprünün bir tarafında iki, diğer tarafında bir sütun kalır. Bu nedenle köprüde halen üç sütun bulunmaktadır.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Ulu Cami (Merkez)

Adıyaman Çarşısı içerisinde yer alan Ulu Cami ilin en büyük camisidir. Belgelere göre Zülkadiroğullarından Alaü’d-devle tarafından yaptırılmıştır. Günümüzdeki yapı eski yapının yıkılarak 1873’te yapılmış şeklidir. 1902 yılında Mehmet Fevzi Efendi tarafından onarılmıştır.

Ulu Cami, kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kesme taştan, dört payenin taşıdığı merkezi bir kubbe ile üzeri örtülüdür. Ayrıca dört köşesinde dört küçük kubbe ile ana kubbe desteklenmiştir. Orta kubbe oldukça yüksek ve kasnaklıdır. Caminin biri kuzey, diğer ikisi de batı ve doğu köşelerinde bulunan üç kapısı vardır. Bunlardan doğu köşesindeki beş basamaklı bir merdivenle sahanlığa çıkılarak içeri girilmektedir. Kuzey girişinin önünde dört sütunun taşıdığı çapraz tonozlu, beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Girişin ahşap kapısı 1902 yılında Çevre Mehmet Fevzi tarafından yapılmış, son derece güzel bir eserdir.

Kare kaideli silindirik gövdeli minaresi caminin kuzeydoğu köşesindedir. Buradaki iki kitabede 1798 ve 1854 tarihleri yazılıdır. Büyük olasılıkla bunlar caminin onarımı ve minarenin yapımı ile ilgilidir.


Ulu Cami (Besni)

Caminin kuzey cephesindeki giriş kapısı üzerindeki kitabeden XVII.yüzyılda yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Besni’nin en büyük camisi olan bu yapının önünde iki sıralı sütunların meydana getirdiği üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Doğu yönündeki minare ile birlikte L şeklinde bir plan düzeni göstermektedir. İbadet mekanı mihrap duvarına paralel üç sıralı ve her sırada üçer sütun ile dört nefe ayrılmıştır. Sütunları birbirine bağlayan kemerler üst örtüyü taşımaktadır.

Kuzeydoğusundaki minare saçak hizasına kadar kare kaide üzerinde yükseldikten sonra şerefe altı zengin mukarnaslarla süslü silindirik gövdeye geçilmektedir. Caminin biri minare yanında, diğeri de ibadet mekanının altındaki beden duvarlarında olmak üzere iki çeşmesi bulunmaktadır.

Besni Ulu Camisi mimari elemanları, iç mekan düzeni ve üst örtüsü ile yerel bir üslubu yansıtmaktadır.


Kab Camisi (Merkez)

Adıyaman Çarşısı ile Hükümet Konağı arasında Kab Mahallesi’nde bulunan bu cami, kitabesine göre 1768 yılında yapılmış, 1923 yılında da Hacı Mehmet Ali isimli bir kişi tarafından yeniden yapılmıştır. Bunları belirten kitabeler kuzey ve güney yönündeki kapıların üzerindedir.

Dikdörtgen planlı caminin önünde son cemaat yeri, yazlık ve kışlık olmak üzere iki tanedir. Cami ve son cemaat yeri kesme taştan yapılmış olup, üzerini kasnaktan itibaren bağdadi sıvalı ahşap bir kubbe örtmektedir. İbadet mekanındaki iki payenin yardımıyla ve bunları birbirine ve duvarlara bağlayan kemerlerle içerisi kare şekline dönüştürülmüştür. Bunun dışında kalan bölümler, önceden caminin bütününde olduğu gibi ahşap tavanla örtülmüştür.

Caminin kuzey kenarında kare kaide üzerinde silindirik tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. 1934 yılında yıldırım düşmesi sonucu yıkılan minaresi yenilenmiştir. Ayrıca çevresinde hamam, çeşme ve helalar bulunmaktadır.


Siratut Camisi (Merkez)


Siratut Mahallesi’nde, Cumhuriyet Caddesi üzerindeki bu cami Hacı Mehmet İnan tarafından Cumhuriyetin ilanından sonra eski caminin yerine yeniden yaptırılmıştır. Caminin giriş kapısı üzerinde okunamayacak derecede bozulmuş olan kitabesinin eski camiye ait olduğu sanılmaktadır.

Dikdörtgen planlı caminin üzeri ahşap bir kubbe ile örtülüdür. Önünde dört kemerli bir son cemaat yeri bulunmaktadır.


Çarşı Camisi (Hacı Abdülgani Camisi) (Merkez)

Adıyaman Çarşısı içerisinde bulunduğundan ötürü Çarşı Camisi olarak isimlendirilen bu cami, vakfiyesinden öğrenildiğine göre Hacı Abdülgani tarafından 1557’de yaptırılmıştır. Ardından Hacı Mehmet Bini Seyfettin Rızaullah tarafından 1640 yılında yenilenmiş, 1910’da 1957 ve 1982 yıllarında onarılmıştır.

Dikdörtgen planlı caminin ibadet mekanının ortasında dört dikdörtgen payenin taşıdığı ahşap bir kubbe, bunun dışında kalan kısımlarda ahşap tavanlarla örtülmüştür. Beden duvarları beyaz köfeki taşından olup, kenarlarda payandalarla desteklenmiştir. Caminin kuzey yönünde kesme taştan yapılmış son cemaat yeri bulunmaktadır. Son onarımlarla cami özelliğini yitirmiştir.


Hacı Süleyman Mescidi (Merkez)

Yeni Pınar Caddesi üzerindeki Hacı Süleyman Mescidi, kitabesinden öğrenildiğine göre 1720 yılında yaptırılmış, 1890 ve 1899 yılında da onarılmıştır.

Dikdörtgen planlı küçük bir yapı olan mescidin önünde dört sütunlu ahşap tavanlı bir son cemaat yeri bulunmaktadır. İbadet mekanının üzeri ahşap bir tavan ve çatı ile örtülüdür. Mescit mimari yönden bir özellik taşımamaktadır.


Eski Saray Camisi (İbrahim Bey Camisi) (Merkez)

Eski Saray Camisi kitabesinden öğrenildiğine göre 1638 yılında İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Günümüze gelen yapının yalnızca doğu cephesinin bir kısmı ile güney cephesi ilk yapıya asit olup, diğer bölümler tamamen değişmiş ve yapı orijinalliğinden uzaklaşmıştır.

Dikdörtgen planlı, ahşap tavanlı caminin mihrap yönündeki duvarları kesme taştandır. Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Son onarımlarda cami genişletilmiş, bu nedenle de son cemaat yeri ibadet mekanı içerisinde kalmıştır.

Adıyaman camileri içerisinde en dikkat çekici mihrap bu camide olup, yarım silindirik mihrap nişi mukarnaslarla sonuçlanmaktadır. Ayrıca mihrap nişinin etrafı kemerli bir bordürle de çevrelenmiştir. Caminin doğu yönündeki kapısı üzerinde de orijinal kitabesi bulunmaktadır.


Toktamış Camisi (Besni)

Günümüzdeki Besni’nin güneyinde terk edilmiş olan Eski Besni’nin bulunduğu yerdeki bu cami, oldukça harap ve yıkık durumdadır. XVII.yüzyılda yapıldığı sanılırsa da bu iddia kesin değildir. Caminin son cemaat yeri ve minaresinin dışında kalan bütün bölümleri moloz taştan yapılmıştır. İbadet mekanı duvarlarında yer yer ağaç hatıllar kullanılmıştır. Son cemaat yeri ile orijinal olan minaresi keme taştandır. Üst örtüsü toprak damlıdır. İbadet mekanı dikdörtgen planlı olup, yöresel mimari üslubunu yansıtmaktadır.


Külhanönü Camisi (Besni)

Bu caminin ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Yapıda kullanılan malzeme ve mimari elemanlara dayanılarak geç devir Osmanlı camisi olduğu sanılmaktadır. Dış duvarları kesme taştan olup, dikdörtgen planlı caminin önünde üç bölümlü son cemaat yeri vardır. İbadet mekanı üç sıra halindeki pencerelerle aydınlatılmıştır. Üst örtüsü çatı ile kaplanmıştır. Kuzeybatı köşesine son cemaat yerinin çıkıntısı ile caminin ana duvarlarının birleştiği yere kare kaideli on iki kenarlı gövdesi olan minare yerleştirilmiştir.


Çarşı Camisi (Besni)

Eski Besni’nin merkezinde bulunan bu cami çarşı içerisinde olduğundan ötürü Çarşı Camisi olarak tanınmıştır. Kapısı üzerindeki kitabeden 1492 yılında Kalaunoğlu Mehmet Nasır tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir. Bu kişinin Mısır Kölemen Sultanları ile bağlantısı olup olmadığı bilinmemektedir.

Cami yöresel üsluba göre yapılmış, düzgün bir planı bulunmamaktadır. Girişte aynı zamanda avlu olarak kullanılan bir son cemaat yeri ve dikdörtgen planlı ibadet mekanı bulunmaktadır. İbadet mekanı, iki sıra halinde üçer sütunla üç nefe ayrılmıştır. Caminin ikinci katında ne amaçla bilinmeyen bir takım odalar yer almaktadır. Dış cephesinin yalnızca doğu yönünde pencereler açılmış, diğer yönlere de yontma taştan sağır duvarlar yerleştirilmiştir. Batı cephesi arazi meylinden ötürü toprak altında kalmıştır. Bu nedenle de caminin üzerini örten topraktan arazi seviyesi ile aynı hizaya gelmiştir. Doğu cephesinde giriş kapısı üzerine 12 kenarlı minaresi yerleştirilmiştir.


Musalla Camisi (Merkez)

Musalla Camisi’nin ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Minaresi 1890 yılında yıkılmış, cami bir süre kadro harici bırakılmış ve cezaevi olarak kullanılmıştır. Dikdörtgen planlı olan bu cami Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir. Cami mimari yönden önem taşımamakta olup, günümüzde ibadete açıktır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
ADIYAMAN KÖPRÜLERİ

Cendere Köprüsü (Kahta)
00003080.jpg

Kahta İlçesinin 18 km. kuzeyinde Fırat Nehri’nin kollarından Cendere Çayı’nın en dar yerinde bulunan Cendere Köprüsü’nün ne zaman yapıldığı konusunda çelişkiler bulunmaktadır. Köprünün Kommagene Krallığından kaldığı veya Roma İmparatoru Septimus Severius’un (MS.192-211) emri ile yapıldığı kaynaklarda geçmektedir.

Cendere Köprüsü’nün yanı başına, Karakuş Tepesi’ndeki yuvarlak sütunlar, köprünün yerini belli etmek için dikilmiştir. Köprü ayakları kayalıklar üzerine oturtulmuştur. Köprünün boyu 30 m., yüksekliği de 18 m.dir. Köprünün büyük bir kemeri ve doğu tarafında da küçük bir tali kemeri bulunmaktadır. Kemerlerin her biri 10 tonluk 92 blok taştan meydana getirilmiştir. Bu köprü çağının en güzel mühendislik örneklerinden birisidir. Burada Kommegene Krallığına ait bazı yazıtlar da bulunmuştur.


Kızılin (Göksu) Köprüsü
Gümüşkaya Köyü’nün 3 km. kuzeybatısında Göksu Çayı üzerindeki Göksu Köprüsü Roma döneminde, MS.I.-II. yüzyılda yapılmıştır. Bu köprü Samsat’ı Besni’nin Çakırhöyük Bucağına bağlamaktadır.

XIX.yüzyılın sonlarında burada çıkan bir itilaf nedeni ile dinamitlenerek yıkılmıştır. Günümüzde köprünün orta kemeri dışında kalan bölümleri sağlam durumdadır.


Altınlı Köprü (Gölbaşı)
Adıyaman, Gölbaşı İlçesi Yolbağ (Karamağara) Köyü’nde, Karatepe’nin eteklerindeki vadide yer alan bu köprünün yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Roma dönemine ait olduğu sanılan köprü, kemerleri beyaz kesme taştan, diğer kısımları da moloz taştan yapılmıştır. Köprü 4 büyük kemerden meydana gelmiştir. Günümüze orijinal şekli ile gelen köprü halen kullanılmaktadır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Adiyaman'in Tarihi Ve Turistik Yerleri

Nemrut Dağı : Nemrut Dağı ve tümülüsü il merkezine 86 Km. Kahta ilçesine 51 Km. uzaklıktadır. Toros dağları üzerinde, Fırat Nehri geçitlerine ve ovalarına hakim bir tepede Kommagene Kralı 1. Anticohos’a ait tümülüs, Ateş sunağı (Atlar) ve tanrı heykelleri yer almaktadır. Tümülüs ana tepe üzerine kesme ve kırma kalker ve çakıl taşlarının yığılması ile meydana gelmiştir. Tümülüs ilk yapıldığında, takriben 75m. yüksekliğinde olduğu, zamanla bu yüksekliğin aşınarak (aşınmaya neden: Geçen zaman faktörü ile arkeoloji çalışmalar yol açmıştır) 50m. Kadar düştüğü görülmektedir. Dağın tümülüs ile birlikte yüksekliği 2.150 metredir. Tümülüsün doğu, batı ve kuzeyi ana kara düzeltilerek teraslar meydana getirilmiştir. Doğu ve batı teraslarında Greko – Pers tarzında dev heykeller ve kabartmalar yapılmıştır. Tümülüs ve kutsal tapınağın M.Ö. 1. yüzyılda tarihlenmektedir.

Doğu Terası : Doğu terasında tahtlar üzerine sıralanmış dev tanrı heykellerin sıra ile Kartal, Aslan, Kral Anticohos, 1. Kommagene, Tanrı Zeus, Apollon ve Herakles yer almaktadır. Terasın kuzey ve güneyinde Kommagene kraliyeti ailesinin ileri gelenlerinin kabartma stelleri yer almaktadır. Yine bu terasta dikdörtgen şeklinde basamaklı Ateş sunağı(Atlar) ve onun yanında aslan heykeli vardır.

Batı Terası : Doğu terasında olduğu gibi tahtlarında oturan dev tanrı heykelleri ile bunların yanında 1. Anticohos’ un tanrılarla tokalaşmasını gösteren Dexiosis(sağ elle yapılan selamlaşma hareketi) kabartmalar yer almaktadır. 2000 yıldan beri ayakta kalan bu tanrı heykelleri batı terasındakiler doğu terasındakiler gibi ayakta kalma özelliğini koruyamamıştır.

Kuzey Terası : Bu teras doğu ve batı teraslarını birbirine bağlayan 180 metre uzunluğunda bir tören yoludur. Ayrıca 80 metre uzunluğunda tamamlanmamış Stel kaideleri bulunur. Nemrut dağında güneşin doğuşu ve batışı büyük bir hayranlık ve keyif ile izlenmektedir.
 
Top