Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Yunus Emre (1238-1320)
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="KıRMıZı" data-source="post: 113516" data-attributes="member: 7618"><p>Y. Emre’nin bir zamanlar Anadolu’nun bir çok yerinde yattığı söylendi. Bir zamanlar Yunus’un Bolu köylüklerinden olduğu,daha sonra Sandıklı da yattığı ileri sürüldü. Erzurum Bursa Aksaray Karaman için sahifeler dolusu yazılar yazıldı. Ama Hocası Tabduk Emre hakkında ve onun yattığı yer olan Kula’nın Emre köyü hakkında görüşler dile getirilmedi. Bu durum acaba neden göz ardı edildi. Y. Emre’nin Tabduk Emre’ye öğrencilik ettiği su götürmez bir gerçek ve</p><p></p><p>Koyun yatayım Şeyh eşiğinde</p><p>Dönmedim Şeyhimden ne döneyim</p><p></p><p>Dizeleri ile şeyhinden ayrılmak istemeyen Yunus’u Kula’dan başka yerlerde aramaya yer var mı acaba? Tabii ki yok. Yunus'un mezarı tıpkı Tabduk Emre’nin mezarının Kula’da olduğu gibi o da Emre köyündedir.</p><p></p><p>Bunu açıklayan bir çok belge son yıllarda ortaya çıkmış Macit ARAY’ın Y. Emre kitabında sunduğu belgeler Y. Emre’nin Kula’da olduğu gerçeğini gözler önüne sermiştir. kaldı ki Tabduk Emre Saruhanlı Beyliğinin ADALA Kazasında kendi adıyla anılan EMRE Köyünde yerleşerek tarikatını sürdürdüğü Y. Emre’nin muhtemelen doğumundan 20-22 yıl sonra öğrenci olarak EMRE’YE geldiği bir gerçektir.</p><p>Tabduk ’un Yunus’a sen artık yetiştin istediğin yere gidebilirsin icazetini veriyorum. deyip icazetnamesini eline tutuşturduğunda Yunus kağıdı ağzında geveleyip yutmuş ve veciz sözü söylemiştir.</p><p></p><p>“Bu kağıt parçası için mi beni gül yüzünden mahrum etmek istiyorsun ” dediği ve şeyhinden ayrılmak istemediği divanındaki şiirlerinden anlaşılmaktadır. Böyle söyleyen Y. Emre’nin şeyhinden başka bir yere gömülmesi düşünülebilir mi ?</p><p></p><p>Emre Köyü Kula’nın Gökçeören Bucağına bağlı Kula’ya 20 km uzaklıkta Ankara-İzmir karayolunun 10 km içerisindedir. Emre köyünün eski bir yer1eşim alanı olduğu çeşme ve caminin kitabesinden anlaşı1maktadır. Köyde bulunan iki hamam enkazı ile bir de medrese temelinin varlığı buranın eski devirlerde önemli kültür merkezlerinden biri olduğunu gösterir.</p><h3>TAPDUK EMRE</h3><p>Y. Emre’nin Hocası olan Tabduk Emre’nin Türbesi, Kula’nın Emre köyündedir. Gözleri âmâ olan Tabduk, şiddetli Moğol baskıları sonunda Horasan’dan, Anadolu’ya göç etmek zorunda kalan Türkmenlerdendir. Y. Emre de, Divanında ((Yüz bin olur Belh şehrinin viranesi)) (1) Belh şehrinden söz etmesi, Tabduk ’un Horasan’dan geldiğini doğrulamaktadır. Zaten o tarihlerde Anadolu Horasan’dan gelen göçmenlerle doludur. Refah Sultan vakfiyesinin altındaki imzalardan sekizinin Horasanlı olduğu görülür.</p><h4>TAPDUK İSMİNİ ALIŞI</h4><p>Tabduk Emre’nin Muşidi, Hacı Bektaşi Veli imiş, Hacı Bektaşi Veli, Anadolu’</p><p>daki bütün erenleri yanına çağırınca; Tabduk Emre de, onun yanına isteksiz olarak gelmiş, fakat Hacı Bektaşi Veli’nin elayasındaki yeşil beni görünce üç kere “Tabduk Sultanım” demiş. Bundan dolayı, Emre Sultan, Tabduk adıyla anılmaya başlanmıştır.</p><h4>TAPDUK’UN EVLENİŞİ</h4><p>Bir rivayete göre: Tabduk Emre, Saruhan Beyinin kızı Fatma Sultanı istetmek için, annesini, Emre Köyünden, Saruhan beyinin konağına yolluyor. Tabduk ’un annesi, Bey’den kızı Fatma Sultanı Tabduk ’a istiyor. Saruhan beyi, Tabduk ’un annesine; ((Oğlu kırk yük altın getirirse” ancak o zaman kızını vereceğini söylüyor. Annesi boynu bükük olarak Emre köyüne dönüp, durumu Tabduk Emre’ye anlatıyor. Tabduk , annesini tekrar Saruhan beyine göndererek, Beyin şartlarını kabul ettiğini bildiriyor. Tabduk Emre Saruhan Beyinin Emre köyüne gönderdiği kırk deveye, çuvallar içinde kum ve çakıl doldurarak Saruhan Beyine geri gönde-riyor. Çuvallar Sultanın hazinesine boşaltılırken içindeki kum ve çakıllar altın oluyor. Bunun üzerine hayretler içinde kalan Saruhan beyi de sözünde durarak kızı Fatma Sultanı Tabduk Emre’ye veriyor.</p><p></p><p>Y. Emre Karamanlıdır. Bir zamanlar havaların kurak gitmesi sonucu Karaman’da büyük bir kıtlık olur. Ailesi kalabalık olan (4 tane çocuk Y. Emre, ailesini geçindirecek buğdayı bulmak üzere Hacı Veli’ye gitmeye karar verir. Yolda giderken, yabani ahlat toplayarak bunları şalvarının paçalarını bağ1ayıp içerisine doldurur. Ve Hacı Bektaşi Veli Dergâhına gider. Hacı Bektaşi Veli’den yabani ahlat karşılığında buğday ister. Hacı Bektaşi Veli, Y. Emre’ye ((Buğday mı istersin, himmet, himmet mi)) diye sorar. Y. Emre buğday ister. Hacı Bektaşi Veli aynı soruyu üç defa tekrar etmesine rağmen, Y. Emre buğday istemekten vazgeçmez. Ve Hacı Bektaşi Veli’den aldığı buğdayları şalvarının içine doldurup evine geri döner.</p><p></p><p>Y. Emre, evine ge1diğinde karısına durumu anlatır. Karısı Yunus’a “Buğday tükenir, himmet tükenmez. Niçin himmet almadın,git al)) der. Bunun üzerine Y. Emre tekrar Hacı Bektaşi Veli’ye giderek, kendisine himmet etmesini rica eder. Hacı Bektaşi Veli ((Bizden geçti, Emrem diyarına gideceksin, Tabduk Emre’yi bulacaksın, o sana himmet edecek, der. Bunun üzerine Y. Emre, Hacı Bektaşi Veli’nin yanından ayrılarak, bugün Kula’nın Emre köyünde bulunan Tabduk Emre’nin yanına gider.</p><p></p><p>Y. Emre durumu Tabduk Emre’ye anlatır. Tabduk Emre de Yunus’a dergãhta odunculuk görevi verir. Y. Emre kırk yedi yıl Emre’ye hizmet eder.</p><p></p><p>Y. Emre Tabduk ’un dergãh için verdiği odunculuk görevini büyük bir dikkat ve titizlikle yapar. Hiçbir zaman dergâha eğri odun getirmez. Tabduk bunu sorduğunda “Dergàhtan içeri eğri girmez” diye Yunus cevap verir.</p><p>(Emre köyünün Çıngırak deresi mevkiinde yetişen söğüt meşesi denilen bir cins ağaç vardır. Bu ağacın dalları hep düzgündür..)</p><p></p><h3>BİR ÖYKÜ:</h3><p>Bir gün Y. Emre oduna gider. Fakat o gün odunu çok kestiğinden yanında getirdiği kıl örme, odunu sarmaya yetersiz gelir. Orada bulunan bir yılanı, kıl örme parçası sanarak, getirdiği kıl örmeye ekler odunları sardıktan sonra dergâha getirir. Odunu dergâha bıraktıktan sonra, Tabduk Emre’nin karısı Fatma Sultan, bunun örme deği1,bir yılan olduğunu söyler. Emre köyünde, Tabduk Emre’nin Y. Emre’yi denemek için bu durumu. yarattığı söylenir.</p><h4>EMRE KÖYÜNDE Y. EMRE İÇİN</h4><p>Bir gün Tabduk Emre, talebelerine kırlardan çiçek toplamalarını söyler.Her talebe bir sürü çiçekle geri döner. Fakat Y. Emre, hangi çiçeği koparmak üzere giderse, o çiçeği zikir ve tespih halinde gördüğünden koparamaz. Yalnız çiçeklerden birisi zikirden geri ka1dığından kendisini koparmasını, Yunus’a söyler. Y. Emre de çiçeği koparıp Tabduk Emre’ye getirir. Başına gelen olayı da şeyhine anlatır. Şeyh, bu çiçek tecrübesiyle Y. Emre’ye erdiğini anlatmak istemiş ise de Yunus yine bundan bir şey anlayamamış.</p><p></p><p>Y. Emre, bir gün Avrupa’ya seyahate çıkar. Bu seyahat sırasında bir papazla imtihana girer. İmtihan şöy1e olur: Ortaya içinde kaynayan su bulunan büyük bir kazan konur. Önce bu kaynayan kazanın içine Y. Emre girer, kazanın kapağı kapatılır. Belirtilen sure sonunda Y. Emre kazanın kapağını vurarak sağ olarak çıkar. Yunus’tan sonra Papaz kaynayan kazana girer ve aynı şeki1de kazanın kapağı kapatılır. Saatlerce bekledikleri halde kazanın kapağı vurulmaz. Ve nihayet kapağı açmaya mecbur kalırlar. Papaz ölü olarak kazandan çıkartılır.</p><p></p><p>Y. Emre 40 yıl Hocası Tabduk Emre’ye hizmet ediyor. Himmet edi1mediğini görüp kızarak hocasının yanından ayrılıyor. Yolda giderken iki dervişe rastlıyor. Onlarla beraber yola devam ediyor. Yolda karınları acıktığı bir sırada, derviş1erin yaptığı bir dua üzerine, önlerine birer kap yemek geliyor. İkinci defa karınları acıktığında, derviş1er, Y. Emre’ye yemekleri tedarik etmesini söylüyorlar. Y. Emre yemek tedarik edemeyeceğinden, erenlerin yanında mahcup o1acağından çekiniyor. Ve Allah’a ((Beni bunların yanında mahcup etme, bunlar kimin yüzü hürmetine dua ettiler ye niyet ettilerse, benimkini de onlarınkinin yüzü hürmetine ver” diye yalvarıyor. Yunus’un bu duası üzerine hepsinin önüne ikişer kap yemek geliyor.</p><p></p><p>Derviş1er, Y. Emre’ye kimin yüzü hürmetine dua ettiğini soruyorlar. Y. Emre ((önce siz., kimin için niyet ettiğinizi söyleyiniz ondan sonra ben söyleyeyim)) diyor. Derviş1er, ((biz şu meşhur Y. Emre için dua ettik ve onun yüzü hürmetine niyet1endik” diyorlar. Yunus da ((ben de siz kimin için niyet ettinizse o niyete dua etmiştim,)) diyor. Ve bu olay sonucunda hata ettiğini, himmete kavuştuğunu anlayarak Emre köyündeki şeyhi Tabduk Emre’nin yanına geri dönüyor.</p><p></p><p>Tabduk ’un karısı Fatma Sultan’a giderek, kendisinin affettirilme sini rica ediyor. O da ((Sen sabahleyin kapının eşiğinde yat, biz şeyh ile gelirken, asası sana deyince, o bana sorar, bu kim der, ben de Yunus derim. Eğer o hangi Yunus derse hemen buradan uzak1aş. Yok eğer bizim Yunus mu derse, hem seni affettiğini hem de mertebeye ulaştığını anla)) diyor. Y. Emre Fatma Sultanın dediklerini yapıyor, Tabduk Emre, bizim Yunus mu deyince, Y. Emre Şeyhin ayaklarına kapanarak affını diliyor.</p><p></p><p>Tabduk Emre, bir gün Yunus’a aşk şarabı sunarak, ((Yunus, bunu insan ayağı değmeyecek bir yere koy” der. Bunun üzerine Y. Emre ne yapacağını düşünür. Günlerce dağ1arı taş1arı her yeri do1aşır, fakat insan ayağı değmeyecek bir yer bulamaz. Sonunda bu yerin kendi midesi olacağını düşünerek dizi üzerine çöker, aşk şarabını içer ve içer içmez de mest olur. Sonunda ilhama kapılarak şiir1er söylemeye baş1ar. Bu olay sonunda şu şiiri söy1ediği Emre köyünde dilden dile rivayet edilir.</p><p></p><p> </p><p></p><p>Adım adım ileri</p><p>Üç beş adım içeri</p><p>On sekiz bin alemi</p><p>Gördüm bir dağ içinde</p><p></p><p>Y. EMRE MEZARININ TÜRBE DIŞINDA OLMASI ÜZERİNE YÖREDEKİ RİVAYETLER:</p><p>Tabduk Emre, ölmeden önce müritlerine, Yunus’un mezarının türbe kapısı önüne yapılmasını vasiyet ediyor.Emre köyü halkı, ((bununla kendisini ziyarete gelenler, ilk defa Yunus’u ziyaret etsinler, o benden ziyade buna lãyıktır,” demek istediğini anlatmak istemiştir, diyorlar. Ve bunun için Yunus’un mezarının türbe dışına yapıldığı söyleniyor.</p><p>Bu konuda çevrede söylenen bir başka rivayet de şöyledir:</p><p></p><p>Y. Emre, şeyhine yıllarca hizmet etmiş, ona bağ1ı, sadık bir mürit olarak kalmıştır. Hayatta en çok sevdiği şeyhine karşı gösterdiği hürmeti, fani a1emde de göstermek, bu saygıyı ebediyete kadar devam ettirmek için, Y. Emre türbenin içerisine girmemiş ve mezarının şeyhinin türbesinin önünde yapılmasını vasiyet etmiş.. ((Şeyhimi her ziyarete gelen, benim bağrıma basarak türbeye girsin. Şeyhimin yanında ben bir hiçtim. Fani alemde de yine onun yanında bir hiç, bir kul olarak kalmak isterim” demiş. Bu sebeplerden dolayı Tabduk Emre için büyük ve güzel bir türbe yapıldığı halde Y. Emre için ayrı bir türbe yapılmamış, Y. Emre’nin mezarı kapı eşiğine yapılmıştır</p><p></p><p>Koyun yatayım şeyh eşiğinde</p><p>Dönmezdim şeyhimden, ne döneyim</p><p></p><p>Hak bir mürşit verdi bana</p><p>Kapısında öl dediler</p><p></p><p>Hakkı kaçan bulasın</p><p>Hakka kul olmayınca</p><p></p><p>Erenler eşiğine</p><p>Yaslanıp yatmayınca</p><p></p><p>Y. Emre’nin mezarı, Türbenin kapısı önündedir. Mezarın üzeri açıktır. Y. Emre’ nin mezar taşında, küçük bir balta resmi bulunmaktadır ki, bu Y. Emre’nin dergâha yıllarca odun taşıdığını sembolize eder. Türbenin ortasında Y. Emre’nin hocası olan Tabduk Emre’nin mezarı bulunur. Bunun yanında Tabduk Emre’nin eşi Fatma Sultan, kızı Fulya Hanım, torunu ve diğer aile efradına ait 10 mezar daha vardır. Mezar taş1arında yazılı bir kitabeye rastlanılmamasına rağmen, çevre halkı tarafından uzun yıllardır anlatılan rivayetler ve bir takım belgelerden, Y. Emre ve hocası Tabduk Emre’nin burada yattıkları sanılmaktadır.</p><p></p><p>Yunus gibiler ölümlerinden sonra takdirleri artan ve sevildikleri için bir çok yer tarafından sahiplenilen şahsiyetlerdir. Onun içindir ki adlarına bir çok yerde sevenler tarafından mezar ve türbeler yapılmıştır. Diğer taraftan Yunus’u ve söyleyişlerini anlamayanlar tarafından bu değerli insan yerilmiş ve eserinin bir kısmı yırtılmış sulara atılmıştır. Yunus geleceğin kendisi ve görüşleri hakkında ne gibi tefsirlere yol açacağını bilmiş ve :</p><p></p><p>Derviş Yunus bu sözü</p><p>Eğri büğrü söyleme</p><p>Seni sigaya çeken</p><p>Bir molla Kasım gelir</p><p></p><p>Diye yazmış nitekim Molla Kasım gelmiş Yunus’umuzun eserini eline geçirmiş bir nehir kenarında oturmuş ve düşünüş ve görüşlerini aykırı bulduğu bir kısım parçaları yırtıp nehre atmıştır. Molla yukarıda yazdığımız beyiti kapsayan parçayı görünce şaşırmış kalanları yırtmamış işte bugün elimizde Yunus’tan kalan şiirler bunlardır. Yunus’un 3000 adet şiiri olduğu bunlardan l000 adedinin yırtılıp havaya atılanlar olduğu ve bunların meleklerin hakkı olduğu,l000 adedinin suya atıldığı bunların balıkların hakkı olduğu diğer l000 tanesinin ise insanların hakkı olduğu ve bugün elimizde bulunan şiirler olduğu ifade edilmektedir.</p><p></p><p>Eski bir köy olan Emre’de hamam ve medrese enkazlarıyla, eski çeşmeler bulu-nur. Roma ve Bizans devirlerinde yer1eşim yeri o1duğu sanılan Emre Köyüne, Türk-men Yörükleri 1071 Malazgirt savaşından sonra gelip yerleşmişlerdir.</p><p></p><p>-alıntı-</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="KıRMıZı, post: 113516, member: 7618"] Y. Emre’nin bir zamanlar Anadolu’nun bir çok yerinde yattığı söylendi. Bir zamanlar Yunus’un Bolu köylüklerinden olduğu,daha sonra Sandıklı da yattığı ileri sürüldü. Erzurum Bursa Aksaray Karaman için sahifeler dolusu yazılar yazıldı. Ama Hocası Tabduk Emre hakkında ve onun yattığı yer olan Kula’nın Emre köyü hakkında görüşler dile getirilmedi. Bu durum acaba neden göz ardı edildi. Y. Emre’nin Tabduk Emre’ye öğrencilik ettiği su götürmez bir gerçek ve Koyun yatayım Şeyh eşiğinde Dönmedim Şeyhimden ne döneyim Dizeleri ile şeyhinden ayrılmak istemeyen Yunus’u Kula’dan başka yerlerde aramaya yer var mı acaba? Tabii ki yok. Yunus'un mezarı tıpkı Tabduk Emre’nin mezarının Kula’da olduğu gibi o da Emre köyündedir. Bunu açıklayan bir çok belge son yıllarda ortaya çıkmış Macit ARAY’ın Y. Emre kitabında sunduğu belgeler Y. Emre’nin Kula’da olduğu gerçeğini gözler önüne sermiştir. kaldı ki Tabduk Emre Saruhanlı Beyliğinin ADALA Kazasında kendi adıyla anılan EMRE Köyünde yerleşerek tarikatını sürdürdüğü Y. Emre’nin muhtemelen doğumundan 20-22 yıl sonra öğrenci olarak EMRE’YE geldiği bir gerçektir. Tabduk ’un Yunus’a sen artık yetiştin istediğin yere gidebilirsin icazetini veriyorum. deyip icazetnamesini eline tutuşturduğunda Yunus kağıdı ağzında geveleyip yutmuş ve veciz sözü söylemiştir. “Bu kağıt parçası için mi beni gül yüzünden mahrum etmek istiyorsun ” dediği ve şeyhinden ayrılmak istemediği divanındaki şiirlerinden anlaşılmaktadır. Böyle söyleyen Y. Emre’nin şeyhinden başka bir yere gömülmesi düşünülebilir mi ? Emre Köyü Kula’nın Gökçeören Bucağına bağlı Kula’ya 20 km uzaklıkta Ankara-İzmir karayolunun 10 km içerisindedir. Emre köyünün eski bir yer1eşim alanı olduğu çeşme ve caminin kitabesinden anlaşı1maktadır. Köyde bulunan iki hamam enkazı ile bir de medrese temelinin varlığı buranın eski devirlerde önemli kültür merkezlerinden biri olduğunu gösterir. [HEADING=2]TAPDUK EMRE[/HEADING] Y. Emre’nin Hocası olan Tabduk Emre’nin Türbesi, Kula’nın Emre köyündedir. Gözleri âmâ olan Tabduk, şiddetli Moğol baskıları sonunda Horasan’dan, Anadolu’ya göç etmek zorunda kalan Türkmenlerdendir. Y. Emre de, Divanında ((Yüz bin olur Belh şehrinin viranesi)) (1) Belh şehrinden söz etmesi, Tabduk ’un Horasan’dan geldiğini doğrulamaktadır. Zaten o tarihlerde Anadolu Horasan’dan gelen göçmenlerle doludur. Refah Sultan vakfiyesinin altındaki imzalardan sekizinin Horasanlı olduğu görülür. [HEADING=3]TAPDUK İSMİNİ ALIŞI[/HEADING] Tabduk Emre’nin Muşidi, Hacı Bektaşi Veli imiş, Hacı Bektaşi Veli, Anadolu’ daki bütün erenleri yanına çağırınca; Tabduk Emre de, onun yanına isteksiz olarak gelmiş, fakat Hacı Bektaşi Veli’nin elayasındaki yeşil beni görünce üç kere “Tabduk Sultanım” demiş. Bundan dolayı, Emre Sultan, Tabduk adıyla anılmaya başlanmıştır. [HEADING=3]TAPDUK’UN EVLENİŞİ[/HEADING] Bir rivayete göre: Tabduk Emre, Saruhan Beyinin kızı Fatma Sultanı istetmek için, annesini, Emre Köyünden, Saruhan beyinin konağına yolluyor. Tabduk ’un annesi, Bey’den kızı Fatma Sultanı Tabduk ’a istiyor. Saruhan beyi, Tabduk ’un annesine; ((Oğlu kırk yük altın getirirse” ancak o zaman kızını vereceğini söylüyor. Annesi boynu bükük olarak Emre köyüne dönüp, durumu Tabduk Emre’ye anlatıyor. Tabduk , annesini tekrar Saruhan beyine göndererek, Beyin şartlarını kabul ettiğini bildiriyor. Tabduk Emre Saruhan Beyinin Emre köyüne gönderdiği kırk deveye, çuvallar içinde kum ve çakıl doldurarak Saruhan Beyine geri gönde-riyor. Çuvallar Sultanın hazinesine boşaltılırken içindeki kum ve çakıllar altın oluyor. Bunun üzerine hayretler içinde kalan Saruhan beyi de sözünde durarak kızı Fatma Sultanı Tabduk Emre’ye veriyor. Y. Emre Karamanlıdır. Bir zamanlar havaların kurak gitmesi sonucu Karaman’da büyük bir kıtlık olur. Ailesi kalabalık olan (4 tane çocuk Y. Emre, ailesini geçindirecek buğdayı bulmak üzere Hacı Veli’ye gitmeye karar verir. Yolda giderken, yabani ahlat toplayarak bunları şalvarının paçalarını bağ1ayıp içerisine doldurur. Ve Hacı Bektaşi Veli Dergâhına gider. Hacı Bektaşi Veli’den yabani ahlat karşılığında buğday ister. Hacı Bektaşi Veli, Y. Emre’ye ((Buğday mı istersin, himmet, himmet mi)) diye sorar. Y. Emre buğday ister. Hacı Bektaşi Veli aynı soruyu üç defa tekrar etmesine rağmen, Y. Emre buğday istemekten vazgeçmez. Ve Hacı Bektaşi Veli’den aldığı buğdayları şalvarının içine doldurup evine geri döner. Y. Emre, evine ge1diğinde karısına durumu anlatır. Karısı Yunus’a “Buğday tükenir, himmet tükenmez. Niçin himmet almadın,git al)) der. Bunun üzerine Y. Emre tekrar Hacı Bektaşi Veli’ye giderek, kendisine himmet etmesini rica eder. Hacı Bektaşi Veli ((Bizden geçti, Emrem diyarına gideceksin, Tabduk Emre’yi bulacaksın, o sana himmet edecek, der. Bunun üzerine Y. Emre, Hacı Bektaşi Veli’nin yanından ayrılarak, bugün Kula’nın Emre köyünde bulunan Tabduk Emre’nin yanına gider. Y. Emre durumu Tabduk Emre’ye anlatır. Tabduk Emre de Yunus’a dergãhta odunculuk görevi verir. Y. Emre kırk yedi yıl Emre’ye hizmet eder. Y. Emre Tabduk ’un dergãh için verdiği odunculuk görevini büyük bir dikkat ve titizlikle yapar. Hiçbir zaman dergâha eğri odun getirmez. Tabduk bunu sorduğunda “Dergàhtan içeri eğri girmez” diye Yunus cevap verir. (Emre köyünün Çıngırak deresi mevkiinde yetişen söğüt meşesi denilen bir cins ağaç vardır. Bu ağacın dalları hep düzgündür..) [HEADING=2]BİR ÖYKÜ:[/HEADING] Bir gün Y. Emre oduna gider. Fakat o gün odunu çok kestiğinden yanında getirdiği kıl örme, odunu sarmaya yetersiz gelir. Orada bulunan bir yılanı, kıl örme parçası sanarak, getirdiği kıl örmeye ekler odunları sardıktan sonra dergâha getirir. Odunu dergâha bıraktıktan sonra, Tabduk Emre’nin karısı Fatma Sultan, bunun örme deği1,bir yılan olduğunu söyler. Emre köyünde, Tabduk Emre’nin Y. Emre’yi denemek için bu durumu. yarattığı söylenir. [HEADING=3]EMRE KÖYÜNDE Y. EMRE İÇİN[/HEADING] Bir gün Tabduk Emre, talebelerine kırlardan çiçek toplamalarını söyler.Her talebe bir sürü çiçekle geri döner. Fakat Y. Emre, hangi çiçeği koparmak üzere giderse, o çiçeği zikir ve tespih halinde gördüğünden koparamaz. Yalnız çiçeklerden birisi zikirden geri ka1dığından kendisini koparmasını, Yunus’a söyler. Y. Emre de çiçeği koparıp Tabduk Emre’ye getirir. Başına gelen olayı da şeyhine anlatır. Şeyh, bu çiçek tecrübesiyle Y. Emre’ye erdiğini anlatmak istemiş ise de Yunus yine bundan bir şey anlayamamış. Y. Emre, bir gün Avrupa’ya seyahate çıkar. Bu seyahat sırasında bir papazla imtihana girer. İmtihan şöy1e olur: Ortaya içinde kaynayan su bulunan büyük bir kazan konur. Önce bu kaynayan kazanın içine Y. Emre girer, kazanın kapağı kapatılır. Belirtilen sure sonunda Y. Emre kazanın kapağını vurarak sağ olarak çıkar. Yunus’tan sonra Papaz kaynayan kazana girer ve aynı şeki1de kazanın kapağı kapatılır. Saatlerce bekledikleri halde kazanın kapağı vurulmaz. Ve nihayet kapağı açmaya mecbur kalırlar. Papaz ölü olarak kazandan çıkartılır. Y. Emre 40 yıl Hocası Tabduk Emre’ye hizmet ediyor. Himmet edi1mediğini görüp kızarak hocasının yanından ayrılıyor. Yolda giderken iki dervişe rastlıyor. Onlarla beraber yola devam ediyor. Yolda karınları acıktığı bir sırada, derviş1erin yaptığı bir dua üzerine, önlerine birer kap yemek geliyor. İkinci defa karınları acıktığında, derviş1er, Y. Emre’ye yemekleri tedarik etmesini söylüyorlar. Y. Emre yemek tedarik edemeyeceğinden, erenlerin yanında mahcup o1acağından çekiniyor. Ve Allah’a ((Beni bunların yanında mahcup etme, bunlar kimin yüzü hürmetine dua ettiler ye niyet ettilerse, benimkini de onlarınkinin yüzü hürmetine ver” diye yalvarıyor. Yunus’un bu duası üzerine hepsinin önüne ikişer kap yemek geliyor. Derviş1er, Y. Emre’ye kimin yüzü hürmetine dua ettiğini soruyorlar. Y. Emre ((önce siz., kimin için niyet ettiğinizi söyleyiniz ondan sonra ben söyleyeyim)) diyor. Derviş1er, ((biz şu meşhur Y. Emre için dua ettik ve onun yüzü hürmetine niyet1endik” diyorlar. Yunus da ((ben de siz kimin için niyet ettinizse o niyete dua etmiştim,)) diyor. Ve bu olay sonucunda hata ettiğini, himmete kavuştuğunu anlayarak Emre köyündeki şeyhi Tabduk Emre’nin yanına geri dönüyor. Tabduk ’un karısı Fatma Sultan’a giderek, kendisinin affettirilme sini rica ediyor. O da ((Sen sabahleyin kapının eşiğinde yat, biz şeyh ile gelirken, asası sana deyince, o bana sorar, bu kim der, ben de Yunus derim. Eğer o hangi Yunus derse hemen buradan uzak1aş. Yok eğer bizim Yunus mu derse, hem seni affettiğini hem de mertebeye ulaştığını anla)) diyor. Y. Emre Fatma Sultanın dediklerini yapıyor, Tabduk Emre, bizim Yunus mu deyince, Y. Emre Şeyhin ayaklarına kapanarak affını diliyor. Tabduk Emre, bir gün Yunus’a aşk şarabı sunarak, ((Yunus, bunu insan ayağı değmeyecek bir yere koy” der. Bunun üzerine Y. Emre ne yapacağını düşünür. Günlerce dağ1arı taş1arı her yeri do1aşır, fakat insan ayağı değmeyecek bir yer bulamaz. Sonunda bu yerin kendi midesi olacağını düşünerek dizi üzerine çöker, aşk şarabını içer ve içer içmez de mest olur. Sonunda ilhama kapılarak şiir1er söylemeye baş1ar. Bu olay sonunda şu şiiri söy1ediği Emre köyünde dilden dile rivayet edilir. Adım adım ileri Üç beş adım içeri On sekiz bin alemi Gördüm bir dağ içinde Y. EMRE MEZARININ TÜRBE DIŞINDA OLMASI ÜZERİNE YÖREDEKİ RİVAYETLER: Tabduk Emre, ölmeden önce müritlerine, Yunus’un mezarının türbe kapısı önüne yapılmasını vasiyet ediyor.Emre köyü halkı, ((bununla kendisini ziyarete gelenler, ilk defa Yunus’u ziyaret etsinler, o benden ziyade buna lãyıktır,” demek istediğini anlatmak istemiştir, diyorlar. Ve bunun için Yunus’un mezarının türbe dışına yapıldığı söyleniyor. Bu konuda çevrede söylenen bir başka rivayet de şöyledir: Y. Emre, şeyhine yıllarca hizmet etmiş, ona bağ1ı, sadık bir mürit olarak kalmıştır. Hayatta en çok sevdiği şeyhine karşı gösterdiği hürmeti, fani a1emde de göstermek, bu saygıyı ebediyete kadar devam ettirmek için, Y. Emre türbenin içerisine girmemiş ve mezarının şeyhinin türbesinin önünde yapılmasını vasiyet etmiş.. ((Şeyhimi her ziyarete gelen, benim bağrıma basarak türbeye girsin. Şeyhimin yanında ben bir hiçtim. Fani alemde de yine onun yanında bir hiç, bir kul olarak kalmak isterim” demiş. Bu sebeplerden dolayı Tabduk Emre için büyük ve güzel bir türbe yapıldığı halde Y. Emre için ayrı bir türbe yapılmamış, Y. Emre’nin mezarı kapı eşiğine yapılmıştır Koyun yatayım şeyh eşiğinde Dönmezdim şeyhimden, ne döneyim Hak bir mürşit verdi bana Kapısında öl dediler Hakkı kaçan bulasın Hakka kul olmayınca Erenler eşiğine Yaslanıp yatmayınca Y. Emre’nin mezarı, Türbenin kapısı önündedir. Mezarın üzeri açıktır. Y. Emre’ nin mezar taşında, küçük bir balta resmi bulunmaktadır ki, bu Y. Emre’nin dergâha yıllarca odun taşıdığını sembolize eder. Türbenin ortasında Y. Emre’nin hocası olan Tabduk Emre’nin mezarı bulunur. Bunun yanında Tabduk Emre’nin eşi Fatma Sultan, kızı Fulya Hanım, torunu ve diğer aile efradına ait 10 mezar daha vardır. Mezar taş1arında yazılı bir kitabeye rastlanılmamasına rağmen, çevre halkı tarafından uzun yıllardır anlatılan rivayetler ve bir takım belgelerden, Y. Emre ve hocası Tabduk Emre’nin burada yattıkları sanılmaktadır. Yunus gibiler ölümlerinden sonra takdirleri artan ve sevildikleri için bir çok yer tarafından sahiplenilen şahsiyetlerdir. Onun içindir ki adlarına bir çok yerde sevenler tarafından mezar ve türbeler yapılmıştır. Diğer taraftan Yunus’u ve söyleyişlerini anlamayanlar tarafından bu değerli insan yerilmiş ve eserinin bir kısmı yırtılmış sulara atılmıştır. Yunus geleceğin kendisi ve görüşleri hakkında ne gibi tefsirlere yol açacağını bilmiş ve : Derviş Yunus bu sözü Eğri büğrü söyleme Seni sigaya çeken Bir molla Kasım gelir Diye yazmış nitekim Molla Kasım gelmiş Yunus’umuzun eserini eline geçirmiş bir nehir kenarında oturmuş ve düşünüş ve görüşlerini aykırı bulduğu bir kısım parçaları yırtıp nehre atmıştır. Molla yukarıda yazdığımız beyiti kapsayan parçayı görünce şaşırmış kalanları yırtmamış işte bugün elimizde Yunus’tan kalan şiirler bunlardır. Yunus’un 3000 adet şiiri olduğu bunlardan l000 adedinin yırtılıp havaya atılanlar olduğu ve bunların meleklerin hakkı olduğu,l000 adedinin suya atıldığı bunların balıkların hakkı olduğu diğer l000 tanesinin ise insanların hakkı olduğu ve bugün elimizde bulunan şiirler olduğu ifade edilmektedir. Eski bir köy olan Emre’de hamam ve medrese enkazlarıyla, eski çeşmeler bulu-nur. Roma ve Bizans devirlerinde yer1eşim yeri o1duğu sanılan Emre Köyüne, Türk-men Yörükleri 1071 Malazgirt savaşından sonra gelip yerleşmişlerdir. -alıntı- [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Sarı kırmızı renkleri ile ünlü futbol takımımız?
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Yunus Emre (1238-1320)
Top