Yalnızlık Felsefesi- Uzaklık

cırcırböcee

V.I.P
V.I.P
Uzaklık klasik aşkı çoğaltır. Gerçek aşk, yakınlık ve uzaklıktır. Birbirimizi her an özleyecek kadar uzak, terimiz aşkımızın terinden ayırt edemeyecek kadar yakın olmaktır aşk.
İnsan uzaklaştıkça özler. Tabiatta da öyle değil midir? Çiçek sudan uzaklaştıkça solup ölmez mi? Toprak sudan uzaklaştıkça çatlamaz mı hasretten?
İnsan uzaklaştıkça sever.
Sevgi uzaklaştığında çiçeklenip meyve verir. Yakınlık göz bozar. Yakınlık köreltir. Akıl ise zor çözer yakınlığı. Yakınlık bazen aklı da bunaltır.
Anne çocuğundan ayrı kaldıkça kokusunu hisseder; kokusu ile teselli bulur ve özlemle tekrar koklamayı bekler.
Gözden uzak olan gönülden uzak olmuyor. Gönül daha da koynuna giriyor uzakta olanın…
Uzaklık bir değer ölçerdir. Bir sevginin kaç gramlık değeri olduğu uzaklaşınca anlaşılır. Uzaklaştığında hala seviyorsa ve özlemin yoğunlaşıyorsa bu asil bir sevgidir.
Yakınlık sabah pusudur. Gece ise üretmenin ve özlem doruğunun tatlı rahmidir…
Gece hayal kurdurtur.
Gece özletir.
Gece rüyaları ve hülyaları demler tıpkı uzaklık gibi…
Gece tek başınalık ve uzaklıktır.
Gece gözün içe döner; gündüz gördüklerini dimağına serer.
Ve ruh gündüz gözün gördüklerini yeni yeni içerek esrikleşir…
Uzaklık esrikliktir.
Esriklik doğurtur.
Uzaklık doğurgandır; aşkı, gerçeği ve özü doğurur.
Mecunun aşkını doğurtan Leyla’nın uzaklığıdır. Yahudi’nin vatan susuzluğu bin yıllarca yaşadığı sürgünlüktür.
Yakınlık köreltir, uzaklık çoğaltır.
Toprak hasretiyle yanan gurbetçidir; uzak olup yakın olan da o’dur.
Uzaklık ağlatır.
Yakındayken yeterince sevmeyip uzaklaştıktan sonra sevgilisinin değerini bilmediği için ağlatır. Hayıflar yakındayken sevmediğine. Pişman ettirir: ah neden daha fazla anlamdım, göremedim diye.
Uzaklık sordurtur. Kış gelip yazdan uzaklaştıkça neden yazla sevişmedim.
Ayrıldıktan sonra neden üzdüm, neden sevmedim, neden sevgiyi göremedim, neden bunu yaptım, neden aşkı sattım, neden gözyaşına mahkum ettim, neden sığlaştım bir hiç uğruna diye sorular dizdirtir uzaklık…
Aynı nefesi paylaşıp uzak olanlar, birbirlerinden uzaklaştıktan sonra yakınlaşırlar.
Aynı nefesi paylaşıp uzak olanlar olduğu gibi uzak olup aynı nefesi paylaşanlar da vardır.
Uzaklaşınca hüzünden ağlarız. Uzaktaki ile kucaklaşınca sevinçten ağlarız. Hüzün ve sevinç uzaklığın gözyaşı olan ruhumuzda oynaşır…
Hiç özgürlük denizi görmemiş olsak da ütopya adasının kıyısına vuran dalgalar içimizin kıyılarına vurur.
Uzak dalgalar gözyaşımız kadar yanaklarımızı ıslatır.
Uzak sevdirir.
Uzak özletir.
Uzak olan bağlatır.
Uzaklık bizi gerçeğe götüren hakikat dalgasıdır.
Uzaklık sevgililerin gözyaşını aynı gözbebeğinde dalgalandırır.
Pepuk kuşu kardeşini öldürür. Uzaklaşır. Geri dönmemecesine ayrılır. Pepuk kuş olup öter. Uzaklaştıkça; ‘ pepuk, pepuk !’ diyerek ömrü boyunca yas tutar. Pepuk kardeşinden uzaklaştıktan sonra daha çok sever. Pepuk’un ötüşü ağlamadır. Ağlamak ise ruhun mührüdür. Ağlamak aşkın- sevginin mührüdür.
Özlem uzak olanın mavi rengidir. İnsan güzelliğin içindeyken güzelliği anlamaz, gençliğini heba eden bir yaşlının pişmanlığı gibi…
Yakınlık köreltir.
Uzaklık klasik aşkı çoğaltır. Gerçek aşk, yakınlık ve uzaklıktır. Birbirimizi her an özleyecek kadar uzak, terimiz aşkımızın terinden ayırt edemeyecek kadar yakın olmaktır aşk… Uzak kadar yakından da özletinceye kadar sevgi ve yaşam için paylaşmak, emek vermek ve üretmek gerek…
Uzaklık kadar yakınlık da çoğaltmalı, aşkınlaştırmalı sevgimiz...
 
Top