BİR YAĞMUR BİR ŞEHİR DAHA
suyun o en saf haliyle
uzanmış bulutlar caddeleri öpüyor
provası yapılıyor sanki buruk bir vedanın
duvarlara konuşan herkesin sesi sıfırın altında
yüzüm camda cam yüzümde kaybolsun derken
aramızdan su sızıyor
benim, benim ve benim
fotoğraflarını çekmeye çalışıyor
paramparça olası bir bulut
gürültüyle ağrıyor sonra gördüklerine
-en zayıf yerinize yağar yağmur
en karanlık köşenize kibrit çakar
koşup kendinize sığındıysanız eğer-
herşey silinir yıkanır sanıyorsunuz
parmak izleriniz kalmışsa sokaklarında
şehrin dişleri etinizde geziniyor demektir
kaç cinayet eder telefon kulubeleri
kaç özlem otogarlar, istasyonlar
evler kaç yalnızlık eder
bir şehir kaç soru
-yürür gider belki bir sen
gök kuşağını sarkıtsa ayaklarına...-
elbet sabah olur
pencerelerden caddelere sızan
kızıllıkla yeniden canlanır şehir
bilenir dişleri gün ışığıyla
kuytularda çoğalırız sanmışken
yağmur geceyi
gece şehri
şehir beni
k a ç a b ö l e r ?
Sevgi KÖSE