Türk Eğitim Sisteminde Yapılan Hızlı Değişiklikler!!!!!!!!

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE GÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER.

Eğitim sistemimiz tam bir yap boz tahtası ve içinden çıkılmaz hatalarla dolu. Birileri geldi, köy enstitülerini kaldırdı, öğretmen eğitimine darbe vurdu. Birisi geldi, 45 günde ihtiyaç dedi öğretmen yetiştirdi .Birileri geldi, düz lise, süper lise ,kredili sistem dedi, sistemi alabora etti. Birileri geldi, kardeşim bu ne. Ortaokul ayrı, ilkokul ayrı ,bunları bir birleştirelim hepsi ilköğretim olsun, zorunlu eğitim sekiz yıl olsun dedi. Meslek ortaokullarını katletti, işsizler ordusu dağ gibi arttı. Birileri geldi, hopp durun bakalım ayrılın bakayım, ortaokul ayrı, ilkokul ayrı dedi, eğitimin canına ot tıkadı. Bakın Abbas Güçlü’nün tespitleri ile 12 yılda erozyona uğrayan eğitimde yapılan, hatta can damarlarına bıçaklar sokulan eğitimin içler acısı hali.

1- Meslek liseliye iki yıllık meslek yüksekokullarına sınavsız geçiş hakkı tanındı (2002).

Amaç dört yıllık programlara yığılmayı azaltmaktı. Ancak yüksekokullardaki eğitim kalitesinin düştüğü eleştirileri var.

2- Üniversiteye girişte meslek liseleri ve genel liseler arasındaki katsayı farkı arttırıldı (2003).

Genel lise mezunlarıyla meslek liseliler arasındaki katsayı farkı 0,2 ile 0,5'ten 0,3 ve 0,8'e çıkarıldı. Ancak 10 yıl sonra Prof. Yusuf Ziya Özcan'ın başkanlığındaki YÖK, katsayı farkını küçülte küçülte geçen yıl eşitledi.

3- 64 yıllık ilköğretim müfredatı değiştirildi (2004). Eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcı düşünce, bilimsel araştırma, girişimcilik, iletişim, bilgi teknolojileri ağırlık kazandı.

4- Lise dört yıla çıktı (2005) Liselerde eğitim süresi üç yıldan dört yıla çıkarıldı. Zorunlu dersler azaltılarak seçmeli derslere ağırlık verildi. 40-45 saat olan haftalık ders yükü 30-35 saate düştü.

5- Yabancı dilde ders bitti (2005). Anadolu ve fen liselerinde, bazı derslerin yabancı dilde öğretimine son verildi. Sadece Galatasaray , Kadıköy Anadolu Lisesi gibi birkaç okulda hazırlık sınıfı kaldı.

6- Süper liseler, Anadolu liseleri ile birleştirildi (2005). Bir yıl hazırlık eğitimi verilen ve not ortalaması ile girilen süper liselerin tamamı Anadolu lisesi oldu.

7- Genel lise ve meslek lisesinin 1. sınıfı ortak oldu (2005). Genel liselerin birinci sınıfında verilen derslere meslek tanıtımı, yönlendirme ve ortak beceriler ile bilgisayar dersleri de eklendi.

8- Liselere Giriş Sınavı (LGS) gitti, OKS (Ortaöğretim Kurumlarına Giriş Sınavı) geldi (2005). Öğrenciler yine tek sınava girecekti. Ancak içerik, müfredat ve katsayılar açısından farklılıklar oldu.

9- OKS gitti, SBS geldi (2007). Çocuklar tek sınav stresi çekmesin diye 6,7 ve 8. sınıf sonunda birer sınav yapılıp ortalamasının alınmasına karar verildi.

10- Lise türleri azaldı (2008). Ortaöğretimdeki 79 okul çeşidi 15'e indirildi. Genel lise, fen lisesi, sosyal bilimler lisesi ve Anadolu lisesi dışında birçok okul birleştirildi.

11- SBS'ler kalktı, eski sistem geri geldi (2010). 6, 7 ve 8. sınıfta uygulanan SBS'li sistem sadece üç yıl kalabildi. Öğrenciler sadece 8. sınıfta Seviye Belirleme Sınavı 'na (SBS) giriyor.

12- ÖSS yerine LYS ve YGS (2010). 1999 öncesinde uygulanan ÖSS, ÖYS mantığına geri dönüldü.

13- Düz liseler anadolu lisesine dönüştü (2010). 2013-2014 yılına kadar 1953 genel lise Anadolu lisesine dönüştürülecek. Anadolu lisesini kazanamayan meslek lisesine gidecek.

14- Arapça seçmeli ders oldu (2011) İlköğretim 4, 5, 6, 7 ve 8'deki seçmeli İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça ve Çince'ye Arapça da eklendi.

15- LYS'ye iki hafta kala AOBP, OBP olarak değişti (2012). Öğrencilerin üniversite sınav puanlarına okul puanı eklenecek, mezun olduğu okulun başarısı okul puanını artık etkilemeyecek. Yani öğrenciler sadece kendi bireysel başarılarından sorumlu olacaklar. Bu da başarılı okulların öğrencileri için dezavantaj.


Sonra da eee şundan,eee bundan başarısız olduk bahaneleri.Tabii bizim hiç suçumuz yok ya.Hep başkaları suçlu.Bakın çok basit olarak bir örnek vermek istiyorum.Dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip ülkesi Finlandiya.Finlandiya ile ülkemiz arasında ki basit 15 farkı ele alalm.Bakın sonuç aslında ne kadar basit ortada.Sonra da kendimize iğne mi ,çuvaldız mı düşmeli bir bakalım.

1- Biz okula başlama yaşını altı bezli döneme çekmeye çalışıyoruz. Finlandiya’da ise zorunlu okula başlama yaşı 7.

2- Türkiye’de çocuklar birkaç sokak ötedeki okullarına bile mutlaka servisle gidiyor. Finlandiya’da ise çocuklar birinci sınıftan itibaren okula yürüyerek veya bisikletle gidiyorlar. Özel durumlar haricinde çocuklar okula aileleri tarafından götürülmüyor.

3- Bizde müfredat ve ders kitapları eğitimin baş aktörleri olarak biliniyor. Eğitim kalitesindeki zayıflık genelde bu ikisinin suçu olarak görülüyor. Ama Finlandiya’da çok basit bir müfredat var ve pek değişmiyor. Öğretmenler okutulacak kitapları kendileri seçiyorlar ama yine de ortalıkta pek ders kitabı gözükmüyor. Yani Fin eğitim sisteminde ders kitapları bırakın aktör olmayı, figüran bile değil. Figüranların başrol oynadığı ülkemiz eğitim sisteminden gişe hasılatı beklemek bu yüzden bir hayal.

4- Türkiye’de birinci sınıf öğrencilerinin velileri “Bizim çocuk bugün Matematikten 90 aldı,” diye gururla gezebiliyor. Resmiyette not verilmiyor olsa bile öğretmenler sağ olsunlar kendi inisiyatiflerini kullanarak büyük bir özveriyle testler hazırlıyor ve çocukları sınav dolu bir geleceğe hazırlıyorlar. Ama Finli öğrencilere okulun ilk altı yılında asla not verilmiyor. Buradaki öğrenciler ilk olarak 16 yaşına geldiklerinde ülke genelinde bir sınava giriyorlar.

5- Türkiye’de öğrencilere çöp attırsanız ertesi gün muhtemelen velileri okulu basıp olay çıkarır. Ama Finlandiya’da öğrenciler okulun tüm işlerini nöbetleşe sistemde birlikte yapıyorlar. Yani Fin okullarında hizmetli yok, tüm işler öğrenciler tarafından yapılıyor. Böylece sorumluluk duyguları gelişiyor.

6- Finlandiya’daki okullar öğrencilerin rahat edebileceği şekilde tasarlanıyor. Sınıflarda yaparak-yaşayarak öğrenme modeline uygun alanlar mevcut. Binaların fiziksel özellikleri öğrencilerin evdeymiş gibi rahat etmelerini sağlayacak şekilde düşünülüyor. Türkiye’de ise her şeye hazır olan öğrenciler yıllardır komutla rahatlıyor. “Beni rahatta dinleyin” diye bağıran müdürün karşısında ne kadar rahat olunursa tabi…

7- Türkiye’deki özel okullarda ders saati 8. Ama yetmediği için okul çıkışında etütler, hafta sonu kursları ve özel derslerle bu sayı günde 12-14 bandını yakalıyor. Finlandiya’da ise günlük ortalama ders saati 4. Dünya eğitim ligindeki sıralamamıza baktığımızda, nitelik ve nicelik kavramlarının ne kadar önemli olduğu gün yüzüne çıkıyor.

8- Türkiye’de bütün öğretmenler kendilerini mesleğin zirvesinde görüyor. Sınav sonuçları kötü geldiğinde genelde öğrenme güçlüğünden bahsediliyor. Öğretme güçlüğü çeken öğretmenlerin durumu hep sümen altı ediliyor. Bu yüzden mesleki gelişimle ilgili düzenli bir çalışma yok. Finli öğretmenler ise haftada en az 2 saat hizmet içi eğitime katılmak zorunda.

9- Türkiye’de, “Hiçbir şey olamazsa, bari öğretmen olsun,” mantığı devam ediyor. Ama Finlandiya’da öğretmenlik mesleği toplumun en gözde mesleklerinden bir tanesi! Öğretmenler master derecesi olanlar arasından seçiliyor. Lise mezunları arasında öğretmenlik için müracaat edenlerin ancak yüzde onu öğretmen yetiştirme programına kabul ediliyor.

10- Ülkemizde öğretmen olabilmek için sınavdan geçer puan almak yeterli. Finlandiya’da ise öğretmen olabilmek için üç aşamalı bir testten geçmek zorundasınız. Bu aşamalar arasında mülakat, ders anlatma gibi bölümler de var. Ülkemizde heykeltıraş olmak isteyenlere bile özel yetenek sınavı uygulanırken, etten kemikten gerçek insanı şekillendirecek olan öğretmenlerin çoktan seçmeli sorularla mesleğe kabul edilmesi kabul edilebilir bir şey değil.

11- Finlandiya’da öğretmenlerin gelir düzeyi oldukça iyi. Kendi mesleği haricinde bir iş yaparak ek gelir elde etmeye çalışan öğretmen yok denecek kadar az. Bizde de ek gelir için bir şeyler yapmayan öğretmen yok denecek kadar az. Çünkü aldıkları maaş faturalara bile yetmiyor. Öğretmenlerin fatura ödemek için başka şeylerle uğraşması neticesinde oluşan durumun faturasını da bütün millet ödüyor.

12- Türkiye’de en başarılı öğretmen en çok ödev verendir anlayışı hala devam ediyor. Ama Finlandiya’da öğrencilere ödev verilmiyor. Öğrenmenin yeri okul olarak görülüyor. Bu yüzden Finlandiya’da akşamları çocuğunun proje ödevi için kartona boncuk dizen veli yok.

13- Finlandiya’da hiçbir babayiğit resim dersinden öğrenci alıp matematik çalıştıramıyor. Bizdeyse öğrenciler matematik dersinde sıkılıp defterlerine resim yapıyor. Sonra matematik öğretmeni çocuğu resim dersinde yakalayıp matematik çalıştırmaya götürüyor. Döngü bu kadar kısırken, sistemin üretken bireyler yetiştirmesini beklemek tabi biraz zor oluyor.

14- Bizim sınıflarımızda eğer bütün öğrenciler yerlerinde oturuyor ve ses çıkmıyorsa, o sınıfın öğretmeni övgü alıyor. Ama Finlandiya’da durum tam tersi… Eğer bir sınıftan hiç ses çıkmıyorsa, öğrenciler sıralarında oturuyor ve hiç kalkmıyorlarsa o öğretmen soruşturmaya alınıyor. Çünkü Fin eğitim sisteminde ders anlatan bir öğretmen yok. Hep birlikte etkinlik yapan sınıflar var. Bu yüzden Fin okullarındaki sınıflarda, “Ayakta gezinme evladım, otur yerine,” sözü pek duyulmuyor.

15- Finlandiya’daki okulların kantinlerinde su, süt ve meyveden başka hiçbir şey yok. Bizdeyse işin suyu çıkmış durumda. Her teneffüs fıstıklı çikolata yiyen çocukları 8 saat sırada oturtmaya çalışmak öğretmenler için büyük imtihan! Belki de bu yüzden teneffüste sınıflardan hızlı boşalma rekoru bizde.


Eeee bize ne düşüyormuş? Aslında yöntem ve düzenleme yapmak çok kolay.Sadece Milli Eğitim gerçekten Milli olmalı ve bağımsız bir birim gibi çalışmalı.Her gelen bakanın ekibine göre dizayn değil,vatanın,milletin menfaatlerine göre dizayn edilmeli bence. Sizce?
 
Hele hele son YGS sınavına giren öğrenci sayılarını,sıfır çeken öğrenci sayılarını,net sayılarını görünce yüreğim ağzıma geldi.Bizler bu kadar kalitesiz eğitimi hakettik mi?
 
Top