Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Tarih
Osmanlı Tarihi
Topkapı Sarayı
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="arz-ı hal" data-source="post: 489634" data-attributes="member: 78941"><p><img src="http://i.imgur.com/lAKsW.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /><strong><span style="color: #800080"></span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080"></span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080"></span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Topkapı Sarayı</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Topkapı Sarayı yüksek duvarlarla çevrili, avlular ve bahçeler arasında, Fatih'ten sonra gelen padişahların da yeni yapılarla zenginleştirdiği büyük bir kale kent görünümündedir.</span></strong></p><p> <strong><span style="color: #800080"></span></strong></p><p> <strong><span style="color: #800080"></span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Yaklaşık 380 yıl boyunca Osmanlı Devleti'nin yönetim merkezi ve padişahların resmî ikametgâhı olan Topkapı Sarayı (Yeni Saray) Marmara'ya, Boğaz'a ve Haliç'e hâkim bir tepe üzerinde, 700 000 m2'lik çok geniş bir alanda kurulmuştur. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'da ilk sarayı bugünkü istanbul Üniversitesi Merkez binasının bulunduğu yerde yaptırmıştı.</span></strong></p><p> <strong><span style="color: #800080"></span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Daha sonra istanbul'a hâkim ve eski dönem binalarının hepsinden üstün görünümde yeni bir saray yapılmasını istemiş ve Topkapı Sarayı inşa edilmişti (1475-1478). Saray avlular, avlular çevresinde fırın, ce-behane, darphane, mutfaklar, ahırlar, Kubbealtı (Divanı Hümayun), hazine binaları, köşkler, has oda, harem ve sahil saraylarından oluşan bir yapı topluluğudur. Büyük bir bölümü yangın ve depremlerle yıkılan, bunların bazıları restore edilerek yeniden kullanılan sarayda son yıkım, Sultan Abdü-laziz'in emriyle demiryolu hattının çekimi sırasında olmuştu. Sultan Abdül-mecid, tümüyle Batı mimarîsi tarzında, Dolmabahçe Sarayı'nı yaptırdıktan sonra, padişahın resmî ikametgâhı Dolmabahçe Sarayı'na taşınmıştır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı yapıldıktan sonra padişahlar tarafından terk edilmesine rağmen, içinde yaşayan birçok görevliyle birlikte imparatorluğun son anına kadar önemini kaybetmedi. Ramazan ayında padişah ve ailesi tarafından saraydaki kutsal emanetler ziyaret edilir, sarayın ve içindeki eşyaların bakım ve onarımına özen gösterilirdi.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">İlaveler ve değişiklikler olmasına rağmen, Topkapı Sarayı Türk mimarîsinin ve saray geleneğinin izlerini taşıyan, Osmanlı saltanatının yaşam tarzını günümüze aktaran tek saray olma özelliğini korumaktadır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080"></span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Geçmişteki adı Saray-ı Cedid-i Amire olan saray, bugünkü ismini 19 yy.da, surlardaki bir kapıdan almıştır. Topkapı Sarayının yapımına Fatihin İstanbulu almasından yaklaşık yirmi yıl sonra başlanıp; 1479 yılında yapımı bitmiş olsa da, yapılanma dinamik bir şekilde devam etmiş ve sonradan yapıya birçok ilaveler olmuştur. Ortalama 700 bin metrekarelik bir alana sahip olan Saray; Ayasofyadan Gülhaneye, Gülhaneden Sirkeciye kadar geniş bir alana yayılan ve sur-i sultani denilen yüksek ve geniş duvarlarla çevrilidir. Saray surları, Sepetçiler Kasrından, Ahır Kapısına kadar uzanır. Bu duvarların üstünde 28 kule vardır. Bu duvarların sahile bakan yakasının bir bölümü, 1888de geçen tren hattının güzergâhında kalmasından dolayı yıkılmış; bu yıkımdan sahil kısmındaki köşklerde nasibini almıştır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Topkapı Sarayının on üç civarında kapısı olduğu sanılmaktadır. Bu kapıların birçoğu günümüzde yok olmuştur. Sarayın heybetli Bab-ı Hümayun Kapısı, Ayasofyanın denize bakan tarafında ve buradaki Sultanahmet Çeşmesinin karşısındadır. Bu kapı, sarayın ana giriş kapısıdır. İlk olarak Fatih döneminde inşa edilmiş ve günümüze kadar birçok onarımdan geçmiştir. Osmanlı tarihi boyunca birçok tarihi olaya tanıklık eden kapı, eski ihtişamını hala korumaktadır. Bu kapı Osmanlı Döneminde sabah ezanı ile açılır, yatsı ezanı ile kapatılırdı. Kapının üzerinde II Mehmetin tuğrası ve ilk yapıyı 1478 olarak tarihleyen bir yazıt yer alır. Bir başka yazıtsa, Sultan Abdülaziz tarafından 1867 tarihinde yeniden inşa edildiğine dairdir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Bab-ı Hümayunun iç tarafında birinci avlu yer alır. Bu avlu 19 yy.da çıkan yangın sonucu büyük hasar görmüştür. Avluda, halkın şikâyet dilekçelerini kabul eden deavi köşkü yer alırdı. Kapının içinde sağda, bir zamanlar saray reviri ve hazine memurlarının ofisleri yer almakta idi. Ayrıca; Avlunun sağ tarafındaki duvarın arkasında, saray fırınının bulunduğu kısım yer alır. Sol tarafta ise; Aya İrin Kilisesi. İmparatorluk darphanesi buraya yakındır ve mekân; Bugün darphane müzesi olarak ziyaretçilere açılmıştır. Avlunun sağ dibine doğru cellât çeşmesi adlı bir çeşme bulunmaktadır. Karşıda ise ikinci avluya açılan Bab-üs Selam Kapısı.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Bab-üs Selam Kapısı sarayın gerçek girişidir. III Murat tarafından tekrardan inşa ettirilen kapının üzerinde iki kule yer alır. Kapı dışındaki yazıtta; Allahtan başka ilah yoktur, Hz. Muhammet onun kulu ve elçisidir yazar. Demir kapının kanatlarında ise, kapıların Kanuni Sultan Süleyman Döneminde döktürüldüğü bilgisi vardır. Bab- üs Selamdan içeri girince, birinci avluda olduğu gibi asırlık çınarlarla karşılaşılır. Bu kapı beş yola ayrılıyor; saray mutfağı, Bab-üs Saadet, Divan, Harem ve saray ağırına.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Osmanlı Döneminde Divan, bürokratik meselelerin görüşüldüğü yerdir. Divandaki birinci salon; kubbealtı olarak da bilinen, görüşmelerin yapıldığı ana kısımdı. Divandaki ikici salonda, divan toplantılarıyla ilgili kayıtlar tutulur. Diğer salonda ise, kayıtların arşivlendiği defterhane yer alırdı. Harem ise Padişahın karısına, cariyelerine, annesine ayrılmış odaların yanı sıra; selamlıkta yer alan Sultanın kabul odaları gibi yaklaşık 300 oda bulunmaktadır. Haremde göze çarpan bir diğer yapı, Adalet Kulesidir. İkinci avluda 1959 yılında yapılan kazılarda 5. ve 6. yy.a ait olduğu sanılan iki sütun gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu Bizans kalıntılarının buraya nasıl ve ne amaçla getirildiği bilinmemektedir. Topkapı Sarayında 1574 yılında çıkan yangınla, saray mutfağı büyük zarar görmüş; III Murat, yangından sonra Mimar Sinana mutfağı genişleterek, tekrardan inşa ettirmiştir. Ve ikinci avluda yer alan Bab-üs Saadet, sarayın özel kısımlarına ve üçüncü avluya açılır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Üçüncü avluda, Divan toplantılarından sonra sultanın vezirleri kabul ettiği Arz Odası bulunur. Fatih zamanında inşa ettirilen Arz Odası yıkılmış ve I. Selim zamanında tekrardan inşa ettirilmiştir. Arz odasını çevreleyen Saray Okulu üçüncü avluda geniş yer kaplar. Saray Okulu, bir nevi bürokrat okuludur. Osmanlı İmparatorluğunun devlet adamı ihtiyacına cevap verecek öğrenciler burada yetiştirildi. Fatih Döneminde kurulan okul; devşirme sistemi ile Osmanlı tebasından olan on yaş üstü Hıristiyan öğrencilere öğrenim verirdi. Üçüncü avluda öne çıkan diğer bir yapıda Hırka-i Şerif Dairesidir. Burada Hz. Muhammedin Hırkası sergilenmektedir. Hırka-i Şerif, I. Selim zamanında, kutsal emanetlerle birlikte, İstanbula getirilmiştir. Üçüncü avlunun ortalarına doğru, 1719 yılında inşa ettirilmiş, III. Ahmet Kütüphanesi vardır. Üçüncü avluda yer alan bir başka yapıda, Saray Okulunun Camisi olan; Ağalar Camisidir. Caminin yanında, okulun başarılı öğrencilerine ayrılan Has Odası bulunmaktadır.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Saatler ve minyatürlerin sergilendiği iki salon arasından dördüncü avluya çıkılır. Dördüncü avluda; Sofa Köşkü, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü gibi köşklerin yanı sıra, Sünnet Odası ve Hekimbaşı Odası öne çıkan yapılardır. Revan Köşkü 1634 yılında IV. Murat tarafından; Erivanın İranlıların elinden alınmasını kutlamak amacıyla inşa ettirilmiştir. Mekânın içi tamamen İznik çinileriyle kaplı olup, dolap kapakları sedef ve baha kakmalıdır. Bağdat köşkü de aynı şekilde IV: Murat tarafından inşa edilmiş bir diğer köşktür. 25 Aralık 1638 tarihinde Bağdatın yeniden fethedilmesi dolayısıyla bina edilmiş ve bu ismi almıştır. Sünnet odası ise 1641 yılında Deli İbrahim tarafından inşa edilen bir yapı, iki yüz yıla yakın Osmanlı şehzadeleri burada sünnet edilmiştir. İbrahim Bir diğer eseri de, 1640 yılında İftariye Köşkü olarak nitelediği, terasın kenarındaki bronz baldakendir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Topkapı Sarayında inşa edilmiş en son yapı olan Mecidiye Köşkü, Haliç, Marmara ve Boğaziçi birleşimine tepeden bakan bir başka yapıdır. Yapı 1840 yılında Abdülmecit tarafından inşa ettirilmiştir.</span></strong></p><p><strong><span style="color: #800080">Bugün müzeye dönüştürülmüş tarihi Topkapı Sarayı, uzun dönem yaşam süren bir İmparatorluğun tarihine, kültürüne, heybetine, ihtişamına ve zenginliğine şahit ediyor ziyaretçilerini.</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="arz-ı hal, post: 489634, member: 78941"] [IMG]http://i.imgur.com/lAKsW.jpg[/IMG][B][COLOR=#800080] Topkapı Sarayı Topkapı Sarayı yüksek duvarlarla çevrili, avlular ve bahçeler arasında, Fatih'ten sonra gelen padişahların da yeni yapılarla zenginleştirdiği büyük bir kale kent görünümündedir. Yaklaşık 380 yıl boyunca Osmanlı Devleti'nin yönetim merkezi ve padişahların resmî ikametgâhı olan Topkapı Sarayı (Yeni Saray) Marmara'ya, Boğaz'a ve Haliç'e hâkim bir tepe üzerinde, 700 000 m2'lik çok geniş bir alanda kurulmuştur. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'da ilk sarayı bugünkü istanbul Üniversitesi Merkez binasının bulunduğu yerde yaptırmıştı. Daha sonra istanbul'a hâkim ve eski dönem binalarının hepsinden üstün görünümde yeni bir saray yapılmasını istemiş ve Topkapı Sarayı inşa edilmişti (1475-1478). Saray avlular, avlular çevresinde fırın, ce-behane, darphane, mutfaklar, ahırlar, Kubbealtı (Divanı Hümayun), hazine binaları, köşkler, has oda, harem ve sahil saraylarından oluşan bir yapı topluluğudur. Büyük bir bölümü yangın ve depremlerle yıkılan, bunların bazıları restore edilerek yeniden kullanılan sarayda son yıkım, Sultan Abdü-laziz'in emriyle demiryolu hattının çekimi sırasında olmuştu. Sultan Abdül-mecid, tümüyle Batı mimarîsi tarzında, Dolmabahçe Sarayı'nı yaptırdıktan sonra, padişahın resmî ikametgâhı Dolmabahçe Sarayı'na taşınmıştır. Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı yapıldıktan sonra padişahlar tarafından terk edilmesine rağmen, içinde yaşayan birçok görevliyle birlikte imparatorluğun son anına kadar önemini kaybetmedi. Ramazan ayında padişah ve ailesi tarafından saraydaki kutsal emanetler ziyaret edilir, sarayın ve içindeki eşyaların bakım ve onarımına özen gösterilirdi. İlaveler ve değişiklikler olmasına rağmen, Topkapı Sarayı Türk mimarîsinin ve saray geleneğinin izlerini taşıyan, Osmanlı saltanatının yaşam tarzını günümüze aktaran tek saray olma özelliğini korumaktadır. Geçmişteki adı Saray-ı Cedid-i Amire olan saray, bugünkü ismini 19 yy.da, surlardaki bir kapıdan almıştır. Topkapı Sarayının yapımına Fatihin İstanbulu almasından yaklaşık yirmi yıl sonra başlanıp; 1479 yılında yapımı bitmiş olsa da, yapılanma dinamik bir şekilde devam etmiş ve sonradan yapıya birçok ilaveler olmuştur. Ortalama 700 bin metrekarelik bir alana sahip olan Saray; Ayasofyadan Gülhaneye, Gülhaneden Sirkeciye kadar geniş bir alana yayılan ve sur-i sultani denilen yüksek ve geniş duvarlarla çevrilidir. Saray surları, Sepetçiler Kasrından, Ahır Kapısına kadar uzanır. Bu duvarların üstünde 28 kule vardır. Bu duvarların sahile bakan yakasının bir bölümü, 1888de geçen tren hattının güzergâhında kalmasından dolayı yıkılmış; bu yıkımdan sahil kısmındaki köşklerde nasibini almıştır. Topkapı Sarayının on üç civarında kapısı olduğu sanılmaktadır. Bu kapıların birçoğu günümüzde yok olmuştur. Sarayın heybetli Bab-ı Hümayun Kapısı, Ayasofyanın denize bakan tarafında ve buradaki Sultanahmet Çeşmesinin karşısındadır. Bu kapı, sarayın ana giriş kapısıdır. İlk olarak Fatih döneminde inşa edilmiş ve günümüze kadar birçok onarımdan geçmiştir. Osmanlı tarihi boyunca birçok tarihi olaya tanıklık eden kapı, eski ihtişamını hala korumaktadır. Bu kapı Osmanlı Döneminde sabah ezanı ile açılır, yatsı ezanı ile kapatılırdı. Kapının üzerinde II Mehmetin tuğrası ve ilk yapıyı 1478 olarak tarihleyen bir yazıt yer alır. Bir başka yazıtsa, Sultan Abdülaziz tarafından 1867 tarihinde yeniden inşa edildiğine dairdir. Bab-ı Hümayunun iç tarafında birinci avlu yer alır. Bu avlu 19 yy.da çıkan yangın sonucu büyük hasar görmüştür. Avluda, halkın şikâyet dilekçelerini kabul eden deavi köşkü yer alırdı. Kapının içinde sağda, bir zamanlar saray reviri ve hazine memurlarının ofisleri yer almakta idi. Ayrıca; Avlunun sağ tarafındaki duvarın arkasında, saray fırınının bulunduğu kısım yer alır. Sol tarafta ise; Aya İrin Kilisesi. İmparatorluk darphanesi buraya yakındır ve mekân; Bugün darphane müzesi olarak ziyaretçilere açılmıştır. Avlunun sağ dibine doğru cellât çeşmesi adlı bir çeşme bulunmaktadır. Karşıda ise ikinci avluya açılan Bab-üs Selam Kapısı. Bab-üs Selam Kapısı sarayın gerçek girişidir. III Murat tarafından tekrardan inşa ettirilen kapının üzerinde iki kule yer alır. Kapı dışındaki yazıtta; Allahtan başka ilah yoktur, Hz. Muhammet onun kulu ve elçisidir yazar. Demir kapının kanatlarında ise, kapıların Kanuni Sultan Süleyman Döneminde döktürüldüğü bilgisi vardır. Bab- üs Selamdan içeri girince, birinci avluda olduğu gibi asırlık çınarlarla karşılaşılır. Bu kapı beş yola ayrılıyor; saray mutfağı, Bab-üs Saadet, Divan, Harem ve saray ağırına. Osmanlı Döneminde Divan, bürokratik meselelerin görüşüldüğü yerdir. Divandaki birinci salon; kubbealtı olarak da bilinen, görüşmelerin yapıldığı ana kısımdı. Divandaki ikici salonda, divan toplantılarıyla ilgili kayıtlar tutulur. Diğer salonda ise, kayıtların arşivlendiği defterhane yer alırdı. Harem ise Padişahın karısına, cariyelerine, annesine ayrılmış odaların yanı sıra; selamlıkta yer alan Sultanın kabul odaları gibi yaklaşık 300 oda bulunmaktadır. Haremde göze çarpan bir diğer yapı, Adalet Kulesidir. İkinci avluda 1959 yılında yapılan kazılarda 5. ve 6. yy.a ait olduğu sanılan iki sütun gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu Bizans kalıntılarının buraya nasıl ve ne amaçla getirildiği bilinmemektedir. Topkapı Sarayında 1574 yılında çıkan yangınla, saray mutfağı büyük zarar görmüş; III Murat, yangından sonra Mimar Sinana mutfağı genişleterek, tekrardan inşa ettirmiştir. Ve ikinci avluda yer alan Bab-üs Saadet, sarayın özel kısımlarına ve üçüncü avluya açılır. Üçüncü avluda, Divan toplantılarından sonra sultanın vezirleri kabul ettiği Arz Odası bulunur. Fatih zamanında inşa ettirilen Arz Odası yıkılmış ve I. Selim zamanında tekrardan inşa ettirilmiştir. Arz odasını çevreleyen Saray Okulu üçüncü avluda geniş yer kaplar. Saray Okulu, bir nevi bürokrat okuludur. Osmanlı İmparatorluğunun devlet adamı ihtiyacına cevap verecek öğrenciler burada yetiştirildi. Fatih Döneminde kurulan okul; devşirme sistemi ile Osmanlı tebasından olan on yaş üstü Hıristiyan öğrencilere öğrenim verirdi. Üçüncü avluda öne çıkan diğer bir yapıda Hırka-i Şerif Dairesidir. Burada Hz. Muhammedin Hırkası sergilenmektedir. Hırka-i Şerif, I. Selim zamanında, kutsal emanetlerle birlikte, İstanbula getirilmiştir. Üçüncü avlunun ortalarına doğru, 1719 yılında inşa ettirilmiş, III. Ahmet Kütüphanesi vardır. Üçüncü avluda yer alan bir başka yapıda, Saray Okulunun Camisi olan; Ağalar Camisidir. Caminin yanında, okulun başarılı öğrencilerine ayrılan Has Odası bulunmaktadır. Saatler ve minyatürlerin sergilendiği iki salon arasından dördüncü avluya çıkılır. Dördüncü avluda; Sofa Köşkü, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü gibi köşklerin yanı sıra, Sünnet Odası ve Hekimbaşı Odası öne çıkan yapılardır. Revan Köşkü 1634 yılında IV. Murat tarafından; Erivanın İranlıların elinden alınmasını kutlamak amacıyla inşa ettirilmiştir. Mekânın içi tamamen İznik çinileriyle kaplı olup, dolap kapakları sedef ve baha kakmalıdır. Bağdat köşkü de aynı şekilde IV: Murat tarafından inşa edilmiş bir diğer köşktür. 25 Aralık 1638 tarihinde Bağdatın yeniden fethedilmesi dolayısıyla bina edilmiş ve bu ismi almıştır. Sünnet odası ise 1641 yılında Deli İbrahim tarafından inşa edilen bir yapı, iki yüz yıla yakın Osmanlı şehzadeleri burada sünnet edilmiştir. İbrahim Bir diğer eseri de, 1640 yılında İftariye Köşkü olarak nitelediği, terasın kenarındaki bronz baldakendir. Topkapı Sarayında inşa edilmiş en son yapı olan Mecidiye Köşkü, Haliç, Marmara ve Boğaziçi birleşimine tepeden bakan bir başka yapıdır. Yapı 1840 yılında Abdülmecit tarafından inşa ettirilmiştir. Bugün müzeye dönüştürülmüş tarihi Topkapı Sarayı, uzun dönem yaşam süren bir İmparatorluğun tarihine, kültürüne, heybetine, ihtişamına ve zenginliğine şahit ediyor ziyaretçilerini.[/COLOR][/B] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Turizmin başkenti olarak bilinen güneydeki ilimiz?
Cevapla
Forumlar
Tarih
Osmanlı Tarihi
Topkapı Sarayı
Top