• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Topkapı Sarayı

Suskun

V.I.P
V.I.P
800px-Topkapi_Palace_Seen_From_Harem.JPG

Topkapı Sarayı’nın, Boğazdan görünüşü
Bina Tipi
Saray
Mimari stil Osmanlı mimarisi
Yapı sistemi orijinal
Yer Türkiye İstanbul
Sahibi Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı
Eski sahibi II. Mehmed
Yapım
Başlama tarihi
1465
Bitiş tarihi 1478
Yükseklik 1600 m
En 2500m
Diğer ölçüler 3600 m
Zemin alanı 80.000 m²
Tasarım ekibi
Mimar
Alaüddin, Davud Ağa,

Topkapı Sarayı (Osmanlı Türkçesi: طوپقپو سرايى), İstanbul Sarayburnu'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı Padişahları'nın yaşadığı saraydır.Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın insan yaşamıştır.


Topkapı Sarayı Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılmış, Abdülmecit’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene boyunca devletin idare merkezi ve Osmanlı padişahlarının resmi ikametgahı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık 700.000 m.² lik bir alanda yer alan sarayın bugünkü alanı 80.000 m² dir.

Topkapı Sarayı, saray halkının Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı ve diğer saraylarda yaşamaya başlaması ile birlikte boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı hiçbir zaman önemini kaybetmemiştir.Saray zaman zaman onarılmıştır. Ramazan ayı içerisinde padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilen Kutsal Emanetler Dairesi’nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir önem verilmiştir.

405px-Sarayi_Album_10a.jpg

Fatih Sultan Mehmed 1465 yılında Topkapı Sarayı'nın inşaatını başlatmıştır.

Topkapı Sarayı’nın ilk defa, adeta bir müze gibi ziyarete açılması Abdülmecit dönemine rastlamıştır. O dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyalar gösterilmiştir.Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eski eserleri yabancılara göstermek gelenek haline gelir ve Abdülaziz zamanında, ampir üslupta camekânlı vitrinler yaptırılır, Hazine’deki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara gösterilmeye başlanır. II. Abdülhamid tahttan indirildiği sıralarda Topkapı Sarayı Hazine-i Hümâyûn’un pazar ve salı günleri olmak üzere halkın ziyaretine açılması düşünülmüşse de bu gerçekleşememiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 3 Nisan 1924 tarihinde halkın ziyaretine açılmak üzere İstanbul Âsâr-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü’ne bağlanan Topkapı Sarayı önce Hazine Kethüdalığı, sonra Hazine Müdüriyeti adıyla hizmet vermeye başlamıştır. Bugün ise Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü adıyla hizmet vermeye devam etmektedir.

1924 yılında bazı ufak onarımlar yapıldıktan ve ziyaretçilerin gezebilmeleri için gereken idari önlemler de alındıktan sonra, Topkapı Sarayı, 9 Ekim 1924 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır. O tarihte ziyarete açılan bölümler Kubbealtı, Arz Odası, Mecidiye Köşkü, Hekimbaşı Odası, Mustafa Paşa Köşkü ve Bağdat Köşkü’dür.

Günümüzde büyük turist kitlelerini kendine çeken saray 1985 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne giren İstanbul Tarihî Yarımada içerisindeki tarihi eserlerin en başında gelmektedir. Günümüzde müze olarak hizmet vermektedir.



Topkapı Sarayı'nın Bölümleri​
642px-Model_Topkapi_Istanbul_%283%29.JPG

Topkapı Sarayı'nın modeli​

Topkapı Sarayı, Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında kalan tarihsel İstanbul yarımadasının ucundaki Sarayburnu’nda Bizans akropolü üzerinde kurulmuştur. Saray, kara tarafından Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı Sûr-ı Sultâni, deniz tarafından ise Bizans surları ile şehirden ayrılmıştır. Çeşitli kara kapılarıyla ve deniz kapılarıyla saray içerisindeki değişik yerlere açılan kapıların haricinde, sarayın anıtsal girişi Ayasofya'nın arkasında bulunan Bâb-ı Hümâyûn (Saltanat Kapısı)dur. Topkapı Sarayı yönetim, eğitim yeri ve padişahın ikametgahı olması sebebiyle oluşturulan yapılanmaya uygun olarak iki ana bölüme ayrılmıştır.Bunlar, birinci ve ikinci avludaki hizmet yapılarından oluşan Birun ile iç örgütlenme ile ilgili yapılardan oluşan Enderun’dur.

Bab-ı Hümayun (Saltanat Kapısı)
800px-Imperial_Gate_Topkapi_Istanbul_2007_002.jpg

Bab-ı Hümayun(Saltanat Kapısı)

Sarayı şehirden ayıran ve Fatih tarafından sarayın inşaatıyla birlikte yaptırılmış olan Sur-u Sultani içerisindeki saray alanına Bâb-ı Hümâyûn’dan girilmektedir. Kapının üzerinde Ali bin Yahya Sofi tarafından yazılmış bulunan celi sülüs hat ile dört satırlık 1478 tarihini veren bir kitabe mevcuttur.Kitabenin altında ve kapının iç tarafında bulunan II. Mahmut ve Abdülaziz’e ait tuğralardan, kapının birkaç defa onarıldığı anlaşılmaktadır. Bab-ı Hümayun’un iki yanında, kapıcılara ayrılmış küçük odalar vardır.Kapının üstünde 1866 yılında yandığı için günümüze ulaşamayan, Fatih Sultan Mehmed’in kendisi için yaptırdığı köşk biçiminde küçük bir daire vardı. Üst katın asıl önemi Beytül mâl (Kapı arası hazinesi) olarak kullanılmış olmasıdır. Padişahın ölen kullarının veya varissiz ölen şahısların servetlerinin sultan hazinesine alınması sistemi olan Muhallefat Sistemi ile bağlantılı olan bu mekân, Sultan Hazinesi'ne alınmayan emtianın yedi sene emanete alındığı mekân olarak kullanılmıştır.

I. Avlu (Alay Meydanı)
Bab-ı Hümayun'dan girilen, asimetrik planlı bu avluya saray-kent-devlet üçlü yönetim sisteminin ikinci derecede öneme sahip olan yapıları yerleştirilmiştir.Burası halkın belirli günlerde girebildiği ve devletle olan ilişkilerini yürüttüğü bir merkez niteliğindedir. Devlet erkanının at ile girebildiği tek alandır.

Bab-ı Hümayun’u Bab-üs Selam’a bağlayan 300 metre uzunluğundaki ağaçlı yol sultanların Cülus, Sefer, Cuma Selamlıklarına ihtişamla geçtiklerine sahne olmuştur.Bu avlu aynı zamanda Elçi alayları, Beşik alayları ile Valide Sultanların saraya taşınmasındaki Valide alaylarına da sahne olmuştur.



Alay Meydanı’nında bulunan hizmet yapıları​

800px-Mint_Topkapi_Istanbul_2007.jpg

Darphane-i Amire

Sol tarafta sarayın ihtiyacını karşılayan odun ambarı ve hasırcılar ocakları bulunmaktaydı. Hamamları, koğuşları, işlikleri, ahırları ile bir bütün teşkil eden bu kısımlar günümüze ulaşamamıştır. Bugün bu yapıların yerinde Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı elemanlarının lojman olarak kullandığı eczane binası vardır.
800px-Hagia_Eirene_Constantinople_July_2007_001.jpg

Birinci Avludaki Aya İrini Kilisesi

Bu yapılardan sonra gelen Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren Cebehane olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi günümüze ulaşmış ender yapılardandır. Cebehane’nin yanından başlayarak sarayın bahçelerine ve Çinili Köşk’e geçit veren yol boyunca uzanan bu yapılar günümüze tamamıyla değişmiş olarak gelmiştir.

Darphanenin 17.786 metrekarelik kısmı günümüze ulaşmıştır, Darphane Genel Müdürlüğü Damga Matbaası Daire Başkanlığı, Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü ile Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuarı Müdürlüğü bu yapıların bir kısmını kullanmaktadır. Koz bekçileri kapısından sonra gelerek Arkeoloji Müzesi’nin karşısında kalan yapıları Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan kiralayan Tarih Vakfı kullanmaktadır.

Günümüzde I. Avlu'da Bulunmayan Yapılar

Darphane binalarının sonunda Kız bekçileri veya Koz bekçileri adı verilen bir kuruluşun yerinin bulunduğu bilinmektedir. Görevleri depoların ve haremin dıştan korunması olan Koz bekçiler Ocağı’nın bulunduğu kısımdaki yolun üzerindeki kapı da Koz Bekçiler Kapısı adıyla anılmaktadır. Bâb-ı Hümâyûn’un girişinden itibaren sağ tarafta sırasıyla Enderun Hastahanesi, sarayın Marmara tarafındaki yapılarına ve bahçelerine inen yol ile Dizme ya da Dizme Kapısı denilen kapı, Hasfırın ve Dolap Ocağı vardı.

Kapının girişine yaklaştıkça II. Abdülhamid tarafından meydanın bu kenarındaki duvara taşınan 16. yüzyıla ait Cellat Çeşmesi görülür. Yolun sol tarafında ise avlunun Bab-üs Selam’a yakın kısmında küçük sekizgen köşk biçiminde bir yapı bulunuyordu.Külah biçiminde sivri çatısı olan yapı Kağıt Emini Kulesi veya Deavi Kasrı olarak da tanınmaktadır. Buraya her gün Kubbealtı vezirlerinden biri gelerek halkın verdiği dilekçeleri toplar, dava sahiplerini dinler ve konuyu Divan’a sunardı. Bugün aşağı yukarı bu mekânın bulunduğu yerde saraya giren-çıkan ziyaretçilere yiyecek-içecek servisi yapılan DÖSİM’e ait çay bahçesi bulunmaktadır.


699px-Topkapi_Golden_Road_Harem_Exit.JPG

Altınyol​

Saray-ı Hümayun ve İç Saray
Surlarla çevrili Saray-ı Hümayun'un yapıları:
Otluk Kapısı, Balıkhane Kapısı, Saadet Kapısı, Haseki Hamamı, Alay Köşkü, Zeynep Sultan Camii, Soğukçeşme Kapısı, Ayasofya, III. Ahmet Çeşmesi, Ahırkapı Feneri, İncili Köşk, Odun Kapısı, Has Ahır, Hasbahçe, Şevkiye Köşkü, Vükela Kapısı, Eski Kayıkhaneler, Sepetçiler Kasrı, Yalı Köşkü, Demirkapı, Yalıköşkü Kapısı, Yeni Darphane, Darphane Köşkü, Babı Hümayun, Gülhane Kasrı, Gotlar Sütunu, Babüsselam, Arz Odası, Çinili Köşk, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, III. Osman Köşkü, Sofa Köşkü, Lala Bahçesi, Birinci Avlu, İkinci Avlu, Üçüncü Avlu, Topkapı Sarayı.

İç saraydaki yapılar:
Babüsselam, Mutfak kanadı, Babüssaade, Arz odası, Fatih Köşkü, Hekimbaşı odası, Ağalar Camii, İç hazine, Raht Hazinesi, Has Ahır, Kubbealtı, III. Ahmet Kütüphanesi, Sünnet odası, III. Murat Köşkü (DBİA, C.7, 283-5)
 

arz-ı hal

şşşşştttttttt
Özel üye
lAKsW.jpg



Topkapı Sarayı
Topkapı Sarayı yüksek duvarlarla çevrili, avlular ve bahçeler arasında, Fatih'ten sonra gelen padişahların da yeni yapılarla zenginleştirdiği büyük bir kale kent görünümündedir.


Yaklaşık 380 yıl boyunca Osmanlı Devleti'nin yönetim merkezi ve padişahların resmî ikametgâhı olan Topkapı Sarayı (Yeni Saray) Marmara'ya, Boğaz'a ve Haliç'e hâkim bir tepe üzerinde, 700 000 m2'lik çok geniş bir alanda kurulmuştur. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'da ilk sarayı bugünkü istanbul Üniversitesi Merkez binasının bulunduğu yerde yaptırmıştı.

Daha sonra istanbul'a hâkim ve eski dönem binalarının hepsinden üstün görünümde yeni bir saray yapılmasını istemiş ve Topkapı Sarayı inşa edilmişti (1475-1478). Saray avlular, avlular çevresinde fırın, ce-behane, darphane, mutfaklar, ahırlar, Kubbealtı (Divanı Hümayun), hazine binaları, köşkler, has oda, harem ve sahil saraylarından oluşan bir yapı topluluğudur. Büyük bir bölümü yangın ve depremlerle yıkılan, bunların bazıları restore edilerek yeniden kullanılan sarayda son yıkım, Sultan Abdü-laziz'in emriyle demiryolu hattının çekimi sırasında olmuştu. Sultan Abdül-mecid, tümüyle Batı mimarîsi tarzında, Dolmabahçe Sarayı'nı yaptırdıktan sonra, padişahın resmî ikametgâhı Dolmabahçe Sarayı'na taşınmıştır.
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı yapıldıktan sonra padişahlar tarafından terk edilmesine rağmen, içinde yaşayan birçok görevliyle birlikte imparatorluğun son anına kadar önemini kaybetmedi. Ramazan ayında padişah ve ailesi tarafından saraydaki kutsal emanetler ziyaret edilir, sarayın ve içindeki eşyaların bakım ve onarımına özen gösterilirdi.
İlaveler ve değişiklikler olmasına rağmen, Topkapı Sarayı Türk mimarîsinin ve saray geleneğinin izlerini taşıyan, Osmanlı saltanatının yaşam tarzını günümüze aktaran tek saray olma özelliğini korumaktadır.

Geçmişteki adı Saray-ı Cedid-i Amire olan saray, bugünkü ismini 19 yy.da, surlardaki bir kapıdan almıştır. Topkapı Sarayı’nın yapımına Fatih’in İstanbul’u almasından yaklaşık yirmi yıl sonra başlanıp; 1479 yılında yapımı bitmiş olsa da, yapılanma dinamik bir şekilde devam etmiş ve sonradan yapıya birçok ilaveler olmuştur. Ortalama 700 bin metrekarelik bir alana sahip olan Saray; Ayasofya’dan Gülhane’ye, Gülhane’den Sirkeci’ye kadar geniş bir alana yayılan ve sur-i sultani denilen yüksek ve geniş duvarlarla çevrilidir. Saray surları, Sepetçiler Kasrı’ndan, Ahır Kapısı’na kadar uzanır. Bu duvarların üstünde 28 kule vardır. Bu duvarların sahile bakan yakasının bir bölümü, 1888’de geçen tren hattının güzergâhında kalmasından dolayı yıkılmış; bu yıkımdan sahil kısmındaki köşklerde nasibini almıştır.
Topkapı Sarayı’nın on üç civarında kapısı olduğu sanılmaktadır. Bu kapıların birçoğu günümüzde yok olmuştur. Saray’ın heybetli Bab-ı Hümayun Kapısı, Ayasofya’nın denize bakan tarafında ve buradaki Sultanahmet Çeşmesi’nin karşısındadır. Bu kapı, sarayın ana giriş kapısıdır. İlk olarak Fatih döneminde inşa edilmiş ve günümüze kadar birçok onarımdan geçmiştir. Osmanlı tarihi boyunca birçok tarihi olaya tanıklık eden kapı, eski ihtişamını hala korumaktadır. Bu kapı Osmanlı Dönemi’nde sabah ezanı ile açılır, yatsı ezanı ile kapatılırdı. Kapının üzerinde II Mehmet’in tuğrası ve ilk yapıyı 1478 olarak tarihleyen bir yazıt yer alır. Bir başka yazıtsa, Sultan Abdülaziz tarafından 1867 tarihinde yeniden inşa edildiğine dairdir.
Bab-ı Hümayun’un iç tarafında birinci avlu yer alır. Bu avlu 19 yy.da çıkan yangın sonucu büyük hasar görmüştür. Avluda, halkın şikâyet dilekçelerini kabul eden “deavi köşkü” yer alırdı. Kapının içinde sağda, bir zamanlar saray reviri ve hazine memurlarının ofisleri yer almakta idi. Ayrıca; Avlunun sağ tarafındaki duvarın arkasında, saray fırınının bulunduğu kısım yer alır. Sol tarafta ise; Aya İrin Kilisesi. İmparatorluk darphanesi buraya yakındır ve mekân; Bugün darphane müzesi olarak ziyaretçilere açılmıştır. Avlunun sağ dibine doğru “cellât çeşmesi” adlı bir çeşme bulunmaktadır. Karşıda ise ikinci avluya açılan Bab-üs Selam Kapısı.
Bab-üs Selam Kapısı sarayın gerçek girişidir. III Murat tarafından tekrardan inşa ettirilen kapının üzerinde iki kule yer alır. Kapı dışındaki yazıtta; Allah’tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammet onun kulu ve elçisidir yazar. Demir kapının kanatlarında ise, kapıların Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde döktürüldüğü bilgisi vardır. Bab- üs Selam’dan içeri girince, birinci avluda olduğu gibi asırlık çınarlarla karşılaşılır. Bu kapı beş yola ayrılıyor; saray mutfağı, Bab-üs Saadet, Divan, Harem ve saray ağırına.
Osmanlı Dönemi’nde Divan, bürokratik meselelerin görüşüldüğü yerdir. Divandaki birinci salon; kubbealtı olarak da bilinen, görüşmelerin yapıldığı ana kısımdı. Divandaki ikici salonda, divan toplantılarıyla ilgili kayıtlar tutulur. Diğer salonda ise, kayıtların arşivlendiği defterhane yer alırdı. Harem ise Padişah’ın karısına, cariyelerine, annesine ayrılmış odaların yanı sıra; selamlıkta yer alan Sultan’ın kabul odaları gibi yaklaşık 300 oda bulunmaktadır. Harem’de göze çarpan bir diğer yapı, Adalet Kulesidir. İkinci avluda 1959 yılında yapılan kazılarda 5. ve 6. yy.a ait olduğu sanılan iki sütun gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu Bizans kalıntılarının buraya nasıl ve ne amaçla getirildiği bilinmemektedir. Topkapı Sarayı’nda 1574 yılında çıkan yangınla, saray mutfağı büyük zarar görmüş; III Murat, yangından sonra Mimar Sinan’a mutfağı genişleterek, tekrardan inşa ettirmiştir. Ve ikinci avluda yer alan Bab-üs Saadet, sarayın özel kısımlarına ve üçüncü avluya açılır.
Üçüncü avluda, Divan toplantılarından sonra sultanın vezirleri kabul ettiği Arz Odası bulunur. Fatih zamanında inşa ettirilen Arz Odası yıkılmış ve I. Selim zamanında tekrardan inşa ettirilmiştir. Arz odasını çevreleyen Saray Okulu üçüncü avluda geniş yer kaplar. Saray Okulu, bir nevi bürokrat okuludur. Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet adamı ihtiyacına cevap verecek öğrenciler burada yetiştirildi. Fatih Dönemi’nde kurulan okul; devşirme sistemi ile Osmanlı tebasından olan on yaş üstü Hıristiyan öğrencilere öğrenim verirdi. Üçüncü avluda öne çıkan diğer bir yapıda Hırka-i Şerif Dairesi’dir. Burada Hz. Muhammed’in Hırkası sergilenmektedir. Hırka-i Şerif, I. Selim zamanında, kutsal emanetlerle birlikte, İstanbul’a getirilmiştir. Üçüncü avlunun ortalarına doğru, 1719 yılında inşa ettirilmiş, III. Ahmet Kütüphanesi vardır. Üçüncü avluda yer alan bir başka yapıda, Saray Okulu’nun Camisi olan; Ağalar Camisi’dir. Caminin yanında, okulun başarılı öğrencilerine ayrılan Has Odası bulunmaktadır.
Saatler ve minyatürlerin sergilendiği iki salon arasından dördüncü avluya çıkılır. Dördüncü avluda; Sofa Köşkü, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü gibi köşklerin yanı sıra, Sünnet Odası ve Hekimbaşı Odası öne çıkan yapılardır. Revan Köşkü 1634 yılında IV. Murat tarafından; Erivan’ın İranlıların elinden alınmasını kutlamak amacıyla inşa ettirilmiştir. Mekânın içi tamamen İznik çinileriyle kaplı olup, dolap kapakları sedef ve baha kakmalıdır. Bağdat köşkü de aynı şekilde IV: Murat tarafından inşa edilmiş bir diğer köşktür. 25 Aralık 1638 tarihinde Bağdat’ın yeniden fethedilmesi dolayısıyla bina edilmiş ve bu ismi almıştır. Sünnet odası ise 1641 yılında Deli İbrahim tarafından inşa edilen bir yapı, iki yüz yıla yakın Osmanlı şehzadeleri burada sünnet edilmiştir. İbrahim Bir diğer eseri de, 1640 yılında İftariye Köşkü olarak nitelediği, terasın kenarındaki bronz baldakendir.
Topkapı Sarayı‘nda inşa edilmiş en son yapı olan Mecidiye Köşkü, Haliç, Marmara ve Boğaziçi birleşimine tepeden bakan bir başka yapıdır. Yapı 1840 yılında Abdülmecit tarafından inşa ettirilmiştir.
Bugün müzeye dönüştürülmüş tarihi Topkapı Sarayı, uzun dönem yaşam süren bir İmparatorluğun tarihine, kültürüne, heybetine, ihtişamına ve zenginliğine şahit ediyor ziyaretçilerini.
 
Top