Evler vardır; daha görür görmez içinize bir aydınlık salar... Yapan ustasına bir selam gönderirsiniz...Eline, emeğine sağlık dersiniz... Sizi büyüleyen bu evlerde insana, doğaya saygı vardır... Tuğlasından, harcına, doğramasından, kiremitine kadar sevgi doludur böylesi evler... İçleri boş, terk edilmiş olsalar da, siz yükselen çocuk seslerini duyabilirsiniz... Sofralarına konuk olabilirsiniz kalabalık ve mutlu ailenin... Toprağına ayağınız değsin istersiniz... Bahçesindeki yaseminden bir dal koparmak geçer içinizden... Saçak altındaki kırlangıca bir merhaba demeden geçemezsiniz... Sizin olmasa da böylesi evler, sanki sizinmiş gibi sahiplenirsiniz. Çünkü, her gelip geçişte ruhunuzun yıkandığını bilirsiniz...
Ağaçlar vardır... Ulu, neredeyse başı göklere değen ağaçlar... Ömrü ömürlerimize denk düşmez onların... Cümlemiz bir araya gelsek, yaşanmışlıkta ellerine su dökemeyiz... Neler görüp geçirdiklerini hayal bile edemeyiz... Sarılmaya kalksak ellerimiz kavuşmaz birbirine... Her bir dalı, her bir yaprağı bilge bir bakış gönderir kendisini sevenlere... Altında gölgelenmek, dallarında çocuklaşmak istersiniz. İçinizden saklambaç oynamak gelir; devasa gövdesinin korumacılığına güvenerek... Size ait olmasa da bu ağaçlar, sanki sizinmiş gibi sahiplenirsiniz. Çünkü, her gelip geçişte ruhunuzun yıkandığını bilirsiniz...
Sokaklar vardır iç içe geçmiş... Hiçbir yere çıkmazlar... Sonsuza dek saklarlar,
kucaklarındaki sesleri... Çelik-çomak, yakantop, elimsende, körebe hep bu sokaklarda oynanmıştır... Kavgaları da duyarsınız bu sokaklarda, sevinç çığlıklarını da... Yalınayak yürümek geçer içinizden, her bir köşesini arşınlayarak... Sek sek çizgilerinin silinmediğini görürsünüz, misket izlerinin kapanmadığını... Bir seslenseniz her kapının açılacağını, onlarca kuşun kanat vuracağını, onlarca dostun merhaba diyeceğini düşünürsünüz... Sizin sokağınız olmasa da bu sokaklar, sanki sizinmiş gibi sahiplenirsiniz. Çünkü,her gelip geçişte ruhunuzun yıkandığını bilirsiniz...
Yüzler vardır; hep gülen ışıltılı... Size bir aynadırlar karşınızda... Keder,
hüzün, huzur ve sevinç kardeşmiş gibi durur yüzlerinde... Kucaklamak geçer içinizden; yanlarında öylece saatlerce oturmak... Susmaları dinlemektir, konuşmaları onarmak... Ben benim der, sense sen... Ne sen ben olabilirsin, ne de ben sen olabilirim... Kimi annedir, kimi baba, kimi eş, kimi arkadaş... Hiç tanımasanız da bu yüzleri, kırk yıllık dostmuş gibi sahiplenirsiniz... Çünkü, her görüşte ruhunuzun yıkandığını bilirsiniz...
Ahmet BÜYÜKÇULHACI
Ağaçlar vardır... Ulu, neredeyse başı göklere değen ağaçlar... Ömrü ömürlerimize denk düşmez onların... Cümlemiz bir araya gelsek, yaşanmışlıkta ellerine su dökemeyiz... Neler görüp geçirdiklerini hayal bile edemeyiz... Sarılmaya kalksak ellerimiz kavuşmaz birbirine... Her bir dalı, her bir yaprağı bilge bir bakış gönderir kendisini sevenlere... Altında gölgelenmek, dallarında çocuklaşmak istersiniz. İçinizden saklambaç oynamak gelir; devasa gövdesinin korumacılığına güvenerek... Size ait olmasa da bu ağaçlar, sanki sizinmiş gibi sahiplenirsiniz. Çünkü, her gelip geçişte ruhunuzun yıkandığını bilirsiniz...
Sokaklar vardır iç içe geçmiş... Hiçbir yere çıkmazlar... Sonsuza dek saklarlar,
kucaklarındaki sesleri... Çelik-çomak, yakantop, elimsende, körebe hep bu sokaklarda oynanmıştır... Kavgaları da duyarsınız bu sokaklarda, sevinç çığlıklarını da... Yalınayak yürümek geçer içinizden, her bir köşesini arşınlayarak... Sek sek çizgilerinin silinmediğini görürsünüz, misket izlerinin kapanmadığını... Bir seslenseniz her kapının açılacağını, onlarca kuşun kanat vuracağını, onlarca dostun merhaba diyeceğini düşünürsünüz... Sizin sokağınız olmasa da bu sokaklar, sanki sizinmiş gibi sahiplenirsiniz. Çünkü,her gelip geçişte ruhunuzun yıkandığını bilirsiniz...
Yüzler vardır; hep gülen ışıltılı... Size bir aynadırlar karşınızda... Keder,
hüzün, huzur ve sevinç kardeşmiş gibi durur yüzlerinde... Kucaklamak geçer içinizden; yanlarında öylece saatlerce oturmak... Susmaları dinlemektir, konuşmaları onarmak... Ben benim der, sense sen... Ne sen ben olabilirsin, ne de ben sen olabilirim... Kimi annedir, kimi baba, kimi eş, kimi arkadaş... Hiç tanımasanız da bu yüzleri, kırk yıllık dostmuş gibi sahiplenirsiniz... Çünkü, her görüşte ruhunuzun yıkandığını bilirsiniz...
Ahmet BÜYÜKÇULHACI