Sahranın sessizliğinde nükseden hüzün ve hicran!

MustafaCİLASUN

Özel Üye
Özel üye
Ne kadar
Sarih bir dili vardı
Tüm uzuvlarımı bir bir
etkileyerek kendi melalini hüzünle yaşattı


Sessiz ve derinden
hissettiğim tınılar vardı,
ötenin senasından bahsediyorlardı


Ruhum hiç
yabancılık yaşamadı, kalbim
yaşadığı şaşkınlığı üzerinden hiç atamadı


Her lahzasında feyiz sardı
Sualler sukut ettiren bir nazardı,
kalbim inşiraha nasıl adaydı


Neden bu hal
yıllar sonra halimin
fakirliğinde yaşanan en latif duygulardı


Sanki
umutlar kanatlanmış,
vecdim anbean artmış,
hiçbir esaretimde kalmamıştı


Bir başka
alemin içindeydim
Dile gelen terennümler için
ne kadar sefildim, neden bilgisizdim


Müddetin
ramında olan bir nefestim, nasıl
bir hesabı fark edemeden tükendim
Nedamet zamanıydı, hıçkırıklarım
durmuyor, medet etmek kifayet etmiyor dedim


İçimde
sakladığım nehiyler
Kalbime reva gördüğüm
lekeler, o an gün yüzüne çıkıyordu


Ne kadar
çırpınsam ve mahcup olsam da
halim buna kifayet etmeye erişemiyordu


Zaman zaman
sual ettim, acaba rüyada mıyım
dedim ve neden kendimden geçtim


Ahir zamandan bahsederler
İçinde yaşadığı vakti,
neden hakkıyla akledip bilemezler


Alıp götüren
zamana, hesap edilemeyen
feryada, ah ettiren hicrana ne söylerler


Vah etmekle,
keş keler güruhuna girmekle ve
böyle teselli olmayı da ihmal etmezler


Her nefesin aziz olduğunu
Hidayetin elbette ki bir vakti olduğun,
mağfiret edildiğini göremezler


Can çıkmadan,
tövbe kapısı kapanmadan
nihayete kal edilmez, ilkesini bilmezler
Ulu orta konuşmayı, hukuk adına yıllardır
yaptıkları katliamı, neden düşünmezler



Mustafa CİLASUN

 
Top