Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Güncel
Felsefe / Psikoloji
Psikolojide Teoriler
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Suskun" data-source="post: 551749" data-attributes="member: 21093"><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><u><strong><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Locke'un Hedefler Teorisi</span></span></strong></u></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu teori (Locke's theory ofgoal-setting), motivasyon konusunda ortaya atılan süreç teorilerinden (process îheories) biridir. Locke'a (1968, 1990) göre, bireyin işyerindeki randımanı ve davranışı, saptadığı hedeflerden etkilenmektedir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Teorinin ilk versiyonu, sınırlı bir kapsamdadır ve buna göre kendine hedefler saptayan bir kişi, hedefsiz olanlara kıyasla daha verimli olmakta ve daha iyi sonuçlar elde etmektedir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Maslow İhtiyaçlar Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu teori (Maslow's hierarchy of needs} motivasyon konusunda ortaya atılan ilk içerik teorilerindendir (content theories). Motivasyonu ihtiyaçlara bağlayan Maslow (1954), esas olarak beş basamakta topladığı ihtiyaçların hiyerarşik bir düzende ve bir piramid gibi yapılandığını öne sürmüştür.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Ona göre piramidin ilk basamağında fizyolojik ihtiyaçlar yer almaktadır. İkinci basamakta güvenlik ihtiyaçları (tehlikelere, yokluğa, tehdide karşı korunma ihtiyacı); üçüncü basamakta aidiyet ihtiyaçları (bir gruba girme, dostluk ilişkileri kurma ihtiyacı); dördüncü basamakta sosyal onay ve prestij ihtiyaçları (öz saygı, özgüven, bağımsızlık, sosyal tanınma, vb. ihtiyaçlar); beşinci basamakta kendini gerçekleştirme ihtiyaçları (kendini, projelerini gerçekleştirme, potansiyelini geliştirme, mükemmelleşme, vb.) bulunmaktadır ve tüm bu ihtiyaçlar aynı bir çizgi (continuum) üzerinde yer almaktadırlar.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">McClelland Motivasyon Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu teori, (McClelland Learned Needs Theory), motivasyon konusunda ortaya atılan içerik teorilerinden biridir. McClelland (1961), iş ortamıyla ilgili üç ihtiyaç üzerinde durmuştur. Üç ayrı çizgi (conünuum) üzerinde yer alan bu ihtiyaçlar, gerçekleştirme ihtiyacı (başarma, verimli, etkili olma ihtiyacı), bağlanma ihtiyacı (sosyal ilişkiler kurma, sosyal onay, bütünleşme ihtiyacı) ve güç ihtiyacı (diğerlerini etkileme ihtiyacı) olarak ifade edilebilir. McClelland, bu ihtiyaçların iş ortamında davranışları nasıl etkilediğini ortaya koymaya çalışmıştır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Ona göre, her bireyde bu ihtiyaçlardan biri daha belirgindir, ama koşullara göre diğer iki ihtiyaç da etkide bulunabilir. İhtiyaçların kaynağında kültür, sosyal normlar ve kişisel deneyimler bulunur ve bu anlamda motivasyon, bağımlı değişken durumundadır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Daha sonraki versiyonunda hedeflerin özgüllüğü (açık seçik olması), güçlüğü ve kabulü (gerçekçi ve benimsenmiş olan hedefler) gibi değişkenleri devreye sokan Locke'a göre, hedef açık seçik oldukça ulaşılma şansı artar; ulaşılması zor hedefler, benimsenmeleri koşuluyla kolaylara kıyasla randımanı artırır; bireyler hedeflerini benimsedikleri ölçüde verimli olma yönündeki motivasyonları artar, reddedilen hedefler, motivasyonu düşürür, vb.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000"> Oyun Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Oyun teorisi, kaynağını, J. von Neumann ve O. Morgenstern'in (1944) Theory of Games and Economic Behaviour adlı klasik kitaplarında bulan stratejik bir yaklaşım ve analiz tarzı olarak nitelendirilebilir. Oyun teorisi, günümüzde serbest piyasa ekonomisinde rekabet içindeki ekonomik aktörlerin davranışlarının, uluslararası ilişkilerin analizinde ve stratejik kararların alınmasında kullanılmaktadır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Oyun teorisinin felsefi temelleri, XVIII. yüzyılın ekonomik fayda teorilerine kadar uzanmaktadır. Fayda teorileri, XVIII. yüzyıldan itibaren sanayileşme sürecine giren Avrupa ülkelerinde yaşanan köklü değişmeleri, belirli bir insan ve toplum anlayışı çerçevesinde kavramsallaştırmaya çalışan teorilerin en önemlilerindendir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Fayda teorisyenleri (Bentham, Mili, Smith, Green, vs.) insanın yarar arayışında olduğu ve tüm insan davranışlarının bu güdü tarafından yönlendirildiği gibi temel bir sayıltıdan hareketle yeni bir insan modelini, Homo Economicus'u ortaya atmışlardır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu düşünürler, ekonomik liberalizme dayalı bir insan ve toplum modeli geliştirmeyi hedeflemekle birlikte, görüşleri, psikolojik planda yetersiz kalmış, bireysel davranışları açıklamakta ve bireysel ile sosyali eklemlendirmekte başarısız olmuşlardır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">XIX. yüzyıl sonlarında psikoloji biliminin gelişmeye başlaması ve buradaki boşluğun bir kısmının psikoloji teorileri tarafından ele alınmasıyla yeni bir aşamaya gelinmiştir. Ekonomik fayda teorileri, salt ekonomi ve politika alanında kalmayıp psikolojiye de taşmış ve bunların psikolojik versiyonu, pekiştirme veya öğrenme teorileri adı altında ortaya çıkmış ve behevyorist metodoloji, çağrışımcılık ve hedonizm üçgeni çerçevesinde gelişmeye başlamıştır (Deutsch ve Krauss, 1974).</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Pavlov'un klasik şartlanması ve Thorndike'ın enstrümental şartlanması, bu konudaki çalışmaların temel iki paradigmasını oluşturmuştur. Yüzyılın başından bu yana çeşitli araştırmacılar (Thorndike, Homans, Hull, Miller ve Dollard, Hovland, Skinner, Thibault ve Kelley, vs.), bu yönde çalışmışlardır. Sosyal psikolojide kişiler arası takas teorisi de aynı çizgide yer almış ve kişiler arası ilişkiler, bir tür ekonomik ahş-veriş gibi kavramsallaştırılmıştır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Oyun teorisi, bu akımın en rafine örneklerinden biridir. Burada oyun kavramı iki veya daha çok sayıda partönerin kazanç ve kayıpları arasında karşılıklı bir ilişkinin bulunduğu, taraflardan her birinin tüm kuralları (kayıp veya kazanç koşulları) bildiği ve önceden saptanmış birtakım kurallara göre tercihlerde bulunduğu bir durumu ifade etmektedir. Teorinin amacı, iki veya daha fazla partner arasındaki çatışmalı durumlarda, rasyonel bir insanın izleyeceği optimal eylem politikaları veya stratejileri oluşturmaktır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000"> Örtük Kişilik Teorileri</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Örtük veya zımni (implicit theory of personality) kişilik teorileri, insanların kendilerinin ve özellikle diğerlerinin kişilikleri hakkındaki görüşlerini ifade etmektedir. Burada teorinin örtük olması demek, açıkça ve biçimsel olarak ifade edilmemiş, ancak doğal olarak böyle anlaşılır olmak demektir (Beauvois, 1984).</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Örtük kişilik teorileri, Shweder'in (1977) ifadesiyle, sıradan insanların günlük yaşamlarında kişilik çizgileri planında 'ne neyle birlikte gider' ya da 'hangi kişilik özellikleri birlikte bulunur' konusundaki fikirlerdir. Örneğin erkeksilik çizgisinin, zekayla değil, fiziksel güç, kararlılık, cesaret veya karakter gücüyle ilişkilendirilmesi gibi. Burada bir kişiyi betimleyen ve birlikte bulunduğu düşünülen çizgiler, bu kişi hakkındaki beklentilerimizden ve tasvirlerimizden kaynaklanmaktadır ve bu teori, hiçbir geçerlik kriterine dayanmamaktadır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kısacası bu teorilerde, kişilik, çeşitli kişilik çizgilerinden oluşan bilişsel bir yapı gibi düşünülür ve bu çizgiler arasında bir takım ilişkiler beklenir; yani kişiler hakkında bir yandan birtakım çizgiler repertuvarı geliştirilir, öte yandan bu çizgiler arasında bir takım ilişkiler olduğu varsayılır (Leyens, 1983; Schneider, 1973). Örtük kişilik teorileri, çoğu kez diğer insanlarla paylaşılan ortak görüşlerdir. Bunların paylaşılmış olmaları, onlara bir tür sağlamlık kazandırır ve onların 'doğrulukları' hakkındaki inancımızı pekiştirir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000">Örtük Mutluluk Teorileri</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Örtük veya zımni mutluluk teorileri, sosyal düşünceyle ilgilenen sosyal psikologların dikkatini çeken ve insanların günlük yaşamlarında ürettikleri teorilerdendir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu teoriler, insanların kendilerinin veya diğerlerinin yaşamlarındaki mutluluk konusunda ortaya attıkları açıklamaları kapsamaktadır. Örneğin bu teoriler, insanların mutluluğun kaynağında diğerleriyle ilişki, aşk, iyi bir evlilik, dostluklar, çocuk sahibi olmak gibi hususları gördüklerini ortaya koymaktadır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Üniversite öğrencileriyle yapılan bir araştırmada (Klinger, 1977), "Yaşamınıza anlam veren şey ne?" sorusuna örneklemin %89'u, 'diğerleriyle ilişki' (aşk, dostluk aile ilişkileri) cevabını vermiştir. Campbell'in (1981) anket sonuçlarına göre mutluluk kaynakları arasında, mutlu bir evlilik, hoş bir aile yaşamı ve güvenilecek dostlara sahip olma öne çıkmıştır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Freedman'ın (1978) araştırmasında ise mutluluk faktörleri arasında aşık olmak, ahenkli bir evlilik, doyumlu cinsel ilişkiler, dostları olmak ve hoş bir sosyal yaşam etkili görülmüştür; bu alanlarda mutlu olduklarını söyleyenlerin %90'ınm genel olarak yaşamlarından da memnun oldukları; mutsuz olduklarını söyleyenlerin, mutlu olmak için yaşamlarında aşkın eksik olduğunu belirttikleri saptanmıştır (Kaynak; Vallerand ve ark.,' 1994).</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000">Örtük Teoriler</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Örtük veya zımni teoriler (implicit theory), günlük yaşamda bireylerin kendilerinin veya diğerlerinin davranış ve yaşantıları konusunda üretip kullandıkları, ancak bilimsel olarak temellendirilmemiş görüşlerdir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bunlara naif teoriler de denebilir. Zira özel bir uzmanlık gerektirmeyen bu teoriler, bilinçli bir şekilde oluşturulmamış ve apaçıkça ifade edilmemiş görüşlerdir.</span></span></span></p><p> <span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000"></span></span></u></strong></span></span></span></p><p> <span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000">Pekiştirme Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Pekiştirme teorileri (reinforcemenî theories), esas olarak öğrenme konusunu (tepkilerin kazanılması, öğrenilmesi) ele alan, kısacası öğrenme teorisi kavramlarını, kişiler arası ilişkiler bağlamına aktaran ve bunları uyaran-tepki paradigmasına göre açıklayan görüşlerdir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">İnsanın sosyal davranışlarının hemen hiçbirinin, organizmanın genetik bagajı tarafından belirlenmemiş olması, öğrenme olgularının son derece geniş bir yelpazeye yayıldığının açık bir göstergesidir. Söz konusu olguların incelenmesi üç büyük teorik yaklaşımın etkisindedir: Behevyorizm (ya da behevyorist metodoloji), çağrışımcılık (ya da temel yapısal ilkeleri) ve hedonizm (ya da motivasyon ilkesi).</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Pekiştirme teorileri özellikle üçüncü yaklaşımla ilgilidir. Bu teoriler uyaran-tepki zincirinin oluşmasında 'ödül' veya muadillerinin (gerilimin azaltılması, zevk, doyum faktörleri, vb.) rolünü vurgulamaktadır. Hedonist yaklaşım Bentham'dan Thorndike'a, Thibaut ve Kelley'den Homans'a, Miller ve Dollard'dan Hovland'a, Skinner'den Bandura ve Walters'a, klasik şartlanmadan edimsel şartlanmaya kadar uzanan uzun bir tarihe sahiptir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu tarih içersinde öğrenme teorileri, başlangıçta uzun yıllar boyunca sosyal davranışlarla ilgilenmediğinden, sosyal psikolojideki etkileri de sınırlı kalmıştır. Sosyal psikolojide, özellikle kişiler arası ilişkiler ve çekim konusunda söz konusu edilmektedirler.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Pekiştirme, bir tepkiyi izleyen ve tepkinin tekrarını daha olası hale getiren her tür olayı ifade etmektedir. Pratikte pekiştirmenin sağlanma tarzına göre, literatürde 'ikincil pekiştirme', 'sürekli pekiştirme', 'aralıklı veya programlı pekiştirme', 'negatif veya pozitif pekiştirme' gibi farklı pekiştirmelerden söz edilmektedir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000">Psikanalitik Teori</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Freud tarafından ortaya atılan psikanaliz, her şeyden önce XIX. yüzyılın determinist anlayışını insani olgulara genişletmesi, psişik yapıyı ve süreçleri içgüdüler temelinde açıklaması, früstrasyon ve çatışmaların neden ve sonuçlarını sistematik bir tarzda incelemesi, insan davranışlarını bilinçdışı mekanizmalarla ilişkilendirmesi, psikoseksüel bir gelişim modeli geliştirmesi, insanın zihinsel yaşamında cinsel güdülerin ve saldırganlık güdülerinin rolünü vurgulaması gibi hususlarla karakterize edilebilir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Freud'ün sosyal psikoloji yazıları, Totem ve Tabu (1913), Kolektif Psikoloji ve Ben'in Analizi (1921), Uygarlıkta Bunalım (1930), Musa ve Monoteıim gibi eserlerinde toplanmıştır. Totem ve Tabu'da, ilkel toplumlardaki tabuları ve totemizmi, baba ve oğulların anneye yönelik rekabet ve çatışmasına dayandırır. İnsanlık tarihinin ilk zamanlarında bu çatışma, oğulların kendi aralarında koalisyona gitmesi ve babayı katliyle sonuçlanmaktadır. Bu 'ilk günah', pişmanlık ve suçluluk duygularına yol açmakta ve yasak arzulara karşı önlem olarak tabular tesis edilmektedir. Totemizm ise oğulların babayla özdeşleşmesini pekiştirmeyi sağlamaktadır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">İkinci eserde Freud, sosyal bağ ve dayanışmayı, babaya veya şefe karşı düşmanca duyguların dönüştürülmesiyle açıklamaktadır. Bireyleri birbirine bağlayan şey, cinsellikten arındırılmış veya yüceltilmiş dostluktur; ayrıca bireyler kendi gruplarında Ben'in ideali olarak seçtikleri şefle özdeşleşerek birbiriyle de Özdeşleşmiş olmaktadırlar.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Freud uygarlığın krizini, birey ve toplumun amaçlarının örtüşmemesine bağlamaktadır. Bu durumda, insanın doğuştan getirdiği saldırganlık veya yıkma arzusu, toplumun dağılmasına yol açan en temel güç olarak ortaya çıkmaktadır. Toplum bu yıkıcılığı Üst-Ben vasıtasıyla kontrol etmeye çalışmaktadır, vb.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Psikanalitik yaklaşım sosyal psikoloji alanında Freud sonrasında, bir yandan Adorno'nun Otoriter Kişilik kavramı etrafındaki çalışmalarda, öte yandan Kardiner'in Temel Kişilik kavramı etrafındaki çalışmalarda devam etmiştir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000"> Shweder Moral Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kohlberg sonrası moral teorilerdendir. Kohlberg'in topluluğundan soyutlanmış bireye odaklı ahlak anlayışı yerine, kişileri topluluğu İçine yerleştiren holist bir anlayışa dayanır. Buradaki hareket noktası geleneksel toplumlarda kişilerarası ilişkilerin bireyin Özerk yargılarına değil, dinsel inançlara, mitoslara, değerlere tabi olduğu, kısacası toplumun birincil, bireyinse ikincil planda bulunduğudur.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu bağlamda sosyal uzlaşmalar, moral bir boyuta sahiptirler, zira toplumun norm ve kuralları, ilahi bir gücün veya düzenin ifadeleri olarak algılandığından buyurucu bir nitelik taşırlar.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Shweder ve arkadaşları (1987) kültürler arası (Hindistan ve ABD) çalışmalarından hareketle, geleneksel toplumlarda ahlak ile uzlaşmaların birbirinden ayırdedilmediğini, ayrıca sosyal düzene uymanın (uzlaşma morali), bireysel haklardan daha önce geldiğini öne sürmüşlerdir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Araştırmacılar çeşitli davranışları a) herkesin yapması/uyması gerekenler, yani evrensel ve çiğnenemez olanlar, b) sadece bir toplumun üyelerinin yapması gerekenler, yani kültüre/topluma göreceli olanlar şeklinde iki kategoride tasnif etmişlerdir. Bunlardan ilki (hırsızlık yapmama, yalan söylememe gibi) moral davranışlardır, ikinciler (inek eti yememe gibi) ise uzlaşımsal (ülkelere göre serbest veya yasak olan) davranışlardır. Hintliler cevaplarında ikinci kategorideki davranışları da birincilerin yanına koymuşlar, yani moral ile uzlaşma arasında ayrım yapmamışlardır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Shweder'e göre üç büyük moral kod ya da etik alan vardır ve her kültür bunlara farklı bir önem atfeder. Birincisi, özerklik eliğidir: Bu kod, kişisel kimliği yüceltir ve bireysel hakları, adalet ve özgürlüğü vurgular. İkincisi topluluk (komünote) etiğidir: Bu kod, kişilerin birbirine karşı görev ve yükümlülüklerini vurgular.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Üçüncüsü kutsallık etiğidir. Bu kod, insanın spiritüel özünü gerçekleştirmeyi, saflığı, arınmışlığı yüceltir. Birinci kod (Kohlberg'in evrensel saydığı kod) esas olarak Batı dünyası, diğerleri ise geleneksel toplumlar için önem taşır (Shweder'in teorisinin, modern etik ile geleneksel etiği kutuplaştırması, günümüz dünyasında oldukça abartılı görünmektedir) (Kaynak; Vandenplas-Holper, 1999).</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></u></strong></span></span></span></p><p> <span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000">Skript Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kutupsallık teorisi (polarity theory) olarak da adlandırılan ve ideoloji-kişilik ilişkilerini irdeleyen bu teori, Batı düşüncesinde ideolojinin yeni bir kavramlaştırmasını sunan Tomkins (1963, 1982) tarafından öne sürülmüştür.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Tomkins'e göre, hümanist ve normatif yönelimler arasında bir kutuplaşma vardır: Sağ ve sol dünya görüşlerini de ayırdeden bu kutuplaşma, teoloji, metafizik, matematik anlayışları, estetik teorileri, siyaset kuramları, epistemoloji, çocuk yetiştirme tutumları, psikoterapi yaklaşımları gibi hayatın her alanında farklı yaklaşımlara yol açmaktadır. Birey, grup ve kültüre ilişkin ideolojiler, hümanizm ve normativizm boyutlarına göre anlaşılıp sınıflandırılabilir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Tomkins'in tanımladığı şekliyle, insanı, etkin, yaratıcı, düşünen ve arzulayan bir varlık olarak gören hümanist yönelim, onu kendinden hareketle anlayan bir yaklaşımın ifadesidir. Buna karşılık normatif yönelim, gerçekliği, insandan bağımsız olarak tanımlama eğilimindedir; Bu anlayışta insan, kendi dışında belirlenmiş kurallar, normlar sistemine ve gerçekliğin dünyasına uyma potansiyeliyle anlaşılabilir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Farklı kişilik ve ideolojiler, normatif-hümanist ya da sağ-sol kutupları arasında uzanan bir süreklilik çizgisi (continuum) boyunca yerleştirilebilir. Bu çerçevede sağ-sol kişilik farklılıkları, ideo-affektif yapılar ya da kısaca "kalıplar" olarak tanımlanır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu kalıplar, pek çok alanda etkisini göstermektedir. Örneğin farklı çocuk yetiştirme yaklaşımları, bir ucunda çocuğun çevreye uyumuna ve itaatine ağırlık veren bir eğitim anlayışı, öbür ucunda ise çocuğun kendi gerçekliğinin ortaya çıkarılmasına, kendini ifade etmesine ağırlık veren eğitim anlayışlarının bulunduğu bir çizgi üzerinde konumlandırılabilir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Normatif-hümanist tutumlar, bilinen diğer bazı psiko-sosyal değişkenlerle de ilişkili görünmektedir. Nitekim ülkemizde yapılan bir araştırmada Göregenli (2000), normatif-hümanist eğilimler ile otoriterlik arasında olumlu bir ilişki olduğunu saptamıştır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><span style="font-size: 15px"><u><span style="color: #FF0000"> Sosyal Karşılaştırma Teorisi</span></u></span></strong></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Festinger tarafından ortaya atılan bu teoriye göre bireyler kendileri hakkında bir kanaate varmak için görüşlerini, değerlerini, yeteneklerini veya duygularını değerlendirme ihtiyacı hissederler. Bu ihtiyaç objektif yollardan giderilemediğinde, kendilerini diğerleriyle karşılaştırarak bir fikre varmaya çalışırlar. Genel olarak birey ile diğerleri arasındaki fark (bireyin aleyhine) çok büyükse karşılaştırmadan kaçınılır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Festinger, sosyal karşılaştırma teorisi çerçevesinde şu tür sorulara cevap aramıştır: Niçin diğeriyle karşılaştırmaya gidilir? Kimlerle karşılaştırma yapılır? Sosyal karşılaştırmanın kişiler açısından sonuçları nelerdir?</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Festinger'in modeli, rasyonel bir birey varsayar. Sosyal karşılaştırma teorisyenleri, daha sonraki yıllarda yeni karşılaştırma stratejileri üzerinde durmuşlardır: Yatay, aşağıya doğru ve yukarıya doğru karşılaştırmalar gibi.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px"><u><strong>Vroom'un Beklenti Teorisi</strong></u></span></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Vroom'un (1964) beklenti teorisi (expectancy theory), motivasyon konusunda ortaya atılan süreç teorilerinden biridir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Burada, bireysel davranış, davranışın sonuçlarının algılanan değerine (valence) göre açıklanır. Öte yandan bireyler, hedeflerine ulaşmalarını sağlayacak imkânlar arasında, kazanç-paha hesabı yaparak ve bilinçli bir şekilde tercihte bulunur. Bu açıdan bakıldığında diğer motivasyon teorilerine kıyasla Vroom'un teorisinde bireylerin hedefleri doğrultusunda rasyonel tercihler yapmalarına ağırlıklı bir yer verilmektedir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Vroom'un (1964) teorisi, daha sonra başka araştırmacılar (Porter ve Lawler, 1968; Nadler ve Lawler, 1991, Steers, Porter ve Bigley, 1996) tarafından geliştirilmiştir</span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Suskun, post: 551749, member: 21093"] [COLOR="#0000CD"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [U][B][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]Locke'un Hedefler Teorisi[/SIZE][/COLOR][/B][/U] Bu teori (Locke's theory ofgoal-setting), motivasyon konusunda ortaya atılan süreç teorilerinden (process îheories) biridir. Locke'a (1968, 1990) göre, bireyin işyerindeki randımanı ve davranışı, saptadığı hedeflerden etkilenmektedir. Teorinin ilk versiyonu, sınırlı bir kapsamdadır ve buna göre kendine hedefler saptayan bir kişi, hedefsiz olanlara kıyasla daha verimli olmakta ve daha iyi sonuçlar elde etmektedir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]Maslow İhtiyaçlar Teorisi[/SIZE][/COLOR][/U][/B] Bu teori (Maslow's hierarchy of needs} motivasyon konusunda ortaya atılan ilk içerik teorilerindendir (content theories). Motivasyonu ihtiyaçlara bağlayan Maslow (1954), esas olarak beş basamakta topladığı ihtiyaçların hiyerarşik bir düzende ve bir piramid gibi yapılandığını öne sürmüştür. Ona göre piramidin ilk basamağında fizyolojik ihtiyaçlar yer almaktadır. İkinci basamakta güvenlik ihtiyaçları (tehlikelere, yokluğa, tehdide karşı korunma ihtiyacı); üçüncü basamakta aidiyet ihtiyaçları (bir gruba girme, dostluk ilişkileri kurma ihtiyacı); dördüncü basamakta sosyal onay ve prestij ihtiyaçları (öz saygı, özgüven, bağımsızlık, sosyal tanınma, vb. ihtiyaçlar); beşinci basamakta kendini gerçekleştirme ihtiyaçları (kendini, projelerini gerçekleştirme, potansiyelini geliştirme, mükemmelleşme, vb.) bulunmaktadır ve tüm bu ihtiyaçlar aynı bir çizgi (continuum) üzerinde yer almaktadırlar. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]McClelland Motivasyon Teorisi[/SIZE][/COLOR][/U][/B] Bu teori, (McClelland Learned Needs Theory), motivasyon konusunda ortaya atılan içerik teorilerinden biridir. McClelland (1961), iş ortamıyla ilgili üç ihtiyaç üzerinde durmuştur. Üç ayrı çizgi (conünuum) üzerinde yer alan bu ihtiyaçlar, gerçekleştirme ihtiyacı (başarma, verimli, etkili olma ihtiyacı), bağlanma ihtiyacı (sosyal ilişkiler kurma, sosyal onay, bütünleşme ihtiyacı) ve güç ihtiyacı (diğerlerini etkileme ihtiyacı) olarak ifade edilebilir. McClelland, bu ihtiyaçların iş ortamında davranışları nasıl etkilediğini ortaya koymaya çalışmıştır. Ona göre, her bireyde bu ihtiyaçlardan biri daha belirgindir, ama koşullara göre diğer iki ihtiyaç da etkide bulunabilir. İhtiyaçların kaynağında kültür, sosyal normlar ve kişisel deneyimler bulunur ve bu anlamda motivasyon, bağımlı değişken durumundadır. Daha sonraki versiyonunda hedeflerin özgüllüğü (açık seçik olması), güçlüğü ve kabulü (gerçekçi ve benimsenmiş olan hedefler) gibi değişkenleri devreye sokan Locke'a göre, hedef açık seçik oldukça ulaşılma şansı artar; ulaşılması zor hedefler, benimsenmeleri koşuluyla kolaylara kıyasla randımanı artırır; bireyler hedeflerini benimsedikleri ölçüde verimli olma yönündeki motivasyonları artar, reddedilen hedefler, motivasyonu düşürür, vb. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][SIZE=4][COLOR="#FF0000"] Oyun Teorisi[/COLOR][/SIZE][/U][/B] Oyun teorisi, kaynağını, J. von Neumann ve O. Morgenstern'in (1944) Theory of Games and Economic Behaviour adlı klasik kitaplarında bulan stratejik bir yaklaşım ve analiz tarzı olarak nitelendirilebilir. Oyun teorisi, günümüzde serbest piyasa ekonomisinde rekabet içindeki ekonomik aktörlerin davranışlarının, uluslararası ilişkilerin analizinde ve stratejik kararların alınmasında kullanılmaktadır. Oyun teorisinin felsefi temelleri, XVIII. yüzyılın ekonomik fayda teorilerine kadar uzanmaktadır. Fayda teorileri, XVIII. yüzyıldan itibaren sanayileşme sürecine giren Avrupa ülkelerinde yaşanan köklü değişmeleri, belirli bir insan ve toplum anlayışı çerçevesinde kavramsallaştırmaya çalışan teorilerin en önemlilerindendir. Fayda teorisyenleri (Bentham, Mili, Smith, Green, vs.) insanın yarar arayışında olduğu ve tüm insan davranışlarının bu güdü tarafından yönlendirildiği gibi temel bir sayıltıdan hareketle yeni bir insan modelini, Homo Economicus'u ortaya atmışlardır. Bu düşünürler, ekonomik liberalizme dayalı bir insan ve toplum modeli geliştirmeyi hedeflemekle birlikte, görüşleri, psikolojik planda yetersiz kalmış, bireysel davranışları açıklamakta ve bireysel ile sosyali eklemlendirmekte başarısız olmuşlardır. XIX. yüzyıl sonlarında psikoloji biliminin gelişmeye başlaması ve buradaki boşluğun bir kısmının psikoloji teorileri tarafından ele alınmasıyla yeni bir aşamaya gelinmiştir. Ekonomik fayda teorileri, salt ekonomi ve politika alanında kalmayıp psikolojiye de taşmış ve bunların psikolojik versiyonu, pekiştirme veya öğrenme teorileri adı altında ortaya çıkmış ve behevyorist metodoloji, çağrışımcılık ve hedonizm üçgeni çerçevesinde gelişmeye başlamıştır (Deutsch ve Krauss, 1974). Pavlov'un klasik şartlanması ve Thorndike'ın enstrümental şartlanması, bu konudaki çalışmaların temel iki paradigmasını oluşturmuştur. Yüzyılın başından bu yana çeşitli araştırmacılar (Thorndike, Homans, Hull, Miller ve Dollard, Hovland, Skinner, Thibault ve Kelley, vs.), bu yönde çalışmışlardır. Sosyal psikolojide kişiler arası takas teorisi de aynı çizgide yer almış ve kişiler arası ilişkiler, bir tür ekonomik ahş-veriş gibi kavramsallaştırılmıştır. Oyun teorisi, bu akımın en rafine örneklerinden biridir. Burada oyun kavramı iki veya daha çok sayıda partönerin kazanç ve kayıpları arasında karşılıklı bir ilişkinin bulunduğu, taraflardan her birinin tüm kuralları (kayıp veya kazanç koşulları) bildiği ve önceden saptanmış birtakım kurallara göre tercihlerde bulunduğu bir durumu ifade etmektedir. Teorinin amacı, iki veya daha fazla partner arasındaki çatışmalı durumlarda, rasyonel bir insanın izleyeceği optimal eylem politikaları veya stratejileri oluşturmaktır. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][SIZE=4][COLOR="#FF0000"] Örtük Kişilik Teorileri[/COLOR][/SIZE][/U][/B] Örtük veya zımni (implicit theory of personality) kişilik teorileri, insanların kendilerinin ve özellikle diğerlerinin kişilikleri hakkındaki görüşlerini ifade etmektedir. Burada teorinin örtük olması demek, açıkça ve biçimsel olarak ifade edilmemiş, ancak doğal olarak böyle anlaşılır olmak demektir (Beauvois, 1984). Örtük kişilik teorileri, Shweder'in (1977) ifadesiyle, sıradan insanların günlük yaşamlarında kişilik çizgileri planında 'ne neyle birlikte gider' ya da 'hangi kişilik özellikleri birlikte bulunur' konusundaki fikirlerdir. Örneğin erkeksilik çizgisinin, zekayla değil, fiziksel güç, kararlılık, cesaret veya karakter gücüyle ilişkilendirilmesi gibi. Burada bir kişiyi betimleyen ve birlikte bulunduğu düşünülen çizgiler, bu kişi hakkındaki beklentilerimizden ve tasvirlerimizden kaynaklanmaktadır ve bu teori, hiçbir geçerlik kriterine dayanmamaktadır. Kısacası bu teorilerde, kişilik, çeşitli kişilik çizgilerinden oluşan bilişsel bir yapı gibi düşünülür ve bu çizgiler arasında bir takım ilişkiler beklenir; yani kişiler hakkında bir yandan birtakım çizgiler repertuvarı geliştirilir, öte yandan bu çizgiler arasında bir takım ilişkiler olduğu varsayılır (Leyens, 1983; Schneider, 1973). Örtük kişilik teorileri, çoğu kez diğer insanlarla paylaşılan ortak görüşlerdir. Bunların paylaşılmış olmaları, onlara bir tür sağlamlık kazandırır ve onların 'doğrulukları' hakkındaki inancımızı pekiştirir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][SIZE=4][COLOR="#FF0000"]Örtük Mutluluk Teorileri[/COLOR][/SIZE][/U][/B] Örtük veya zımni mutluluk teorileri, sosyal düşünceyle ilgilenen sosyal psikologların dikkatini çeken ve insanların günlük yaşamlarında ürettikleri teorilerdendir. Bu teoriler, insanların kendilerinin veya diğerlerinin yaşamlarındaki mutluluk konusunda ortaya attıkları açıklamaları kapsamaktadır. Örneğin bu teoriler, insanların mutluluğun kaynağında diğerleriyle ilişki, aşk, iyi bir evlilik, dostluklar, çocuk sahibi olmak gibi hususları gördüklerini ortaya koymaktadır. Üniversite öğrencileriyle yapılan bir araştırmada (Klinger, 1977), "Yaşamınıza anlam veren şey ne?" sorusuna örneklemin %89'u, 'diğerleriyle ilişki' (aşk, dostluk aile ilişkileri) cevabını vermiştir. Campbell'in (1981) anket sonuçlarına göre mutluluk kaynakları arasında, mutlu bir evlilik, hoş bir aile yaşamı ve güvenilecek dostlara sahip olma öne çıkmıştır. Freedman'ın (1978) araştırmasında ise mutluluk faktörleri arasında aşık olmak, ahenkli bir evlilik, doyumlu cinsel ilişkiler, dostları olmak ve hoş bir sosyal yaşam etkili görülmüştür; bu alanlarda mutlu olduklarını söyleyenlerin %90'ınm genel olarak yaşamlarından da memnun oldukları; mutsuz olduklarını söyleyenlerin, mutlu olmak için yaşamlarında aşkın eksik olduğunu belirttikleri saptanmıştır (Kaynak; Vallerand ve ark.,' 1994). [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][SIZE=4][COLOR="#FF0000"]Örtük Teoriler[/COLOR][/SIZE][/U][/B] Örtük veya zımni teoriler (implicit theory), günlük yaşamda bireylerin kendilerinin veya diğerlerinin davranış ve yaşantıları konusunda üretip kullandıkları, ancak bilimsel olarak temellendirilmemiş görüşlerdir. Bunlara naif teoriler de denebilir. Zira özel bir uzmanlık gerektirmeyen bu teoriler, bilinçli bir şekilde oluşturulmamış ve apaçıkça ifade edilmemiş görüşlerdir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][SIZE=4][COLOR="#FF0000"] Pekiştirme Teorisi[/COLOR][/SIZE][/U][/B] Pekiştirme teorileri (reinforcemenî theories), esas olarak öğrenme konusunu (tepkilerin kazanılması, öğrenilmesi) ele alan, kısacası öğrenme teorisi kavramlarını, kişiler arası ilişkiler bağlamına aktaran ve bunları uyaran-tepki paradigmasına göre açıklayan görüşlerdir. İnsanın sosyal davranışlarının hemen hiçbirinin, organizmanın genetik bagajı tarafından belirlenmemiş olması, öğrenme olgularının son derece geniş bir yelpazeye yayıldığının açık bir göstergesidir. Söz konusu olguların incelenmesi üç büyük teorik yaklaşımın etkisindedir: Behevyorizm (ya da behevyorist metodoloji), çağrışımcılık (ya da temel yapısal ilkeleri) ve hedonizm (ya da motivasyon ilkesi). Pekiştirme teorileri özellikle üçüncü yaklaşımla ilgilidir. Bu teoriler uyaran-tepki zincirinin oluşmasında 'ödül' veya muadillerinin (gerilimin azaltılması, zevk, doyum faktörleri, vb.) rolünü vurgulamaktadır. Hedonist yaklaşım Bentham'dan Thorndike'a, Thibaut ve Kelley'den Homans'a, Miller ve Dollard'dan Hovland'a, Skinner'den Bandura ve Walters'a, klasik şartlanmadan edimsel şartlanmaya kadar uzanan uzun bir tarihe sahiptir. Bu tarih içersinde öğrenme teorileri, başlangıçta uzun yıllar boyunca sosyal davranışlarla ilgilenmediğinden, sosyal psikolojideki etkileri de sınırlı kalmıştır. Sosyal psikolojide, özellikle kişiler arası ilişkiler ve çekim konusunda söz konusu edilmektedirler. Pekiştirme, bir tepkiyi izleyen ve tepkinin tekrarını daha olası hale getiren her tür olayı ifade etmektedir. Pratikte pekiştirmenin sağlanma tarzına göre, literatürde 'ikincil pekiştirme', 'sürekli pekiştirme', 'aralıklı veya programlı pekiştirme', 'negatif veya pozitif pekiştirme' gibi farklı pekiştirmelerden söz edilmektedir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][SIZE=4][COLOR="#FF0000"]Psikanalitik Teori[/COLOR][/SIZE][/U][/B] Freud tarafından ortaya atılan psikanaliz, her şeyden önce XIX. yüzyılın determinist anlayışını insani olgulara genişletmesi, psişik yapıyı ve süreçleri içgüdüler temelinde açıklaması, früstrasyon ve çatışmaların neden ve sonuçlarını sistematik bir tarzda incelemesi, insan davranışlarını bilinçdışı mekanizmalarla ilişkilendirmesi, psikoseksüel bir gelişim modeli geliştirmesi, insanın zihinsel yaşamında cinsel güdülerin ve saldırganlık güdülerinin rolünü vurgulaması gibi hususlarla karakterize edilebilir. Freud'ün sosyal psikoloji yazıları, Totem ve Tabu (1913), Kolektif Psikoloji ve Ben'in Analizi (1921), Uygarlıkta Bunalım (1930), Musa ve Monoteıim gibi eserlerinde toplanmıştır. Totem ve Tabu'da, ilkel toplumlardaki tabuları ve totemizmi, baba ve oğulların anneye yönelik rekabet ve çatışmasına dayandırır. İnsanlık tarihinin ilk zamanlarında bu çatışma, oğulların kendi aralarında koalisyona gitmesi ve babayı katliyle sonuçlanmaktadır. Bu 'ilk günah', pişmanlık ve suçluluk duygularına yol açmakta ve yasak arzulara karşı önlem olarak tabular tesis edilmektedir. Totemizm ise oğulların babayla özdeşleşmesini pekiştirmeyi sağlamaktadır. İkinci eserde Freud, sosyal bağ ve dayanışmayı, babaya veya şefe karşı düşmanca duyguların dönüştürülmesiyle açıklamaktadır. Bireyleri birbirine bağlayan şey, cinsellikten arındırılmış veya yüceltilmiş dostluktur; ayrıca bireyler kendi gruplarında Ben'in ideali olarak seçtikleri şefle özdeşleşerek birbiriyle de Özdeşleşmiş olmaktadırlar. Freud uygarlığın krizini, birey ve toplumun amaçlarının örtüşmemesine bağlamaktadır. Bu durumda, insanın doğuştan getirdiği saldırganlık veya yıkma arzusu, toplumun dağılmasına yol açan en temel güç olarak ortaya çıkmaktadır. Toplum bu yıkıcılığı Üst-Ben vasıtasıyla kontrol etmeye çalışmaktadır, vb. Psikanalitik yaklaşım sosyal psikoloji alanında Freud sonrasında, bir yandan Adorno'nun Otoriter Kişilik kavramı etrafındaki çalışmalarda, öte yandan Kardiner'in Temel Kişilik kavramı etrafındaki çalışmalarda devam etmiştir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][SIZE=4][COLOR="#FF0000"] Shweder Moral Teorisi[/COLOR][/SIZE][/U][/B] Kohlberg sonrası moral teorilerdendir. Kohlberg'in topluluğundan soyutlanmış bireye odaklı ahlak anlayışı yerine, kişileri topluluğu İçine yerleştiren holist bir anlayışa dayanır. Buradaki hareket noktası geleneksel toplumlarda kişilerarası ilişkilerin bireyin Özerk yargılarına değil, dinsel inançlara, mitoslara, değerlere tabi olduğu, kısacası toplumun birincil, bireyinse ikincil planda bulunduğudur. Bu bağlamda sosyal uzlaşmalar, moral bir boyuta sahiptirler, zira toplumun norm ve kuralları, ilahi bir gücün veya düzenin ifadeleri olarak algılandığından buyurucu bir nitelik taşırlar. Shweder ve arkadaşları (1987) kültürler arası (Hindistan ve ABD) çalışmalarından hareketle, geleneksel toplumlarda ahlak ile uzlaşmaların birbirinden ayırdedilmediğini, ayrıca sosyal düzene uymanın (uzlaşma morali), bireysel haklardan daha önce geldiğini öne sürmüşlerdir. Araştırmacılar çeşitli davranışları a) herkesin yapması/uyması gerekenler, yani evrensel ve çiğnenemez olanlar, b) sadece bir toplumun üyelerinin yapması gerekenler, yani kültüre/topluma göreceli olanlar şeklinde iki kategoride tasnif etmişlerdir. Bunlardan ilki (hırsızlık yapmama, yalan söylememe gibi) moral davranışlardır, ikinciler (inek eti yememe gibi) ise uzlaşımsal (ülkelere göre serbest veya yasak olan) davranışlardır. Hintliler cevaplarında ikinci kategorideki davranışları da birincilerin yanına koymuşlar, yani moral ile uzlaşma arasında ayrım yapmamışlardır. Shweder'e göre üç büyük moral kod ya da etik alan vardır ve her kültür bunlara farklı bir önem atfeder. Birincisi, özerklik eliğidir: Bu kod, kişisel kimliği yüceltir ve bireysel hakları, adalet ve özgürlüğü vurgular. İkincisi topluluk (komünote) etiğidir: Bu kod, kişilerin birbirine karşı görev ve yükümlülüklerini vurgular. Üçüncüsü kutsallık etiğidir. Bu kod, insanın spiritüel özünü gerçekleştirmeyi, saflığı, arınmışlığı yüceltir. Birinci kod (Kohlberg'in evrensel saydığı kod) esas olarak Batı dünyası, diğerleri ise geleneksel toplumlar için önem taşır (Shweder'in teorisinin, modern etik ile geleneksel etiği kutuplaştırması, günümüz dünyasında oldukça abartılı görünmektedir) (Kaynak; Vandenplas-Holper, 1999). [B][U][SIZE=4][COLOR="#FF0000"][IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] Skript Teorisi[/COLOR][/SIZE][/U][/B] Kutupsallık teorisi (polarity theory) olarak da adlandırılan ve ideoloji-kişilik ilişkilerini irdeleyen bu teori, Batı düşüncesinde ideolojinin yeni bir kavramlaştırmasını sunan Tomkins (1963, 1982) tarafından öne sürülmüştür. Tomkins'e göre, hümanist ve normatif yönelimler arasında bir kutuplaşma vardır: Sağ ve sol dünya görüşlerini de ayırdeden bu kutuplaşma, teoloji, metafizik, matematik anlayışları, estetik teorileri, siyaset kuramları, epistemoloji, çocuk yetiştirme tutumları, psikoterapi yaklaşımları gibi hayatın her alanında farklı yaklaşımlara yol açmaktadır. Birey, grup ve kültüre ilişkin ideolojiler, hümanizm ve normativizm boyutlarına göre anlaşılıp sınıflandırılabilir. Tomkins'in tanımladığı şekliyle, insanı, etkin, yaratıcı, düşünen ve arzulayan bir varlık olarak gören hümanist yönelim, onu kendinden hareketle anlayan bir yaklaşımın ifadesidir. Buna karşılık normatif yönelim, gerçekliği, insandan bağımsız olarak tanımlama eğilimindedir; Bu anlayışta insan, kendi dışında belirlenmiş kurallar, normlar sistemine ve gerçekliğin dünyasına uyma potansiyeliyle anlaşılabilir. Farklı kişilik ve ideolojiler, normatif-hümanist ya da sağ-sol kutupları arasında uzanan bir süreklilik çizgisi (continuum) boyunca yerleştirilebilir. Bu çerçevede sağ-sol kişilik farklılıkları, ideo-affektif yapılar ya da kısaca "kalıplar" olarak tanımlanır. Bu kalıplar, pek çok alanda etkisini göstermektedir. Örneğin farklı çocuk yetiştirme yaklaşımları, bir ucunda çocuğun çevreye uyumuna ve itaatine ağırlık veren bir eğitim anlayışı, öbür ucunda ise çocuğun kendi gerçekliğinin ortaya çıkarılmasına, kendini ifade etmesine ağırlık veren eğitim anlayışlarının bulunduğu bir çizgi üzerinde konumlandırılabilir. Normatif-hümanist tutumlar, bilinen diğer bazı psiko-sosyal değişkenlerle de ilişkili görünmektedir. Nitekim ülkemizde yapılan bir araştırmada Göregenli (2000), normatif-hümanist eğilimler ile otoriterlik arasında olumlu bir ilişki olduğunu saptamıştır. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][SIZE=4][U][COLOR="#FF0000"] Sosyal Karşılaştırma Teorisi[/COLOR][/U][/SIZE][/B] Festinger tarafından ortaya atılan bu teoriye göre bireyler kendileri hakkında bir kanaate varmak için görüşlerini, değerlerini, yeteneklerini veya duygularını değerlendirme ihtiyacı hissederler. Bu ihtiyaç objektif yollardan giderilemediğinde, kendilerini diğerleriyle karşılaştırarak bir fikre varmaya çalışırlar. Genel olarak birey ile diğerleri arasındaki fark (bireyin aleyhine) çok büyükse karşılaştırmadan kaçınılır. Festinger, sosyal karşılaştırma teorisi çerçevesinde şu tür sorulara cevap aramıştır: Niçin diğeriyle karşılaştırmaya gidilir? Kimlerle karşılaştırma yapılır? Sosyal karşılaştırmanın kişiler açısından sonuçları nelerdir? Festinger'in modeli, rasyonel bir birey varsayar. Sosyal karşılaştırma teorisyenleri, daha sonraki yıllarda yeni karşılaştırma stratejileri üzerinde durmuşlardır: Yatay, aşağıya doğru ve yukarıya doğru karşılaştırmalar gibi. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [COLOR="#FF0000"][SIZE=4][U][B]Vroom'un Beklenti Teorisi[/B][/U][/SIZE][/COLOR] Vroom'un (1964) beklenti teorisi (expectancy theory), motivasyon konusunda ortaya atılan süreç teorilerinden biridir. Burada, bireysel davranış, davranışın sonuçlarının algılanan değerine (valence) göre açıklanır. Öte yandan bireyler, hedeflerine ulaşmalarını sağlayacak imkânlar arasında, kazanç-paha hesabı yaparak ve bilinçli bir şekilde tercihte bulunur. Bu açıdan bakıldığında diğer motivasyon teorilerine kıyasla Vroom'un teorisinde bireylerin hedefleri doğrultusunda rasyonel tercihler yapmalarına ağırlıklı bir yer verilmektedir. Vroom'un (1964) teorisi, daha sonra başka araştırmacılar (Porter ve Lawler, 1968; Nadler ve Lawler, 1991, Steers, Porter ve Bigley, 1996) tarafından geliştirilmiştir[/FONT][/SIZE][/COLOR] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Ülkemizin kuzeyindeki deniz hangisidir? (bitişik yazınız)
Cevapla
Forumlar
Güncel
Felsefe / Psikoloji
Psikolojide Teoriler
Top