Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Güncel
Felsefe / Psikoloji
Psikolojide Teoriler
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Suskun" data-source="post: 551743" data-attributes="member: 21093"><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><p style="text-align: center"><span style="font-size: 15px"><span style="color: #FF0000"> Psikolojide Teoriler </span></span></p><p></u></strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px"><u><strong>Adams'ın Denklik Teorisi</strong></u></span></span></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Motivasyon konusunda ortaya atılan süreç teorilerinden (process theories) olan Adams'ın (1963) teorisi (Adams Equity Theory) Festinger'den hareketle üretilen denge teorilerine dayanmaktadır. Burada, bireyin belirli bir davranışı yapması için, psikolojik gerilim durumunu giderme eğilimi esas alınır. Adams'a göre bireyler, genel olarak bir denklik durumu ararlar, daha açıkçası, örgüt içinde takas ilişkilerinde diğerleriyle karşılaştırıldığında adil ya da hakkaniyetli bir muamele gördükleri duygusu taşımaları önemlidir. Bu açıdan girdi-çıktı hesabı yaparlar.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Girdiler, bireyin örgüte katkılarıdır (formasyonu, verimi, ustalığı, vb.), çıktılar ise örgütün ona verdikleridir (ücret, prim, mesleğinde ilerleme, saygınlık, vb.). Adams'ın teorisinde girdi-çıktı oranının dengeli olduğu durumda, bireyin harekete geçme yönünde güdülü olmadığı, dengesizlik durumunda ise hareket için motivasyona sahip olduğu varsayılmaktadır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Adams'ın teorisi, çoğu kez endüstriyel alanda örgütlerde uygulanmakla birlikte, tüm takas durumlarına uygulanmaya uygun genel bir teori olarak değerlendirilmektedir. Takas teorilerinin genellikle iddia ettiği gibi, öğretmen ve Öğrenci, kadın ve erkek, ana-baba ve çocuk, iki arkadaş söz konusu olduğunda bile, kişiler arası ilişkilerde verilenler ile alınanlar, kayıplar ve kazançlar arasında bir kıyaslama yapılmaktadır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Adams denksizliğin (az veya çok ödüllendirilme gibi) rahatsızlık verici bir duygu meydana getirdiğini, Festinger anlamında bir tür bilişsel gerilim yarattığını ve denkliği oluşturma yönünde tepkilere (katkılarını artırmak veya azaltmak, kazançlarını artırmaya çalışmak, bilişsel çarpıtmalara, yanlılıklara girerek değerlendirmelerini değiştirmek, kıyas çerçevesini değiştirmek, vb.) ya da yol açtığını öne sürmektedir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Alan teorisi (fıeld teory), sosyal psikolojinin önemli figürlerinden biri olan Kurt Lewin tarafından ortaya atılmıştır. Lewin, fiziksel alan kavramını (manyetik alan, çekim alanı, vb.), psikolojiye taşıyarak, birbiriyle karşılıklı bağımlı olan ve dinamik bir sistem oluşturan psişik süreçler bütününü ifade eden psikolojik alan kavramını geliştirmiştir. Psikolojik alan, belirli bir anda belirli bir birey veya grup için söz konusudur ve bu birey veya grubun davranışlarını etkileyen temel dinamiktir. Psikolojik alanın öğeleri, yaşam alanı, çevre ve kişi olarak ayırdedilebilir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Alan Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Alan teorisi, dar anlamda bir teori olmaktan ziyade, geştaltçı bir perspektiften, nedensel ilişkilerin analizine ve teorik kavramların ve hipotezlerin oluşturulmasına uygun bir yöntemdir. Yaşam alanı ile davranışı etkileyen güçler (gerilimler, değerler, enerji, vb.) karşılıklı bağımlılık içinde bulunurlar. Birey veya grup, birbiriyle karşılıklı etkileşen bu öğelerin dinamik bir bütünüdür.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px"><u><strong>Alderfer Motivasyon Teorisi</strong></u></span></span></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu teori, motivasyon konusunda ortaya atılan içerik teorilerinden biridir. Motivasyonu, ihtiyaçlara sıkıdan bağlı gören Alderfer (1969), üç grup ihtiyaç ayırdeder: Varoluşsal ihtiyaçlar (maddi ve fizyolojik plandaki temel ihtiyaçlar; beslenme, ücret, iş koşullan, vb. tarafından doyurulan ihtiyaçlar); sosyallik ihtiyaçları (anlamlı sosyal ilişkiler kurulmasıyla doyurulan ihtiyaçlar; sosyal onay ve saygınlık ihtiyacı, vb.); gelişme ihtiyaçları (bireyin potansiyelini gerçekleştirmesiyle ilgili ihtiyaçlar). Tüm ihtiyaçlar aynı bir çizgi (continuum) üzerinde</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">yer alırlar. Söz konusu ihtiyaçlar arasında katı bir hiyerarşik düzen yoktur; bireyler, ihtiyaç kategorileri arasında ileri veya geriye giderek enerjilerini çeşitli ihtiyaçların doyurulması yönünde kullanabilir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><u><strong><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Aşılama Teorisi</span></span></strong></u></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Tutum değişimi ve propaganda alanında McGuire (1964) tarafından ortaya atılan bir teoridir. Tek yönlü iletişime kıyasla, çift yönlü iletişimin daha etkili olduğu yönündeki araştırma sonuçlarına dayanan bu teori, hastalıklara karşı insan vücudunun direncini artırmak için bir miktar zayıflatılmış mikrop zerk etmenin yararlı olduğu şeklindeki biyolojik bir olgudan yola çıkmaktadır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">1950'lerde Kore'de esir düşen Amerikan askerlerine uygulanan beyin yıkama tekniklerinin etkililiğini gözleyen McGuire, insanları propaganda amaçlı iknaya karşı daha dirençli kılmanın yollarını araştırmıştır. McGuire, ikna amaçlı mesajlara karşı iki savunma tarzı ayırtetmiştir:</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bunlardan birincisi, kişinin önceki görüşlerinin yeni argümanlarla desteklenmesine dayalı destekleyici savunmadır (supportive defense). İkincisi ise kişiye, karşı görüşün (kolayca başa çıkılabilecek ölçü veya nitelikteki) argümanlarının verilmesine dayanan aşılama yoluyla savunmadır (inoculation defense).</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Burada propagandaya hedef bireyleri, aykırı görüşlere karşı aşılamanın mümkün olduğu inancıyla, yukarda değinilen biyolojik olgu, psiko-sosyal alana aktarılmaktadır. Buna göre bir miktar karşı propaganda, alıcı bireyi, daha sonra maruz kalabileceği karşıt etkilere bağışık kılacaktır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><u><strong><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Bağlanma Teorisi</span></span></strong></u></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kişiler arası çekim ve ilişkilerin dinamiği konusunda ortaya atılan teorilerden biri olan bağlanma teorisi (attachment theory), anneye veya rahatlatıcı bir başka figüre bağlanmanın, çocuğun yaşamını sürdürmesinde önemli bir işlevi olduğunu savunmaktadır. Bu yaklaşımdaki sosyal psikologlara göre (Bowlby, Ainsworth, vb.), bazı kişilerle sıcak-yakın ilişki ihtiyacı, insan doğasının temel bir boyutudur. Zira, hem insan, hem de primatlarda gözlenen bağlanma ihtiyacı, yeni doğmuş çocuğu çevresel tehlikelerden korumaya yönelik bio-sosyal bir süreçtir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Anne-çocuk ilişkisinde yaygın inanç, annenin çocuğuna karşı özverili, dikkatli, her an yardıma koşmaya hazır olduğu şeklindedir. Ancak Ainsworth ve ark. (1978), çocuk-anne ilişkisinde arasında üç farklı bağlanma stili ve dolayısıyla üç farklı ilişki tipi ayırtetmişlerdir:</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Birinci tip, yaygın inanca uygundur, çocuk, annesini çevreyle ilişkisinde güven verici bir dayanak olarak kullanmaktadır ve 'güvenli çocuk' tipini yansıtmaktadır. İkinci tipte, anne mesafeli durmakta, çocuğun kendine yaklaşma çabalarını reddetmekte ve bunun sonucunda 'kaçınan çocuk' tipi belirmektedir. Üçüncü tipte anne, çocuğun isteklerine cevap vermede geç kalmakta veya belirsiz/istikrarsız tepkiler göstermekte ve bunun sonucunda, 'kaygılı çocuk' tipi ortaya çıkmaktadır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Beliren Norm Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Beliren norm teorisi (emergent norm theory), kolektif davranışların açıklanmasını konu almaktadır. Le Bön tarafından sosyal bulaşma ve kolektif histeri terimleriyle açıklanan kitle psikolojisinde önemli bir adım sayılabilecek bu yaklaşım Turner ve Killian (1957) tarafından geliştirilmiştir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu teoriye göre, kitlelerin homojenliği iddiası bir illüzyondur; kitleler, roller ve rol ilişkileri etrafında yapılanmıştır. Kolektif ruh veya grup ruhu denilen bir şeyin varlığı tartışmalıdır. Kitlenin hareketini yöneten birtakım özgül ilkeler vardır. Kitle düzeyinde düzenlilikler görülmektedir ve bazı genellemeler yapılabilir. Kitlenin davranışlarında salt duygusallık veya akıldışılık egemen değildir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kitlede bir tek biçimlilik ve dolayısıyla güdülerde benzerlik olduğunu varsayan yaklaşımların aksine, burada, kitle içinde farklı kişiler ve güdüler bulunduğu öne sürülür; örneğin bir doğal afet veya felaket durumunda oluşan kitle içinde, beş grup insan ayırtedilebilir: Felaketle doğrudan ilgili olanlar (angajman düzeyi yüksek), olaydan dolaylı olarak etkilenen kaygılı kişiler (bölgede yakınları olanlar, komşular), yardımcılar / gönüllüler, seyirciler/meraklılar ve nihayet fırsatçılar (çıkar güdenler).</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> </span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px"><strong><u>Bilişsel Çelişki Teorisi</u></strong></span></span></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">1950'li yıllarda Festinger (1957) tarafından geliştirilen bu teori, bilişsel harmoniyi konu almaktadır ve insanların, bilişsel planda çelişki yaratan biliş, duygu ve davranışlardan kaçındıklarını, biliş öğeleri arasında bir tutarlılık oluşturmaya ve mevcut tutarlılığı korumaya çaba harcadıklarını ön görmektedir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bilişsel çelişki, günlük hayatımızda oldukça sık karşılaştığımız bir olgudur. Davranışlarımız, çoğu kez bir şekilde davranmamızı ve bir başka şekilde davranmamamızı gerektiren bir takım dış talep, emir veya zorlamalara bağlıdır. Oysa, genelde düşünce ve kanaatlerimize göre davrandığımıza, kendimizle tutarlı olduğumuza inanırız.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Davranışlarımız, hareketlerimiz, eylemlerimiz ile tutumlarımız, görüşlerimiz, ideolojimiz arasında bir tutarlılık ararız. Bu nedenledir ki, genellikle bir mesleği seçenler, meslekleri hakkında olumlu görüş taşırlar; bir kurum veya iş yerindeki mevkimiz ile iş yerimiz hakkındaki görüşümüz arasında bir ilişki vardır, örneğin hiyerarşik konumumuz yükseldikçe, nispeten daha olumlu düşünürüz ("Taç giyen baş akıllanır" sözü, bu çerçevede değerlendirilebilir).</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Tutarlılık teorisyenlerine göre bilişsel öğelerin çelişkisi, insanların kaçındığı, istemediği bir durumdur. Dolayısıyla, insanın temel eğilimi bilişsel tutarlılığı olabildiğince sağlamak ve korumaktır. Tutarsızlık, bilişsel öğelerin birinde veya diğerinde değişimi güdüleyen bir nitelik taşımaktadır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu temel görüşler, denge, uygunluk ve bilişsel çelişki terimleriyle anılan çeşitli tutarlılık teorilerinde az çok ortak olan bir kuramsal çerçeve oluşturmaktadır. Bilişsel çelişki teorisi, kognitif çelişkiye bir motivasyon gücü atfederek onu bir güdü, bir gerilim durumu olarak görmektedir: Bu güdü, insanları, çelişkiyi azaltma, indirgeme yönünde davranışlara itmektedir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Çelişkinin azaltılması çeşitli yollardan sağlanmaktadır. Bunun için ilk yol, çelişen öğe sayısını azaltmak veya uyuşan öğe sayısını artırmaktır. İkinci yol, uyuşan öğelerin önemini artırırken çelişen öğelerinkini azaltmaktır. Üçüncü yol, bu iki yolu birlikte kullanmak olabilir. Çelişkiyi azaltmanın yollarından hangisinin seçileceği sorunu, çeşitli etmenlere bağlıdır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Her şeyden önce bireyin realist tutumu ve çevreye başarılı bir uyum, gerçeklik hakkında doğru bir şekilde değerlendirme yapmayı gerektirmektedir. Herhangi bir bilişsel öğe, gerçekliğin doğru bir yansıması olduğunda, gerçekliği değiştirmeksizin, bu gerçekliğe tekabül eden bilişsel öğeyi değiştirmek zorlaşmaktadır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Ancak, diğer pek çok teorisyen gibi, Festinger de fiziksel ve sosyal gerçeklikleri ayırtetmektedir. Bu ayrım, emprik yollarla tahkik edilebilen veya sosyal uzlaşmalara dayanan gerçeklikler şeklinde de ifade edilebilir. Bu açıdan bakılırsa, çelişkinin kaynağı olan davranışların değiştirilmesi zor veya kolay olabilmektedir. Çelişkiye yol açan bilişsel Öğeler, bireyin davranışıyla ilgiliyse, bilişsel tutarlılık, davranışların değiştirilmesi yoluyla gerçekleştirilmektedir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Çelişkinin kaynağı dış dünya ise, bilişsel öğeyi değiştirmek için dış dünyayı değiştirmek gerekmektedir. Ancak, fiziksel gerçeklik söz konusu olduğunda bu, genellikle imkansızdır; dolayısıyla fiziksel gerçekliğe tekabül eden bilişsel öğe de, değişmeye karşı direnecektir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu durumda, çelişkiyi azaltmak, diğer öğeler üzerinde oynamayı gerektirmektedir. Fakat fiziksel gerçeklik yerine, sosyal gerçeklik söz konusu olduğunda, örneğin çelişki, bireyin bağlandığı, örnek aldığı, özdeşleştiği kişilerin konsensüsünden ileri geliyorsa, bu konsensüsün değiştirilmesine çalışılabilir ya da bu kişi veya gruplar terk edilebilir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Çelişkiyi azaltma yolları, aktif veya pasif bir tutum gerektirmesine göre farklılaştırılabilir. Çelişkiyi indirgemek için bireyler, pasif bir tutumla mevcut bilişsel öğeleri değiştiremez veya yenilerini ekleyemezlerse, tutarlılığı destekleyen ve bilişsel sonuçları olan davranışlara yönelmektedir. Yeni enformasyon arayışı, bu tür davranışların bir örneğidir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Öte yandan çelişkiyi azaltma biçimleri, çelişki olgusunun özelliğine bağlı olabilir, bilişsel çelişki, bir kararın, bir girişimin, bir çabanın, bir emrivaki durumunun, grup etkileşiminin, diğerlerinin önünde kanaatlerinin aksi bir davranışta bulunmanın sonucunda oluşabilir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Nihayet, bilişsel çelişki teorisi, insanların davranışlarını değiştirmek için, Öncelikle tutumlarının değiştirilmesini gerekli sayan yaygın görüşün aksine, insanların tutumlarını değiştirmenin yolunun, davranışlarını değiştirmekten geçtiğini ortaya koymaktadır. Bu anlamda bilişsel çelişki teorisi, 'bilincin sosyal gerçekliği değil, sosyal gerçekliğin bilinci belirlediği' tezini sınıf bilinci (proleter bilinci) oluşumunun temeline koyan Marksist yaklaşımla paralellik göstermektedir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px"> Bilişsel Teori</span></span></u></strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Psikolojide bilişsel teori, davranışların açıklanmasında düşünce, beklenti, tutum, şema, prototip, temsil, atıf ve benzeri içsel süreçleri temel alan teorik bir perspektiftir. Bu yaklaşımın temel anlayışına göre insanlar çevrelerinde karşılaştıkları uyaranların algılanmasında ve yorumlanmasında aktiftirler.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu başlık altında, birbirinden az çok farklı çeşitli model ve yaklaşımlar yer almaktadır. Bunlar arasında en önemlileri geştalt teori, fenomenoloji, alan teorisi, bilgi-işlem teorisi olarak belirtilebilir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bilişsel yaklaşım, bireylerin benzer uyaranlar karşısında farklı tepkilerini anlamamızı sağlamaktadır. Örneğin bir sınavdan aynı notu alan iki öğrenciden birinin hoşnut olması, diğerinin olmaması, notu veya uyaranın objektif özelliklerini dikkate alan yaklaşımlara göre anlaşılmaz bir tepki gibi görünmektedir; ancak bu olgu, sınav notunun bireyler tarafından algılanmasını ve sınavın bireyler için anlamını öne çıkaran bilişsel yaklaşım çerçevesinde rahatlıkla açıklanabilmektedir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Bilişsel Tutarlılık Teorileri</span></span></u></strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bilişsel tutarlılık (cognitive consistency) teorileri, bireylerin bilgileri, inançları, duyguları ve eylemleri arasında bir tutarlılık sağlama eğiliminde oldukları sayıltısından hareket eden teorilerdir. Bilişsel öğeler (inanç, değer, tutum veya davranışın bilişsel temsilleri) arasındaki tutarlılık, hem bireyin kendisi, hem de bireyler arası davranışlar arasındaki ilişkiler için söz konusu edilmektedir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Genel olarak bu teoriler tutarlılığın istenen bir durum olduğunu ve tutarsızlığın, bilişsel öğelerin birinde veya diğerindeki değişimi güdülediğini varsaymaktadır. Literatürde çok sayıda bilişsel tutarlılık teorisi bulunmakla birlikte, bunlar arasında en önemlileri 'denge teorisi' (balance theory; Heider, 1958), 'uygunluk teorisi' (congruity theory, Osgood ve Tannenbaum, 1955) ve 'bilişsel çelişki teorisi' (cognitive dissonance theory; Festinger, 1957) şeklinde belirtilebilir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Denge Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sosyal psikoloji literatüründe ilk tutarlılık teorileri arasında anılan ve Heider (1946, 1958) tarafından geliştirilen bu teoriye göre insanlar, diğerleriyle ilişkilerinde bilişlerinde ve duygularında dengeyi ararlar.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kişiler arası algıyı konu alan denge teorisi, fenomenolojik bir perspektiften, yani algılayan kişi açısından zihinsel öğeler arasındaki dengeli ve dengesiz durumları ortaya koymaktadır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Teoride özellikle kişinin (k), diğer bir kişi (d) ve bir tutum objesi (o) arasındaki ilişkilerin olumlu (+) veya olumsuz (-) oluşlarına göre denge durumları irdelenmektedir. Örneğin birbirini seven iki arkadaş aynı bir tutum objesi hakkında olumlu tutuma sahipse (+ + +) veya olumsuz bir tutum taşıyorsa (+ - -) dengeli bir durum; biri olumlu diğeri olumsuz tutuma sahipse (++-) dengesiz bir durum söz konusudur.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></u></strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Dil Edimleri Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Dil filozofu J. L. Austin tarafından ortaya atılan bu teori, sosyal bilimler literatüründe 'lengüistik dönemeç' olarak adlandırılan önemli bir kilometre taşı olmuştur. Austin'in ölümünden sonra yayınlanan (1962) 'How to do things with words' adlı kitabı, dil felsefesinde de önemli bir kitap olarak kabul edilmektedir. Austin, dildeki bazı ifadelerin özelliğine dikkati çekmekte ve iki tür ifade ayırdetmektedir: Saptayıcı ve performatif ifadeler.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Birincisi doğru veya yanlış olarak değerlendirilebilen çeşitli betimsel ifadeleri kapsar. Örneğin 'dünya yuvarlaktır' veya 'dünya düzdür' veya 'kapı kapalı' gibi. İkinciler ise hiçbir özel enformasyon taşımayan, 'sana saatin kaç olduğunu soruyorum' veya 'kapıyı kapatmanı emrediyorum' gibi ifadelerdir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Performatif ifadelerin bir kısmı bu örneklere kıyasla daha belirsizdir, durumun/ bağlamın dikkate alınmasını gerektirirler; örneğin bir yönetim kurulu toplantısında başkanın 'toplantı başladı' sözü performatif iken bu ifadeyi bir dış gözlemcinin toplantı hakkında söylemesi saptayıcıdır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Austin her ifadenin arkasındaki edim türünün (üç farklı tip) dikkate alınması gerektiğini vurgular.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Performatİf ifadeler, enformasyon iletmez, bir şeyin durumunu betimlemez, fakat bir dil edimi (örneğin vaadde bulunma, isteme veya emretme edimi) gerçekleştirirler. Ancak tüm ifadeler, saptayıcı da olsalar, ifade edildikleri durumda dikkate alınırlarsa daima bir edim değeri taşırlar. Örneğin 'kapı kapalı' ifadesi, duruma göre, zımni olarak bir talep ('bana kapıyı açar mısın?'), öneri ('Burada yalnızız, ciddi olarak konuşalım') veya ikaz (beni rahatsız etmemen için uyarıyorum') değeri taşıyabilir.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Austin'in teorisi, dilin pozitivist analizinin eleştirisine bir katkı sayılmıştır. Zira bu teoriye göre pek çok cümle dil edimleri oluşturabilir; yanlış veya doğru olmaksızın bir işlev görebilir, söylemde bir anlam tipi araştırmayı başlatır; bu anlam, söylemin dediğiyle değil, yaptırttığıyla ilgilidir; bu, dilin pragmatik boyutudur.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Austin'in dil edimleri teorisi, daha sonra öğrencisi Searle tarafından geliştirilmiştir. Bazı yazarlar, dil edimleri teorisini, dil sosyal psikolojisinin temellerinden biri saymaktadır. Chabrol'un deyişiyle, "Dil sosyal psikolojisi, iletişimlerin incelenmesi ile etkileşimsel bir eylem teorisini birbirine eklemlemek suretiyle, sosyal gerçekliği oluşturan günlük etkileşimleri üreten ve yorumlayan sosyal aktörlerin iletişim kompetansının altında yatan bilişsel, dilsel ve sosyal ilkeleri, kuralları, prosedürleri, uzlaşmaları, normları ve stratejileri irdelemeyi konu alır".</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><img src="http://i.imgur.com/BTr4H.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong><u><span style="color: #FF0000"><span style="font-size: 15px">Dilsel Uyum Teorisi</span></span></u></strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Dilsel uyum teorisi (Giles ve ark. 1973, 1987), dil davranışlarının farklılığını, bireylerin etnokültürel özellikleri farklı gruplara aidiyetine göre açıklayan teoridir. Buna göre bireyler grubun dilsel özelliklerine uyum (accommodation) gösterirler.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Dil konusuna eğilen araştırmacılar, genellikle, dil sorunlarını kişiler arası iletişim olguları çerçevesinde ele almaktadır. Ancak gerçeklikte kişiler arası iletişim, özellikle çok kültürlü toplumlarda, kültürler arası veya gruplar arası (hatta aynı bir grup içindeki alt-gruplar arası) iletişimle iç içe bulunmaktadır. Dil kullanımları, bu tür gruplara ve durumlara göre farklılaşmaktadır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Dilin öğrenilmesi ve kullanımı belirli kodlara göre gerçekleşmektedir. Sosyal kimlik büyük ölçüde grup temeline oturduğundan grup aidiyeti, gruba özgü bir dil kodunun kullanımına yol açmaktadır. Uygun dil kodunun kullanımı, grupla özdeşleşmenin aracı olmaktadır.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kodların bulunmaması halinde, farklı stratejiler izlenmekte, örneğin muhatabıyla aynı dili konuşmaya çalışma (dilsel birleşme), muhatabından farklı dil kullanmaya yönelme (dilsel ayrışma) veya dil tutumunu değiştirmeme gibi.</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Dilsel uyum teorisi, bu stratejilerden birinin veya diğerinin seçimini, olumlu sosyal kimlik yaratma, yani olumlu bir imaj yansıtma motivasyonuna dayandırmaktadır. Örneğin muhatabına yakınlaşma, onunla olumlu bir ilişki kurma isteği, genel olarak birleşici stratejiye; buna karşılık muhatabına karşı duyulan düşmanlık, çatışma ve çelişki durumları, dilsel ayrışmaya veya en azından dilini korumaya yol açmaktadır.</span></span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Suskun, post: 551743, member: 21093"] [COLOR="#0000CD"][COLOR="#0000CD"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][B][U][CENTER][SIZE=4][COLOR="#FF0000"] Psikolojide Teoriler [/COLOR][/SIZE][/CENTER][/U][/B] [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [COLOR="#FF0000"][SIZE=4][U][B]Adams'ın Denklik Teorisi[/B][/U][/SIZE][/COLOR] Motivasyon konusunda ortaya atılan süreç teorilerinden (process theories) olan Adams'ın (1963) teorisi (Adams Equity Theory) Festinger'den hareketle üretilen denge teorilerine dayanmaktadır. Burada, bireyin belirli bir davranışı yapması için, psikolojik gerilim durumunu giderme eğilimi esas alınır. Adams'a göre bireyler, genel olarak bir denklik durumu ararlar, daha açıkçası, örgüt içinde takas ilişkilerinde diğerleriyle karşılaştırıldığında adil ya da hakkaniyetli bir muamele gördükleri duygusu taşımaları önemlidir. Bu açıdan girdi-çıktı hesabı yaparlar. Girdiler, bireyin örgüte katkılarıdır (formasyonu, verimi, ustalığı, vb.), çıktılar ise örgütün ona verdikleridir (ücret, prim, mesleğinde ilerleme, saygınlık, vb.). Adams'ın teorisinde girdi-çıktı oranının dengeli olduğu durumda, bireyin harekete geçme yönünde güdülü olmadığı, dengesizlik durumunda ise hareket için motivasyona sahip olduğu varsayılmaktadır. Adams'ın teorisi, çoğu kez endüstriyel alanda örgütlerde uygulanmakla birlikte, tüm takas durumlarına uygulanmaya uygun genel bir teori olarak değerlendirilmektedir. Takas teorilerinin genellikle iddia ettiği gibi, öğretmen ve Öğrenci, kadın ve erkek, ana-baba ve çocuk, iki arkadaş söz konusu olduğunda bile, kişiler arası ilişkilerde verilenler ile alınanlar, kayıplar ve kazançlar arasında bir kıyaslama yapılmaktadır. Adams denksizliğin (az veya çok ödüllendirilme gibi) rahatsızlık verici bir duygu meydana getirdiğini, Festinger anlamında bir tür bilişsel gerilim yarattığını ve denkliği oluşturma yönünde tepkilere (katkılarını artırmak veya azaltmak, kazançlarını artırmaya çalışmak, bilişsel çarpıtmalara, yanlılıklara girerek değerlendirmelerini değiştirmek, kıyas çerçevesini değiştirmek, vb.) ya da yol açtığını öne sürmektedir. Alan teorisi (fıeld teory), sosyal psikolojinin önemli figürlerinden biri olan Kurt Lewin tarafından ortaya atılmıştır. Lewin, fiziksel alan kavramını (manyetik alan, çekim alanı, vb.), psikolojiye taşıyarak, birbiriyle karşılıklı bağımlı olan ve dinamik bir sistem oluşturan psişik süreçler bütününü ifade eden psikolojik alan kavramını geliştirmiştir. Psikolojik alan, belirli bir anda belirli bir birey veya grup için söz konusudur ve bu birey veya grubun davranışlarını etkileyen temel dinamiktir. Psikolojik alanın öğeleri, yaşam alanı, çevre ve kişi olarak ayırdedilebilir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]Alan Teorisi[/SIZE][/COLOR][/U][/B] Alan teorisi, dar anlamda bir teori olmaktan ziyade, geştaltçı bir perspektiften, nedensel ilişkilerin analizine ve teorik kavramların ve hipotezlerin oluşturulmasına uygun bir yöntemdir. Yaşam alanı ile davranışı etkileyen güçler (gerilimler, değerler, enerji, vb.) karşılıklı bağımlılık içinde bulunurlar. Birey veya grup, birbiriyle karşılıklı etkileşen bu öğelerin dinamik bir bütünüdür. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [COLOR="#FF0000"][SIZE=4][U][B]Alderfer Motivasyon Teorisi[/B][/U][/SIZE][/COLOR] Bu teori, motivasyon konusunda ortaya atılan içerik teorilerinden biridir. Motivasyonu, ihtiyaçlara sıkıdan bağlı gören Alderfer (1969), üç grup ihtiyaç ayırdeder: Varoluşsal ihtiyaçlar (maddi ve fizyolojik plandaki temel ihtiyaçlar; beslenme, ücret, iş koşullan, vb. tarafından doyurulan ihtiyaçlar); sosyallik ihtiyaçları (anlamlı sosyal ilişkiler kurulmasıyla doyurulan ihtiyaçlar; sosyal onay ve saygınlık ihtiyacı, vb.); gelişme ihtiyaçları (bireyin potansiyelini gerçekleştirmesiyle ilgili ihtiyaçlar). Tüm ihtiyaçlar aynı bir çizgi (continuum) üzerinde yer alırlar. Söz konusu ihtiyaçlar arasında katı bir hiyerarşik düzen yoktur; bireyler, ihtiyaç kategorileri arasında ileri veya geriye giderek enerjilerini çeşitli ihtiyaçların doyurulması yönünde kullanabilir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [U][B][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]Aşılama Teorisi[/SIZE][/COLOR][/B][/U] Tutum değişimi ve propaganda alanında McGuire (1964) tarafından ortaya atılan bir teoridir. Tek yönlü iletişime kıyasla, çift yönlü iletişimin daha etkili olduğu yönündeki araştırma sonuçlarına dayanan bu teori, hastalıklara karşı insan vücudunun direncini artırmak için bir miktar zayıflatılmış mikrop zerk etmenin yararlı olduğu şeklindeki biyolojik bir olgudan yola çıkmaktadır. 1950'lerde Kore'de esir düşen Amerikan askerlerine uygulanan beyin yıkama tekniklerinin etkililiğini gözleyen McGuire, insanları propaganda amaçlı iknaya karşı daha dirençli kılmanın yollarını araştırmıştır. McGuire, ikna amaçlı mesajlara karşı iki savunma tarzı ayırtetmiştir: Bunlardan birincisi, kişinin önceki görüşlerinin yeni argümanlarla desteklenmesine dayalı destekleyici savunmadır (supportive defense). İkincisi ise kişiye, karşı görüşün (kolayca başa çıkılabilecek ölçü veya nitelikteki) argümanlarının verilmesine dayanan aşılama yoluyla savunmadır (inoculation defense). Burada propagandaya hedef bireyleri, aykırı görüşlere karşı aşılamanın mümkün olduğu inancıyla, yukarda değinilen biyolojik olgu, psiko-sosyal alana aktarılmaktadır. Buna göre bir miktar karşı propaganda, alıcı bireyi, daha sonra maruz kalabileceği karşıt etkilere bağışık kılacaktır. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [U][B][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]Bağlanma Teorisi[/SIZE][/COLOR][/B][/U] Kişiler arası çekim ve ilişkilerin dinamiği konusunda ortaya atılan teorilerden biri olan bağlanma teorisi (attachment theory), anneye veya rahatlatıcı bir başka figüre bağlanmanın, çocuğun yaşamını sürdürmesinde önemli bir işlevi olduğunu savunmaktadır. Bu yaklaşımdaki sosyal psikologlara göre (Bowlby, Ainsworth, vb.), bazı kişilerle sıcak-yakın ilişki ihtiyacı, insan doğasının temel bir boyutudur. Zira, hem insan, hem de primatlarda gözlenen bağlanma ihtiyacı, yeni doğmuş çocuğu çevresel tehlikelerden korumaya yönelik bio-sosyal bir süreçtir. Anne-çocuk ilişkisinde yaygın inanç, annenin çocuğuna karşı özverili, dikkatli, her an yardıma koşmaya hazır olduğu şeklindedir. Ancak Ainsworth ve ark. (1978), çocuk-anne ilişkisinde arasında üç farklı bağlanma stili ve dolayısıyla üç farklı ilişki tipi ayırtetmişlerdir: Birinci tip, yaygın inanca uygundur, çocuk, annesini çevreyle ilişkisinde güven verici bir dayanak olarak kullanmaktadır ve 'güvenli çocuk' tipini yansıtmaktadır. İkinci tipte, anne mesafeli durmakta, çocuğun kendine yaklaşma çabalarını reddetmekte ve bunun sonucunda 'kaçınan çocuk' tipi belirmektedir. Üçüncü tipte anne, çocuğun isteklerine cevap vermede geç kalmakta veya belirsiz/istikrarsız tepkiler göstermekte ve bunun sonucunda, 'kaygılı çocuk' tipi ortaya çıkmaktadır. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]Beliren Norm Teorisi[/SIZE][/COLOR][/U][/B] Beliren norm teorisi (emergent norm theory), kolektif davranışların açıklanmasını konu almaktadır. Le Bön tarafından sosyal bulaşma ve kolektif histeri terimleriyle açıklanan kitle psikolojisinde önemli bir adım sayılabilecek bu yaklaşım Turner ve Killian (1957) tarafından geliştirilmiştir. Bu teoriye göre, kitlelerin homojenliği iddiası bir illüzyondur; kitleler, roller ve rol ilişkileri etrafında yapılanmıştır. Kolektif ruh veya grup ruhu denilen bir şeyin varlığı tartışmalıdır. Kitlenin hareketini yöneten birtakım özgül ilkeler vardır. Kitle düzeyinde düzenlilikler görülmektedir ve bazı genellemeler yapılabilir. Kitlenin davranışlarında salt duygusallık veya akıldışılık egemen değildir. Kitlede bir tek biçimlilik ve dolayısıyla güdülerde benzerlik olduğunu varsayan yaklaşımların aksine, burada, kitle içinde farklı kişiler ve güdüler bulunduğu öne sürülür; örneğin bir doğal afet veya felaket durumunda oluşan kitle içinde, beş grup insan ayırtedilebilir: Felaketle doğrudan ilgili olanlar (angajman düzeyi yüksek), olaydan dolaylı olarak etkilenen kaygılı kişiler (bölgede yakınları olanlar, komşular), yardımcılar / gönüllüler, seyirciler/meraklılar ve nihayet fırsatçılar (çıkar güdenler). [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [COLOR="#FF0000"][SIZE=4][B][U]Bilişsel Çelişki Teorisi[/U][/B][/SIZE][/COLOR] 1950'li yıllarda Festinger (1957) tarafından geliştirilen bu teori, bilişsel harmoniyi konu almaktadır ve insanların, bilişsel planda çelişki yaratan biliş, duygu ve davranışlardan kaçındıklarını, biliş öğeleri arasında bir tutarlılık oluşturmaya ve mevcut tutarlılığı korumaya çaba harcadıklarını ön görmektedir. Bilişsel çelişki, günlük hayatımızda oldukça sık karşılaştığımız bir olgudur. Davranışlarımız, çoğu kez bir şekilde davranmamızı ve bir başka şekilde davranmamamızı gerektiren bir takım dış talep, emir veya zorlamalara bağlıdır. Oysa, genelde düşünce ve kanaatlerimize göre davrandığımıza, kendimizle tutarlı olduğumuza inanırız. Davranışlarımız, hareketlerimiz, eylemlerimiz ile tutumlarımız, görüşlerimiz, ideolojimiz arasında bir tutarlılık ararız. Bu nedenledir ki, genellikle bir mesleği seçenler, meslekleri hakkında olumlu görüş taşırlar; bir kurum veya iş yerindeki mevkimiz ile iş yerimiz hakkındaki görüşümüz arasında bir ilişki vardır, örneğin hiyerarşik konumumuz yükseldikçe, nispeten daha olumlu düşünürüz ("Taç giyen baş akıllanır" sözü, bu çerçevede değerlendirilebilir). Tutarlılık teorisyenlerine göre bilişsel öğelerin çelişkisi, insanların kaçındığı, istemediği bir durumdur. Dolayısıyla, insanın temel eğilimi bilişsel tutarlılığı olabildiğince sağlamak ve korumaktır. Tutarsızlık, bilişsel öğelerin birinde veya diğerinde değişimi güdüleyen bir nitelik taşımaktadır. Bu temel görüşler, denge, uygunluk ve bilişsel çelişki terimleriyle anılan çeşitli tutarlılık teorilerinde az çok ortak olan bir kuramsal çerçeve oluşturmaktadır. Bilişsel çelişki teorisi, kognitif çelişkiye bir motivasyon gücü atfederek onu bir güdü, bir gerilim durumu olarak görmektedir: Bu güdü, insanları, çelişkiyi azaltma, indirgeme yönünde davranışlara itmektedir. Çelişkinin azaltılması çeşitli yollardan sağlanmaktadır. Bunun için ilk yol, çelişen öğe sayısını azaltmak veya uyuşan öğe sayısını artırmaktır. İkinci yol, uyuşan öğelerin önemini artırırken çelişen öğelerinkini azaltmaktır. Üçüncü yol, bu iki yolu birlikte kullanmak olabilir. Çelişkiyi azaltmanın yollarından hangisinin seçileceği sorunu, çeşitli etmenlere bağlıdır. Her şeyden önce bireyin realist tutumu ve çevreye başarılı bir uyum, gerçeklik hakkında doğru bir şekilde değerlendirme yapmayı gerektirmektedir. Herhangi bir bilişsel öğe, gerçekliğin doğru bir yansıması olduğunda, gerçekliği değiştirmeksizin, bu gerçekliğe tekabül eden bilişsel öğeyi değiştirmek zorlaşmaktadır. Ancak, diğer pek çok teorisyen gibi, Festinger de fiziksel ve sosyal gerçeklikleri ayırtetmektedir. Bu ayrım, emprik yollarla tahkik edilebilen veya sosyal uzlaşmalara dayanan gerçeklikler şeklinde de ifade edilebilir. Bu açıdan bakılırsa, çelişkinin kaynağı olan davranışların değiştirilmesi zor veya kolay olabilmektedir. Çelişkiye yol açan bilişsel Öğeler, bireyin davranışıyla ilgiliyse, bilişsel tutarlılık, davranışların değiştirilmesi yoluyla gerçekleştirilmektedir. Çelişkinin kaynağı dış dünya ise, bilişsel öğeyi değiştirmek için dış dünyayı değiştirmek gerekmektedir. Ancak, fiziksel gerçeklik söz konusu olduğunda bu, genellikle imkansızdır; dolayısıyla fiziksel gerçekliğe tekabül eden bilişsel öğe de, değişmeye karşı direnecektir. Bu durumda, çelişkiyi azaltmak, diğer öğeler üzerinde oynamayı gerektirmektedir. Fakat fiziksel gerçeklik yerine, sosyal gerçeklik söz konusu olduğunda, örneğin çelişki, bireyin bağlandığı, örnek aldığı, özdeşleştiği kişilerin konsensüsünden ileri geliyorsa, bu konsensüsün değiştirilmesine çalışılabilir ya da bu kişi veya gruplar terk edilebilir. Çelişkiyi azaltma yolları, aktif veya pasif bir tutum gerektirmesine göre farklılaştırılabilir. Çelişkiyi indirgemek için bireyler, pasif bir tutumla mevcut bilişsel öğeleri değiştiremez veya yenilerini ekleyemezlerse, tutarlılığı destekleyen ve bilişsel sonuçları olan davranışlara yönelmektedir. Yeni enformasyon arayışı, bu tür davranışların bir örneğidir. Öte yandan çelişkiyi azaltma biçimleri, çelişki olgusunun özelliğine bağlı olabilir, bilişsel çelişki, bir kararın, bir girişimin, bir çabanın, bir emrivaki durumunun, grup etkileşiminin, diğerlerinin önünde kanaatlerinin aksi bir davranışta bulunmanın sonucunda oluşabilir. Nihayet, bilişsel çelişki teorisi, insanların davranışlarını değiştirmek için, Öncelikle tutumlarının değiştirilmesini gerekli sayan yaygın görüşün aksine, insanların tutumlarını değiştirmenin yolunun, davranışlarını değiştirmekten geçtiğini ortaya koymaktadır. Bu anlamda bilişsel çelişki teorisi, 'bilincin sosyal gerçekliği değil, sosyal gerçekliğin bilinci belirlediği' tezini sınıf bilinci (proleter bilinci) oluşumunun temeline koyan Marksist yaklaşımla paralellik göstermektedir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][COLOR="#FF0000"][SIZE=4] Bilişsel Teori[/SIZE][/COLOR][/U][/B] Psikolojide bilişsel teori, davranışların açıklanmasında düşünce, beklenti, tutum, şema, prototip, temsil, atıf ve benzeri içsel süreçleri temel alan teorik bir perspektiftir. Bu yaklaşımın temel anlayışına göre insanlar çevrelerinde karşılaştıkları uyaranların algılanmasında ve yorumlanmasında aktiftirler. Bu başlık altında, birbirinden az çok farklı çeşitli model ve yaklaşımlar yer almaktadır. Bunlar arasında en önemlileri geştalt teori, fenomenoloji, alan teorisi, bilgi-işlem teorisi olarak belirtilebilir. Bilişsel yaklaşım, bireylerin benzer uyaranlar karşısında farklı tepkilerini anlamamızı sağlamaktadır. Örneğin bir sınavdan aynı notu alan iki öğrenciden birinin hoşnut olması, diğerinin olmaması, notu veya uyaranın objektif özelliklerini dikkate alan yaklaşımlara göre anlaşılmaz bir tepki gibi görünmektedir; ancak bu olgu, sınav notunun bireyler tarafından algılanmasını ve sınavın bireyler için anlamını öne çıkaran bilişsel yaklaşım çerçevesinde rahatlıkla açıklanabilmektedir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]Bilişsel Tutarlılık Teorileri[/SIZE][/COLOR][/U][/B] Bilişsel tutarlılık (cognitive consistency) teorileri, bireylerin bilgileri, inançları, duyguları ve eylemleri arasında bir tutarlılık sağlama eğiliminde oldukları sayıltısından hareket eden teorilerdir. Bilişsel öğeler (inanç, değer, tutum veya davranışın bilişsel temsilleri) arasındaki tutarlılık, hem bireyin kendisi, hem de bireyler arası davranışlar arasındaki ilişkiler için söz konusu edilmektedir. Genel olarak bu teoriler tutarlılığın istenen bir durum olduğunu ve tutarsızlığın, bilişsel öğelerin birinde veya diğerindeki değişimi güdülediğini varsaymaktadır. Literatürde çok sayıda bilişsel tutarlılık teorisi bulunmakla birlikte, bunlar arasında en önemlileri 'denge teorisi' (balance theory; Heider, 1958), 'uygunluk teorisi' (congruity theory, Osgood ve Tannenbaum, 1955) ve 'bilişsel çelişki teorisi' (cognitive dissonance theory; Festinger, 1957) şeklinde belirtilebilir. [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]Denge Teorisi[/SIZE][/COLOR][/U][/B] Sosyal psikoloji literatüründe ilk tutarlılık teorileri arasında anılan ve Heider (1946, 1958) tarafından geliştirilen bu teoriye göre insanlar, diğerleriyle ilişkilerinde bilişlerinde ve duygularında dengeyi ararlar. Kişiler arası algıyı konu alan denge teorisi, fenomenolojik bir perspektiften, yani algılayan kişi açısından zihinsel öğeler arasındaki dengeli ve dengesiz durumları ortaya koymaktadır. Teoride özellikle kişinin (k), diğer bir kişi (d) ve bir tutum objesi (o) arasındaki ilişkilerin olumlu (+) veya olumsuz (-) oluşlarına göre denge durumları irdelenmektedir. Örneğin birbirini seven iki arkadaş aynı bir tutum objesi hakkında olumlu tutuma sahipse (+ + +) veya olumsuz bir tutum taşıyorsa (+ - -) dengeli bir durum; biri olumlu diğeri olumsuz tutuma sahipse (++-) dengesiz bir durum söz konusudur. [B][U][COLOR="#FF0000"][SIZE=4][IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] Dil Edimleri Teorisi[/SIZE][/COLOR][/U][/B] Dil filozofu J. L. Austin tarafından ortaya atılan bu teori, sosyal bilimler literatüründe 'lengüistik dönemeç' olarak adlandırılan önemli bir kilometre taşı olmuştur. Austin'in ölümünden sonra yayınlanan (1962) 'How to do things with words' adlı kitabı, dil felsefesinde de önemli bir kitap olarak kabul edilmektedir. Austin, dildeki bazı ifadelerin özelliğine dikkati çekmekte ve iki tür ifade ayırdetmektedir: Saptayıcı ve performatif ifadeler. Birincisi doğru veya yanlış olarak değerlendirilebilen çeşitli betimsel ifadeleri kapsar. Örneğin 'dünya yuvarlaktır' veya 'dünya düzdür' veya 'kapı kapalı' gibi. İkinciler ise hiçbir özel enformasyon taşımayan, 'sana saatin kaç olduğunu soruyorum' veya 'kapıyı kapatmanı emrediyorum' gibi ifadelerdir. Performatif ifadelerin bir kısmı bu örneklere kıyasla daha belirsizdir, durumun/ bağlamın dikkate alınmasını gerektirirler; örneğin bir yönetim kurulu toplantısında başkanın 'toplantı başladı' sözü performatif iken bu ifadeyi bir dış gözlemcinin toplantı hakkında söylemesi saptayıcıdır. Austin her ifadenin arkasındaki edim türünün (üç farklı tip) dikkate alınması gerektiğini vurgular. Performatİf ifadeler, enformasyon iletmez, bir şeyin durumunu betimlemez, fakat bir dil edimi (örneğin vaadde bulunma, isteme veya emretme edimi) gerçekleştirirler. Ancak tüm ifadeler, saptayıcı da olsalar, ifade edildikleri durumda dikkate alınırlarsa daima bir edim değeri taşırlar. Örneğin 'kapı kapalı' ifadesi, duruma göre, zımni olarak bir talep ('bana kapıyı açar mısın?'), öneri ('Burada yalnızız, ciddi olarak konuşalım') veya ikaz (beni rahatsız etmemen için uyarıyorum') değeri taşıyabilir. Austin'in teorisi, dilin pozitivist analizinin eleştirisine bir katkı sayılmıştır. Zira bu teoriye göre pek çok cümle dil edimleri oluşturabilir; yanlış veya doğru olmaksızın bir işlev görebilir, söylemde bir anlam tipi araştırmayı başlatır; bu anlam, söylemin dediğiyle değil, yaptırttığıyla ilgilidir; bu, dilin pragmatik boyutudur. Austin'in dil edimleri teorisi, daha sonra öğrencisi Searle tarafından geliştirilmiştir. Bazı yazarlar, dil edimleri teorisini, dil sosyal psikolojisinin temellerinden biri saymaktadır. Chabrol'un deyişiyle, "Dil sosyal psikolojisi, iletişimlerin incelenmesi ile etkileşimsel bir eylem teorisini birbirine eklemlemek suretiyle, sosyal gerçekliği oluşturan günlük etkileşimleri üreten ve yorumlayan sosyal aktörlerin iletişim kompetansının altında yatan bilişsel, dilsel ve sosyal ilkeleri, kuralları, prosedürleri, uzlaşmaları, normları ve stratejileri irdelemeyi konu alır". [IMG]http://i.imgur.com/BTr4H.gif[/IMG] [B][U][COLOR="#FF0000"][SIZE=4]Dilsel Uyum Teorisi[/SIZE][/COLOR][/U][/B] Dilsel uyum teorisi (Giles ve ark. 1973, 1987), dil davranışlarının farklılığını, bireylerin etnokültürel özellikleri farklı gruplara aidiyetine göre açıklayan teoridir. Buna göre bireyler grubun dilsel özelliklerine uyum (accommodation) gösterirler. Dil konusuna eğilen araştırmacılar, genellikle, dil sorunlarını kişiler arası iletişim olguları çerçevesinde ele almaktadır. Ancak gerçeklikte kişiler arası iletişim, özellikle çok kültürlü toplumlarda, kültürler arası veya gruplar arası (hatta aynı bir grup içindeki alt-gruplar arası) iletişimle iç içe bulunmaktadır. Dil kullanımları, bu tür gruplara ve durumlara göre farklılaşmaktadır. Dilin öğrenilmesi ve kullanımı belirli kodlara göre gerçekleşmektedir. Sosyal kimlik büyük ölçüde grup temeline oturduğundan grup aidiyeti, gruba özgü bir dil kodunun kullanımına yol açmaktadır. Uygun dil kodunun kullanımı, grupla özdeşleşmenin aracı olmaktadır. Kodların bulunmaması halinde, farklı stratejiler izlenmekte, örneğin muhatabıyla aynı dili konuşmaya çalışma (dilsel birleşme), muhatabından farklı dil kullanmaya yönelme (dilsel ayrışma) veya dil tutumunu değiştirmeme gibi. Dilsel uyum teorisi, bu stratejilerden birinin veya diğerinin seçimini, olumlu sosyal kimlik yaratma, yani olumlu bir imaj yansıtma motivasyonuna dayandırmaktadır. Örneğin muhatabına yakınlaşma, onunla olumlu bir ilişki kurma isteği, genel olarak birleşici stratejiye; buna karşılık muhatabına karşı duyulan düşmanlık, çatışma ve çelişki durumları, dilsel ayrışmaya veya en azından dilini korumaya yol açmaktadır.[/FONT][/SIZE][/COLOR][/COLOR] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Sarı kırmızı renkleri ile ünlü futbol takımımız?
Cevapla
Forumlar
Güncel
Felsefe / Psikoloji
Psikolojide Teoriler
Top