Plasebo,ilaç yerine verilen etkisiz ilaçların tıpkı gerçek ilaç etkisini göstermesidir.Bunun tam nedeni bilinmiyor.Beyin fonksiyonları ile açıklama getirmeye çalışan bilim adamları,psikolojik olarakta bu tür ilaçların etkisinin nasıl olduğunu hala araştırmaktadır.
Plasebo:
Beden üzerine hiçbir etki yapmayan,herhangi bir tıbbi tedavi şekline verilen addır.Buna biz kısaca şuurun bedene hakim olduğu güç de diyebiliriz. Ancak evrende bir şeyin varlığının kendi başına hiçbir anlamı olmayıp nedeni olduğu evrendeki geri kalan nesnelerle olan ilişkisi dolayısıyla,aynı etkileri o boyutta da sürdürür. Çünkü tüm her şeyin kaynağı olan zihnin derinliklerinde mevcut bulunan örtük düzendeki frekansal alanlarda madde ve onun daha latif hali olan şuur arasında bir ayrım söz konusu değildir. Bu da bize,aynı zamanda soyut ve somutun,imajinasyon ve gerçekliğin,aslında tek olan şeyin farklı belirimleri olduğunu söyler.Böylece saklı düzendeki şuur, görünen planda belirip beyni ve kişisel şuuru meydana getirerek hem duygularımız...vb içsel hologramımızı hem de oradaymış şeklinde duyumsatarak algıladığımız somut gerçekliği meydana getirir.Dolayısıyla örtük düzendeki bir imge, aynı anda hem içsel, hem de dışsal hologramda o boyutun kuralları içerisinde yerini alır.Öyle ki, bize göre sonsuzluk kavramını bile bu imge oluşturur.Bu nedenle,beyin,orada olduğuna inandığı şey ile orada bulunan şey arasında ayrım yapamaz. Ya da benzer deyişle, bir somut gerçekliğe verdiği tepki ile düş kurduğunda verdiği tepki farklı değildir.Tıpkı bir âşığın sevgilisini düşündüğünde, yanında iken hissettiği heyecanlanmaları aynen hissetmesi ya da kolunu,bacağını kaybetmiş olan birisinin bazen kaybettiği organlarını sanki oradaymış gibi hissetmesi gibi.
Plasebo:
Beden üzerine hiçbir etki yapmayan,herhangi bir tıbbi tedavi şekline verilen addır.Buna biz kısaca şuurun bedene hakim olduğu güç de diyebiliriz. Ancak evrende bir şeyin varlığının kendi başına hiçbir anlamı olmayıp nedeni olduğu evrendeki geri kalan nesnelerle olan ilişkisi dolayısıyla,aynı etkileri o boyutta da sürdürür. Çünkü tüm her şeyin kaynağı olan zihnin derinliklerinde mevcut bulunan örtük düzendeki frekansal alanlarda madde ve onun daha latif hali olan şuur arasında bir ayrım söz konusu değildir. Bu da bize,aynı zamanda soyut ve somutun,imajinasyon ve gerçekliğin,aslında tek olan şeyin farklı belirimleri olduğunu söyler.Böylece saklı düzendeki şuur, görünen planda belirip beyni ve kişisel şuuru meydana getirerek hem duygularımız...vb içsel hologramımızı hem de oradaymış şeklinde duyumsatarak algıladığımız somut gerçekliği meydana getirir.Dolayısıyla örtük düzendeki bir imge, aynı anda hem içsel, hem de dışsal hologramda o boyutun kuralları içerisinde yerini alır.Öyle ki, bize göre sonsuzluk kavramını bile bu imge oluşturur.Bu nedenle,beyin,orada olduğuna inandığı şey ile orada bulunan şey arasında ayrım yapamaz. Ya da benzer deyişle, bir somut gerçekliğe verdiği tepki ile düş kurduğunda verdiği tepki farklı değildir.Tıpkı bir âşığın sevgilisini düşündüğünde, yanında iken hissettiği heyecanlanmaları aynen hissetmesi ya da kolunu,bacağını kaybetmiş olan birisinin bazen kaybettiği organlarını sanki oradaymış gibi hissetmesi gibi.