KaRaMBoL
Aktif
Tek tanırılı bir din. İlahımız da pek yakışıklı..
Pelin Batu bugün Haberturk gazetesindeki köşesinde yazdığı yazı, bazı Atatürkçüleri çok kızdıracak gibi görünüyor..
Nedir bu Atatürk fetişizmi?
Dinazorlar misali yokolup gitmişiz, geriye sadece kalıntılarımız ve abidelerimiz kalmış, geleceğin arkeologları, gezegenin yeni sakinleri, bizleri anlamaya çalışıyorlar...
Buradaki Atatürk heykelleri, resimleri, maskları ile karşılaşınca, sizce ne düşünürler?
Bence, tek tanrılı bir dine mensup olduğumuzu ve ilahımızın pek yakışıklı olduğunu.
Redingotlu işbu ilah, kah savaşıyordur, kah dans ediyordur, kimi zaman da kabiliyetsiz zanaatkarlar tarafından şekilsiz, orantısız bir şekilde gayet ilkel bir şekilde cismediliyordur...
Şimdi, fütüristik senaryomuzu bir tarafa bırakıp bir düşünelim.
Mustafa Kemal'in pastalardan fırlayıp şapka salladığı bu günlerde insan ister istemez onun nasıl kullanıldığını, içinin nasıl boşaltıldığını, partisinin hala onun yağıyla kavrulduğunu izliyoruz.
Eminim ki yaşasaydı, böyle bir fetişizme izin vermez, böyle zevksiz ve hormonlu tasvirleri kınardı. Neredeyse bir asırdır onun vizyonuna ve çevreciliciğine, onun sanat aşkına ve entellektüelliğine sahip bir politikacı ya da asker göremiyoruz.
En büyük eksiklerimizden biri olan kriz yönetiminde bile ona yaklaşmış değiliz.
Semboller önemlidir. Büyük şahsiyetler, bir süre sonra, ve belki de olduklarından çok farklı bir nesneye dönüşürler.
Amerika, dev boyutlu Lincoln'ları ve paralardan tebessüm eden Washington'larıyla, bu işi en fütursuzca yapan ülkelerden bir tanesi, ama en azından orada, bizde olduğu gibi, Atatürk'ün büstünün arkasına saklanıp politika yapmaya çalışan devletlüler görmüyoruz.
Sembollerimizi kullanıp, anlamlarını unutuyoruz. O zaman, pastadan çıkan bir Atatürk maketine şaşırmamak lazım.
Pelin Batu bugün Haberturk gazetesindeki köşesinde yazdığı yazı, bazı Atatürkçüleri çok kızdıracak gibi görünüyor..
Nedir bu Atatürk fetişizmi?
Dinazorlar misali yokolup gitmişiz, geriye sadece kalıntılarımız ve abidelerimiz kalmış, geleceğin arkeologları, gezegenin yeni sakinleri, bizleri anlamaya çalışıyorlar...
Buradaki Atatürk heykelleri, resimleri, maskları ile karşılaşınca, sizce ne düşünürler?
Bence, tek tanrılı bir dine mensup olduğumuzu ve ilahımızın pek yakışıklı olduğunu.
Redingotlu işbu ilah, kah savaşıyordur, kah dans ediyordur, kimi zaman da kabiliyetsiz zanaatkarlar tarafından şekilsiz, orantısız bir şekilde gayet ilkel bir şekilde cismediliyordur...
Şimdi, fütüristik senaryomuzu bir tarafa bırakıp bir düşünelim.
Mustafa Kemal'in pastalardan fırlayıp şapka salladığı bu günlerde insan ister istemez onun nasıl kullanıldığını, içinin nasıl boşaltıldığını, partisinin hala onun yağıyla kavrulduğunu izliyoruz.
Eminim ki yaşasaydı, böyle bir fetişizme izin vermez, böyle zevksiz ve hormonlu tasvirleri kınardı. Neredeyse bir asırdır onun vizyonuna ve çevreciliciğine, onun sanat aşkına ve entellektüelliğine sahip bir politikacı ya da asker göremiyoruz.
En büyük eksiklerimizden biri olan kriz yönetiminde bile ona yaklaşmış değiliz.
Semboller önemlidir. Büyük şahsiyetler, bir süre sonra, ve belki de olduklarından çok farklı bir nesneye dönüşürler.
Amerika, dev boyutlu Lincoln'ları ve paralardan tebessüm eden Washington'larıyla, bu işi en fütursuzca yapan ülkelerden bir tanesi, ama en azından orada, bizde olduğu gibi, Atatürk'ün büstünün arkasına saklanıp politika yapmaya çalışan devletlüler görmüyoruz.
Sembollerimizi kullanıp, anlamlarını unutuyoruz. O zaman, pastadan çıkan bir Atatürk maketine şaşırmamak lazım.