Mardin Antik Kentleri (Güneydoğu Anadolu Bölgesi)

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Mardin Antik Kentleri (Güneydoğu Anadolu Bölgesi)

Dara (Dağara) Antik Kenti

2ATfb.jpg
Mardin’in 30 km güneydoğusunda, Mardin-Nusaybin karayolu üzerinde Antik Dara kenti kalıntıları bulunmaktadır. "Dağara" adı ‘Darius’un başkenti anlamındadır.

Bu yerleşim antik kaynaklarda Mezopotamya’nın Efes’i olarak tanınmakta olup, İpek Yolu üzerindeki önemli bir yerleşimdir. Burada yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan kalıntıların dünyanın ilk su barajına ait olduğu sanılmaktadır.

Dara antik kenti Prof.Dr.Metin Ahunbay tarafından araştırılmış ve “Mardin, Taşın Belleği” isimli kitabında da yayınlanmıştır. Prof.Dr.Metin Ahunbay bu kentin Roma imparatoru Anastasius tarafından kurulduğunu ileri sürmüştür.

Mezopotamya’nın önemli antik yerleşimlerinden Dara’nın ne zaman kurulduğu kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber arkeolojik kaynaklar Ahamanişlerin kralı Darxis tarafından MÖ.530–570 yıllarında kurulduğundan söz etmektedir. Bu antik yerleşim İranlılar ile Romalılar arasında sürekli el değiştirmiş, MS. VII. yüzyılda Arap istilasına uğramış, daha sonra da yerel beylikler tarafından yönetilmiştir. XV-XVI. yüzyıllarda çevresindeki diğer yerleşim alanları ile birlikte Osmanlıların eline geçmiştir.

dt4SH.jpg

Dara antik kentinden günümüze kale (Daras Anastasiupolis), kilise, köprü, su kanalları, su sarnıçları, arasta, kaya mezarları ve sivil yerleşim binalarına ait kalıntılar gelebilmiştir. Bu kalıntılara dayanılarak kuruluşundan itibaren Ahamanişlerin tanrısı Ahura Mazda’ya inanıldığı ve bunun için de bir takım ateş kuleleri yapıldığı görülmüştür.

Antik kentten günümüze kalıntıları gelebilen, moloz taş, tuğla ve kesme taştan yapılmış olan surlara dayanılarak çok iyi korunmuş bir kent olduğu anlaşılmaktadır.

Kenti çevreleyen surlar kuzey kapısının doğu ucundan başlayarak Zellace Mevkiini de kapsayarak yöredeki mağaraları da içerisine alır ve Tophane’ye ulaşır. Bundan sonra Bertevi Sarayının
wGbGY.jpg
yanındaki güneye yönelik kapı ile birleşir. Şehri kuşatan bu surlar eski mezarlık olan Mahsara’yı da içerisine alarak Kesik Kaya üzerinden Hakni Mevkiine çıkar. Böylece bu sur duvarları içerisindeki iç kale ile birlikte Osmanlı döneminde yapılmış Kale Camisi’nin doğusunda birleşir.

Günümüzde bu surların içerisinde kentin önemli yapıları olan kilise, saray, cami, arasta, köprü ve sarnıçların izleri görülmektedir.

Surların içerisinde bulunan İç Kale ise şehrin kuzeyinde 50 m. yüksekliğindeki tepe üzerinde tüm yöreye hakim biçimde kurulmuştur. Bu tepenin yamaçlarında ve çevresinde de sivil yaşama ait evlerin kalıntılarına yer yer rastlanmaktadır.
 
Düzenleyen yönetici:

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Merdin Antik Kenti

G7MRG.jpg
Kentin kuruluşu ile ilgili çeşitli efsaneler bulunmaktadır. Bunlardan birisine göre; Pers hükümdarı Ardeşir’in (226–241) Marde isimli bir kavmi yöreye yerleştirdiği ve şehrin ismi de bu kavimden kaynaklanmıştır. Bir başka efsaneye göre, Pers hükümdarlarından birisi, hasta oğlunu iyileştirmek için buraya getirmiş ve şehzadenin Mardin olan ismi yöreye verilmiştir. Diğer bir efsaneye göre de şehrin kuruluşu, günümüze ulaşan Mardin Kalesinin olduğu yere yerleşen ve gününü ibadetle geçiren Dîn isimli bir alimin öyküsüne bağlanır. Heraklius’un gönderdiği bir komutan Dîn ile önce dost olmuş, sonra da Onu öldürmüştür. Komutan buraya bir kale yaptırmış ve zamanla Dîn Öldü anlamına gelen “Mâte Dîn’in” Mardin’e dönüştüğü ileri sürülmüştür. Bu efsanelere dayanılarak kente, Süryaniler Süryanice Kale ya da Kaleler anlamına gelen Merdin, Merdi, Merdo, Mirdo, Merde, Marda, Mardin demişlerdir. Bizanslılar Maride, Mardia; Ermeniler Merdin; Araplar Maridin; Osmanlılar da Mardin olarak isimlendirmişlerdir.

Çoğu kaynaklarda Mardin’in gerçek adı “Merdin” diye geçmektedir. Nitekim halkın çoğu bugün böyle demektedir. Merdin adı “Kaleler” anlamına gelmektedir. Kentte birçok kalenin varlığı, bu şekilde isimlendirilmesine neden olmuştur. Mardin’in kale kavramlarıyla adının bu kadar sık geçmesinin en önemli nedeni de birbirini koruyup kollayan doğal savunma ve gözetleme görevini üstlenen korunaklı yapıların varlığındandır.

Mardin’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Eski Yakın Doğu tarihine göre; şehrin kuruluşu Subarilere dayanmaktadır. MÖ.4500’den itibaren yöreye Subariler, Hurriler, Sümerler, Akadlar, Mitanniler, Hititler, Asurlular, İskitler, Babiller, Persler, Makedonyalılar, Abbasiler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Artuklular ve Osmanlılar egemen olmuşlardır. Artukoğulları zamanında Meyyafarikinin (Silvan) kolu kurulmuş ve bu dönemde kent büyük bir imar görmüş, gelişmiştir.

J2HC1.jpg
Arkeolog Baron Marvan Oppenheim’in 1911–1929 yılları arasında burada yaptığı kazılarda, Subarilerin Mezopotamya’da (MÖ.4500-3500) yaşadıkları burada ele geçen kalıntılardan anlaşılmıştır. Gırnavaz Ören yerinde 1982 yılında başlayıp, 1991 yılına kadar sürdürülen arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavaz’ın MÖ.4000’den MÖ. VII. yüzyıla kadar sürekli bir yerleşim alanı olduğu anlaşılmıştır.

Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ.2850 yılında Akdeniz’e kadar yaptığı seferinde Mardin’i de egemenliği altına almıştır. Şehircilik, sulama ve tarım alanında ileri bir düzeye ulaşan Sümerler Mardin’i Akadlar’a bırakmışlardır (MÖ.2820). Akadlar, MÖ.2500 yıllarında Sümerler’le anlaşarak yörede Akad-Sümer Devletini kurmuşlardır. Bundan sonra Mardin, MÖ.2230’lu yıllarda Elam şehri olmuştur. Hammurabi, Sümer topraklarını Babil’in idaresi altına alınca bu kez de Babil Devleti’ni kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya’ya saldırınca Mardin’i de istila ederek topraklarına katmıştır (MÖ.2200–1925) .

MÖ.1925 yıllarında Mardin’i işgal eden Hititler, bir süre sonra şehri terk etmişlerdir. İran’dan gelen Ari ırkından Midiller, Mardin ve çevresini ele geçirmiştir. MÖ.1367 yılında Midiller arasında iç savaş çıkınca, Asur Kralı Asurobalit, Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ.1190’da Anadolu’dan gelen diğer bazı Ari ırk kavimleri Mardin’i almışlardır. Ardından I.Tıplatpalasır; Sincar, Nusaybin ve Mardin’den geçerek 20 bin Maşiki kuvvetinin koruduğu Kemecin’e saldırıp onları yenmiş, Mardin yöresini yeniden ele geçirmiştir. MÖ.1060’da I.Asurnasırbal zamanında Hititler birleşerek Gılgamış yakınlarında Asurlular’ı yenmişlerdir. Asurlular yeniden Mardin’i egemenlikleri altına almıştır. Böylece MÖ.800 yılına kadar Asurlular’ın elinde kalan Mardin, daha sonra Urartu Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. MÖ.612 yılına kadar Sityaniler, MÖ.618 yılında ise İran’dan gelen Midiller buraları ele geçirmiştir.

MÖ.335 yıllarında Büyük İskender Mısır’ı aldıktan sonra Mezopotamya’ya gelerek İran’a yönelmiş ve bu arada Mardin’i de ele geçirmiştir. İskender’in ölümünden sonra komutanları arasında İmparatorluğu paylaşılırken, Mardin de General Sleukos’un payına düşmüştür (MÖ.311). Mardin ve çevresi (M.Ö.131) Urfa Krallığı (Abgarlar) topraklarına katılmıştır. MS.249’da Roma hükümdarı Filippos, kendisine isyan eden IX.Abgar’ı memleketten kovmuştur. Bundan sonra Şehrin Valiliğine Hapsioğlu Uralyonos tayin edilmiştir. Bu arada Mardin’de Urfa’ya bağlı olduğu için Roma egemenliğine girmiştir.

0sQzv.jpg
Bizanslar 640 yılında Hz. Ömer’in kumandanlarından İlyas Bin Ganem’in Mardin’i işgaline kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Mardin ve çevresi 692’de Emeviler’in, 824’te Halife Memnun zamanında Abbasiler’in hâkimiyetine girmiştir. Bu dönemde İslamiyet hızla yayılmıştır. Mervaniler, 990 yılında Musul’da tutunabilen Hamdaniler’in topraklarının yanı sıra Mardin’i de ele geçirmiştir. Bundan sonra Mardin ve çevresindeki çarşıların, camilerin onarılması ve yenilerinin de onlara eklenmesi, ayrıca İpek Yolu’nun da buradan geçmesi şehri ticari açıdan canlandırmıştır.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmen boylarının yapmış olduğu akınlar, Mervanileri zayıf düşürmüştür. Nusaybin’de Mervanilerin 1089’da yenilmesi ile yöre Selçukluların egemenliği altına girmiştir. Bu arada Artuklular’dan İlgazi Bey Mardin’i 1105’te ele geçirerek Artukoğulları Devleti’nin başkenti yapmıştır. Artuklular bölgede büyük bir devlet kurmuş ve yörede 304 yıl egemenlik kurmuşlardır. Bu dönemde Mardin ve yöresinde çok sayıda cami, medrese, hamam ve kervansaray yapılmış ayrıca birçok cami, medrese ve manastır da onarılmıştır.

XV.yüzyılda güçlenen Karakoyunlular şehri kuşatmış ve 1409’da şehri ele geçirmişlerdir. Ardından Karakoyunluları 1462 yılında yenen Akkoyunlular, Mardin Kalesini ele geçirmişlerdir. XVI.yüzyılın başında Akkoyunlular’ı egemenliğine alan Şah İsmail yörede güçlü bir Safevi Devleti kurmuştur. Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmalamaya karşı korumak için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail’e teslim etmiştir.

Yavuz Sultan selim Mısır seferi sırasında, 1517’de Mardin ve yöresini Osmanlı topraklarına katmıştır.


Mardin Kalesi
Aw65X.jpg
Mardin şehri iki bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan biri kale içerisinde, diğeri de kalenin eteklerinde bulunan yerleşim alanlarıdır. Kale dışındaki yerleşim alanı Dış Mahalle olarak isimlendirilmiş ve bugünkü şehir de burada kurulmuştur.

Mardin Kalesi doğuda 1.200 m., batıda da 1.180 m. yüksekliğindeki bir tepenin üzerindeki düzlükte kurulmuştur. Kale içerisindeki yerleşim de doğudan batıya doğru 800 m, kuzeyden güneye 30 m. ile 150 m. arasında değişen düzlükte yer almıştır. Bu yerleşim alanı kale yamacının bittiği noktalarda sarp kayalıklarla ayrılmıştır. Bu yüzden Kartal Yuvası ismi verilen kalenin duvarları ile burçları kayalıkları da kapsayacak biçimde yapılmıştır. Bundan ötürü de kale, doğal bir görünümdedir.

Kalenin girişi güneyde olup, bu giriş rampa şeklinde yükselir ve bir merdivene ulaşır. Tarih boyunca ele geçirilemez olarak ün yapan Mardin Kalesi’nden ilk defa IV. yüzyılda Bizans tarihçisi Ammianus Marcellinus söz etmiştir. Ardından İmparator İustinianus dönemi tarihçilerinden Prokopios’tan başka uzun süre bu kaleden söz edilmemiştir. VII. yüzyılda Arap akınları sırasında Arap tarihçileri arasında bu kaleden söz edenler olmuştur. XIX. yüzyılda Fransız Dupré bu kalenin çok eski tarihlere indiğini, Bizans imparatorları tarafından da onarıldığını belirtmiştir.

Mardin Kalesi X.yüzyılda Al-Bâz (Şahin Kalesi), XIV. yüzyılda Kal’at al Şahba, Kal’at-ı Kuh, Kal’at Gurâb (Karga Kalesi) olarak isimlendirilmiştir. 1471 yılında Mardin’e gelen Barbaro şehirden yüksekte bulunan ve merdivenlerle çıkılan kale içerisinde yoğun bir nüfusun ve 300 evin bulunduğunu belirtmiştir. Evliya Çelebi’ye göre de, kalenin altındaki mağara ve mahzenlerde hububatın saklandığı ve sarnıçlarında su biriktirilmiştir. XVIII. yüzyılda Niebuhur bu kalenin oldukça sağlam ancak, tahrip gördüğünü belirtmiş, içerisinde 80’i oturulabilir 200 kadar ev olduğunu belirtmiştir. XIX. yüzyılın başlarında Olivier Bağdat paşasının kaleyi tamir ettirdiğinden söz etmiştir. Bundan sonra Mardin Kalesi’nden 1891’de Cuinet, 1930 yılında Gabriel değinmiştir.

YuYSt.jpg
Mardin Kalesi’nin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber bazı kaynaklarda bu kalede Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emevi ve Abbasilerin de hâkim olduğu yazılıdır. Bazı kaynaklarda ise; kalenin X.yüzyılda Hamdaniler tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Kalede bulunan kitabe ve kabartma parçaları ise kesin bir tarihleme vermekten çok uzaktır. Söylentiye göre; MS.330 yılında ateşe ibadet eden ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral gelip Mardin kalesinde kalır. Rahatsız olan kral, kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca, kendisine bir kasır yaptırıp, 12 yıl burada yaşar. Daha sonra kendi memleketi Pers ve Babil’den birçok asker ve sivil getirip, onları Mardin’e yerleştirmiştir. M5.442’da veba salgınından dolayı kaledeki halkın birçoğu ölmüş ve Mardin Kalesi MS. 542’e kadar boş kalmıştır. M.S.975-976’da Hamdaniler’den Hamdan Bin El Hasan Nasır El Devle Bin Abdullah Bin Ham binlerce yıldır hâkim bir konumda bulunan bu doğal kaleyi bir takım eklemelerle, daha korunaklı bir hale getirmiştir. Sonraki yıllarda Selçuklular, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler ve Osmanlılar da bu kaleyi savunma amaçlı olarak kullanmışlardır.

Kalenin ovadan yüksekliği 1.000 m. kadardır. Kalenin bir kısmı sarp kayaların üzerine oturmuştur. Meyilin fazla olduğu yerlerde ise surlar eklenmiştir. Kalenin güney kesiminde bir kule günümüze sağlam bir şekilde gelebilmiştir. Kalede daha önceleri mesken olarak kullanılmaya yarayan kalıntılar bulunmaktadır. IX.yüzyılın ilk yarısında mevcut olan surların, bugün bazı yerlerde yalnız temellerine rastlanmaktadır. Birçok kez kuşatılan kale, saldırılara karşı direnişini, bünyesinde barındırdığı su sarnıçları ve ambarlarındaki bolluk ile sağlamıştır.

xGkh5.jpg
Kalenin altı kapısı bulunuyordu. Bunlar; İlin batısında Diyarbakır Kapı, Doğuda Savur Kapısı, Kuzeyde Bab-ı Şavt, Kuzeybatıda Bab-ı Hamara, Güneybatıda, Bab-ı Zeytun, Güneyde Bab-ı Cedid (Yeni kapı) dir. Bu kapıların ve sur duvarlarının sağlamlığı ve topoğrafik konumu kalenin uzun yıllar ele geçirilemeyişinde önemli bir etkendir.

Güney yönündeki basit ve yuvarlak kemerli ana kapıdan içerisine girilen kalenin duvarları yer yer kayalarla desteklenmiş olup, kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Güney yönünde kesme taş ve yuğla örgülü bir burç dikkati çekmektedir. Beşgen planlı olan bu burç dışa doğru çıkıntılıdır.


Kız Kalesi (Kal’at ül al Mara-Lorna-Jurekm)

Mardin il merkezinin 5 km. doğusunda bulunan Kız Kalesi gözetleme ve karakol kalesi niteliğinde bir yapıdır. Kalenin ne zaman ve kimler tarafından yaptırıldığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Kale, yöreye özgü kesme taştan yapılmıştır. Kale içerisinde Kral kızına ait olduğu söylenen bir taht, su sarnıçları, kuyular, çeşitli yapı kalıntılarının temelleri ile mağaralar bulunmaktadır. Günümüze harap bir durumda gelebilmiştir.


Dara Kalesi (Daras Anastasiupolis)

Mardin il merkezinin 30 km. doğusunda, Dara Harabelerinin bulunduğu yerdeki yığma bir tepede bulunan bu kalenin yapım tarihi kesinlik kazanmamıştır. Bazı kaynaklara göre de Pers Hükümdarı Darius tarafından yaptırılmıştır. Tarih boyunca Perslerle Romalılar arasında sürekli el değiştirmiştir.

Kalenin bulunduğu yerleşim alanı Yukarı Mezopotamya bölgesinin en önemli merkezlerinden birisi idi. Çağının önemli bir eğitim merkezi de burada kurulmuştur. Günümüze kale dışında tiyatro kalıntıları, su sarnıçları gelebilmiştir. Kale yöresel kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır.


Anır Kalesi

Mardin il merkezine 5 km. uzaklıkta, Deyrulzaferan Manastırı’nın arkasındaki tepe üzerinde bulunan kalenin kitabesi günümüze gelememiştir. Ayrıca kaynaklarda da yeterli bilgiye rastlanmamıştır. Bu bakımdan yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Savunma ve gözetleme amaçlı yapılan kale, yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Oldukça harap durumda olduğundan planı çıkarılamamıştır.


Zarzavan Kalesi

Mardin-Diyarbakır Karayolu üzerinde bulunan bu kalenin yapım tarihi bilinmemektedir. Yapımı ile ilgili bir kitabesi günümüze gelemediği gibi kaynaklarda da yeterli bilgiye rastlanmamıştır.

Tarihi İpek Yolunu koruma amaçlı olarak 50 m. yüksekliğindeki bir tepe üzerindeki kaleyi Timur ele geçirmiş, yakıp, yıkmıştır. Günümüze kalenin kesme taştan yapılan kalıntıları gelebilmiştir.


Rabat Kalesi

Mardin Derik ilçesinin 15 km. batısında Hisaraltı Köyü’nde bulunan Rabat Kalesi’nin kitabesi günümüze ulaşamamış olup, kaynaklarda da yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu bakımdan kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Kale Artuklular döneminde onarılmış, bu dönemde de bir takım ilavelerle genişletilmiştir. Artuklu dönemi öncesi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Günümüze gelebilen kalıntılarından kalenin yöresel kesme taştan ve yer yer de moloz taştan yapıldığı anlaşılmaktadır. Oldukça büyük ölçüde olan kale 15 burcu olup, dikdörtgen planlıdır. Köşelerinde dört gözetleme kulesi bulunmaktadır. Buradaki burçlar ve kuleler 15 m. yüksekliğe kadar ulaşmaktadır. Kalenin doğu ve batısında iki kapısı vardır. Kale içerisinde, yeraltında depolar ve birtakım barınaklar olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Kale içerisindeki kalıntılardan bir bölümünün kale komutanına ait bir köşke ait olduğu da iddia edilmiştir.


Dermetinan Kalesi

Mardin Mazıdağı ilçesinin 20 km. kuzeybatısında Gümüşyuva Köyü’nde bulunan bu kalenin de yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre Anadolu’yu istila eden Timur Mezopotamya’yı ve Karadağ’a hâkim olmak, Mardin ile Diyarbakır’ın yolunu kesmek amacı ile bu kaleyi ele geçirmekte zorlanmıştır.

Dermetinan Kalesi 150 m. yüksekliğinde bir tepe üzerindeki düzlükte kurulmuştur. Yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılmış olan kalenin 8 burcu ve gözetleme kuleleri bulunmaktadır. Kalenin giriş kapısı kuzey yönündedir. İçerisinde su sarnıçları ve yapı temel kalıntıları bulunmaktadır. Burada yapılan yüzey araştırmalarında Bizans dönemine ait mezarlar ve küçük buluntular ele geçirilmiştir. Ayrıca duvarlarında kabartmalar bulunmaktadır.


Savur (Sauras) Kalesi


Mardin Savur ilçesinde, yüksek bir tepe üzerindeki düzlükte bulunan bu kaleyi MS.II.yüzyılda Romalılar yaptırmıştır. Stratejik yönden yöreye hâkim bir yerde olan kale, Romalılar ile Araplar arasında sürekli el değiştirmiştir. İpek Yolunun korunması yönünden de önemli bir konumdadır.

Bu kale üzerinde yeterli bir araştırma yapılmamıştır. Günümüze gelebilen kalıntılarından yöresel kesme taş ve moloz taştan yapıldığı anlaşılmaktadır. Mimari yönden planını çıkarmak mümkün olamamıştır.


Aznavur Kalesi

Mardin Nusaybin ilçesinin 14 km. kuzeydoğusunda, geniş bir vadi üzerindeki bu kale Hamdan Bin A1 Hasan Hasır Al-davla Bin Abdullah Bin Hamdan tarafından 970 yılında yaptırılmıştır.

Kale yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılmış olup, doğudan batıya 400 m. uzunluğundadır. Genişliği ise 30–60 m. arasında değişmektedir. Üzerinde kurulduğu düzlük alan doğuda 800 m., batıda da 300 m. yüksekliğindedir. Kalenin güneydeki kapısı dışında başka bir girişi bulunmamaktadır. Kalenin 14 burcu ile 2 gözetleme kulesi bulunmaktadır. Bunlardan Suriye Ovası’na hâkim olan kule iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir.


Rahabdium (Hafemtay) Kalesi

Mardin Nusaybin ilçesinin 20 km. kuzeydoğusunda, bugünkü Suriye sınırına yakın bir tepe üzerinde bulunan kale, MS.II.yüzyılda Romalılar tarafından yaptırılmıştır. Doğusundaki Nusaybin-Midyat kervan yolunu kontrol altında tutmak amacıyla yapılmıştır. Ayrıca Suriye’den gelecek Arap akınlarına karşı karakol görevini de üstlenmiştir. Tarihi kaynaklardan öğrenildiğine göre Araplar ile Romalılar arasında sürekli savaşlar bu kale için yapılmıştır.

Kale yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılmış olup, güneyden kuzeye kadar uzanan sur duvarları 14 burç ve 2 gözetleme kulesi ile desteklenmiştir. Uzunluğu 1.500 m.yi bulan surların yüksekliği 10 m., burç ile gözetleme kulelerinin yüksekliği de 20 m. yi bulmaktadır. Kalenin güney yönünden tek bir girişi vardır. Kale içerisinde su sarnıçları, erzak depoları, mahzenleri ve ne oldukları anlaşılamayan yapı temel kalıntıları bulunmaktadır.


Merdis (Marin) Kalesi

Mardin Nusaybin ilçesinin 15 km. kuzeydoğusunda bulunan bu kale, eski Merdis kentinin üzerindeki kayalık alanda yapılmıştır. Kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber, duvar işçiliğinden Bizans döneminde yapıldığı veya onarıldığı anlaşılmaktadır.

Kalenin çevresi 1.500 m. genişliğinde olup, 12 kule ve burçla desteklenmiştir. Güneyde demir bir kapısı bulunmaktadır. Kalenin sur ve burçları iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir. Kalenin doğusunda Merdis Kralının şatosu yer almaktadır. Kayalar üzerindeki bu şato 5.00x18.00 m. ölçüsünde olup, derinliği de 5.00 m.dir. Şatonun altında ayrıca kayalara oyulmuş mahzenler ve bir sarnıç vardır.


Haytam Kalesi (Turabdin-Dimitriyus)

Mardin Nusaybin ilçesinde Günyurdu ve Dibek köyleri arasındaki deniz seviyesinden 1.254 m. yükseklikteki İzlo Dağı’nın doğusunda bulunan bu kale, MS.351 yılında Büyük Constantinius’un oğlu Custas tarafından yaptırılmıştır.

Kalenin yakınında Deyrul Umur Manastırı bulunmaktadır. Kale Akkoyunlular ile Bizanslılar arasında birkaç kez el değiştirmiş, 1462’de de Uzun Hasan tarafından ele geçirilmiştir. Yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılan kale günümüze harap bir durumda gelebilmiştir. Planı ve duvar işçiliği günümüze gelen kalıntılarından tam olarak anlaşılamamaktadır.

Yeni Kale (Saçlı Ali)

Mardin, Midyat-Nusaybin kervan yolu üzerindeki boğazın dar geçidinde, dağın bittiği yerde, derin vadide, tek parça bir kayalık düzlükte kurulan bu kaleyi Bizans İmparatoru II.Constantinius’un emri ile Dimitrios yaptırmıştır. Kaleye halk arasında yakıştırılan Saçlı Ali isminin nereden kaynaklandığı bilinmemektedir.

Kale Midyat-Nusaybin kervan yolunu kontrol amacıyla kayalık bir alanda yapılmıştır. Kale oldukça geniş bir alana yayılmış olup, çevresi 1.000 m.yi bulmaktadır. Surlarının yüksekliği de 10 m. den fazla olduğu duvar kalıntılarından anlaşılmaktadır. Moloz taş ve kayalardan yapılan kalenin kalıntılarından bazı mekânlar, su sarnıçları ve duvarları destekleyen burç kalıntıları günümüze kadar ulaşabilmiştir.


Sirvan Kalesi

Mardin Nusaybin ilçesi, Günyurdu Köyü’nün kuzeydoğusunda, Turgutlu ile Değirmencik köyleri arasında bulunan bu kale V.yüzyılda Sasaniler tarafından Bizanslılara karşı korunmak amacı ile yapılmıştır.

Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Günümüzde harap bir durumda olduğundan ve kalede yeterince bir araştırma yapılmadığından planı ve yapı şekli hakkında bilgiler yetersizdir.


Erdemeşt Kalesi


Mardin Yeşilli ilçesi, Bülbül Köyü ile Arur Kalesi arasındaki bir tepe üzerinde bulunan kalenin yapım tarihi bilinmemektedir. Tarihi kaynaklarda da ismine rastlanmamıştır.

Kalenin yöresel kesme taş ve moloz taştan yapıldığı temel kalıntılarından anlaşılmaktadır.
 
Düzenleyen yönetici:

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Dunaysır, Düneysir (Kızıltepe) Antik Kenti

cU1T2.jpg
Eski Çağlarda Dunaysır veya Düneysir ismiyle Artuklular döneminde kurulmuştur. Yapılan araştırmalara göre, şehir bir çok kez savaşlar sonucunda harabeye dönüşüp yer değiştirmiştir. Buna göre ilk yerleşim alanı bugünkü şehir merkezinin 10 km güneyinde bir köy yerleşmesi olan Haramhattat'tır. Kızıltepe'nin tarihinde bilinen ilk isimleri Dünaysır ve Telermen'dir.

Bu yerleşim Urfa ile Diyarbakır'ı Musul'a bağlayan ticaret yolu üzerinde konaklama merkezi olarak önem kazanmıştır. XIII.yüzyılda Eyyubiler tarafından yağmalanmış, daha sonra Selçuklular, İlhanlılar, Memluklular, Akkoyunlular, Artuklular ve Timur buraya hakim olmuştur.

Dunaysır ismi, sonraki dönemlerde Koçhisar olarak değiştirilmiştir. XV.yüzyılda Karakoyunlular ile Akkoyunlular arasında sık sık el değiştirmiş, XVI.yüzyılda Safeviler buraya hakim olmuştur. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında, 1517'de Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Artukluların önemli bir kenti olan Kızıltepe, sürekli savaş ve yağmalandığından, Artukluların çarşı, han, hamam, cami ve medreselerle zengin bir kent durumuna getirdikleri bu yerleşim Osmanlıların eline harap halde geçmiştir.

Artuklu dönemine ait, Ulu camii, Taşköprü, Tarassut Kulesi Şahkullubey Kümbeti, Harzem Harabeleri günümüze kadar ayakta kalan tarihi eserlerdir.
 
Düzenleyen yönetici:

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Matiate (Midyat) Antik Kenti

Midyat, Yukarı Mezopotamya’nın bir bölümü olan Tur-Abidin (Turabdin) bölgesinde kurulmuştur. Asur tabletlerinde mağara kenti anlamına gelen Matiate olarak ismi geçmektedir. Bazı kaynaklara göre, şehrin adı bir çok değişimlerden sonra Farsça, Arapça ve Süryanice karışımından meydana gelmiş Ayna anlamına gelmektedir. Bir söylentiye göre; Midyat, Mağaralar Kenti anlamına gelen “ Matiate” kelimesinden ismini almıştır. Bu görüşü ileri sürenler, “Matiate” isminin Asur yazıtlarında M.Ö.IX.Yüzyılda geçtiğini ifade etmektedirler. Buna paralel olarak Midyat’ta ilk yerleşim yerinin mağaralar olduğunu gösteren, Midyat’a 3 Km. uzaklıkta ve Acırlı Beldesi yakınında bulunan “Elath” mevkiinin Romalılar döneminden günümüze kadar geldiği söylenmektedir.

Hititler MÖ.2000 yıllarında buraya gelip yerleşerek büyük bir mağara şehri kurmuşlardır. Midyat’ta bulunan birbirleri ile bağlantıları olan mağaralar o devirde barınak olarak kullanılmıştır. Orta Asya Türkleri’nin öncü göçebeleri olan Komuklar daha sonra buraya gelmişler ve Asurlularla savaşmışlardır. Asur hükümdarı Tıglatninip zamanında Komuklar yöreye egemen olmuşlardır.

cMM4G.jpg


M.Ö. 500-100 yılları arasında yöre, değişik kavimlerin istilasına uğramıştır. Persler, Makedonyalılar, Seleukoslar ve Romalılar bu bölgede hüküm sürmüşlerdir. M.S.V.yüzyılda Bizanslılar buraya hakim olmuştur. Bu arada Arap akınları başlamış, VII.yüzyılda Halit Bin Velid orduları bölgeyi ele geçirmiştir. Abbasi döneminde Midyat’ta imar ve kalkınma hareketleri görülmüştür. Midyat’taki köylerin çoğu Harun El Reşit döneminde kurulmuştur. Harun El Reşit’in oğlu Memun, Cizre-Mardin yolu üzerinde karakollar kurmuştur. Buraya yerleştirilen Arap-Türkmen kökenlilere Mahalmi ismi verilmiştir. Bu nedenle de Midyat ve çevresindeki köylere verilen Mahalmi sözcüğü buradan kaynaklanmaktadır. Bu insanlar Türkçe, Süryanice ve Arapça karışımı olan Mahalmice denilen bir dili kullanmışlardır. Prof. H. Hollerweger’ e göre, Mardin’in doğusuna ve Midyat’ın batısına düşen Mhalmoye’nin bir çok büyük köyü, 1209 yılından önce Hıristiyanlıktan İslamiyet’e geçmişlerdir.

Selçuklu egemenliğinden sonra yöre, Artukluların eline geçmiş, XV.yüzyılda Karakoyunlular ile Akkoyunlular arasında sık sık el değiştirmiş, XVI.yüzyılda Safeviler buraya hakim olmuştur. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında, 1517’de Osmanlı topraklarına katılmıştır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Rışmıl (Yeşilli) Antik Kenti

Eski adı Rışmıl olan Yeşilli'nin antik çağ tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Mardin merkezinin kuzeydoğusunda yer alan Yeşilli'de Roma döneminde yapılmış su kanalları, çeşmeler, bentler ve değirmenler günümüzde de görülebilmektedir.

Yörede yerleşim Hititlerle (MÖ.3000) başlamış, ardından Sümerler, Akadlar, Babiller, Mitaniler, Asurlular , Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular ve Artuklular yöreye hakim olmuşlardır. Roma döneminde bir mesire yeri olarak kullanılmış, ayrıca o döneme ait su kanalları, çeşmeler, bentler ve değirmenlerin kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Mardin ile birlikte Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında, 1517'de Osmanlı topraklarına katılmıştır.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Şamrah (Mazıdağı) Antik Kenti

ni5aD.jpg
Eski ismi Şamrah olan Mazıdağı’nın çok eskiye dayanan bir tarihi vardır. Palaolotik Çağda yörede yerleşim olduğu Zambırhan ve Aşrihan mağaralarında ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır. Mezopotamya devletlerinin Anadolu ile ticari bağlantısı bu yöreden yapılmış ve aynı zamanda da konaklama yeri konumundadır. Sümerlerin buraya hakim oldukları tarihi belgelerden anlaşılmaktadır.

Bizanslılar bu yöreye hakim olmuşlar ve burada gümüş madeni bularak işletmişlerdir. Bu madeni güvence altına almak, kervan yollarını da kontrol etmek için bir de kale yaptırmışlardır. Bu dönemde Kiliseler yapılmış ve bunların kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.

Mazıdağı Sümerler devrinden beri yerleşim yeri olduğu tahmin edilmektedir. 50 metrelik bir tepenin üstünde bulunan Dermetinan Kalesi, Sultan Şeyhmus, Pir Hattap Türbeleri önemli ziyaret yerleridir. Zambırhan ve Asrihan iki mağaraları Taş Devrinden kalmadır.

Kervanların bu mağaraların daha sonraları konaklama amacı ile kullandıkları anlaşılmıştır. İlçenin batısında Şamrah Kalesi namıyla anılan kalenin yanı sıra Gümüşyuva Köyünde Bizanslılar tarafından bulunup işletilen gümüş madeni ve bu madeni korumak amaçlı yapılan kale ve müstahkem yerler aynı yerde bulunan Kilise kalıntıları tarihi bir nitelik taşımaktadır.

Dermetinan Kalesi

Mardin Mazıdağı ilçesinin 20 km. kuzeybatısında Gümüşyuva Köyü’nde bulunan bu kalenin de yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre Anadolu’yu istila eden Timur Mezopotamya’yı ve Karadağ’a hâkim olmak, Mardin ile Diyarbakır’ın yolunu kesmek amacı ile bu kaleyi ele geçirmekte zorlanmıştır.

Dermetinan Kalesi 150 m. yüksekliğinde bir tepe üzerindeki düzlükte kurulmuştur. Yöresel kesme taş ve moloz taştan yapılmış olan kalenin 8 burcu ve gözetleme kuleleri bulunmaktadır. Kalenin giriş kapısı kuzey yönündedir. İçerisinde su sarnıçları ve yapı temel kalıntıları bulunmaktadır. Burada yapılan yüzey araştırmalarında Bizans dönemine ait mezarlar ve küçük buluntular ele geçirilmiştir. Ayrıca duvarlarında kabartmalar bulunmaktadır.
 
Düzenleyen yönetici:

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Nisibis (Nusaybin) Antik Kenti

Nusaybin eski bir yerleşme merkezi olup, bilinen en eski ismi Nisibis'tir. MÖ.3000'lerde Hurrilerin yurdu olan bu yöre MÖ.XIV.yüzyılda Mitanni krallığının egemenliği altına girmiştir. Nitekim Nusaybin'in kuzeyindeki Gırnavaz Tepesi'nin güney eteklerindeki kalıntılar bu yerleşimin Mittani krallığının merkezi olduğunu göstermektedir. Yöreye daha sonra Aramiler yerleşmiş, MÖ.XIII.yüzyılda Asurlular buraya hakim olmuştur. Medlerin, Babillerin ve Perslerin egemenliğinden sonra da MÖ.331'de de Makedonyalılar Anadolu'nun büyük bir bölümü ile birlikte burasını da kendi topraklarına katmışlardır. İskender'in ölümünden sonra yöre bir süre Seleukosların egemenliğine girmiş, daha sonra da Tigranes buraya egemen olmuştur.

SuVeo.jpg


Nusaybin Roma döneminde birkaç kez Sasanilerin eline geçmiş, daha sonra Bizanslılar ile Sasaniler çoğu kez burada çatışmışlardır. MS.V.yüzyılda Nusaybin Nasturilerin önemli bir dini merkezi olmuştur. Araplar zaman zaman buraya akınlar düzenlemiş ve yöreye hakim olmuşlardır. Bu dönemde de Bizanslılar ile Araplar sürekli savaşmışlardır.

Yöre Hamdani ve Mervani yönetimlerinden sonra Selçuklu, Artuklu ve Eyyubi egemenliği altına girmiştir. XIII.yüzyıldan sonra Moğollar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safaviler yöreye hakim olmuşlardır. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında (1517) Osmanlı topraklarına katılmıştır.

UCnsg.jpg


Gırnavas Höyüğü buradadır.Morin Şehir Kalıntısı, Morin Kalesi, Dimitros Kalesi, Mor Ambaham Manastırı, Yeni Kale, Şirvan Kalesi, Mor Yakup Kilisesi ve kilisenin 5-6 metre derinlikte bulunan zemin katta Mor Yakup Mezarı, Mor Evgin Manastırı, Mor Yuhanna Kilisesi burada bulunmaktadır.


Aznavur Kalesi
Kale, Nusaybin ilçesinin 14 km. kuzeydoğusundadır. Aznavur Kalesi geniş bir vadinin üzerinde iki tepenin zirvesindedir.

Kale H.360-M.970'de Hamdan Bin A1 Hasan, Hasır Al-davla Bin Abdullah Bin Hamdan tarafından yapılmıştır. Doğudan batıya 400 m. uzunluğunda genişliği 30-60 m. arasında değişmektedir. Kalenin inşa edilmiş olduğu düzlüğün zemini doğuda 800, batıda 300 m. yüksekliktedir. Kale 14 burç, iki gözetleme kulesiyle tahkim edilmiştir. Güneye açılan tek kapısı doruğa, kale meydanına gütmektedir. Güneyde Suriye Ovasına hakim bulunan kulesi hala ayaktadır.


Rahabdium-Hafemtay Kalesi

Kale, Nusaybin ilçesinin 20 km. kuzeydoğusunda. Suriye sınırına yakın bir tepe üzerinde Romalılar tarafından yapılmıştır. Tepenin doğusunda bulunan vadiden Nusaybin-Midyat kervan yolu geçmekteydi. Romalıların Suriye'den gelecek tehlikeler için ileri karakolu görevi yapan Hafemtay Kalesi, uzun zaman Araplarla, Romalılar arasında çekişme konusu olmuştur.

Kale gerek Nusaybin ovasına ve gerekse kervan yolunun geçtiği vadiye, Suriye ovasına tamamıyla hakim bir durumdadır. Güneyden kuzeye doğru uzanan kalenin 14 burcu, iki gözetleme kulesi olup, uzunluğu 1500 metreyi bulan surlarının yüksekliği 10, burçlar ile gözetleme kulesinin 20 metre kadardır. Kaleye giriş güneyden tek noktadan yapılır. Kale meydanında su sarnıçları, erzak ambarları bazı bina kalıntıları ile yer altı mahzenleri görünmektedir.


Merdis- Marin Kalesi

IJFsf.jpg


Kale, Nusaybin ilçesinin 15 km. kuzeydoğusundadır, Marin kalesi, eski Merdis şehrinin üzerinde yüksek bir kayalık üzerine inşa edilmiştir. Çevre genişliği 1500 metredir.12 kule ve burcu vardır. Güneye açılan kapısı demir bir kapı ile ayrıca korunuyordu.

Kalenin doğusunda Merdis Kralının şatosu bulunmakta, şatonun altında kayalara oyulmuş, derinliği 5, uzunluğu 18, genişliği 5 metre olan bir mahzen, bunun yanında da suyu eksilmeyen bir sarnıç bulunmaktadır.

Kalenin kimler tarafından yaptırıldığına ilişkin bir kayıt olmamasına rağmen, yapım tarzından bir Bizans eseri olduğu ve tarihte bir çok kez onarım geçirdiği anlaşılmaktadır. Kalenin burç ve surları günümüze kadar özeliğini korumuştur.


Mor Yakup-Mor Kuryakus Kilesesi
Kesin yapım tarihi bilinmemekle beraber III.yüzyıla tarihlenen kilise Bülbül Köyündendir.

Mor Yuhanna Kilisesi
Turabdin Dağının kayalık bir yamacındadır. Birçok yapıdan oluşmaktadır. Mor Evgin Manastırına 5 km. uzaklıkta olup, yaya olarak gidilebilmektedir.

Mor Evgin Manastırı
Girmeli Bucağının 7 km. kuzeyindedir. Turabdin dağının yamacında, ovadan 500 metre yükseklikte mağara ve yapıtlardan oluşmaktadır. Manastıra çıkış yerine kadar motorlu araçlarla gidilebilmektedir.

Mor Yakup Manastrı
Nusaybin İlçe Merkezindeki Manastır, Mor Şabo ve 11 öğrencisinin Şehitliğine kadar mecusi tapınağıydı. Tapınak kalıntıları üzerine MS.328 yılında Mor Yakup'un ölümünden sonra adına ithafen inşa edilmiştir. İçinde türbesi vardır. l9.yüzyıla kadar bünyesinde rahipler yaşardı.

Dara Harabeleri
Döneminde kültür beşiği olan,tiyatro başta olmak üzere bir çok etkinliğin merkezi olan bu harabelerdeki sarnıçlar, su yolları günümüze kadar gelebilmiş kalıntılardır.

Gırnavaz Harebeleri

4yzKj.jpg


Nusaybin'in 4 km. kuzeyinde, Habur Nehri kollarından biri olan Çağçağ Deresinin doğusunda, takriben 300m. çapında ve 24 m. yüksekliğinde höyük karakterinde bir yerleşim yeridir. Arkeolojik bir merkez olarak ilk kez 1918 yılında bilim dünyasına tanıtılan Girnavaz daha sonraki yıllarda çeşitli araştırmalara konu olmuştur. 1991 yılına kadar yürütülen çalışmalarda Girnavaz'ın MÖ. 4000'den MÖ.7.yüzyıla kadar sürekli bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmıştır.

Höyük üzerinde ayrıca İslami dönemlere ait büyük bir mezarlık bulunmaktadır.
Kazılar sonucu bulunan mezarlarda şahsi eşya olarak metal silahlar, metal süs eşyaları, vazolar, kandiller, mühürler vs bulunmuştur. Aynı mezarlar içinde ayrıca kült, tablet gibi paha biçilmez kalıntılara da rastlanmıştır. Çivi yazılı belgelerden bir tanesi tarihi coğrafya açısından büyük önem taşımaktadır. Bu belgede, Girnavaz Nabula eski adıyla ifade edilmektedir. Yerleşimin ulaşılabilen kültür tabakasını M.Ö.4000 sonlarına tarihlenen genç Uruk oluşturmaktadır. Bu kültür tabakasının üzerinde yer alan MÖ.3000 ortalarında yerleştirildiği sanılan Er Hanedanlar devri mimari tabakaları daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve değerlendirilmiştir. Er Hanedanlar devrinden sonra Girnavaz M.Ö.2000 başlarına tarihlenen Eski MÖ.2000 ortalarına tarihlenen Hurri-Mittani M.Ö.2000 sonlarına tarihlenen Orta Asur devirlerinde de yerleşim yeri olarak kullanılmıştır.

Merdis-Marin Harabeleri
Nusaybin ilçesinin 15 km. kuzey doğusundadır. Harabelerde Roma dönemine ait Kiliseler, sarnıçlar ve üzüm mağaraları bulunmaktadır.

Fıtvar Harabeleri
Derik'e 13 km. uzaklıkta Roma dönemi kültür mirasını önemli kalıntılarını içeren , antik bir harabedir.
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Masarti (Ömerli) Antik Kenti

İlçenin ilkçağ tarihi ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte yörede bulunan kalıntılardan, Asurlular, İskitler, Babiller, Persler, Makedonyalılar, Abbasiler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Artuklularrın egemen oldukları anlaşılmaktadır.

Eski adı masarti olan kent, Selçuklu egemenliğinden sonra Artukluların eline geçmiş, XV.yüzyılda Karakoyunlular ile Akkoyunlular arasında sık sık el değiştirmiş, XVI.yüzyılda Safeviler buraya hakim olmuştur. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında, 1517'de Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Fatih Kalesi, Beşikkaya Harabeleri, Göllü Harabeleri ve merkezde bulunan Kilise Harabeleri bulunmaktadır
 
Top