Maher Zain ( 1981 - ... )

LâL

ღ GALATASARAY ღ
Maher Zain Kimdir ?
Maher Zain’in müzikal anlamda ilk esin kaynağı babası olmuştur, babası güzel bir akdeniz ülkesi olan Lübnan da şarkıcıydı. Müzikal enstrümanlardan ve müzikten çok etkilenen Maher ilk müzik deneyimini 10 yaşındayken yaşadı ve o günden beri müzik onun hayatının bir parçası oldu.

Maher Zain 1981 yılında Lübnan'da doğdu.Maher 8 yaşındayken ailesi İsveçe taşındı,ve burada okuluna devam etti, daha sonra üniversiteye girdi ve havacılık mühendisliği lisans derecesi aldı. Etrafında bir çok şey değişiyordu, tek değişmeyen tutkusu müzikti, gece geç saatlere kadar arkadaşlarıyla şarkı besteliyor, rap yapıyor ve müzik alanında çalışıyordu ve böylece müzik onun hayatının en önemli ögesi haline geldi.
Kısa bir süre müzik yapımcısı olarak İsveçte çalıştı, sonra müzik dünyasında yükselen, yetenekli müzik yapımcısı RedOne ile tanıştı böylelikle İsveçli sanatçılarla çalışmaya başladı,ve sonra RedOne ile Newyork'a taşındı,önemli sanatçıların yanında yer aldı.Bu kadar genç birinin çok güzel bir şekilde ilerlemesi rüya gibi görünse de Maher için rüya tanımı çok uzak bir terimdi. Maher ’’müziği çok sevdiğini fakat onu çevreleyen kötü atmosferden nefret ettiğini‘’ söylerdi..

fkHUp3F.jpg

Maher, Michael Jackson, Lady Gaga, Akon, Enrique Iglesias gibi önemli sanatçılarla iş yapmış bir şirkette çalışma olanağı bulmuştu. Fakat Maher çok huzursuzdu çünkü müzik endüstrisi ve onu çevreleyen her şey ona göre değildi. Bu nedenle İsveç’e dönmeye karar verdi, Stockholm'da faaliyet gösteren İslami bir topluluğa katıldı ve oradaki insanlarla vakit geçirmeye başladı, düzenli olarak kendisinin ‘evim’ dediği camiye gitti.

Doğru yolu bulduğuna emin olan Maher, müzik yoluyla insanlara yardım etmeyi ve onlara doğru yolu göstermeyi kendine amaç edinmiştir..



Maher Zain'den özel röportaj

Amerika’da kaldığın dönemlerde İslam’dan çok uzak bir hayat tarzına sahip olduğunu söyledin. Fakat hayatında veya iç dünyanda yaşadığın bazı olaylar İslami bir hayat tarzına sahip olmana vesile oldu. Bu değişim hakkında ne anlatmak istersin ?
Sanırım benim yaşadıklarım birçok genç Müslüman’ın yaşadıklarından farksız. Bir Müslüman olarak Batıda yetişmek insanın kendisi olmasını veya kendisini bulmasını çok zorlaştırıyor. Aile hayatının dışarıdaki hayattan farklı olması birçok sorgulamalara ve kafa karışıklığına yol açıyor. Özellikle 15-16 yaşlarımda bu sorgulamalar çok yoğun olmaya başladı ve yirmili yaşlarımın başlarında depresyona kadar götürdü beni. Bu kötü dönemlerde beni hayata bağlayan, her şeye rağmen şükretmem gerektiğini unutmamak ve benden daha kötü durumda olan insanların varlığını hatırlamak oldu. Bu dönemlerde İslam’dan çok uzaktım. Namaz kılmıyordum, camiye gitmiyordum ve beni aslımdan uzaklaştıran bir arkadaş çevrem vardı. Her zaman doğruyu ve yanlışı biliyordum aslında, fakat kendimi hep yanlış tarafta buluyordum.

Peki, ailenle olan ilişkilerin bundan nasıl etkileniyordu?
Tabi çok olumsuz etkileniyordu. Ailemle geçirdiğim zamandan çok daha fazlasını dışarıda arkadaşlarımla geçiriyordum. Arkadaşlarım sürekli ‘’eğleniyor’’ gibi görünüyorlardı ve eve geldiğimde, bana o zaman sıkıcı gelen, çok daha farklı bir hayat vardı. Bu durum çok kafamı karıştırıyordu. Dediğim gibi, aslında her zaman yanlış içerisinde olduğumu biliyordum.

Yaşadığın değişimde en çok kimin veya kimlerin etkisi oldu?
27 yaşındayken, yani 4 yıl önce, Amerika’dan İsveç’e geldiğimde hayatımda değişiklikler olmaya başladı. Bunun en büyük sebebi vicdanımın sesine kulak vermemdi. Artık iç dünyamdaki yaşadığım rahatsızlıkları bastırmak istemiyordum ve geçici mutluluklarla yetinmek veya mutlu görünmek değil, gerçekten mutlu olmak istiyordum. Arayışım sonunda hayatıma yeni insanlar girdi. Stockholm’deki yerel camide buluşmaya başladık. Bu yeni arkadaşlarım İslam hakkında çok bilgiye sahiptiler ve bütün sorularıma tatmin edici cevaplar veriyorlardı. Sorularımdan ve İslam’a aykırı hayat tarzımdan dolayı beni asla eleştirmediler. Gönül almak için, gönül vermek gerektiğini kavramışlardı çünkü. Bana kitaplar hediye ettiler ve okumaya, araştırmaya başladım. En önemlisi Kur’an-ı Kerim ile tanıştım. İnsan bilgi anlamında neyle beslenirse Dünya’ya o pencereden bakmaya başlıyor ve Dünya’ya bakmak için Kuran’dan ve İslam’dan daha güzel bir pencere düşünülemez. Bütün bunlara rağmen değişim kolay olmadı. Yaklaşık bir yıl boyunca doğru insanlarla zaman geçirdim ve doğru kaynaklardan beslendim. Nihayet kendime şöyle dedim: ‘’Maher, artık adam olma zamanı!’’. Ramazan ayının ilk günü namazlarımı kılmaya başladım. Tabi, ne kadar zor olsa da, bu insanlarla birlikte olabilmek için bile Amerika’daki hayatımdan vazgeçmiştim.

Genç Müslümanlara nasıl bir mesaj vermek istersin?
Her şeyden ve herkesten önce Allah’a güvenmeleri ve iman etmeleri çok önemlidir. Sonrasında mutlu ve başarılı olmaları için kabiliyetlerini keşfetmeleri ve sevdikleri işi yapmaları kadar önemli bir şey olamaz. Fakat bazen yaptığımız seçimler ve bulunduğumuz ortamlar bizi Allah’tan uzaklaştırabilir. Bu çok tehlikelidir ve böyle bir durumdan kurtulmak gerçekten çok zordur. Hayata yeniden başlıyor gibi hisseder insan kendini. Fakat insan samimi bir şekilde Allah’la birlikte olursa Allah’ın açamayacağı kapı yoktur. Bu değişimi yapabilmek için doğru insanlarla birlikte olmak, yani insanın çevresi, çok önemli bir etkendir.

Peki, yaşadığın bu değişikliklerin çok başarılı olan müzik kariyerini nasıl etkileyeceğini düşündün?
Açıkçası dinimize göre bunun haram olduğunu zannettiğim için müziği bırakma kararı almıştım. Yani Allah’a yönelmek adına kariyerimden vazgeçmiştim. İnsan Allah’a yeterince güvenince, yani iman edince, bu tür kararları daha kolay alıyor. Maalesef genelde insanlar Allah’a yeterince güvenmiyorlar ve aç kalma korkusu gibi yersiz korkular yüzünden bir Müslüman’a yakışacak adımları atamıyorlar. Fakat Allah, O’na yöneleni hiçbir zaman yarı yolda bırakmaz. Müzik konusunda emin olamadığım için bir müddet müziğe ara verdim. Sonraları deneme amaçlı ‘’Always be there’’ isimli dini içerikli ilk parçamı yaptım. Çevremdeki Müslüman kardeşlerim bu parçadan çok etkilendiler ve dini içerikli müzik yapmam için beni teşvik ettiler. Bazı dini konularda bilgili olan insanlarla görüşmeler yaptım ve parçanın içeriği insanlara olumlu mesajlar verdiği sürece müziğin insanlara bu mesajı ulaştırmak için kesinlikle kullanılması gereken bir araç olduğunu anladım. ‘’Dünyaya bir mesaj iletmek istiyorsan müzik yapmalısın’’ derler ya, gerçekten öyle. Müzik herkesi kuşatan evrensel bir dildir.

R&B tarzında müzik yapıyor olman genç insanlara ulaşmak için güzel bir yöntem olsa gerek?
Evet, biz hedef kitlesi olarak genç insanları belirledik, fakat bu akşam konserde de görüldüğü gibi 7’den 70’e herkes yaptığımız çalışmaları çok benimsedi ve bize çok destek oldular. Daha önce dediğim gibi Allah, O’na yöneleni hiçbir zaman yarı yolda bırakmaz. Ben samimiyetle ‘’Allah!’’ dedikten sonra 6 ay içerisinde hayatımda o kadar çok güzellikler oldu ki. Örneğin eşimle bu dönemde tanıştım. Yine aynı şekilde Awakening Records müzik şirketiyle bu dönem tanıştım ve ilk albümümü yapmak için imzayı bu dönem attım. Mesela Malezya örneğini de vermek isterim. Malezya için özel bir tanıtım çalışması yapmadık. Biz sadece stüdyomuzda albümümüzü kaydettik ve piyasaya çıkardık. Derken Malezya’dan insanlar albümü keşfedip kendileri parçalarımızı klipler haline getirip internet üzerinden yaymaya başladılar. Tabi sonrasında küçük bir tanıtım turu yaptık ama bunun neticesinde ilk albümüm Malezya’da 2010 yılının en çok satan albümü oldu ve 8 platinum aldı. Bu Allah’ın lütfü değil de nedir? Senin günlük hayatta iş adamı olmana rağmen, beni tanıtmak amacıyla Türkiye’den Hollanda’ya gelmen Allah’ın lütuflarına yine güzel bir örnek değil mi?

Türkiye’deki hayranlarına bir mesajın var mı?
Uzun zamandır Türkiye’ye gelmek istiyorum. Türkiye’de bizi takip edenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Onlarla konserlerde buluşmak için can atıyorum ve inşallah kısa zaman içerisinde bu gerçekleşecek. İkinci albümün Türkçe versiyonu kısa zaman içerisinde piyasalarda olacak ve bu albümde 4 parçayı tamamen Türkçe olarak kaydettik. Bu albümde İbrahim Tatlıses’in ve Türkiye’nin diğer büyük ses sanatçılarının yapımcılığını üstlenen Emre Moğulkoç ve kardeşim Mustafa Ceceli’yle çalışma fırsatı buldum. İkisine de çok seviyorum ve Türk insanın güzelliğini kesinlikle çok iyi temsil ediyorlar. Mütevazı ve iyi niyetli olmalarıyla beni gerçekten çok etkilediler. Bunun dışında çok yetenekli olmaları ve müziğe o Türk hissini katmaları, özellikle keman ve bağlamayla, albüme çok güzel bir renk kattı. Türk insanını ve Türk müziğini gerçekten çok seviyorum ve Türkiye’ye gelmek için sabırsızlanıyorum.

Türkiye’ye gelmeni dört gözle bekliyoruz ve bu röportaj için çok teşekkür ederiz.
Asıl ben çok teşekkür ederim.
 

Top