Büyük TÜRK ulusunu, hak ettiği biçimde yaşamaya kavuşturan; batılı devletlerin sömürgesi hâline gelmiş Türk yurdunu, düşman işgalinden kurtararak, Türk adının ayaklar altına alınmasına izin vermeyen ve aşağıda sıralayacağım örnekler gibi nice işler başararak, Türk tarihine yeni bir sayfa açan Yüce Önder Atatürk‘ün tarihte olmadığını varsaydığımızda, Türk ulusunun bugünlere nasıl geleceğini hiç düşündünüz mü?
Dünyanın en şerefli ve güçlü milleti olan Türkler, Hunlar ve Göktürkler zamanında dünya hâkimiyetini kazandıktan sonra, Osmanlı Dönemi’nde bir cihan imparatorluğu kurmuştur. Osmanlı Devleti’nde, çok uluslu bir yapı olmanın getirdiği karışık ortam nedeniyle, Türk kültürü, dili ve yaşam biçimi, ciddi biçimde bozulmaya başlamıştır. Bu bozulmalar, Osmanlı’nın duraklama ve dağılma dönemlerinde zirveye çıkmış ve ne yazık ki Türkler sayesinde dünyada söz hakkına sahip olan birçok millet, Türklere ihanet etmeye başlamıştır. Bu dönemden sonra Türk ulusu, yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine Yüce Önder Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş ve Türkler yeniden çağdaş - uygar bir toplum olma yolunda ilerlemeye başlamıştır.
Büyük Önder‘ Türk ulusunu, hak ettiği uygar yaşam biçimine kavuşturabilmek için çok büyük çalışmalar yapmıştır. Şimdi Atatürk’ün, milli mücadele dönemi ve sonrasında Türk ulusuna önce egemenliğini, sonra da uygar toplum olma niteliklerini nasıl kazandırdığına dair çalışmalarından, birkaç örneğe göz atalım:
Birinci Dünya Savaşı‘ndan sonra dağılarak, İtilaf Devletleri’nin egemenliği altına giren Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü durumdan kurtarılması gerekiyordu. Üç kıtaya yayılan koca imparatorluk, artık Anadolu topraklarını koruyamaz hâle gelmiş ve vatanın dört yanı işgal altına girmişti. Bunun üzerine Anadolu’nun dört bir yanında milli mücadele ruhuna sahip, Kuvayi Milliye esaslı örgütler kuruldu ve kahraman Türk ulusu, işgallere karşı direnişe başlayarak yurdu düşman işgalinden kurtarmaya çalıştı. Milli mücadelenin önderi olan Başbuğ Atatürk, özellikle Çanakkale’deki üstün başarılarıyla, Türk Yurdu‘na göz diken soysuz düşmanları hem denizde hem de karada yenilgiye uğratarak, yurdumuzun düşmanların eline geçmesini önledi. Bu başarı, kuşkusuz kahraman Türk askerinin başarısıydı; fakat yüz binlerce askeri üstün zekâsıyla yöneten Yüce Önder’in, yazdığımız Çanakkale Destanı’ndaki rolü çok büyüktü.
Eğer M. Kemal ATATÜRK olmasaydı, büyük olasılıkla böyle askeri başarıları kazanamayacak ve bugün üzerinde yaşadığımız topraklarımız, yabancıların egemenliği altına girecekti. Atatürk olmasaydı, belki de Anadolu’da İngiliz, Fransız, İtalyan, Rus ve Amerikalılara ait küçük devletçikler olacaktı…
Osmanlı Dönemi‘nde çok uluslu yapı içerisinde, devletin özü olan Türkler’in, Araplar’dan pek bir farkı kalmamıştı. Özellikle dinin etkisiyle, Türkçemiz Osmanlı Dönemi‘nde ciddi biçimde yabancılaşmaya başlamıştı. Öyle ki, iki sayfalık bir Osmanlıca metinde, en fazla 10 - 15 tane Türkçe kökenli sözcük bulunuyordu. Bu sözcükler de, genellikle “yapmak - etmek” gibi fiiller veya bazı işlevsel eklerdi. Dilimizi, içine düştüğü bu kısır durumdan kurtarmak ve Türkçenin özleştirilmesini sağlamak adına, Yüce Önder‘in bire bir çalışmalarıyla gerçekleşen Dil Devrimi sayesinde, Türkçemiz yabancı dillerin etkisinden kurtarılarak arı (saf) ve güçlü duruma getirilmiştir.
Eğer M. Kemal ATATÜRK olmasaydı, bugün hâlâ Araplar’ın, Farslar’ın ve büyük olasılıkla batılı devletlerin dillerinin etkisi altında yok olmaya yüz tutmuş (belki de yok olmuş) bir Türkçeyi kullanıyor olacaktık.
Yüce Önder‘in, yaptığı devrimlerle (inkılaplarla) Türk ulusuna kazandırdığı değerlerle, toplumumuz çağdaş ve uygar duruma getirilmiştir. Dini ortaklıklar nedeniyle yaşam şeklimizi Araplar’ınkine benzetip, töremizi bozduğumuz o dönemlerde sokaklar cübbeli, sarıklı, çarşaflı… insanlarla dolup taşıyorken; Atatürk‘ün yaptığı devrimler sayesinde Türk ulusu hak ettiği yaşam biçimine kavuşmuştur. Kadınların “köle” gibi görüldüğü ve seçme seçilme hakkından mahrum bırakıldığı; erkeklerin birçok kadınla evlenmesinin normal karşılandığı; her ne kadar tersi söylense de toplum içinde “ağalık” benzeri üst sınıfların oluştuğu; öğretimin “tekke - zaviye - medrese” gibi din temelinde eğitim veren kurumlarda yapıldığı; sanayi ve tarımın çökmesiyle ekonomik bunalımın yaşandığı… hasılı Türk ulusunun hem özünden hem de refah içinde yaşamaktan mahrum bırakıldığı kötü bir dönem yaşanıyorken, Ulu Önder‘in bizzat ilgilenerek yaptırdığı çalışmalar ve çıkardığı türlü yasalarla, Türk ulusunun uygar - çağdaş milletler seviyesine çıkarılması adına, önemli adımlar atılmıştır.
Türk‘ün tarihinden dilinden, kültüründen, soyundan… daha genel bir ifadeyle bütün Türklük değerlerinden uzaklaşması ve hem yaşantıda hem de anlayışta düşüncelerin yozlaşması nedeniyle, temel yapısında çözülmeler başlayan ulusumuzu, temelinden bozuk “Osmanlı” anlayışından ve türlü yansımalarıyla devletin çökmesini hızlandıran “halifelik” makamından kurtararak, bizleri Cumhuriyet’e, laik ve demokratik düzene, ulus devletine, çağdaş Türkiye’ye… kavuşturan büyük Önder M. Kemal ATATÜRK olmasaydı, Türk’ün hali nice olurdu, hiç düşündünüz mü?
Çok büyük zorluklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti‘nin koruyucusu ve Atatürk’ün bizlere emanet ettiği büyük varlığın taşıyıcısı olan Türk Gençliği, şimdi sana soruyorum: Ata’nın emanetine hakkıyla sahip çıkabiliyor musun? İzmir’de, Çanakkale’de, Erzurum’da, Gazi Antep’te, Eskişehir’de vatan toprağını kanlarıyla sulamayı şeref bilen; Yunan’a, İngiliz’e, Fransız’a, Rus’a ve sayısız soysuza baş eğmeden yiğitçe vuruşan dedelerinin benimsediği kutlu yolda yürüyebiliyor musun? Toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duran kahraman Türk şehitlerinin kemiklerini sızlatmamak ve yurdumuzu, devletimizi, ulusumuzu, dilimizi, kültürümüzü geleceğe aktarmak adına bugüne kadar ne yaptığını hiç düşündün mü? Meclisinde teröristler, yurdunda çakallar geziyor Türk evladı, uyuyor musun?
Türk’ün titreyip kendine dönmesi umuduyla.
Tanrı, TÜRK’ü korusun!
Yavuz TANYERİ
Dünyanın en şerefli ve güçlü milleti olan Türkler, Hunlar ve Göktürkler zamanında dünya hâkimiyetini kazandıktan sonra, Osmanlı Dönemi’nde bir cihan imparatorluğu kurmuştur. Osmanlı Devleti’nde, çok uluslu bir yapı olmanın getirdiği karışık ortam nedeniyle, Türk kültürü, dili ve yaşam biçimi, ciddi biçimde bozulmaya başlamıştır. Bu bozulmalar, Osmanlı’nın duraklama ve dağılma dönemlerinde zirveye çıkmış ve ne yazık ki Türkler sayesinde dünyada söz hakkına sahip olan birçok millet, Türklere ihanet etmeye başlamıştır. Bu dönemden sonra Türk ulusu, yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine Yüce Önder Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş ve Türkler yeniden çağdaş - uygar bir toplum olma yolunda ilerlemeye başlamıştır.
Büyük Önder‘ Türk ulusunu, hak ettiği uygar yaşam biçimine kavuşturabilmek için çok büyük çalışmalar yapmıştır. Şimdi Atatürk’ün, milli mücadele dönemi ve sonrasında Türk ulusuna önce egemenliğini, sonra da uygar toplum olma niteliklerini nasıl kazandırdığına dair çalışmalarından, birkaç örneğe göz atalım:
Birinci Dünya Savaşı‘ndan sonra dağılarak, İtilaf Devletleri’nin egemenliği altına giren Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü durumdan kurtarılması gerekiyordu. Üç kıtaya yayılan koca imparatorluk, artık Anadolu topraklarını koruyamaz hâle gelmiş ve vatanın dört yanı işgal altına girmişti. Bunun üzerine Anadolu’nun dört bir yanında milli mücadele ruhuna sahip, Kuvayi Milliye esaslı örgütler kuruldu ve kahraman Türk ulusu, işgallere karşı direnişe başlayarak yurdu düşman işgalinden kurtarmaya çalıştı. Milli mücadelenin önderi olan Başbuğ Atatürk, özellikle Çanakkale’deki üstün başarılarıyla, Türk Yurdu‘na göz diken soysuz düşmanları hem denizde hem de karada yenilgiye uğratarak, yurdumuzun düşmanların eline geçmesini önledi. Bu başarı, kuşkusuz kahraman Türk askerinin başarısıydı; fakat yüz binlerce askeri üstün zekâsıyla yöneten Yüce Önder’in, yazdığımız Çanakkale Destanı’ndaki rolü çok büyüktü.
Eğer M. Kemal ATATÜRK olmasaydı, büyük olasılıkla böyle askeri başarıları kazanamayacak ve bugün üzerinde yaşadığımız topraklarımız, yabancıların egemenliği altına girecekti. Atatürk olmasaydı, belki de Anadolu’da İngiliz, Fransız, İtalyan, Rus ve Amerikalılara ait küçük devletçikler olacaktı…
Osmanlı Dönemi‘nde çok uluslu yapı içerisinde, devletin özü olan Türkler’in, Araplar’dan pek bir farkı kalmamıştı. Özellikle dinin etkisiyle, Türkçemiz Osmanlı Dönemi‘nde ciddi biçimde yabancılaşmaya başlamıştı. Öyle ki, iki sayfalık bir Osmanlıca metinde, en fazla 10 - 15 tane Türkçe kökenli sözcük bulunuyordu. Bu sözcükler de, genellikle “yapmak - etmek” gibi fiiller veya bazı işlevsel eklerdi. Dilimizi, içine düştüğü bu kısır durumdan kurtarmak ve Türkçenin özleştirilmesini sağlamak adına, Yüce Önder‘in bire bir çalışmalarıyla gerçekleşen Dil Devrimi sayesinde, Türkçemiz yabancı dillerin etkisinden kurtarılarak arı (saf) ve güçlü duruma getirilmiştir.
Eğer M. Kemal ATATÜRK olmasaydı, bugün hâlâ Araplar’ın, Farslar’ın ve büyük olasılıkla batılı devletlerin dillerinin etkisi altında yok olmaya yüz tutmuş (belki de yok olmuş) bir Türkçeyi kullanıyor olacaktık.
Yüce Önder‘in, yaptığı devrimlerle (inkılaplarla) Türk ulusuna kazandırdığı değerlerle, toplumumuz çağdaş ve uygar duruma getirilmiştir. Dini ortaklıklar nedeniyle yaşam şeklimizi Araplar’ınkine benzetip, töremizi bozduğumuz o dönemlerde sokaklar cübbeli, sarıklı, çarşaflı… insanlarla dolup taşıyorken; Atatürk‘ün yaptığı devrimler sayesinde Türk ulusu hak ettiği yaşam biçimine kavuşmuştur. Kadınların “köle” gibi görüldüğü ve seçme seçilme hakkından mahrum bırakıldığı; erkeklerin birçok kadınla evlenmesinin normal karşılandığı; her ne kadar tersi söylense de toplum içinde “ağalık” benzeri üst sınıfların oluştuğu; öğretimin “tekke - zaviye - medrese” gibi din temelinde eğitim veren kurumlarda yapıldığı; sanayi ve tarımın çökmesiyle ekonomik bunalımın yaşandığı… hasılı Türk ulusunun hem özünden hem de refah içinde yaşamaktan mahrum bırakıldığı kötü bir dönem yaşanıyorken, Ulu Önder‘in bizzat ilgilenerek yaptırdığı çalışmalar ve çıkardığı türlü yasalarla, Türk ulusunun uygar - çağdaş milletler seviyesine çıkarılması adına, önemli adımlar atılmıştır.
Türk‘ün tarihinden dilinden, kültüründen, soyundan… daha genel bir ifadeyle bütün Türklük değerlerinden uzaklaşması ve hem yaşantıda hem de anlayışta düşüncelerin yozlaşması nedeniyle, temel yapısında çözülmeler başlayan ulusumuzu, temelinden bozuk “Osmanlı” anlayışından ve türlü yansımalarıyla devletin çökmesini hızlandıran “halifelik” makamından kurtararak, bizleri Cumhuriyet’e, laik ve demokratik düzene, ulus devletine, çağdaş Türkiye’ye… kavuşturan büyük Önder M. Kemal ATATÜRK olmasaydı, Türk’ün hali nice olurdu, hiç düşündünüz mü?
Çok büyük zorluklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti‘nin koruyucusu ve Atatürk’ün bizlere emanet ettiği büyük varlığın taşıyıcısı olan Türk Gençliği, şimdi sana soruyorum: Ata’nın emanetine hakkıyla sahip çıkabiliyor musun? İzmir’de, Çanakkale’de, Erzurum’da, Gazi Antep’te, Eskişehir’de vatan toprağını kanlarıyla sulamayı şeref bilen; Yunan’a, İngiliz’e, Fransız’a, Rus’a ve sayısız soysuza baş eğmeden yiğitçe vuruşan dedelerinin benimsediği kutlu yolda yürüyebiliyor musun? Toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duran kahraman Türk şehitlerinin kemiklerini sızlatmamak ve yurdumuzu, devletimizi, ulusumuzu, dilimizi, kültürümüzü geleceğe aktarmak adına bugüne kadar ne yaptığını hiç düşündün mü? Meclisinde teröristler, yurdunda çakallar geziyor Türk evladı, uyuyor musun?
Türk’ün titreyip kendine dönmesi umuduyla.
Tanrı, TÜRK’ü korusun!
Yavuz TANYERİ