Kırık pencere...

DELİBALTA Muharrem

Öyle bir geçer zaman ki!
V.I.P
Yine yorgun bir günün ardından, müstakil olan ahşap evin cumbasında yerini almış, yorgunluğunu orada bırakmak ve keyfini demlemek üzere etrafına bakınmaya başlamıştı. Onunkisi alışkanlık değildi besbelli... O her yorgun günü bir şekilde keyife dönüştürmeye çalışan, bir aşıktı aslında... Her akşam o kırık pencerenin cumbasında hayallere dalar, yanlızlığını paylaşacak kadının düşlerine dalardı. (Kumral, kahverengi gözlü, uzun boylu, gülen yüzlü). Bir gün karşısına çıkacak ümidiyle, derin bir nefes alarak sigarasından savurdu gökyüzüne. Umut. Umut hayatını yanlız yaşayan/yaşamaya çalışan, içimizden biri... Her insanın umutları olduğu gibi onunda umutları vardı... Bazıları umut etmeden yaşar umut edilenleri. Bazıları ise bir ömür yaşayamaz umut edilenleri... Yine bir umutla kırık pencerenin cumbasında yorgunluğunu sıyırıyordu üzerinden, hava hafif çise... Kendi gibiydi aslında havada... Bir yağsa bir gürlese ya, işte o zaman değişecekti belkide herşey. Yanlızlığı bitecekti, umutları yeşerecekti... Hafif uykulu vaziyette kalkmaya yeltendiği anda yerinden, bir gölge gördü sokağın başında.(sokağı gören bir pencere) Salına salına gelen bir gölge. Yaklaştıkça bir kadın olduğunu fark etti. O da ne! Kadın birden yere yığıldı... Apar topar aşağı indi ve kadını yerinden kaldırarak içeri taşıdı... Kendine geldiğinde, kadın öylesine bir bakışla ben neredeyim dedi. Umut mahzun bir ifadeyle cevap verdi. Yere düştünüz bende sizi görünce yardım etmek istedim, benim fakirhanemdesiniz dedi. Ağlamaya başladı kadın, demek hala insana değer verenler yaşıyormuş bu hayatta... Umut anlamaya çalışmak istercesine kadını süzüyordu. Öyle ya akşamın darında bu kadın yanlız başına ne arıyordu sokakta. Kendini omu sokağa atmıştı, yoksa onumu sokağa atmışlardı? Kim bilir... Gitmek istedi nereye gideceğini bilmeden, belliki gideceği yeride yoktu. Ağladı, ağladı, ağladı...Sabaha kadar başında bekledi umut. Akşamın hüznü yerini aydınlık sabaha bırakmaya başladığı vakit kadın artık ben gideyim dedi. Umut gidecek yeriniz varmı diye sorunca, bulurum bir yer diyerek olduğu yerden doğrularak gitmeye yeltendi. Aniden kolundan tutarak, gitme kal der gibi baktı umut kadının o yaşlı gözlerine. Kaybolmuştu o kadının(adını bile bilmediği) gözlerinde. Bak belliki kötü şeyler yaşamıssın, gidecek yerinde yok. Kal istediğin kadar... Bende yanlızım, yanlızlığmı paylaşmak istesende kal, istemesende... Ama şunu bilki ben seni bu halde bırakamam. Kadın derin bir of çekerek olduğu yere çöktü. Kendi gitmek istiyordu, lakin bedeni oraya çakılı kalmıştı sanki. Sonucunun ne olacağını bilmediği halde birazda çaresiz tamam der gibi baktı umutun gözlerine bin bir UMUT' la... Ve artık o kırık pencerenin cumbasında yanlız değildi umut... Yorgunluğunu atmak için oturduğu o kırık pencerede artık kırık değildi... Ve artık her ikiside umut doluydu geleceğe dair...
 
Top