Herkesin Bir Kipi Vardır..

...SAKLI CeNNeT__

♥ Pєяναηє Döηєя Aşk ♥




hani herkesin bir kipi vardır çekimlemek için sonraya saklanılmış bir şarkısı dualarında cem edilmeyi bekleyen nakaratları dudaklarında mahremiyeti tavaf ettiren dizeleri hani herkesin dikili bir ağacı vardır biat etmek için kimi zaman alamut olur kimi zaman mirvan kıtmir aşkına! meryemin şehrinden geliyorum teslis vakti ayinlerinden ölüleri semaha durmuştu şehrin gözlerinde ikindi vaktinin telaşı müstefilātün kalıbıyla sürüyorlardı develerini ölü deniz ülkesinin sürgünüydüler lanetine sığınacak kadar asileşmemişlerdi ve de çarıklarıyla gezinmemişlerdi vadisinde kutsalın devrik cümle kurmaktı sadece yaptıkları nedense hepimiz dar kapı eşiğinde oyuncaklarımızı kaptırmıştık birilerine olur da bir gün şehre bir dilenci gelir usulca terk etmemizi ister bizden şehri -mış anında şehir gizemli bir soytarının naniklerine şahitlik etmeliydi o gün anlayacağın şehrimden olsun istiyorum beni taşlayanlar bir çingene asaletine bürünsün ölüm üşüdüğümü görmesin ihtiyar kadın ihanet etsin gözlerine ağladığın güne yemin olsun ki ağarmış saçlarıyla ihtiyar bir kadın deve dikenlerinden üzüm toplama telaşındaydı şirk bulaşmıştı saçlarına seninse kirli beyaz kokuyordu sesin teheccüd vaktinin mahremiyetine halel getirmedeydin sonra sağır olmuştun sonra dilsiz ve sonra kanatlamıştın kırılgan bir atın şehveti sarmıştı seni ne kötü bir ticaretti bir şairin devesine sırtını dönmesi ortasında çölün ve dahası veznine ihanet etmesi hadi çelimsiz bakışlara yenildiğini farz edelim gözyaşlarına ne demeli sualsiz sükutlara... ebazeri erken oynadın ve dahi mealen bilesin harflerin kelimelerin bir de cümlelerin müsvedde hükmünde emanettir bende ifk gününe yemin olsun ki ökçeleri üzerine gerisin geri dönenler okumuştu sana vahyi avuçları günahkardı gözleri Hayber sonra yosma kadınlar ve havariler sonra leküm dinüküm veliyedin anlayacağın herkesin ilahını “herkesler” tanımlamıştı “sen ve Rabbin...” savaşa yollanmıştı ve o gün simsiyah ihramıyla sükut tavafa durmuştu kıtmir aşkına bir zılgıt ihanet demekti bir anneyi öksüz bırakmak demekti ama bilesin terk etmemişti Elio seni

Abdulvahap Ballı


"böyle olmamalıydı" dedi. kepenkleri indirdi hızlıca, elini gömleğinin cebine uzattı, neden sonra hatırladı, üç gün önce sigarayı bıraktığını, kör kuyuya düşmüş, mısırlı tacirlerin yolunu gözlüyor, kenan! uç uç böceklerini öldürürdü çocukken onları hatırladı sonra, sonra o korkunç migren, yeniden... tur dağından dönen, levhalar emanetçisi. bastığı toprak, toprak değil, haykırsa çıkmıyor sesi. tuğla duvarlarda kan lekesi. "boşluk" ve sustu sonra. tüm aynılığıyla akan zaman, yeniden buldu ritmini. "solduğuma bakma, hala kırmızıyım" dedi bir karanfil, onlar hep uçarlardı neden öldürdün sanki babil'de çalışan duvar işçisi, son taşı koyuyordu. bir adım kalmıştı, tanrıya uzanmaya halbuki neden öldürdün... ağlamaklı baktı önce sonra karanfili de ezdi sokak lambaları cızırtısı migren, boşluk... nihayet bir kova saldılar kuyuya nafile uğraş, takatsiz ruh...

Ömer Faruk Özcan



Yaşarken bana mı sordun… Ölürken soruyorsun… Seni izledim… Gençliğinin jöleli gülüşlerinden. Çocukluğunun garipliğinden. Merakından. Bana bakarken saatlerce kendine bakışından. Elinde tuttuğun bi eşyaydım. Ne çabuk şey oldum. Garip bi şey. Hayatla hayatsız arasında…. Ölüyle cansız arasında… Saçmasın. Ve sapansın. Kendini bana fırlatma. Beni bununla kırılabilirsin ama buna kırılmam. Öfkeli bir elin beni duvara fırlatması binlerce öfkeli eli göstermem demek. Bunu akletmedin. Ben birken sen birdin. Damarımı kestin ama kendi kanına girdin... Rahatlamış değilsin. Ben kırılırsam delikanlı. Yüzünü bu odaya bildiri diye dağıtırım. Yüzün bunu karşılamaz… Ne varlığın ne yokluğun bu yolu bensiz arşınlamaz… Hangi yola gitsen o sen değilsin, bunu en çok ben biliyorum. Eskimiş ayakkabılarını saklama. Bana gösterme. Bu sen değilsin. Sen hep diğer yolun adamısın, giyilmemiş ayakkabıların en gıcırısın sen. Kendini kandırma… Sen ne bu gerçeğe aitsin ne de bu masala. Aklını katlayıp kayalardan uçurduysan. Süzülerek çakıldıysa yere. Kan akmadıysa benden bilme. Mundar gittiyse benden bilme. Ben gösterdim. Ben hep senin ışık dolu gölgendim. İhanet dolusu bi adamdım. Ama sen orada yoktun. Sadece karşımdayken gördün beni. Benden bilme. Boynuna bıçak çalınmadıysa rahmetten bil. İbrahim’den ve Allah’ın koyunundan bil! Karanlıktı deme, ışık yoktu deme. Baktım, yoktum deme. Tozumdan utana utana kaç yıllarca bekledim seni. Ben hep aynıydım ben hep aynaydım. Hep senin yüzünle bekledim seni. Senin hiç aynı yüzün olmadı. Ben aynıydım emin ol. Ne kaldıysa şimdi. Seni gösterdiğimden. Şu kanlı gözler. Şu öfkeli dudaklar kıpır kıpır. Alnının bu terleri. Boşuna bakıp intihar yüzleri beğenme benden. Hayat çatır çatır, bezler bağladığınız bi yatır. Hurafe murafe ama yaşıyasan eğer … bir kıpırtı daha. Bir mimik daha. Parmağını kıpırdat. Beni tut. Bana bak kendini gör. Madem kanatların seni ölüme götürüyor kendine bir kafes ör. Ben Gazali'den kalma bir adamım. Kalbimden sonrasını bahşiş diye dağıtırım.Bir cümle daha söylesem ey suret..seni gebertene kadar ağlatırım.



Tarkan Başer
 
Top