• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Her güne bir ayet bir hadis..

zemheri

Usta
Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Muhakkak ki hayatı veren de, öldüren de biziz. Evet, herkes bizim huzûrumuza dönecektir. Yerin yarılıp kendilerinin büyük bir hızla mahşer meydanına koşacakları gün, mutlaka gelecektir. Bu diriltip mahşerde toplama bize göre çok kolaydır.” (Kâf, 43-44. Bkz. Kamer, 50; Lokmân, 28)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle anlatırlar:

“Bir adam vardı, (günah işleyerek nefsine zulmetmekte) çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına:

«–Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgârın önünde savurun. Allah’a yemin olsun ki, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!» dedi. Öldüğünde, bu söyledikleri kendisine yapıldı. Allah da yeryüzüne emrederek:

«–Sende ondan ne varsa bana toplayıver!» dedi. Arz da topladı. Adam ayakta duruyordu. Cenâb-ı Hak:

«–Niçin böyle bir vasiyette bulundun?» diye sordu. O kul:

«–Senden korktuğum için ey Rabbim!» cevabını verdi. Allah Teâlâ Hazretleri de onu affetti.” (Müslim, Tevbe, 25; Buhârî, Tevhid, 35, Enbiya 50)
 

zemheri

Usta
Ölümden Sonra Diriliş - 1

Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmelerde şöyle buyurur:

“De ki: «İster taş olun, ister demir. İsterse yeniden dirilmesi aklınıza imkânsız gibi görünen herhangi bir yaratık! Ne olursanız olun, mutlaka diriltilip kaldırılacaksınız.» «O halde kimdir bizi diriltecek olan?» diyecekler. De ki: «Sizi ilk defa yoktan yaratan!» Bu sefer, alay ederek başlarını sallayacaklar da: «Ne zamanmış o?» diyecekler. De ki: «Belki de yakındır.»” (İsrâ, 50-51)

* * *

“İnsan der ki: «Öldüğümde gerçekten diriltilip (kabrimden) çıkarılacak mıyım?» İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı hâlde biz kendisini yaratmışızdır.” (Meryem, 66-67)

* * *

Ebû Rezin -radıyallahü anh- anlatıyor: Bir gün:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Allah, mahlûkatı yeniden nasıl diriltir? Bunun dünyadaki misali nedir?” diye sordum. Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“–Sen, hiç kavminin yaşadığı vâdiden kurak mevsimde geçmedin mi? Sonra bir kere de her tarafın yemyeşil olduğu bahar mevsiminde oraya uğramadın mı?” buyurdu.

Ben, “Elbette!” deyince:

“–İşte bu, Allah’ın yeniden yaratmasına delildir. Allah ölüleri de böyle diriltecektir!” buyurdu. (Ahmed, IV, 11)
 

zemheri

Usta
Peygamber Efendimiz’in Şefaati

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azabına uğramaktan) korkuyoruz.” (İnsân, 10)


* * *

İnsanlar kıyamet günü bir meydana toplanır ve dehşet içerisinde beklemeye başlarlar. Bu uzun bekleyiş ve dehşetli korkudan kurtulmak için Hz. Âdem’e müracaat ederek şefaat isterler. O, insanları Hz. Nûh’a gönderir. O, Hz. İbrahim’e; o, Hz. Musa’ya; o, Hz. İsa’ya, o da nihayet Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e gönderir. Peygamberler de korku ve dehşet içindedirler. Kendilerini kurtarmayı büyük bir muvaffakiyet olarak görürler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- secdeye varıp Allah’a en güzel şekilde hamd eder. Kendisine şefaat izni verilince bütün insanlık ve bilhassa da ümmeti için derece derece şefaatlerde bulunur. (Buhârî, Enbiyâ 3, 9, Tefsîr, 17/5; Müslim, Îmân, 322-329; Tirmizî, Kıyâmet, 10/2434)

* * *

Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- ümmetinin Sırat’tan geçişini şöyle anlatır:

“…Sırat’tan ilk geçenleriniz şimşek süratiyle geçerler… Sonra rüzgâr gibi, sonra kuşun uçuşu ve bir adamın hızla koşması gibi geçerler. Onları bu şekilde amelleri geçirir. Bu esnâda sizin Peygamberiniz de Sırat’ın başında durur ve devamlı olarak;

«Yâ Rabbî, selâmet ver, selâmet ver!» der.

İnsanların amelleri kendilerini Sırat’tan geçiremez hâle gelinceye kadar bu durum böyle devam eder. Hatta bir kişi gelir, yürümeye güç yetiremez de sürünerek gitmeye çalışır. Sırat’ın iki tarafında asılı çengeller vardır. Bunlar emrolundukları insanları yakalamakla vazifelidirler. İnsanların bir kısmı bu çengeller tarafından tırmalanmış ve yaralanmış vaziyette kurtulur, bir kısmı da cehenneme atılıverir.” (Müslim, İman, 329)
 

zemheri

Usta
Her An Dua Hâlinde Olabilmek

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, icâbet edeyim. Çünkü bana ibadet (dua) etmeyi kendilerine yediremeyenler, cehenneme zelîl olmuş bir hâlde gireceklerdir.” (Mü’min, 60)


* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Allah katında, duadan daha kıymetli bir şey yoktur.” (Tirmizî, Deavât, 1/3370)

“Bütün ihtiyaçlarınızı Allah’tan isteyin, hatta ayakkabı bağınızı bile!.. Çünkü Allah kolaylaştırmazsa, ayakkabı bağını elde etmeniz bile kolay olmaz!” (Beyhakî, Şuab, II, 41/1118)

* * *

Bir defasında Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Bir müslüman dua eder de, günah bir şeyi istemez veya akrabası ile alâkasını kesmeyi arzu etmezse, Allah ona şu üç şeyden birini mutlaka lutfeder: Ya dileğini hemen yerine getirir, ya isteğini onun için âhirete saklar veya duası nisbetinde bazı kötülükleri ondan uzaklaştırır” buyurmuştu. Efendimiz’in bu sözü üzerine, orada bulunanlardan biri:

“–O takdirde biz Allah’tan çok şey isteriz” deyince Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“–Allah’ın lûtfu, sizin istediğiniz şeylerden daha çok ve geniştir” buyurdu. (Ahmed, III, 18; Tirmizî, Deavât, 115/3573; 9/3381)
 

zemheri

Usta
Kendi Yemediğini Fakire Verme!

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Her ne infak eder veya ne adak adarsanız muhakkak Allah onu bilir. Zalimler için hiç yardımcı yoktur.” (Bakara, 270)

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

“…Zekat (verirken) malın yaşlı, uyuz, hasta ve zayıfını değil, vasatından veren (kimse imanın tadını alır). Zira Allah sizden mallarınızın en iyisini istemiyor, ancak kötüsünü vermenizi de emretmiyor.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 5/1582)

Bir gün Âişe -radıyallahü anha-, kokusu biraz değişmiş bir eti sadaka olarak vermek istemişti.

Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:

“Kendin yemediğin bir şeyi mi tasadduk edeceksin?!” buyurdu. (Heysemî, III, 113)

Yine Âişe vâlidemiz, Allah Rasûlü’nün hoşlanmadığı bir yiyecek hakkında:

“–Ey Allah’ın Rasûlü, onu yoksullara verelim mi?” diye sormuştu. Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Onlara, kendi yemediğiniz şeyleri vermeyiniz!” buyurdu. (Ahmed, VI, 105, 123; Heysemî, III, 113; IV, 37)
 

zemheri

Usta
Ölçüye, Tartıya ve Terâziye Dikkat!

Büyük İslâm âlimlerinden Asmaî şöyle anlatır:

Bedevînin biri, Halîfe Hişâm bin Abdülmelik’in yanına gider. Hişâm ona:

“–Bana nasihatte bulun, ey bedevî!” der.

Bunun üzerine bedevî şöyle nasihat eder:

“–Nasihatçı olarak Kur’ân yeter! Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan, işiten ve bilen Allah’ın adıyla. «Yazıklar olsun ölçü ve tartıya hîle karıştıranlara! Onlar insanlardan bir şey ölçerek aldıklarında tastamam alırlar. Satarken ise eksik ölçüp tartarlar. Onlar, büyük bir günde (hesap vermek için) diriltileceklerini hiç akıllarına getirmiyorlar mı? Öyle bir gün ki, insanlar o günde âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır.» (Mutaffifîn, 1-6)”

Bedevî daha sonra şöyle der:

“–Efendim, bu, ölçüde ve tartıda eksik yapanların cezasıdır. Tamamını haksız olarak alan kimselerin cezasını artık siz düşünün!” (İbn-i Abdirabbih, Bedevî Arapların Özdeyiş ve Âdetleri, İstanbul 2004, s. 57)

İbn-i Abbâs -radıyallahü anh- şöyle rivayet eder:

“Bir kavim, ölçü ve tartılarda (hile yaparak) miktarı azaltırsa Allah onlardan rızkı keser.” (Muvatta’, Cihâd 26)
 

zemheri

Usta
Azdan Veren Candan Verir - 1

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Allah yolunda mallarını infak edenlerin misâli, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah’ın lûtfu geniştir, O her şeyi bilir.” (Bakara, 261)

* * *

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“Yarım hurma ile de olsa cehennemden korunun!” (Buhârî, Zekât, 10; Rikak, 51; Tevhîd, 36; Müslim, Zekât, 66-70)

* * *

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Bir dirhem, yüz bin dirhemi geçmiştir” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm:

“–Ey Allah’ın Rasûlü, bu nasıl olur?” diye sordular.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şu cevabı verdi:

“–Bir adamın iki dirhemi vardı, bunlardan birini tasadduk etti. Diğerinin ise çok malı vardı, malının kenarından yüz bin dirhem aldı ve onu tasadduk etti.” (Nesâî, Zekât, 49/2526)

 

Top