Hacca Gidiş

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
HACCA GİDİŞ

Evvel zaman içinde malı mülkü dünyaya sığmayacak kadar zengin bir adam varmış. Bu adamın aynı zamanda kıskançlıkta üzerine yokmuş.



Bir gün, bu zengin adam hacca gitmeye karar vermiş. Yola koyulan adamın önüne bir süre sonra çok büyük bir dağ çıkmış. Bunun üzerine adam, dağın geçidinden geçmeye tam karar vermişken geçidin ortasında küçük bir kutu görmüş. Ondan sonra adamcağız kutunun içindekini merak edip kutuyu açınca bir de ne görsün! Kutudan küçücük bir yılan çıkmış ve yılan yavaş yavaş büyüyerek dağın geçidini kaplayacak büyüklüğe erişmiş. Korkudan dili tutulan adam ne yapacağını bilemez olmuş. Bunun üzerine zengin adam, büyük yılandan, geçitten geçmek için izin istemiş ama ne yaptıysa yılanı ikna edememiş. O anda nereden çıktığı belirsiz beş atlı adam belirmiş adamın yanında. Adama:



“Hey, zengin kişi burada ne işin var, ne yapıyorsun buralarda?” diye sormuşlar.

Adam:



“Adamcağızlar ne yapayım, buradan geçmeye çalışıyorum ama sizin de gördüğünüz gibi geçmek mümkün değil.



Zengin adamın bu sözü üzerine beş atlı adam yılanı yolun ortasından çekilmesi için ikna etmeye çalışmışlar, ama ne yaptılarsa nafile. Yılanın ikna olmayacağına kanaat getiren adamlar atlarını düze sürüp oradan ayrılmışlar.



Zengin adam çaresizlik içerisinde yılanın yoldan çekilmesini beklerken birdenbire otuz atlının kendisine doğru yaklaştığını görmüş.

Adamlar, zengin adamın yanında durup ona:

“Hey, zengin kişi burada ne yapıyorsun?” diye sormuşlar.

Adam:

“Şu karşımda duran yılanın yolumdan çekilmesini bekliyorum.”demiş.

Bunun üzerine adamlar yılana:

“Ey yılan, sen niçin bu adamın yolunu kesiyorsun?”demişler.

Yılan adamlara dönerek:

“Bu kıskanç ve yardımı sevmeyen adama geçit vermek istemiyorum.”demiş.

Yılan bunları söylerken aniden zengin adamın yanında yaşlı, topal bir adam belirmiş. Yaşlı, topal adam zengin adama dönerek sormuş:

“Ey, zengin adam, ne için burada öylece duruyorsun?” demiş.

Bunun üzerine zengin adam yaşlı adama dönerek:

“Durmayıp da ne yapayım, görmüyor musun ki bu büyük yılan bana geçit vermiyor.”demiş. Yaşlı adam yılana bakarak:

“Ey yılan, seni daha önceden buralarda hiç görmemiştim, buralara nereden geldin böyle.”demiş. Geçitte öylece yatan büyük yılan, yaşlı adama:

“Ben hiçbir yerden gelmedim, şuracıkta görmüş olduğun kutunun içinden çıktım.”demiş. Bunun üzerine yaşlı adam:

“Sen ancak şu zengin adamı aldatabilirsin, sen bu koskoca gövdenle nasıl olur da bu küçücük kutudan çıktığını söylersin, buna inanmak mümkün değildir.” demiş.



Yılan:

“Neden inanmıyorsun? İstersen sana gösterebilirim.” diyerek yavaş yavaş küçülmeye başlamış ve kutunun içine girerek kutudan başını çıkarmış, sonra da adama dönerek:

“İşte gördün ya, sığabiliyorum.” demiş.

Yaşlı, topal adam:

“Başını da kutuya sokabilir misin?” demiş.



Yılan bu söz üzerine kutunun dışında kalan başını da kutuya sokmuş. Bunun üzerine yaşlı adam hemen kutunun ağzını sıkıca kapamış. Zengin adama dönerek:



“Ey insanoğlu, senin yanına önce gelen beş atlı, senin beş vakit namazındır. Ondan sonra gelen otuz atlı, senin tutmuş olduğun otuz günlük orucundur. Ben ise, vaktiyle bir garibe vermiş olduğun yarım ekmek parçasının sevabıyım. Ama vermiş olduğun ekmek parçası yarım olduğun için, benim de bir ayağım senin de gördüğün gibi aksak kaldı.” demiş.
 
Top