Gün yüzüne hasret kalan ukdeler aralanırken…

MustafaCİLASUN

Özel Üye
Özel üye

Gecenin
Makûs nidasını duyuyordum
Tutmayan uykunun perişanlığında
Halimce bir yaren arıyordum
Lisanın nisasında duyulmayan perdeleri
Ve hicranı nefesleri merak ediyordum
Derdin her sahnesini,
Çilenin hikmetli payesini,
Efkârın bizar eden halini soluyordum


Zafiyetlerimin
Hataya duçar eşkâliyle
İrademin azimetten yoksun sefilliğiyle,
Birde hüzün kalbe girince
Serabın en zarif haliyle,
Hasretin dile getirdiği hüzzam
Güfteyle yoldaş oldum
Esinti sinemin en ücra köşesinde
Yıllara sâri suskun kalan
Vecdi ruhumda okuyordu


Sarsılmış
Ve şaşırmış bir haldeydim
Tenimi okşayan ve halimin
En yalnızlığında arkadaş olan farktı
Hangi köşeye baksam,
Gecenin en kuytu karanlığında
Neyi aransam bir gamdı
Hicranın sazendeliğinde,
Nakkaşın özverisiyle,
Ressamın yürek sesiyle esini andım


Dönüp
Arkama hazinliğimi andım
Ne bir ses ve hatta nefes
Duyulmaz olmuştu, kulaklar ne yapsın
Kalp itminan olmadıkça,
İnşirah için talim almadıkça,
Ruh hicranla yaşadıkça
Güneş doğsa, gün aydınlansa,
İnsanlar koşu atları misali
Solusalar da sancı haktı


Hani şairler
Anlatırlar mısralarla
Düşünülen,
Aklıselim ile nizam edilen,
Halin dilinden esinlenen
Umutların salasında,
Sevdanın sancısında,
Aşkın titreten yamaçlarında ağlarken
Ömrün sahnesinde
İkame edemediği, düşlerin
Perdesinden seslendiği hissiyat var ya


Dürülen
Bir hayatın acısı başkaydı
Ne kadar çok sinemde
Gün yüzüne hasret kalmış uhdeler sanıktı
Artık her şey başkaydı,
Solgunlaşan hal, eskiye mahal kal,
Vaktin kıskacındaydı
Anlatılmayan her şey zanlıydı,
Yargıcın müsaadesiyle
Ve iradeyi hal ile keyfiyetiyle



Mustafa CİLASUN
 
Top