Gezgin ile Kuyumcu

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Gezgin ile Kuyumcu

Varlıkların huyları türlü türlüdür.Yeryüzündeki varlıklar içinde insandan daha şerefli olanı yoktur.Fakat insanların da iyisi ve kötüsü vardır.

Belki de hayvanlar canavarlar ve kuşlar içinde insandan daha iyi daha namuslu ve iyiliğe iyilikle karşılık verme konusunda daha hayırlı olanı bile vardır.Onun için iyiliği layık olana yapmak gerekir.Buna ancak vefası denenmiş insanlığı tanımış kimseler layıktır. Bir doktorun bir hastayı tedavi edebilmesi için onu muayene etmesi bünyesini tanıması hastalığının nedenini keşfetmesi gerektiği gibi akıllı olan bir kimse de denemediği bir kimseyi dost edinmez.Fakat dost edinirse kendini tehlikeye atmış olur.Bunu bir öyküyle örneklendirelim. Birkaç kişi bir kuyu kazmışlar.Bu kuyuya bir kuyumcu bir yılan bir maymun ve bir pars düşmüş.Bir gezgin buradan geçerken kuyuya bakarak onları görmüş ve kendi kendine: “Şu adamı bu düşmanların arasından kurtarırsam en büyük iyiliği yapmış olurum” demiş. Kuyuya bir ip uzatmış.Maymun çevikliğiyle hemen ipe sarılmış gezgin de onu çekmiş.Daha sonra gezgin ipi bir kere daha uzatmış bu defa yılan ipe sarılmış.Gezgin onu da çıkarmış.İpin üçüncü defa sarkıtılması üzerine pars da kurtulmuştu.Bunların üçü de gezgine teşekkür etmişler ve demişler ki: “Aman şu insanı kuyudan çıkarma.Çünkü insan kadar nankör bir varlık yoktur.Hele bu adam gibisi hiç bulunmaz.” Maymun gezgine bakarak: “Benim evim Nevdireht şehrine yakındır.”demiş. Pars da: “Ben de bu şehrin civarında bir ormanda yaşıyorum.”demiş. Yılan: “Ben de şehrin duvarları içindeyim.” Demiş. Hepsi birden: “Eğer bir gün bu şehre yolun düşer de yardımımıza ihtiyacın olursa bizi çağır: biz de gelir senden gördüğümüz bu iyiliğin karşılığını veririz.” Diyerek ayrılmışlardı. Gezgin onların insanın nankörlüğü hakkında söylediklerine bakmayarak ipi kuyuya sarkıttı ve kuyumcuyu da çıkarttı. Kuyumcu da gezginin ayaklarına kapanarak dedi ki: “Bana yaptığın iyiliğe teşekkür ederim.Eğer bir gün Nevdireht şehrinden geçersen bana uğra ben orada kuyumculuk yapıyorum.Adım şudur senden gördüğüm iyiliğin hakkını ödemeye çalışmak isterim.” Dedi. Bu konuşmadan sonra kuyumcu şehrine gitmiş gezgin de yoluna devam etmişti.Aylar sonra gezginin yolu bu şehre düştü.Maymun derhal gezgini karşılayarak ayaklarını öptü ve: “Biz maymunlar dünya malından hiçbir şeye malik değiliz fakat otur dinlen” dedi. Sonra koşarak meyveler getirdi.Gezgine verdi.Gezgin tabi ki onun bu mücevherleri nasıl bulduğunu bilmiyordu.Buna karşı gezgin kendi kendine dedi ki: “Bu maymunlar benden gördükleri iyiliğe bu şekilde karşılık verdiler.Kim bilir kuyumcu beni ne şekilde karşılayacak.Eğer kuyumcu darlık içindeyse ona bu mücevherleri veririm o da bunları satar ve bedelini paylaşırız.Kendisi kuyumcu olduğu için bu işin ehlidir.Bunların kaça satılacağını herkesten iyi o bilir.” Gezgin gide gide kuyumcuyu buldu.Kuyumcu da onu çok iyi karşılayarak onu evine götürdü.Fakat mücevherleri görünce bunları tanıdı.Çünkü kralın kızı bunları ona yaptırmıştı. Kuyumcu misafiri evde alıkoyarak: “Sen burada otur dinlen ben sokağa çıkarak biraz yiyecek bulacağım.Çünkü evdeki yiyecekler seni ağırlamak için yeterli gelmez” dedi. Kalktı ve gitti.Yolda kedi kendine dedi ki: “Fırsatların en büyüğünü ele geçirdim.Yapacağım iş hemen kralın yanına gitmek ve kızına ait olan mücevherleri bu gezginin taşıdığını anlatmak ve böylece kralın yanındaki makamımı ve itibarımı yükseltmektir. Kuyumcu hemen saraya gitti ve krala şu haberi gönderdi. “Senin kızını öldüren ve mücevherlerini alan adam benim evimdedir.Hemen yakalatın.” Kral adam göndererek gezgini yakalattı.Kızının bütün mücevherlerini gezginin üzerinde bulunca başka bir delil aramaya gerek görmeyerek gezgine işkence yapılmasını şehirde dolaştırılmasını sonra da darağacına çekilmesini emretti. Gezgin işkenceden ağlıyor ve:Keşke maymun yılan ve parsın sözünü dinleseydim.Çünkü onlar bana insanın nankörlüğünü anlatmışlardı.Onları dinleseydim başıma bu belalar gelmezdi.”diyordu. Gezgin bu şekilde söylene söylene giderken yılan onun sesini işitti Kendisini tanıdı ve onun bu duruma uğramasından üzülerek bir kurtuluş yolu arası.Yılan buna karar verdikten sonra hemen gitti.Kralın oğlunu soktu.Kral doktorları çağırdı.Bunlar kralın oğlunu tedavi için uğraştılarsa da başaramadılar.Fakat yılan kralın oğlunu soktuktan sonra arkadaşlarından olan bir peri kızına giderek gezginin kendisine yaptığı iyiliği anlattı ve kendisine yardım etmesini rica etti.Bu peri kızı hemen koştu ve kralın oğlunu görerek dedi ki: “Kurtulman için zulme uğrayan gezginin seni tedavi etmesi lazımdır.” Diğer taraftan yılan da gezgine döndü ve: “Sana insana iyilik eden kötülük görür demiştim.”Dedikten sonra eline birkaç yaprak verdi ona şunları anlattı: “Kralın oğlunu tedavi için sana başvuracaklar sen de bu yaprakları kaynat ve suyunu kralın oğluna içir.O bu sayede kurtulur.Tabi ki kral da buna karşı durumunu soracaktır.Sen de ona doğruyu söylersen bu felaketi atlatırsın.Çünkü kralın oğluna ancak sensin tarafından tedavi edilince kurtulacağı bildirilmiştir.” Çok geçmeden kral gezgini davet etti ve oğlunu tedavi etmesini söyledi.O da yaprakları kaynatarak çocuğa içirdi.Çocuk bu sayede zehrin etkisinden kurtuldu.Kral sevinmiş ve başından geçenleri anlatmasını istemişti.O da olanları bir bir anlattı. Kral gezgine bir hikaye vermiş ve gösterdiği nankörlük yüzünden kuyumcunun da darağacına asılmasını söylemişti. İşte kuyumcunun kendisini kurtaran gezgine uygun gördüğü muamele ile hayvanların iyiliği iyilikle karşılamalarında büyük bir ibret vardır


Kelile ve Dimne
 
Top