EDEBİYAT NEFERİ KS'NİN PARLAK ZAFERİ

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
İSLİ LAMBALAR MİSALİ

ŞAHSİYETLERİNİN EN KARANLIK KÖŞELERİNE

SIKIŞIP BÜZÜŞEREK KALMIŞLARA,

UNUTULMUŞLARA, BIRAKILMIŞLARA,

YERLERDE SÜRÜKLENMİŞLERE,

KÜSKÜNLÜKLERİNDEN BAŞKA ŞEYLERİ OLMAYANLARA

ÖYLE BİR YAKLAŞMAK GEREKİR Kİ;



HALİHAZIRDA İNANDIKLARI ŞEYLERDEN

ÇEVİRMEYE ÇALIŞMAK YERİNE,

YENİ ŞEYLERLE TANIŞTIRIP ONLARA İNANDIRARAK;



BİR ANDA KENDİSİNİN DIŞINA ÇIKIVERSİN,

GÜÇLENSİN, HATTA DİRİLSİN...



***



Her ne kadar Facebook müptelalarının birçoğu "hasta" insanlardan oluşsa da;

mesele zaten bu narsist - röntgenci - bağımlı - dikkat eksikliği ile donanmış - çoğu zaman hiperaktif - depresyona kolay meyleden - saplantılı SÖ'lere hitap ederek, onları önce okumaya sonra da okuduklarının kendilerini çekip çevirmesiyle,



KelimelerinSihirbazı'nın güdülediği çizgiye ulaştırarak herşey bir önem arzedecekti…



Öyle ki, bu insanların çoğu, arama motorları vasıtasıyla bulduğu videoklip - şiir - nesir - denemelerini paylaşıp, aldıkları "beğen" tıkları ile mutlu olurken, fazla bilinmedik oluşlarının yanısıra "çok özgün - çok orijinal" sanatçılara yönelmezlerdi.



Hele de iş "okumak" gibi bir eyleme dayanıyorsa,

mevzu "deve ve hendek" kıssasında düğümlenebilirdi...



İşe "Hayran Sayfası" denilen ve yazılarını çeşitli resimlerle de destekleyebileceği bir sayfa açmakla başladı KS. İlk birkaç yazısını bitirip paylaştığında, takipçi sayısının nasıl olup da bunca hızlı birşekilde arttığına kendisi bile inanmakta zorlandı. Fakat 1 ay'ı doldurup da okuyucu kitlesi 150 bin gibi bir rakama ulaştığında, Sezar'ın hakkını Sezar'a bıraktı.



Çünki yazıları okuyan SÖ'ler "biryere gitmek için daha kapısından çıkarken bile hasretini duyacakları evleriymiş" hissine kapılıyor, günde 1 değil de daha fazla yazı yazmasını talep ediyorlardı KS'den. O'nun birsonraki eserini yazdığı an'a kadar geçen zaman, ev hasreti - vatan hasreti çekiyormuşcasına zor geçiyor, okudukları şeylerde de, hangi zümreden olurlarsa olsunlar kendilerini buluyor;



bunları yayınlayanları "bir edebiyat grubu" ya da "profesyonel bilim insanı" sanıyorlardı.



Çünki sayfada kişisel fotoğrafı bile yoktu KS'nin ve o kısma "altın sarısı zemin üzerinde duran bir dolmakalem resmi" yerleştirmişti.



Haliyle, "etkilenip de okumak için can attıkları şu yazıların" sahibini merak etmemek elde değildi.



Fakat o bütün taleplere rağmen kimliğini sayfasında hiç afişe etmedi.



Geçen zaman içinde, "hiç kimsenin göremeyeceği şekilde görüp değerlendirdiği olayları", yine birbiriyle alt alta üst üste sevişir biçimdeki ve asla "rastgele seçilmemiş" kelimelerle en orijinal şekilde yazıya dökebilen;



yazdığı yüzlerce makalede ise tek bir boş cümleye yer vermeyen KS'nin hayran sayfası 300 bin sadık okuyucuya ulaşmıştı.



Çünki okuyup bayıldıktan sonra binbir övgüyle kendi duvarlarında paylaştıkları bu yazılarda SÖ'ler;



psikolojik insani durumların ifade edilebilmesi için "Dil'in" bütün imkanlarının seferber edilişini görüyor, fakat, değişik sosyokültürel yaşantılarda olsalar da, bu yazıların herbirinde KS'nin yaşantısının varolduğunu, zaten, bir okuyucunun da, sezgi gücü - üslup - gözlem kabiliyeti kullanılmış bir yazıda "kendisine benziyor olanın" peşinde koşacağını kestiremiyor, bu büyülenmiş hallerle de KS'ye günden güne tutuluyorlardı.



Kaleme aldığı sihirli yazılarda KS, herbir okuyucusuyla dostane ve samimi bağlar kurabiliyor, iletişimin içine de bolca "saydamlık" serpiştirdiğinde, gönülleri daha bir kolay fethediyordu.



Bu halini SÖ'lere de bulaştıran KS iletişim kurduğu her bir SÖ'nün mutfağındaki tenceresinde et mi kaynadığını dert mi kaynadığını kolayca öğrenebiliyordu. O aşamadan sonraysa, onları kötüye karşı uyandırmak - herhangi bişeye kanalize etmek - öğretmek ve öğütlemek kolaylaşıyordu.



"Erkeğin okumuşundan kadı, kadının okumuşundan cadı olur" sözüne inat, Kelimelerin Sihirbazı'nın sanal ortamdaki binlerce hayranından bir tanesi O'nun için şuna benzer bir yorum yapmıştı bir yazısının altına :



"KS; büyük puntolarla yazılmış - kalın ciltli - okudukça, tozlu ama hiç yıpranmamış olduğu anlaşılan - albenisi çokça olan bir kitaptır.



Tuhaf ve şok edici olansa, her okumaya kalkan için "yabancı bir lisanla" yazılmış olmasıdır.



Bu lisan, Türkçe konuşan iki farklı okuyucu için bile başka başkadır.



O kitabın kapağını açmaya niyetlenen kişi, öncelikle bu yabancı dili çözüp öğrenmeli ve KS isimli kitabı kendine en uygun haliyle, öylece okumalıdır."...



Kendi vasatlığından dolayı eşit seviyedeki şeyleri sevip ilgi duyan Sıradan Ölümlü'ler ise;



daha yazıların giriş bölümündeyken, onlara "kendi iklimlerinin lisanıyla" seslenişiyle;

ve bu seslenişinde de asla "şunun bunun uydurulmasıyla orta yere atılan süslü püslü sahte baloncuklar olmadığını" hissettirmesiyle;

makalenin (kaç sayfa olursa olsun) tamamını okumalarını sağlayarak;

özgür - bütünüyle orijinal - Tanrı'nın O'na bahşettiği edebi güçleri layıkıyle kullanan KS'yi, inanması güç de olsa "algılayıp", onun kabiliyetlerini de "kendisinde neredeyse hiç yetenek olmamasına rağmen değerlendirebilerek" ve kıymetini takdir edebilerek;

diğer başarılı sanatkarlara yaptıkları "kolunu kanadını kırmak" yoluna asla sapmamışlardır.



Çünki KS, yazdığı yazılar aracılığıyla iletişim kurduğu her Sıradan Ölümlü'ye "kendi otorite ve hükümlerine seve isteye boyun eğmesi gerektiğini";

hayatlarındaki gerçekler her ne ise onlara dayandırarak ve "direkt gözlerinin içine bakarcasına" söylerdi.

Bu tarz bir "ölçü" anlayışı da onların dünyasına oldukça yabancıydı ve gördüğü an hepsi peşine takılırdı...



***alinti Kelimelerin Sihirbazi
 
Top