Seni nadide bir çiçek gibi büyüttüm yüreğimin aynasında ah! Asrevya! ... Kem gözlerden korumak için. Hayatın bütün gizemini, doğanın bütün renklerini sende topladı yüreğim. Yüreğimdeki özlemlerle besledim tomurcuk çiçeğini, gözyaşımla suladım, sabırla bekledim kavuşacağımız günü! ... Yıllar geçip gitti Asrevya! .... Gelmedin sen... Özlem çiçeğim büyüdükçe sığmadı yüreğe. Büyüdükçe rengarenk özlem kokulu çiçekler açtı, kokular saçtı yeryüzüne... Gülüşünü özledim Ah! ..... Dudaklarını, gözlerini, ellerini özledim, “seni seviyorum” demeni... Uzakları özledim ... Dağları, ormanları, suları, yıldızları özledim. El ele tutuştuğumuz günleri.... Şimdi kalkıp sana gelmek var ... Kavuşamayacağımı bile bile. Yine de her gün bir başka özlemle, bir başka umutla çıkıp yola, kavuşmak adına sana gelmek var.... Dikenli de olsa sevda yolları, kanasa da özlemler ve hasret olup aksa da gözucumda hayat. Yine de mutluyum, umutluyum seni aramak, sana kavuşmak adına! .. Seni sevmek adına… Hayal da olsa mutluyum ... Şimdi kalkıp sana gelmek var .. Kavuşamayacağımı bile bile. Uzaklar düşünce bir kez yüreğe, sen düşünce hayale, ruhumu zaptetmek mümkün müdür? ... Ki, gittiğim her yerde senden izler ararım, hiç bir yerde olmadığını bile bile. Olmadık zamanlarda aklıma düşersin, hüzünlenirim... Dilimin ucuna her geldiğinde dilimi ısırırım, seni sevdiğimi haykırmamak için. Seni sevdiğimi yalnız sana haykırmak ve yalnız sana söylemek için bir gün kavuştuğumuzda. Seni çok özlediğimi, seni çok sevdiğimi. Varsın kimse bilmesin... Bilen biliyor ya, gören görüyor ya! Seven seviyor ya! Hasretin rengini ve kokusunu kıpkızıl bir gül gibi dünyaya salıyor ya her sabah yüreğim! Acılara umut dağıtıyor ya yüreğim! Yeter... Varsın kimseler bilmesin... Ah! ... Yaklaştıkça uzaklaşıyorsun, uzaklaştıkça yakınlaşıyorsun… Anlıyorumki sana kavuşmak sonsuz bir hayal, yine de sevdamı yükleyip yüreğime, seni bulmak ve söylemek için seni sevdiğimi. her sabah yeniden düşerim yollara... Şimdi her seher çıkıp dağlara ismini haykırmak geçiyor içimden yankılı kayalara... İlan-ı aşk etmek geçiyor, özlemimi haykırmak geçiyor, dinlemeseler de beni! Duymasalar da! “Ey dağlar, nehirler, bulutlar, insanlar duyduk- duymadık demeyin, ben onu seviyorum, özlüyorum” diye... Ey benim yalnızlığımın adı, yalnızlığımın bitmeyen ışığı, sevdamın bitmeyen hasreti. Tükenmeyen hülyalarımın sahibi, yüreğimin canyoldaşı Asrevya! ... Beni sonsuz hasretlere gark eden ve mahkum kılan aşkına, azat etmeyen bir ömür… Bilki, bütün boşluklarını seninle doldurdum ömrümün… “Gönül her zaman gelmeyeni beklermiş” sevdası saklı duran sevgiliyi. Gelmese de bir ömür beklenirmiş o sevgili… Ah! ... Bil ki, sevda ateş de olsa bekleyeceğim... Hasretle yansam da acılara tebessüm edeceğim...Gökyüzünde güneşin bir sevda için doğduğunu, gülün bir sevda için koktuğunu biliyorum...... Söz verdim yüreğime ve yüreğimdeki sevdaya, yaşarsam aşk için yaşayacağım... Ölürsem aşk için öleceğim... Seni ne zaman özleyip ansısam güzelleşiyor yeryüzü, gökyüzü daha mavileşiyor... Işık olup gözlerime doğuyor hayalin... Sevgiyi damıtıyor en derin yerinden gözlerim... 'Sen' kocaman bir dağsın Asrevya... 'Ben' küçücük bir tepe...'Ben' senin hayalinle büyüdüm 'Sen' benim yüreğimde... Varsın neyler elem üflesin sazlar vedâ kemanlar cefâ alevden kor olsun yaksın sinemi geda… varsın bir ömre bedel olsun aşk her durakta seni bekleyeyim bastırıp göğsüme acılarımı bağrımı ateşlere verip beklerim ben... varsın yokuşa sürsün hayat gün karanlığa dönsün gözlerimde ay ellerimde yıldızlar bir buluta yükleyip hasretimi beklerim ben varsın marjinale çıksın adım boynu bükük çiçekler gibi eğip başımı önüme hep ağlayayım... varsın saçlarım özlem sakalım hüzün koksun karda, kışta, soğukta, darda kalayım... Yeterki, gelmesin ecel dağ devrilmesin beklerim ben unutulmuş istasyonların trenlerinde taşınan kimselerin el sallamadığı kimselerin karşılamadığı yalnızlarımla... Ah! Asrevya! ...