ÇOCUKLUĞUNU ÇALDILAR

DELİBALTA Muharrem

Öyle bir geçer zaman ki!
V.I.P
Nereden başlasam bilmem ki...
Daha henüz öğrenmiş anne ve baba demeyi... Avuçlarında rengarenk şekerlemeler... Bir yetiştirme yurduna terk edilmiş masum bir çocuk... Diğerlerinden biri... O küçük omuzlarına öyle bir yük konmuş ki daha şimdiden... Altında ezilmemek için olanca gücüyle dik durmaya çalışan, çocuk olduğunu unutup, bir yetişkin edasıyla hayata tutunan... Akranları çelik çomak oynarken, o taş duvarlara çeltik atıyordu... Akranları denize taş atıp eğlenirken, o tüm dertlerini içine atıyordu... Hayalleri camdan yapılmış kuleler gibi, birileri dokunsa yıkılıp kırılacak sanki... Çocukluğu çalınmış, ama hırsızı ya da hırsızları meçhul... Daha çocukluğun zirvesine oturmadan, dertlerin doruklarında idi... Sevginin sadece kelime manasını biliyordu, nasıl bir şey olduğunu hiç yaşamadı... Sadece yaşça çocuktu... İçinde kocaman bir adam büyüten... Çalınmış çocukluk bir kere, geri gelir mi? Gelse de gittiği gibi olur mu? Olmaz elbet... Yıkılmış bir kere gönül duvarları, ne kadar onarılsa da hep bir çatlak... Öyle sıva yapmayla düzelecek bir duvar değildi o... Hiç bir bayram arifesinde yeni alınan bir ayakkabıyla bayram sabahını beklemedi, yatağında... Canı yandığında anne diye ağlıyordu, ama annesini bile tanımıyordu... Kim bilir nerede... Ve kim bilir o da bir evladı olduğunu hatırlıyor muydu? Çalınmış bir kere çocukluğu... Gülmeyi unutmuş... En karanlık köşelerde el feneriyle gölge oyunları yapardı kendine... Kendi oynar kendi izlerdi... Ya piller biterse el fenerinin, ya yarım kalırsa gölge oyunları da çocukluğum gibi... O hiç çalınan çocukluğunun peşinden koşmadı, koşamadı... O küçük avuçları sımsıkı, bir şeyler tutuyormuş gibi, oysa avuçları bom boştu bir tek hayalleriydi sımsıkı tuttuğu...
Çocukluğunu çaldılar, kaldırıp bir kenara attılar...

( Tüm çocuklarımızın çocukları çalınmasın, doya doya yaşasınlar çocukluklarını... ) ( Tüm şiddete uğrayan çocuklara atfen )



Bu örneklerden biri, öyle dramlar var ki... Çocuklara kalkan her el kırılsın! uygulanan şiddet, taciz, haksızlık o kadar çok ki! Yeter artık, yeter... Neler oluyor böyle? Güneşli günlere gözlerine açacaklarına, parklarda koşup oynayacaklarına, okul sıralarını dolduracaklarına, sevgi dolu yaşayacaklarına... Öyle iğrenç, sapık şerefsizlerin kurbanı oluyorlar... Öpmelere, sevmelere, koklamaya doyamaz iken, anne ve babalar... Bir anda ellerinden alıyor, şerefsizler, çocukluklarını gasp ediyorlar, adice... Dilime gelen birçok şeyi yazamıyorum, ahlakım müsaade etmiyor! Ama öyle savurmak istiyorum ki, şerefsizler üstüne... Çocuklarımıza sahip olalım! Çok daha dikkatli olalım! Kimin ne olduğu belli değil! Kime güvenip, selam vereceğimizi şaşırır olduk... Ahlak almış başını gitmiş, sapıklık kol geziyor her yerde... Nice canlar yandı, halen yanmaya devam ediyor... Çocuklarımız, her şeyimiz... Yetkililerin de bu konuda gerekeni yapacağını ümit ediyorum... Eylül YAĞLIKARA yavrumuz, öyle bir şekilde bulundu ki... Buna can dayanmaz... Aileye sabır diliyorum... Çok zor, çok... Ah, ah, ah...
 
Top