Gecenin sıcağı emip, serin serin üflediği bir saatte;gözlerimi dikmişim gökyüzüne yine seni düşünüyorum..Düşünüyorum o halde varsın..Hep olduğun yerde, içimin en sakınılanındasın..."
Kıpırtısız...
Dingin...
Yeşil gözlerinle gülümserken...
Kıpırdama sakın...( Hafızama aldım bile)
.
.
"Saklıyorum seni bi yerlere, bekle biraz..Tam, acılarına merhem olduğumu söylerken çektiğim fotoğrafının yanına koyuyorum.. Gözlerinin yeşili… İki farklı tonu nasıl da güzel..Biri güneş vurmuş gibi parıltılı taze bir fidan ve diğeri puslanmış bir akşam üzerinde olgun bir koca çınar..."
Yaslandığım...
Dinlendiğim...
Kendime dillendiğim...
Yapraklarını dökme sakın...(Dilekler bağladım bile dallarına)
.
.
"Bize dair...Umut yüklü, henüz yitmemiş….Defter aralarında sakladığım kurumuş gül gibi saklıyorum seni içimin sayfalarında..Kimseler bilmesin demiştin, sakınıyorum..En büyük hazinem oluyorsun çocuk aklıma..Hırsızlardan sakınmak için kilitli tutuyorum dudaklarımı.. Sana susuyorum..
Lal olup bize “sus” uyorum..Bir gülüşünle su veriyorsun gönlüme..."
Bulut olup...
Çisil çisil elerine yağıyorum...
Sonra şımarık küçük sevgilin oluyorum...
Sımsıkı sarıl, bırakma sakın...( Kokunu çektim bile içime)
.
.
"Narkoz almış gibi uykuya hazırım şimdi,sen kokulu rüyalara…Yarı baygın, yarı ölü halimdir sana en yakın olduğum zaman..Elimi uzatsam değecek kadar, gözlerimi yummam yeter..İşte buradasın..Kolların bana açılmış..Uçurtmamsın sevdaya doğru ayaklarımı yerden kesen..."
Savruluyorum...
Rüzgar kirpiklerimle sevişiyor...
İçim çekiliyor...
Takılıp gerçeklere, durma sakın...(Ben çoktan düştüm bile içine)
.
.
"Zamansız oldu, biliyorum..Hatta biraz da geç..Akıl edemedim, düşüşleri..Ben alışkınım uçurum kenarlarına, rüyalarımda çok atladım boşluğa, süzülüp parmak uçlarımda konuverdim sevdaya..."
Ben gerçeğe hiç böyle çakılmadım...
Bilemedim...
Uyandım...
Mahmurum ve hala aşık...( Acıtmadım ya seni……)!
Kıpırtısız...
Dingin...
Yeşil gözlerinle gülümserken...
Kıpırdama sakın...( Hafızama aldım bile)
.
.
"Saklıyorum seni bi yerlere, bekle biraz..Tam, acılarına merhem olduğumu söylerken çektiğim fotoğrafının yanına koyuyorum.. Gözlerinin yeşili… İki farklı tonu nasıl da güzel..Biri güneş vurmuş gibi parıltılı taze bir fidan ve diğeri puslanmış bir akşam üzerinde olgun bir koca çınar..."
Yaslandığım...
Dinlendiğim...
Kendime dillendiğim...
Yapraklarını dökme sakın...(Dilekler bağladım bile dallarına)
.
.
"Bize dair...Umut yüklü, henüz yitmemiş….Defter aralarında sakladığım kurumuş gül gibi saklıyorum seni içimin sayfalarında..Kimseler bilmesin demiştin, sakınıyorum..En büyük hazinem oluyorsun çocuk aklıma..Hırsızlardan sakınmak için kilitli tutuyorum dudaklarımı.. Sana susuyorum..
Lal olup bize “sus” uyorum..Bir gülüşünle su veriyorsun gönlüme..."
Bulut olup...
Çisil çisil elerine yağıyorum...
Sonra şımarık küçük sevgilin oluyorum...
Sımsıkı sarıl, bırakma sakın...( Kokunu çektim bile içime)
.
.
"Narkoz almış gibi uykuya hazırım şimdi,sen kokulu rüyalara…Yarı baygın, yarı ölü halimdir sana en yakın olduğum zaman..Elimi uzatsam değecek kadar, gözlerimi yummam yeter..İşte buradasın..Kolların bana açılmış..Uçurtmamsın sevdaya doğru ayaklarımı yerden kesen..."
Savruluyorum...
Rüzgar kirpiklerimle sevişiyor...
İçim çekiliyor...
Takılıp gerçeklere, durma sakın...(Ben çoktan düştüm bile içine)
.
.
"Zamansız oldu, biliyorum..Hatta biraz da geç..Akıl edemedim, düşüşleri..Ben alışkınım uçurum kenarlarına, rüyalarımda çok atladım boşluğa, süzülüp parmak uçlarımda konuverdim sevdaya..."
Ben gerçeğe hiç böyle çakılmadım...
Bilemedim...
Uyandım...
Mahmurum ve hala aşık...( Acıtmadım ya seni……)!