Basit usulde ticari kazancın genel esasları ve vergilendirilmesi

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Basit usulde ticari kazancın genel esasları ve vergilendirilmesi

Gelir Vergisi Kanununda 01.01.1999 tarihine kadar ticari kazanç, gerçek usul ve götürü usul esasına göre tespit ediliyor iken, 4369 sayılı yasayla götürü usul esası kaldırılmış ve yerine basit usul esası getirilmiştir.
Götürü usul esasında, iş nevilerine göre üç derece üzerinden safi ticari kazanç otomatik olarak tespit edilmekte ve mükellefler idarece bu derecelerden birine intibak ettirilmek suretiyle, önceden tespit edilen kazançlar üzerinden gelir vergisi tarh edilmekte idi. Bir başka deyişle götürü usulde belli derecelere göre vergilendirmeye esas alınan kazançlar belirli kıstaslara göre tespit edilmekte ve mükellefler söz konusu derecelerden birine intibak ettirilmek suretiyle vergilendirilmekte idi. Dolayısıyla mükelleflerin kazançlarının tespiti için belge düzenleme zorunlulukları bulunmamakta idi. Götürü usule tabi mükelleflerin, satışları dolayısıyla belge düzenlemek zorunda bulunmamaları, sadece giderleri ve alışlarını belgelendirmek zorunda olmaları belge düzenini aksatan, vergi kaybına neden olan bir durum yaratmaktaydı. Götürü usul esası yerine getirilen basit usulde ise mükellefler ticari kazancın tespitinde hem gelirlerini ve hem de giderlerini belgelendirmek zorunda olduklarından belge düzenine tam olarak uymak durumunda kalmaktadırlar. Bu da gelir üzerinden alınan vergilendirmelerde temel esas olan belge düzeninin tam olarak yerleşmesi ve işlemlerin kayıt altına alınmasını olanaklı kılma amacına yönelik bulunmaktadır.
GVK’nın 46’ncı maddesinde yer alan esaslara göre basit usulde ticari kazanç; bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile, giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet farkı ifade etmektedir. Bu fark Vergi Usul Kanununa göre alınması ve verilmesi mecburi bulunan alış ve gider belgeleri ile hasılatlara ilişkin belgelerde yazılı tutarlara göre belirlenmektedir.
Kazanç tespit edilirken dönem başı mevcudu gider olarak, dönem sonu mevcudu da gelir olarak dikkate alınır. Sabit kıymetlerin alış bedelleri gider yazılamayacağı gibi amortisman ayrılması da söz konusu olamaz.
Bu şekilde tespit olunan kazanç, mükellefler tarafından yıllık beyanname ile beyan edilerek vergilendirmeye konu edilmektedir. Basit usule tabi mükellefler tacir olmaları sıfatıyla GVK’nın 85’inci maddesi gereğince kazanç elde etmemiş olsalar veya zarar etmiş olsalar dahi yıllık beyanname vermek zorundadırlar.
Basit usulde vergilendirilenler defter tutma zorunluluğunda bulunmamakla birlikte, Vergi Usul Kanununda belirtilen bildirimde bulunma, vesika düzenleme ve bunları muhafaza etme ve yetkili kişilere ibraz etme gibi yükümlülükleri bulunmakta, bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde cezai yaptırım hükümlerine ve ikinci sınıf tüccarlarla ilgili diğer hükümlere tabi bulunmaktadırlar.
Basit usule tabi mükelleflerin kazançları ile ilgili kayıtlar, bunların bağlı oldukları mesleki odalarda bulundurulacak olan, 3568 sayılı kanuna göre yetki almış meslek mensupları tarafından tutulur. Ancak defterdarlık ve birliklerce uygun görülen mükellefler kayıtlarını kendileri tutabileceklerdir. Bu halde diğer mükellefiyetlerin de kendileri tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Yıllık beyannamenin verilmesinden sonra belgeler 5 yıl süre ile muhafaza edilmek ve gerektiğinde yetkililere ibraz edilmek üzere mükellefe iade edilir.
Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği veya kullandığı tespit olunan basit usule tabi kazanç sahipleri hakkında, bu hususun kendilerine tebliğ edildiği tarihi takip eden aybaşından itibaren ikinci sınıf tüccarlara ilişkin hükümler uygulanır. Yani işletme hesabı esasına göre kazançlarını tespit etmek ve bunların tabi olduğu diğer ödevleri yerine getirmek zorunda kalırlar.
Ortaklıklarda ortaklardan birisinin gerçek usule tabi olması durumunda diğer ortaklar da gerçek usule tabi olmak zorundadır.
Basit usule tabi olmanın şartlarını takvim yılı içinde kaybedenler ertesi takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Basit usule tabi olmanın şartlarına haiz olduğu halde gerçek usulde vergilendirilmek isteyenler, istekleri doğrultusunda ertesi ay başından veya takvim yılı başından itibaren, yeni işe başlayanlar ise, işe başladıkları tarihten itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Gerçek usule tabi olanlar bir daha basit usule dönemezler. Aynı işi yapan eş ve çocukları da basit usulden yararlanamazlar.
Gerçek usulde vergiye tabi olan ve basit usule tabi olmanın şartlarına haiz bulunanların bir daha basit usule dönemeyeceklerine ve hatta eş ve çocuklarının dahi aynı işi yapmaları halinde basit usulde vergilendirilemeyeceklerine ilişkin hüküm kanaatimizce verginin hukukiliği ilkesine aykırı olduğu gibi gelir vergisinin mükelleflerin kişisel durumlarını esas alan sübjektif nitelikte bir vergi olmasına da aykırı bulunmaktadır.
 
Top