Aşka ve Terke dair

arz-ı hal

şşşşştttttttt
Özel üye
Aşka ve Terke dair


Öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki ne sevebilir ne terk edebilirsiniz.
Kör kütük bağlanmışınızdır aslında.
En güzel yıllarınızın acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır.
çekişmelerinizin nedeni yazılarınızın ilhamı sohbetlerinizin konusudur.
Göz yaşlarınız da bilinçaltınızda kahkahanızdadır.
saklandığınız bir sığınak coşunca öptüğünüz bir bayrak...
Sevdanız riyasız çıkarsız karşılıksızdır.
Sınırsız ve nihayetsizdir.
Ölmek var dönmek yoktur.
Gün gelir anlarsınız içten içe bir şeylerin kanadığını.
Tutkulu sevdaların gizli hançeri başlar parıldamaya...
Orasından burasından eleştirmeye koyulursunuz
Şöyle görünse öyle demese değişse biraz ya da eskisi gibi olsa...
Başkalarını örnek göstermeye "bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız.
Hem birlikte yaşayıp hem özgür olmanın yollarını ararsınız.
Aşkınızın gözü kör değildir artık.
Yanlışını görür düzeltmek istersiniz.
"Eskiden böyle miydi ya...."diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı.
Açıldıkça bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltınızdan.
Böyle sürmeyeceğini bilirsiniz değişsin istersiniz.
O sevgisizliğe yorar bunu... ihanete sayar...

Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.
"Ya sev böyle ya da terk et" diye gürler.
Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ısıtan o rüya
Bir kabusa dönüşür birden...
Kapatır gönlünün kapılarını yasaklar kendini size...
Hoyrattır bakmaz yüzünüze zehir akar dilinden konuşturmaz.
Suçlar yargılar mahkum eder. mühürler dudaklarınızı. siler sizi defterden...
"iyiliğin içindi hepsi seni sevdiğim için..." dersiniz dinletemezsiniz.
Ayrılırsanız yaşayamayacağınızı bilirsiniz ama böyle de sevemezsiniz.
İhanetten kırılmıştır kaleminiz severek terk edersiniz....
"Madem öyle"nin çağı başlar ondan sonra.
Madem ki siz böylesine tutkun iken O hep başkalarını seçmiştir
Madem ki kıymetinizi bilmemiştir o halde günah sizden gitmiştir.
Lanet ederek bu karşılıksız aşka çekip gitmeleri denersiniz.
Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece....
Daha özgür olacağınız limanlara demirlersiniz bir süre.
Ne var ki unutamaz uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni...
Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş kurda kuşa yem olmuştur.
Delikanlılar eli kanlılar uğruna ölenlersırtına binenler sarmıştır çevresini.
Gurur duyar onlarla koynunda besler gözünü oysunlar diye.
Uğruna kan dökenleri sever yoluna gül dökenlerden fazla...
"bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre.

Ama sonra...
Ansızın kulağınıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından
Süzülüp gelen bir korku hatırlatır onu yeniden.
Yaban ellerde başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız.
Kokusunu özlersiniz türküsünü söylemeyi şarkısını dinlemeyi
Yemeğini yemeyi elinden bir kadeh şarap içmeyi...
Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız...
Sular kulağına fısıldasın diye..
Dönüp "seni hala seviyorum" diye bağırmak gelir içinizden....
Dönemezsiniz.
Görmedikçe bağlanır uzaklaştıkça yakınlaşırsınız
Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu.
Ne onunla olur ne onsuz...
Hem kollarında ölmek kucağına gömülmek arzusu
Hem "ne olacak sonunda" kuşkusu.
Böyle sevemezsiniz
Terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz!...

Can Dündar
 

Top