IĞDIR
ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ
Örf-adet, gelenek ve görenekler, toplumun bütün geçmişinin ortaya çıkardığı ve yılların süzgecinden geçerek, toplumu temsil eden ve ona yaşama şevki veren, dinamizm kazandıran değerlerdir. İşte, Iğdır ve çevresinde de bu değerler çok güzel ve özüne uygun olarak kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Çocuğun doğumundan evlenmesine ve daha sonraki faaliyetlerine kadar birbirinden güzel adetler ard arda uygulanmaktadır.
On Dökme :
Çocuğun doğumundan, on gün geçtikten sonra, anne ve çocuk banyo ettirilerek, temizlenmeleri sağlanır. Bu günde yakınları çeşitli hediyelerle çocuğu görmeye gelirler. Halk arasında �on dökme� olarak bilinen bu gün yalnız bayanların katıldığı şenlikli bir ortam içerisinde geçer. Çocuğun kısa bir süre sonra kopan göbeği özenle alınarak, ileride çocuğun olması istenen mesleğin icra edildiği yerlere gömülür. Çocuğun göbeği nereye gömülmüşse, ileride o işi yapacağına inanılmaktadır.
Kız Beğenme :
Iğdır ve yöresinde evlenme ile ilgili adetler de çok görkemlidir. Çeşitli vesilelerle (düğünlerde, bayram ziyaretlerinde, pazarda vs.) kızı, gören ve beğenen gençler, evlenme isteklerini ailelerine çeşitli yollarla duyururlar. Direkt olarak anneye ve babaya söylenmesi hoş karşılanmaz. Bunun için çeşitli simgeler veya aracılar kullanılmaktadır. Oğullarının bu isteğini öğrenen aile büyükleri kısa ve titiz bir araştırmadan sonra kızı ve ailesini beğenirlerse, kıza elçi gitmeye karar verirler.
Kız İsteme, Nişan :
Erkek tarafı, kız evine hatırı sayılır kimselerle elçi gider. Kız evine giden elçiler Allahın emrini anarak, kızı babasından isterler. Kız tarafından olumlu cevap alınınca hazırlıklar yapılıp birkaç gün içerisinde kız evine akrabalar, komşular ve yakınlarla birlikte gidilerek söz kesilir. Erkek tarafı bu gidişte bulunanlara ikram edilmek üzere tatlı başta olmak üzere, bir çok malzeme götürürler. Burada kız tarafına verilecekse başlık, altın v.s. gibi çeyiz ile ilgili işler karara bağlanır. Daha sonra hayır dualarla kızın parmağına �belge (söz) yüzüğü� takılır. Söz kesimini müteakiben, daha sonra kararlaştırılan bir günde nişan töreni yapılır. Nişan törenini bazı aileler çalgısız ve yemekli yaparken, bazı ailelerde çalgılı yapmaktadır. Törenin belli bir yerinde davetlilerin huzurunda, hatırı sayılır bir kişi tarafından nişanlılara yüzükleri dualar ve alkışlar arasında takılır. Bu arada törene gelenler de çeşitli hediyeler takdim ederler.
Nişandan sonra düğüne kadar, bayramlarda, çilelerde, sair özel günlerde mutlaka gelinin ziyaretine erkeğin yakınları çeşitli hediyelerle giderler. �Görüş� adı verilen bu ziyaretlerde �Honça� tabir edilen ve en önde giden tepsi içerisinde, üzeri kapalı hediyenin çok büyük bir önemi vardır.
Düğün :
Nişanın yapılmasından sonra, her iki ailede uygun olan bir zamanda düğün tarihi kararlaştırılır. Düğün vakti geldiğinde her iki aile yapılan hazırlıkları bir daha gözden geçirir varsa eksiklikler giderilir. Düğünler genellikle diğer safhalara nazaran daha görkemli olmaktadır. Eskiden üç gece, üç gündüz olarak yapılan düğünlerde, davul, zurna, mey, kabık hamame, akardion gibi çalgılar kullanılmaktadır. Bu düğünlerde, cambaz, güreş, at yarışı gibi bir çok etkinlik icra edilmekteydi. Ancak, her safhada olduğu gibi günümüzde bu adetlerde de büyük değişiklikler olmaktadır.
Kirvelik :
Kirvelik, Iğdır ve yöresinde önemli bir olgudur. Eski Türklerde de kirveliğe benzer bazı adetler görülse de, esas önemini islamiyetle birlikte kazanmıştır. Sünnet ettirilecek çocuğun kirvesi büyük bir özen ve dikkatle seçilir. Zira kirve olunduktan sonra her iki tarafta birbirlerini kendi ailelerinin içerisinde mütaala eder. Acısıyla, tatlısıyla, her zaman kirveler birbirlerinin yanındadırlar. Bu iş o kadar önem kazanmıştır ki, kirve, kirvenin kızını almaz, şeklinde bir adette geliştirilmiştir. Bazı aileler sünnet yaparken, aynen düğünde olduğu gibi çalgılı ve eğlenceli yaparlar. Genellikle, sünnetle birlikte geniş bir davetli topluluğuna yemek ikram edilir. Çocuklar sünnet olduktan sonra davetliler ve yakınları tarafından para ve çeşitli hediyeler verilir. Ayrıca iki gün sonra da �külden çıkarma� yapılır.
Asker Uğurlama:
Türk töresinin gereği olarak Iğdır ve civarında da askerliğe büyük bir önem verilmektedir. Askerlik çağına gelen her Iğdırlı erkek severek ve büyük bir şevkle askerlik hizmetine koşmaktadır. Asker uğurlamaları ise buna paralel olarak çok neşeli ve eğlenceli olur. Askere gidecek gençler, bir-iki ay öncesinden komşu, akraba ve arkadaşları tarafından eğlendirilir, yemek davetlerine çağrılır, çeşitli hediyeler verilir. Askerliğe gidileceği gün davullu, zurnalı bir şölene dönüşmekte ve bu eğlencenin sonunda asker adayları dualar ve kahramanlık türküleri ile vatani görevlerine uğurlanırlar. Asker dönüşlerinde yine ailesi, yakınları tarafından ziyaret edilerek göz aydınlığı verilir.
Koç Katımı :
Türk kültüründe önemli bir yeri olan hayvancılık, koç katımı törenleriyle önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Iğdır ve yöresinde eskiden beri süre gelen bu adet genellikle koyun sürüleri olanlar arasında yapılır. Ekim ayının son haftasında yapılan bu törende, koçlar rengarenk boyanır, çeşitli meyve (elma, armut v.s.) ve şekerlemelerle süslenir. Çobana çeşitli hediyeler alınır. Koç katım günü bir bayram havasında koçlar sürünün içerisine bırakılır
Hıdır-Ellez (Hıdır-İlyas)
Küçük çilenin bitimine doğru evlerde bir hazırlıktır başlar. Herkes, �Gavıt� yapmak için can atar. Çocuklar, büyükler bu gavıt denen macunu lezzetle yerler. Gavıt, bir tepsi içine konularak yanına bir tas su, bir tarak, bir ayna, bir şişe kolonya ve bu tepsinin üstüne de kırmızı bir örtü örterek, sessiz ve sedasız bir yere koyarlar. Böyle, sessiz ve sedasız bir yere konmasının sebebi, �Hızır� peygamberin gelme ihtimali içindir. İnanışa göre, Hızır peygamber gelip, o kırmızı örtüyü açarak gavıt yedikten sonra, su içecek ve aynaya bakarak ta saçını tarayıp, atıyla çıkıp gidecektir. Atının ayak izlerine rastlanabilinirmiş. İşte o zaman bu izler, Hızır Peygamber�in geldiğine delâletmiş. Ayrıca, gavıtda el izi varsa, bu olayı bütünüyle doğruluyor.
Bununla ilgili şöyle bir inanış daha vardır. Hıdır ve Ellez adında iki kardeş Allah�ın çok sevdiği kullardan imiş. Bunlar, Allah�tan darda kalanların yardımına yetişmeleri için izin istemişler ve istenilen bu izin de verilmiştir. Onların bu iki adını halk, bir ad şeklinde telaffuz ederek, Hıdır-Ellez demişlerdir. Bundan maksat aynı zamanda da Hızır Peygamberdir. Bunların her ikisi de, (Gerek iki kardeş, gerek Hızır Peygamber olsun) her tehlikeli anda olan iyi insanların yardımına koşup, onu, düştüğü tehlikeden kurtarırmış.
Hızır�ı tanımak için de eline bakmak lâzımmış. Eğer böyle bir sıkışık anda seni kurtaran adam, ortadan kaybolmadan elinde bir kemik görürsen, bil ki Hızır�dır. Bu anda farkında olup, yalnız bir dilek dilersen Allah katında kabul olunurmuş. Birden çok dilek kabul olunmazmış. Hızır, şubat ayının soğuk ve fırtınalı günlerinde atına binerek, dolaşıp, her sıkıntıya düşenin yardımına koşarmış. Hızır�ı daima atı ile birlikte anarlar. Hızır�ın attan inmesi şubat ayının yirmisine en yakın olan cuma gününe denk gelirmiş. İşte o cuma gecesi ve gündüzüne ait bazı inanışlar vardır.
Bu gün oruç tutan genç, gece rüyasında onunla konuşan kızı alırmış. Genç kızlar o günkü cuma gecesi tuzlu ekmek yiyerek çok susamış vaziyette uyurlar. Rüyalarında kendilerine hangi erkek su verdiyse onunla evleneceklerine inanırlar. Daha başka bir inanışa göre, evlilik çağındaki gençler, bu tuzlu ekmekten (koka) yüksekçe bir yere koyarlar. O ekmeği, gelip götüren kuşun gittiği istikametten gelen birisi ile evleneceklerine inanırlar. Hızır, aynı zamanda yazın geleceğine de işarettir. Halk, şöyle söyler:
Hıdır-nebi, Hıdır-ellez
Çiçeklendi geldi yaz.
Çarşamba Gelenekleri
En eski Türk inanç sisteminin bakiyesi olarak �Nes�, yani uğursuzdur.Bu inanıştan çeşitli çarşamba adetleri doğmuştur; Gara Çarşanba, Kül Çarşanba, Gül Çarşanba, Gözel Çarşanba, Su Çerçenbesi, Yel Çerçenbesi, Evvel Çerçenbesi, Ahir Çerçenbe gibi. Bunlardan bu yörelerde ahir çarşanbaya önem verilir. Ahir çarşanba;
21 Marttan önceki Salıyı, Çarşambaya bağlayan geceye Ahir Çarşamba; yılın ahir tek günü denir. Bu gece evlerde ve mahallelerde öbek öbek ateş yakılır. Kızların bu gece bahtlarının açılacağına inanılır:
Gızlar diyer atıl matıl çarşanba
Ayna tekin bahtım açıl çarşanba
gibi deyişleri tekrarlayarak eğlenirler.
Yeddi Levin
Yedi çeşit demektir. Bayramın en önemli etkinliklerindendir. Bu gece her evde meyve ve yemiş harmanlaması yapılır: kuru üzüm, kuru incir, fındık, fıstık, ceviz, lokum, ama boyanmış yumurta mutlaka bu çeşitlerin içinde bulunur. Çeşit listesinin uzunluğu veya kısalığı, hiç şüphesiz ailenin ekonomik gücü ile orantılıdır. Bu meyve ve yemiş harmanlaması, evin büyüğü tarafınfdan hakça pay edilir. Bu pay etmede yaşa, oğlana, kıza hatta doğmamış fakat doğmak üzere olanlara, uzaktaki akrabalara bile dikkat edilir. Ev halkı bunları tatlı tatlı yiyip, tatlı tatlı konuşurlar. Çünkü, bu gece evler de dinlenilmektedir. Bu da bir gelenektir.
Kulak Asmak / Gapı Pusmak / Niyet Tutmak
Bu gece �Yeddi Levin� in yenildiği gecedir. Evlere gelinerek gizlice içeride ne konuşulduğu dinlenir. Özellikle evlenecek yaştaki erkek veya kızlar, önceden niyet tutarak, akraba veya komşuların kapı veya pencerelerinin arkasında dinlemeye koyulurlar. Olumlu konuşmalar duyarlarsa niyetlerinin tutacağına inanırlar.Bu herkes tarafından bilindiği için bazen sürprizle de karşılaşabilirler.